Sosyal Medya

Genel

''300 milyon'un sessizliÄŸi'' Cihan AktaÅŸ

Hindistan ve hintli müslümanların içerisinde bulunduğu duruma dikkat çeken bir yazı



Hindistanlı âlimlerin metinleri, modern dünyada Ä°slam’ı yaÅŸama endiÅŸesi taşıyan Müslümanların güçlü kaynaklarından biri olagelmiÅŸtir. Bunun sebebi özlü olarak şöyle: Hindistan Müslümanları, Hindularla bir arada yaÅŸama zorunluluÄŸunun sebep olduÄŸu çok farklı merhalelerden geçtiler. Öldürüldüler, parçalandılar, yaralanmaya devam ediyorlar. Teyakkuz haline zorunlu kılan bir konumları var kendi yurtlarında, dolayısıyla canlı bir fıkha, günün ÅŸartlarını gözeten müçtehitlere muhtaçlar. Åžah Veliyullah Dehlevi’den Muhammed Ä°kbal’e, sayısız Müslüman âlim kütüphanemize eserleriyle yerleÅŸti. Ä°kbal elbette Hindistan’dan Endülüs’e, büyük bir coÄŸrafyada ümmetin yaÅŸadığı kırılmaları gönül gözüyle yorumladığı için, âlimliÄŸinin yanı sıra aramızdan biri gibi benimsediÄŸimiz bir ÅŸair. Adı Pakistan’ın kuruluÅŸuyla özdeÅŸleÅŸen Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an ile 1980’lerin okuma gündemlerinde yer alan ilk isimlerden biri.

Harf Devrimini takip eden kültürel ayıklama döneminde toplumun dinî baÄŸlamda baÅŸvuracağı kaynak sayısının giderek azalmaya baÅŸlaması anlaşılır bir yoksullaÅŸma. Türkiye’de, 1950’lerden itibaren mütedeyyin nüfusun sergilediÄŸi yapıcı hareketliliÄŸin bir sonucudur tercüme faaliyetleri. Telif güçlüğü, tercüme eserlere yöneltmiÅŸti, bilgi susuzluÄŸu içindeki kesimleri. Pakistan, Hindistan, Suriye, Mısır ve Ä°ranlı yazarların eserleri en az otuz yıl boyunca büyük bir ilgiyle okundu, tartışıldı.

Yazdığı tefsir ve meal baÅŸta olmak üzere, birçok çalışması hapiste tutulduÄŸu yıllarda devlet güçleri tarafından tahrip edilen Ebul Kelam Azad (1988-1958) mücadeleci Hindistan uleması arasında adı en çok anılanlardan biri. Azad, çalışmaları arka arkaya tahrip edildiÄŸi halde Fatiha tefsirini 1930’da, Mecrut Cezaevi’ndeyken tamamlayabilmiÅŸti. Pakistan projesine karşı tavrıyla da öne çıkmıştır adı. Bu projenin sakıncalarını izah ederken, ayrı bir Ä°slam devleti kurulduÄŸunda Hindistan’daki Müslümanlara yönelik büyük baskılar olacağını öne sürmüştü. Müslümanların, aralarındaki siyasal ittifakının parçalanmayla ortaya çıkacak problemlerin üstesinden gelemeyeceÄŸi endiÅŸesini dile getiriyordu. Hind Ulema Cemiyeti’nin Gandi’nin rehberliÄŸindeki Hindistan Milli Kongresi ile birlikte 1921’de Ä°ngilizlere karşı baÅŸlatılan boykota katılmasını destekledi. Ä°slami talepleri konusundaki görüşleri, ümmetçi perspektifi nedeniyle Ä°ngilizler tarafından hedef alındı. Tutuklandı, senelerce hapis yattı, iÅŸkence gördü. Ne yazık ki geçen zaman içinde parçalanma konusundaki endiÅŸelerini doÄŸrulayan olaylara sahne oldu Hindistan. KeÅŸmir anlaÅŸmazlığı Pakistan’ın ağır bedel ödemesine yol açarken, Hindistan Müslümanlarına yönelik baskılar için de bir kaynak teÅŸkil etmeye devam ediyor. 

Hindistan Müslümanları hangi ÅŸartlar altında, nasıl bir ömür sürüyorlar, çok fazla bilgimiz yok. Daha doÄŸrusu bilgi kirliliÄŸi içinde zulüm sahneleri, zaten zulüm sahneleriyle tıka basa dolu gündemimizde fazla bir yer bulamıyor. 

Aynur ErdoÄŸan, önceki hafta KeÅŸmir’den gelen bir aktivistin, Hindistan Muslim Political Council of India baÅŸkanı ve Mission Media’nın kurucusu Dr. Taslim Ahmed Rehmani’nin katıldığı, Anadolu Ajansı tarafından Ä°stanbul’da düzenlenen bir toplantının notlarını aktardı bana. KeÅŸmir’de geçen Kurban Bayramında namaz kılınmadığını ve kurban kesilmediÄŸini, 10 haftadır Cuma namazı kılınmadığını anlatmış aktivist. Dile getirdiÄŸi sarsıcı bilgilere medyada rastlanmıyor. Şöyle ki:

Hindistan’da 300 milyon Müslüman yaşıyor ve sayıları toplam nüfus içinde %20-22 civarında olmasına raÄŸmen çok daha az gösteriliyor. Siyasi, iktisadi ve eÄŸitim açısından geri bırakıldı Hindistan Müslümanları. Siyasetten uzak kalırlarsa rahatsız edilmeyeceklerine inandırıldı insanlar ve kenara çekildiler. Hindu kültürünü, Hindu ahlakını almaya ve içselleÅŸtirmeye baÅŸladılar. Sessizlikleriyle hem Hint devleti tarafından görmezden gelindiler, hem de dikkatleri Pakistan’a odaklandığı için, Dünya Müslümanları tarafından... Dolayısıyla, Ebu’l Kelam Azad’ın endiÅŸelerinde haklılık payı olduÄŸu çıkıyor ortaya.

Direnç gösteren halk kesimleri veya âlimler de Ä°slam kültürünü korumaya çalışıyorlar. Bir bakıma savunma hali konumunda yaÅŸadıkları söylenebilir. Pakistan’ın bölünmesiyle zaten eÄŸitimsiz ve fakir nüfus Hindistan’da kalmış ve bu kesimler sonraki yıllarda da eÄŸitimsizliÄŸe mahkûm edilmiÅŸ. Ticaret yapmalarının önü de kesiliyormuÅŸ.

Bütün bu bilgiler ne vehme dayanıyor ne saptırmaca. 1992de Babur Mescidi olayı gerçekleÅŸti. Hindu militanlar Mescidi yıkıp zemininin Hindu yapısını ortaya çıkarmaya çalıştılar. Bu yıkım Müslümanların onurunu kırma amacıyla yapılmıştı. 16. Yüzyıl’da Babür Åžah tarafından yapılan bu mescidi radikal Hindular, kendi kutsal toprakları üzerinde bulunduÄŸunu öne sürerek yıktılar. Provokasyonla birlikte ortaya çıkan çatışmalarda çoÄŸunluÄŸu Müslüman, 2 bin kiÅŸi öldü. 2010’da Hindistan adaleti mescidin arazisinin üçte ikisini Hindulara, üçte birini Müslümanlara verdi. Nobel ödüllü ünlü yazar Naipul, Hinduların talebini “yaratıcı tutku” olarak tanımlayıp desteklemiÅŸti. (Bu desteÄŸi nedeniyle, Naipul’un aynı yıl Ä°stanbul’da gerçekleÅŸen Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na “onur üyesi” olarak katılımını bir grup yazarla birlikte protesto etmiÅŸtik).

GeniÅŸ topraklara sahip Hindistan Müslümanları aynı zamanda ünlü metin eleÅŸtirmeni ve kuramcı Spivak’ın “tabi konuÅŸmaz” ÅŸeklinde formülleÅŸtirdiÄŸi dilsizliÄŸi apaçık eden bir “madunlaÅŸtırma” baskısı altındalar. BaÅŸlarına gelenlerin bu kadar az konuÅŸuluyor olması baÅŸka nasıl açıklanabilir?

“Tabi konuÅŸmaz.” BaÅŸka nasıl bir örnek gerekiyor daha fazla dehÅŸet duyabilmemiz için? (Spivak bile Babür Mescidi konusunda sessizliÄŸi yeÄŸlemiÅŸ görünüyor).

Hint Müslümanlarını 90lı yıllarda katliamlarla suskunluÄŸa zorluyorlardı, daha sonra göç ettirme politikaları uygulanmaya baÅŸlandı. Dr. Rehmani’nin verdiÄŸi bilgilere göre 2002’den itibaren nerede bir olay meydana gelse Müslüman ahali göç ettiriliyor ve çadırlarda yaÅŸamaya mecbur bırakılıyor.

Arakan yakınlarında bulunan Asam bölgesinde yaÅŸayan 10 milyon Müslümanın yarım milyonu evlerden çıkarıldı ve bu insanların yarısı hala evlerine dönemedi. KeÅŸmir yarası ise sürekli kanıyor. Bölgede sürekli demografik oyunlar oynanıyor. KeÅŸmir gündemi, Müslümanların yoÄŸun olduÄŸu bölgenin gerçekleÅŸtirilecek bir plebisitle uluslararası bölge haline getirilmesini amaçlayan bir stratejiyle belirleniyor dense yeri var. “Bölünme”, ağır bir kâbus.

Giderek ağırlaÅŸarak bir suskunlaÅŸtırma politikası öylesine sistemli hale getirilmiÅŸ ki 300 milyon Müslüman’ın sesi gerçekten de çıkmıyor. Mahalli örgüt ve yayınları var, ancak nüfuslarının ihtiyaçlarına karşılık gelen bir planları, partileri, gazeteleri yok. “Tabi konuÅŸmaz” deÄŸil mi… Ne var ki bu tabileÅŸtirme iÅŸlemini gören gözler, iÅŸiten kulaklar son derece sınırlı. Mesela Amerika’da önemli bir Hindistan diasporası var ama bu diasporanın aktörleri de Hindistan’da aktif bir mücadele biçimi olmadığı için sessizler.

Ulusal siyasi parti, medya desteği ve dünya Müslümanlarının dayanışması, üç önemli ihtiyaç.

Eğitim boşluğu aslında en önemli zaaf. Verilere göre yüz bine yakın medrese, Müslümanların dini eğitim ihtiyacının sadece yüzde dördünü karşılıyor. Bazı verilere göre Müslüman nüfusun okur-yazarlık oranı yüzde 2.5. Kimi kaynaklar bu rakamı doğrulamıyor, ancak Müslümanların yüksel tahsil seviyesine ulaşamıyor olduğu da bir gerçek. Nice değerli kaynak ortaya koymuş devingen bir mücadelenin geldiği bu nokta bir hayli düşündürücü.

Bu noktaya nasıl gelindiÄŸi konusunu tartışmak elbette önemli, ama bundan sonra ne yapılması gerektiÄŸi daha acil bir soru. Zor zamanlarımızın dostlarına yalnız olmadıklarını hissettiren yapıcı destek alanları oluÅŸturmak için nereden yola çıkmalıyız acaba? Herhalde sorgulamayı kendimizden baÅŸlatmalıyız: Yüksek okuma yazma oranımıza karşılık nasıl bu kadar az yer ediyor gündemimizde Hindistan Müslümanları…

Cihan AktaÅŸ
http://www.dunyabulteni.net
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.