Sosyal Medya

ArkadaÅŸ

Erol Göka



Her ÅŸey gönülde cereyan ediyor. Ve insanlar, biz zannediyoruz ki, hâl-i cimâ'dan doÄŸuruyorlar. Ä°nsanlar hâl-i cimâ'dan doÄŸmuyorlar. Ä°nsanları gönül döllüyor. Gönül çocukları onun için ayrı oluyor. Ve gönül çocuklarının çoÄŸu onun için 'yol evlâdı' oluyor, 'bel evlâdı' olmuyor. Tasavvufta, yol oÄŸlu olmak, bel oÄŸlu olmaktan; yol evlâdı olmak, bel evlâdı olmaktan onun için mukaddemdir… Peygamber-i Ekber, 'Önce selâm, sonra kelam' buyuruyorlar, 'Önce refîk, sonra tarîk' buyuruyorlar”…

“Dostluk üzerine” Rahmetli Fethi GemuhluoÄŸlu üstadımıza bu cümleleri söyleten muhteÅŸem bir dini kültürümüz var. Tarihsel-toplumsal psikolojimiz de bu kültürün doÄŸrudan destekçisi. Sırtını, gözünün göremediÄŸi, düşmanın yanaÅŸacağı arkanı yaslayacağın manasında “arkadaÅŸ” dediÄŸimiz kiÅŸi, aynı karnı paylaÅŸtığımız kardeÅŸten (karındaÅŸ) bile yeÄŸ. Aynı yolu yürüdüğümüzde arkadaÅŸlık makamı daha da kıymetleniyor, yoldaÅŸlığa yükseliyor. YoldaÅŸlığı yücelten yoldur lakin yoldaÅŸ olmadan yol, manasını tam bulamaz.

Bu toplumda arkadaÅŸlıklar, dostluklar, bu kültür üzere bina oluyor ve nasıl hakiki sevdalar sessiz sedasız yaÅŸanıyorsa, sükûnet içinde hayata geçiriliyorlar. Ama aynı cümleyi, mütedeyyin, muhafazakâr kesimin okumuÅŸ yazmışları için, aynı rahatlıkla kullanamayacağım. Maalesef burada da, bir “aydın sorunu”, bir ana mecradan, milletten kopmuÅŸluk var. ArkadaÅŸlık, dostluk üzerine çokça konuÅŸuluyor şüphesiz ama yalnızca belagat düzeyinde. Gerçekte ise bildiÄŸin kayıkçı kavgası; hırslar, çıkarlar, mevki-makam, istikbal hesapları uÄŸruna birbirinin kuyusunu kazmalar…

Niye böyle oluyor, niye sokakta, mahallede, camide, kahvehanede, işte, kışlada arkadaşı, komşuyu düşünmenin alasını gerçekleştiren insanlar, tahsile yolladıkları evlatlarına, aynı erdemleri aktaramıyorlar? Belki bu soruya bile katılmayacak abartılı bulacaksınız. Benim için bu soru sahici bir soru ve biraz da meslek icabı, cevabım, çocuk yetiştirme pratiklerine dayanıyor. Böylesine kadirşinas bir kültüre sahibiz ama maalesef aileden şehre, modernliğin kucağına saldığımız evlatlarımızın çıkınlarına, kimleri arkadaş seçmemesi gerektiğini öğütlemekten başka bir katık koyamıyoruz. Oysa arkadaşın nasıl olması, arkadaşın arkadaşa nasıl davranması gerektiği üzerinde daha çok durmamamız gerekiyor.

Batılılar, bizden de kötü durumdalar. Modern zamanlarda arkadaÅŸ sayısında ve derinliÄŸinde bir azalma olduÄŸunu, eski dostlukların yerinde yeller estiÄŸini görüyorlar ama fazla bir ÅŸey yapamıyorlar. Michael Foucault küçük bir risale, Sandra Lynch, Batı düşüncesinde dostluÄŸa genel bakış için bir inceleme yazmış. Ä°ki kitap da dilimizde var. Ama benim favorim, Wilhelm Schmid'in yakınlarda Ä°letiÅŸim Yayınları'ndan çıkan “ArkadaÅŸlıkta Saadete Dair”i.

Schmid de yakın arkadaşlığın aşka benzerliğini fark edenlerden. Küçük kitabında fırsat buldukça bu ikisini kıyaslıyor. Çoğu zaman arkadaşlık, aşka ağır basıyor. Kitabında sözünü ettiği Aristo'nun 2500 yıl önce yaptığı arkadaşlık türleri ayrımı bugün de hala geçerli görünüyor. Arkadaşlığın bir türü, beraber eğlenmeye odaklanır, diğer türünde ise çıkar ve fayda esastır. Hakiki arkadaşlık ise bu ikisinden de çok farklı; tüm hesaplardan uzak, ruhların birbirine gerçekten dokunabilmesini amaçlıyor ve birçok saadete vesile oluyor. Şu aşağıda sayılan mutluluklar, arkadaşlığın hakiki olduğunun işaretleri.

Her ÅŸeyden önce arkadaşın sadece varlığı bile baÅŸlı başına mutluluk nedenidir. Ä°ki taraf da arkadaÅŸlığı yaÅŸamla doldurmak için çabalar… Mutluluk, paylaşılan güzel tecrübelerdir… Mutluluk, yoÄŸun duygudaÅŸlıktır, içten yakınlık ve anlam duygusudur. ArkadaÅŸ, seni tanımasına raÄŸmen sevmeye devam eden kimsedir… Mutluluk, arkadaÅŸla daimi konuÅŸma halinde olmaktır. ArkadaÅŸlar farklı dünyalarda olmalarına raÄŸmen yakın olduklarını hissederler; her ana birbirleri için hazır ve nazırdır… Mutluluk, yapılan samimi yorumlarla arkadaşı hayata hazırlama, sorunlarla baÅŸ etmesinde ona yardımcı olmadır… Mutluluk, arkadaÅŸa karşı dürüstlük ve açık sözlülüktür. ArkadaÅŸlar, birbirlerine her ÅŸeyi emanet edebilirler, asla birbirlerinden çekinmezler… Mutluluk, arkadaşımın dışarıdan bana yönelmiÅŸ bakışıdır, ufkum daraldığında geniÅŸletmesidir… Mutluluk, yaÅŸamda bir ÅŸey ters gittiÄŸinde arkadaşına kaçabilmektir… Mutluluk, beraberce mutsuz da olabilmektir… Mutluluk, arkadaşıyla beraberken, en ücra yerde bile evinde hissetmektir…

Kaç hakiki arkadaşınız var, haydi söyleyin. Ve söyleyin, hakiki arkadaÅŸlığı beceremeyen bizler, manevi kardeÅŸliÄŸi nasıl baÅŸaracağız? YoldaÅŸlığımız ülfete dayanmıyorsa geriye “çıkar”dan baÅŸka kalan ne var?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.