Sosyal Medya

Dünya

Türkiye - Rusya yakınlaşması neden çekici?

Türkiye ve Rusya’nın savunma sanayiinde gireceği işbirliği, Türkiye’nin ihtiyaçlarını görmezden gelen müttefiklerine bir cevap. Kremlin de durumdan çok memnun çünkü ABD’ye bir mesajı var: NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip gücünü Rusya ile savunma sanayii alanında işbirliğine ikna etti. Putin “Game over!” demiş bile olabilir.



9-13 Ekim tarihleri arasında Ä°stanbul’da gerçekleÅŸen enerji konferansı tüm dikkatleri üzerinde topladı. Konferans, bir yandan ErdoÄŸan-Putin görüşmesine yani Türkiye-Rusya normalleÅŸmesinin son adımına ev sahipliÄŸi yapıyordu. Nitekim Türkiye ve Rusya arasında imzalanan son derece önemli enerji, ticaret anlaÅŸmaları ve baÅŸlatılan yeni savunma iÅŸbirliÄŸi Enerji Konferansı’nın haberleriyle beraber baÅŸlıkları süsledi. Öte yandan bu konferansın aile resmiyle Türkiye, bir enerji merkezi olma hayalinde somut adımlar attığını dosta düşmana duyuruyordu. Hepimiz bir kere daha anladık ki, enerji meselesi sadece mühendisliÄŸin ve iktisadın evliliÄŸi deÄŸildir. Bilakis jeostratejik ve jeoekonomik tahayyüller olmadan enerji meselesini tartışmamız çok zor ve bu tahayyüller bizi Türkiye’nin çevresindeki üç havza (Hazar-Karadeniz; Körfez-OrtadoÄŸu ve DoÄŸu Akdeniz) ve bu havzalara baÄŸlı güzergâhların geleceÄŸini, bu güzergâhların toprak ve pazar olarak kimin elinde nasıl bir deÄŸere dönüşeceÄŸini düşünmeye itiyor. 

Büyük oyunun toprakları

Ankara’nın üç havzanın geleceÄŸiyle ilgili beklentilerini ÅŸekillendiren genel ilke, enerji jeopolitiÄŸinde enerjinin paylaşımıyla ilgili. Buna göre enerji paylaşımı (kaynak ve geçiÅŸ hatlarının paylaşımı) elbette bir mücadele içerisinde gerçekleÅŸiyor ancak bu mücadele birilerinin kazanıp birilerinin sürekli kaybettiÄŸi bir mücadele olmak zorunda deÄŸil. Tam tersi Türkiye’nin merkezinde olduÄŸu DoÄŸu-Batı, Kuzey-Güney hatlarında üretici tüketiciyle, yatırımcı müteÅŸebbisle, teknoloji-insan-know-how ihtiyaçla buluÅŸabilir, “enerji oyunu” oynanmakla beraber herkes bu oyundan kar elde edebilir. Türkiye’nin enerji merkezi olmasına dayalı bu “Ben de kazanayım ama sen de kazan tezi” hem realist hem de idealist dayanaklara sahip. Realist dayanak, Türkiye’nin enerji merkezi olarak enerji arz güvenliÄŸini saÄŸlayacak olması - ki bu Türkiye’nin çok sözü edilen potansiyel gücünün gerçeÄŸe dönüşmesinin kilitlerinden biri. Ä°dealist dayanak, bu tür bir projenin enerji güzergahlarının istikrarlaÅŸması yolunda ortak bir istence dönüşme olasılığı. Refah, daha iyi bir yaÅŸam ve güvenliÄŸin istikrarı, sonrasında daha da demokratikleÅŸme, üç havzadaki devletlerin ortak beklentisi. Dolayısıyla enerji mücadelesi, Ankara’nın gözünde rekabet kadar iÅŸbirliÄŸi de getirebilir. AÅŸağıda deÄŸineceÄŸimiz 1990’lardan bugüne gelen enerji mücadelesi içerisinde, Ankara, bu hattı, ÅŸu güzergahı, bu kaynağı desteklese de hep DoÄŸu-Batı, Kuzey-Güney hatlarını birbirine rakip olarak görmediÄŸini ilan etti.

Ankara’nın zihnindeki bu resmin hayata geçmesi önünde önemli bir engel var. Üç havzada, en açık biçimde görüldüğü üzere OrtadoÄŸu’da, iki büyük güç, ABD ve Rusya Federasyonu, kısmen de Avrupalı güçler enerji güzergâhları üzerinde hak iddia ediyor. Bu enerji oyunu herkesin kazandığı deÄŸil, birilerinin mutlaka kaybettiÄŸi emperyal “büyük oyunu” andırıyor. O zamanlar dünya iki sıcak ve bir soÄŸuk savaÅŸla paylaşılmıştı. Suriye-Irak odaklı politikalara bakıp o günleri hatırlamamak çok zor, ancak unutmamak gerek bugünkü büyük güçler arası jeoekonomik-jeostratejik mücadele örtülü bir rekabet biçiminde. Yani devletlerin peyk olarak kullanıldığı günlerden devlet-dışı aktörlerin silah, silahtar savaşçı taÅŸeron olarak kullanıldığı, parçalı devletlerdeki etnik-mezhepsel hatların bu amaçla kışkırtıldığı günlere geldik. Bu mücadeledeki iki büyük aktörün amacı kendi enerji tekellerini ve buna oturan jeoekonomik etki alanını ve gücünü korumak. Batılı aktörlerin birleÅŸtiÄŸi nokta bu oyun içerisinde ABD’nin amacının Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını kırmak. Zihnimizdeki haritayı gözden geçirelim: Türkmenistan- Hazar- Kafkaslar-Karadeniz hattından inecek; Körfez’den ve Irak’tan, Suriye ve Akdeniz’e ulaÅŸacak ve DoÄŸu Akdeniz’den çıkartılacak enerji, Avrupa enerji güvenliÄŸini saÄŸlayarak Moskova’nın Avrupa’nın üzerinde salladığı Demokles’in kılıcını etkisiz hale getirebilir.

Bu açıdan bakılırsa mücadele yeni de deÄŸil, 1990’larda Rusya’nın daha güçsüz bir enerji devi olduÄŸu günlerde baÅŸlıyor ve birbiri ardına yaÅŸanan Ukrayna krizleriyle görünürlük kazanıyor. Rusya’nın Avrupa ve AB’nin Rus doÄŸalgazına bağımlılığını artırma bu arada da transit ülkelere baskı yapma yöntemlerinden biri, farklı güzergâhlarla bir aÄŸ gibi tüketicileri Rusya’ya baÄŸlaması ve ucuz gaz vaadiyle rakipleri oyunun dışında bırakması. Zaten Avrupa gaz ihtiyacını Rusya dışı kaynaklarla çeÅŸitlendirmek için Güney Gaz Koridoru’nu düşünürken Güney Akım’ın Rusya tarafından önerilmesi bu ÅŸekilde olmuÅŸtu. Moskova iki ayrı hat üzerinden Avrupa’ya 63 milyar m3  doÄŸal gaz aktarmayı vaat ediyordu ki 2015 Ukrayna krizi patladı. Rusya krizi kazanca dönüştürebileceÄŸini görüp Kırım’ı ilhak etti ama AB yaptırımlarıyla da karşı karşıya kaldı. Nihayetinde AB’nin Sofya üzerindeki baskısı Güney Akım’ı durdururken AB üyesi Yunanistan ve Rusya arasında Avrupa’nın III. Enerji Protokolü, enerji tekelleÅŸmesini yasakladığı için bir yakınlaÅŸma gerçekleÅŸemedi. Putin stratejik bir hamle yaptı. Güney Akımı’nı terk ederek Avrupa’ya doÄŸal gazın Karadeniz’in altından Türkiye’ye baÄŸlanacak Türk Akımı ile taşınmasını önerdi. Avrupa ayağı belirsiz olsa da bu öneri Türkiye’ye 14 milyar m3 doÄŸal gazın, bugün varılan anlaÅŸma doÄŸrultusunda, daha da ucuza verilmesine dayanıyordu. Elbette Türk Akımı’nın taçlandırdığı Rusya-Türkiye normalleÅŸmesi dikensiz gül bahçesi deÄŸil, tam tersi dikenli bir gül bahçesinden bahsedebiliriz, yani riskler ve fırsatlar yan yana, iç içe.

Riskler ve fırsatlar

Türk Akımı’nın bir kere daha görünür kıldığı en önemli risk Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığının daha da artması. BilindiÄŸi gibi Türkiye pek çok kaynaktan doÄŸal gaz ihtiyacını karşılamaya yani kaynak çeÅŸitlendirmesine gitmeye çalışıyor. DoÄŸal gaz kaynak çeÅŸitlendirmesi için en kritik hatlardan biri 16 miyar m3 hacmindeki TANAP-ki Türkiye bu miktarın 6 milyar m3’nü alıyor. Dolayısıyla bugün Rusya’dan alınan miktar artırılırken TANAP’ın da aralarında bulunduÄŸu doÄŸalgaz kaynak ülke çeÅŸitliliÄŸi stratejik önem kazanıyor. Yakın gelecekte farklı kaynak ülkelerin eklenmesi ile TANAP’ın kapasitesinin artırılması bir gereklilik gibi duruyor. Aynı ÅŸekilde DoÄŸu Akdeniz gazının Türkiye’ye getirilmesi için Türkiye-Ä°srail enerji iÅŸbirliÄŸinin önünün açılmış olması son derece önemli. Bu baÄŸlamda, Ä°srail gazını Türkiye’ye taşıyacak olan hattın Kıbrıs’tan geçip geçmeyeceÄŸinin 13 Ekim itibariyle netlik kazanmış olması oldukça iyi bir haber. Basından öğrendiÄŸimize göre, bu hat Kıbrıs’tan geçmeyecek. Bir süredir, Ä°srail gazının Türkiye’ye ulaÅŸtırılmasında ciddi bir engel olan bu siyasi-teknik konu böylece aşılmış oldu.

Boru hatları ve doÄŸal gaz üzerinden ağırlaÅŸan bağımlılık dikense, dikenin gülünden de bahsetmek lazım. Nükleer santral konusunda iÅŸbirliÄŸinin tüm bağımlılık risklerine karşı stratejik öneminden hatta saÄŸlayabileceÄŸi pazarlık gücünden daha önce pek çok yerde bahsettik. Åžimdi bir baÅŸka son derece önemli bir iÅŸbirliÄŸi süreci Ankara ve Moskova arasında baÅŸlıyor: Savunma Sanayi iÅŸbirliÄŸi. Ankara uzun süredir, Batı ittifakının sorumlu bir üyesi olmasına raÄŸmen, sınır güvenliÄŸi konusunda güneyinden kaynaklı ciddi tehditlerle baÅŸ etmek zorunda kalmasına raÄŸmen hava savunma sistemleri konusunda var olan açığını kapatmak konusunda Batılı müttefiklerinden ihtiyaç duyduÄŸu desteÄŸi bir türlü bulamadı. Çin ile hava savunma sistemi geliÅŸtirmesine karşı çıkıldı, toprakları füze tehdidi altındayken Patriot sistemlerinin süresinin uzatılması konusunda Batı baÅŸkentlerinin icazetine mahkûm bırakıldı. Patriotlar sürekli olarak konuÅŸlanmadı, deÄŸiÅŸen tehdit algısıyla geri çekildi, Türkiye güvenliÄŸinin politik pazarlıklara baÄŸlandığını ve çok boyutlu tehditler karşısında yalnız bırakıldığını gördü. Ve iÅŸte böyle bir dönemde 7 aylık kriz sonrasında Türkiye ve Rusya savunma sanayiinde iÅŸbirliÄŸine gideceklerini dünyaya duyurdu. Türkiye’nin ihtiyaçlarını görmezden gelen müttefiklerine Ankara, ihtiyaçlarını duyan baÅŸka bir alternatif olduÄŸunu söylüyor. Kremlin de durumdan çok memnun çünkü ABD’ye bir mesajı var: NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip gücünü Rusya ile savunma sanayii alanında iÅŸbirliÄŸi yapmaya ikna etti. Putin “Game over!” demiÅŸ bile olabilir. Öte yandan Ankara Türk Akımı gerçekleÅŸirse ihtiyacı olan gazı ucuza almış olacak, ama hikâye burada bitmeyebilir. Avrupa’nın Rus doÄŸalgazına bağımlılığı devam ediyor, günün birinde Avrupa-Rusya normalleÅŸmesi bu bağımlılık üzerinden kapıyı çalarsa Türk Akımı, Rus gazının Avrupa’ya taşınmasında ana hatlardan biri olabilir. Yani Türkiye gerçekten Avrasya’daki enerji merkezi haline gelebilir. Bu olasılığın ilk adımı Türk Akımı anlaÅŸmasıydı bu nedenle pekâlâ kendisi de futbol oynamış olan ErdoÄŸan, ilk golün Türkiye tarafından atıldığını düşünebilir.

Diken mi gül mü?

Türkiye’nin üç havzadaki enerji oyunuyla ilgili istikrar isteÄŸinin büyük güç enerji mücadelesiyle nasıl engellendiÄŸini hatırlarsak, Ankara-Moskova yakınlaÅŸmasının Irak-Suriye hattındaki mücadele üzerinde bir etkisi olacağını rahatlıkla iddia edebiliriz. Ankara ve Moskova gerçekten de Batı’ya Ukrayna-Suriye krizleri sonrası gollerini paslaÅŸarak attılar ama maç daha bitmedi. Ãœstelik bu benzetmeyi biraz daha geniÅŸleterek kullanalım maçın dönüm noktası için Rakka ve Musul operasyonları bekleniyor. DAEÅž temizlendikten sonra buralara kimlerin ne amaçla yerleÅŸtirileceÄŸi OrtadoÄŸu’da Irak-Suriye-Akdeniz hattındaki mücadelenin nasıl sonuçlanacağını da belirleyecek. Türkiye güneyinden PKK ve PYD ile çevrelenme riskine karşı tüm direncini gösterecek ve tüm araçlarını kullanacaktır: Kimi zaman muhalifler eÄŸitilecek, kimi zaman Fırat Kalkanı’nın gösterdiÄŸi üzere savunma adına taarruz stratejisi kullanılacak, kimi zaman da boru hatları ve doÄŸal gaz pazarlıkları üzerinden büyük aktörlerle yakınlaÅŸacaktır. Moskova Batı’ya NATO üyesi ülkeler için dahi, NATO-Rusya arası gerginken dahi cazip olabileceÄŸini gösterdi. Türkiye müttefiklerine mücadele sahasından ayrılmadığını ve istediÄŸinde paslaÅŸabilecek oyuncular bulabileceÄŸini gösterdi. Yine de maç bitmedi, hatta tam baÅŸlamadı bile. Rakka ve Musul mücadelesine baÅŸlamadan ABD bir hakem edasıyla düdüğü çalıyor ve Türkiye’yi saha dışına göndermeye çalışıyor. Türkiye bu hakemliÄŸi tanımazken dostlarının ve taraftarlarının sayısını artırmak zorunda. Rusya-Türkiye yakınlaÅŸması bu anlamda Batı ittifakının bir alternatifi deÄŸil ama Rusya için küresel satrançta ve “OrtadoÄŸu’da ben de varım” demenin; Türkiye içinse “Suriye ve Irak’ta ben de varım” demenin bir biçimi. Yani iki ülke, kendilerini sıkıştıranları birbirleri üzerinden dengeliyor.

[email protected]

Prof. Dr. Nurşin A. Güney / YTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı- BİLGESAM Başkan Yrd.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.