Kürsü
Hz. Aişe Peygamber Efendimiz ile evlendiğinde gerçekten 9 yaşında mıydı?
İslâm düşmanlarının sık dile getirdiği, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.s.) çocuk yaşta Hz. Aişe (r.a.) annemizle evlendiği gerçekten doğru mudur?
Hz. Aişe (ra) validemizin Peygamber Efendimiz (asm) ile evlendiğinde kaç yaşında olduğuna dair farklı rivayetler ve görüşler vardır. Kesin bir rakam vermek mümkün değildir.
O sene Peygamber Efendimiz’e (asm) peygamberliÄŸin nazil oluÅŸunun 10. senesiydi. Yani Efendimiz (asm) 50 yaÅŸlarındaydı.
Allah Resulu (asm) Medine’ye geliÅŸinden 7-8 ay sonra Hz. AiÅŸe ile evlendiler.
Daha önce Hz. AiÅŸe validemiz, Cübeyr bin Mutim’le niÅŸanlanmıştı. Fakat Cübeyr’in babası, ailesine Ä°slamiyetin girmesini istemediÄŸinden niÅŸanı bozmuÅŸtu. Bunun üzerine hicretten üç sene önce Kainatın Efendisiyle (asm) niÅŸanları yapılmıştı.
Burada yıllardır tartışması yapılan bir meseleye de temas etmek gerekir. Hz. AiÅŸe’nin evlendiÄŸi zaman 9-10 yaÅŸlarında olduÄŸu ileri sürülür. Oysa ki Resulullah’la (asm) niÅŸanlanmadan önce Cübeyr ile niÅŸanlanmış olduÄŸunu biliyoruz. Demek ki daha o zaman evlenme çağına gelmiÅŸti. Öte yandan Hz. AiÅŸe validemizin ablası Esma, hicretin 73. Yılında 100 yaşındayken vefat ettiÄŸine göre, hicret esnasında 27 yaşındaydı. Hz. AiÅŸe ondan 10 yaÅŸ küçüktü. Åžu halde Hz. AiÅŸe, evlendiÄŸi zaman en azından 17 yaşında bulunuyordu.
Hz. AiÅŸe validemiz, Allah Resulüyle (asm) 9 sene beraber olmuÅŸtur. Bu müddet içinde Ä°slamiyetin bir çok ahkamını derinlemesine kavramış ve en çok hadis rivayet edenlerden biri olmuÅŸtur. Özellikle kadınlarla ilgili hükümlerin çoÄŸu onun vasıtasıyla Allah Resulünden (asm) naklolunmuÅŸtur. (Asr-ı Saadet – Peygamberimiz ve ashabı, cilt 1)
• Risâletin ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, ablası Esmâ Vâlidemiz’le birlikte ÂiÅŸe Vâlidemiz’in adı da zikredilmektedir. Dikkat çekici olan bu zikrin, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebi’l-Erkam gibi ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ tabir edilen en öndekilerin hemen arkasından; Abdullah ibn Mes’ûd, Ca’fer ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn CahÅŸ, Ebû Huzeyfe, Suhayb ibn Sinân, Ammâr ibn Yâsir ve Habbâb ibn Erett gibi isimlerden de önce gerçekleÅŸiyor olmasıdır. (Bkz.: Ä°bn Hişâm, Sîre, 1/271; Ä°bn Ä°shâk, Sîre, Konya, 1981, 124) Demek ki ÂiÅŸe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çaÄŸda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır. Söz konusu bilgilerde ondan bahsedilirken, ‘O gün o küçüktü.’ ÅŸeklinde bir kaydın konulmuÅŸ olması, bu manayı ayrıca teyit etmektedir. (Bkz.: Ä°bn Hişâm, Sîre, 1/271; Ä°bn Ä°shâk, Sîre, 124.)
• Ablası Esmâ Vâlidemiz’in konumu da bu kanaati güçlendirmektedir; zira onun, on beÅŸ yaşında iken Müslüman olduÄŸu bilinmektedir. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.)Bilinen bir gerçek de onun, 595 yılında dünyaya gelmiÅŸ olduÄŸudur. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.) Bütün bunlar, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Demek ki ÂiÅŸe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına raÄŸmen 610 yılında Müslüman olmuÅŸtur. Bunun için o gün onun, en azından beÅŸ, altı veya yedi yaÅŸlarında olması gerekir ki, on üç yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık Medine günleri de bu tarihe ilave edildiÄŸinde onun, Allah Resûlü ile evlendiÄŸi gün –risâletten beÅŸ yıl önce dünyaya gelmiÅŸ olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduÄŸu sonucu ortaya çıkmaktadır.
• Efendimiz’le izdivacı söz konusu olduÄŸu günlerde ÂiÅŸe Vâlidemiz’in, Mut’im ibn Adiyy’in oÄŸlu Cübeyr ile sözlü oluÅŸu da bu kanaati güçlendirmektedir. Burada ayrıca dikkat çeken husus, söz konusu teklifin, Havle binti Hakîm gibi aile dışından birisi tarafından gündeme getirilmiÅŸ olmasıdır. Açıkça bu onun, o gün evlilik çağına gelmiÅŸ ve evlendirilebilecek genç bir kız olduÄŸunu ifade etmektedir.
Söz konusu ‘sözlülük hali’nin, Ä°bn Adiyy ailesi tarafından ve oÄŸullarının anlayışı deÄŸiÅŸir gerekçesiyle feshedildiÄŸi de bilinen bir gerçektir. (Buhârî, Nikâh 11; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 6/210; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, 9/225; Beyhakî, Sünen, 7/129; Taberî, Târih, 3/161-163.) Burada akla, Ä°bn Adiyy ailesinin, oÄŸullarının anlayışını deÄŸiÅŸtireceklerinden endiÅŸe ettikleri Ebû Bekir ailesiyle böyle bir akdi niye ve ne zaman yaptıkları sorusu gelmektedir. Bunun en makul cevabı söz konusu akdin, ya risâletten önce veya Ä°slâm’ın açıktan tebliÄŸinin baÅŸlamadığı dönemde gerçekleÅŸmiÅŸ olduÄŸu ÅŸeklindedir ki her iki durumda da onun, bi’setin dördüncü yılında dünyaya gelmiÅŸ olma ihtimali söz konusu olamaz; hatta bu, sanıldığından da erken yıllarda dünyaya gelmiÅŸ olabileceÄŸini düşündürmektedir.
Bu kararın, açıktan tebliÄŸin baÅŸlandığı dönemde alınmış olma ihtimali nazara alınacak olursa bu tarihin, Ä°bn Erkam’ın evinden çıkış günleri olan 613-614 yıllarını ifade ettiÄŸi görülecektir ki bu, sözlendiÄŸi dönem itibariyle onun henüz dünyaya gelmediÄŸini kabullenmek demektir. Bu durumda, söz konusu akitten bahsetmenin de imkânı yoktur. Öyleyse bu sözün bozulduÄŸu tarihlerde onun, en azından yedi veya sekiz yaşında olduÄŸunu kabullenmemiz gerekir ki bu da onun, takriben 605 tarihinde dünyaya gelmiÅŸ olduÄŸunu göstermektedir. (Bkz.: Berki, Ali Hikmet, Osman EskioÄŸlu, Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, 210.)
• Mevzuya ışık tutması bakımından ÂiÅŸe Vâlidemiz’le diÄŸer kardeÅŸlerinin arasındaki yaÅŸ farkı da dikkat çekicidir. BilindiÄŸi gibi Hz. Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ın altı çocuÄŸu vardır; bunlardan Hz. Esmâ ve Hz. Abdullah, Kuteyle binti Ãœmeys’ten; Hz. ÂiÅŸe Vâlidemiz’le Hz. Abdurrahman, Ãœmmü Rûmân (r.anha)’dan; Muhammed, Esmâ binti Ãœmeys’ten ve Ãœmmü Gülsüm de Habîbe binti Hârice’den dünyaya gelmiÅŸtir. Bu durumda Esmâ Vâlidemiz’le Hz. Abdullah; Abdurrahmân ile de ÂiÅŸe Vâlidemiz anabir kardeÅŸlerdir ve bu her iki anabir kardeÅŸlerin arasındaki yaÅŸ farkları konumuza ışık tutacak mahiyettedir; şöyle ki:
Hz. Ebû Bekir’in ilk kızı olan Esmâ Vâlidemiz, hicretten yirmi yedi yıl önce 595 tarihinde dünyaya gelmiÅŸtir. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.) Allah Resûlü’nün hicreti esnasında Zübeyr ibn Avvâm ile evli ve o gün altı aylık hamiledir. Bir diÄŸer ifadeyle o gün yirmi yedi yaşındadır. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.) Üç ay sonra Medine’ye hicret ederken Kuba’da oÄŸlu Abdullah’ı dünyaya getirecektir. YetmiÅŸ üç yılında ve yüz yaşındayken, hatta diÅŸleri bile dökülmemiÅŸ halde vefat etmiÅŸtir.
ÂiÅŸe Annemiz ile ablası Esmâ Vâlidemiz’in arasındaki yaÅŸ farkı ondur. (Beyhakî, Sünen, 6/204; Ä°bn Mende, Ma’rifetü’s-Sahâbe, Köprülü Kütüphanesi, No: 242, Varak: 195 b; Ä°bn Asâkir, Târîhu DımeÅŸk, Terâcimü’n-Nisâ, DımeÅŸk, 1982, s. 9, 10, 28; Mes’ûdî, Mürûcu’z-Zeheb, 2, 39; Ä°bn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrût, 1968, 8/58.) Buna göre (595+ 10=605) ÂiÅŸe Vâlidemiz’in doÄŸumunun 605; hicretteki yaşının da (27-10=17) olduÄŸu sonucu ortaya çıkmaktadır. Evlilik hicretten yedi ay sonra gerçekleÅŸtiÄŸine göre demek ki, bu sıralarda ÂiÅŸe Vâlidemiz’in yaşı, on yedi’yi aÅŸmış, on sekiz yaşına yaklaÅŸmış demektir. Bedir’in hemen akabindeki Åževvâl ayında evlendiÄŸi bilgisini esas aldığımızda ise onun, evlendiÄŸi gün on sekiz yaşını aşıp on dokuza adım attığını kabullenmemiz gerekmektedir.
• ÂiÅŸe Vâlidemiz’in vefat tarihi konusunda gelen rivayetler de bu kanaati güçlendirmektedir. Zira onun vefat ettiÄŸi yıl ve o günkü yaşıyla ilgili olarak hicrî 55, 56, 57, 58 veya 59;29 yaşıyla alakalı olarak da altmış beÅŸ, altmış altı, altmış yedi veya yetmiÅŸ dört (Bkz.: Ä°bn Sa’d, Tabakât, 8/75; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti ÂiÅŸe, 202.) gibi farklı tarih ve rakamdan bahsedilmektedir. Bu ise, doÄŸum tarihinde olduÄŸu gibi onun vefat tarihiyle ilgili de kesin bir kabulün olmadığını göstermektedir.
Özellikle 58. yılında ve 74 yaşında iken vefat ettiÄŸini ifade eden rivayette, onun vefat ettiÄŸi günün çarÅŸamba olduÄŸu, vefat tarihinin, Ramazan ayının on yedinci gecesine denk geldiÄŸi, vasiyeti üzerine Vitir namazından sonra Cennetü’l-Bakî’ye geceleyin defnedildiÄŸi, yine vasiyeti gereÄŸi namazını, Hz. Ebû Hüreyre’nin kıldırdığı, mezarına da, ablası Hz. Esmâ’nın iki oÄŸlu Abdullah ile Urve, kardeÅŸi Muhammed’in iki oÄŸlu Kâsım ve Abdullah ile diÄŸer kardeÅŸi Abdurrahman’ın oÄŸlu Abdullah gibi isimlerin indirdiÄŸi gibi detayların bulunması,( Ä°bn Abdilberr, Ä°stîâb, 2/108; DoÄŸrul, Asr-ı Saadet, 2/142) diÄŸerlerine nispetle bu bilginin daha güçlü olduÄŸu izlenimi vermektedir. Öyleyse bu tarihi esas alarak bir hesaplama yapacak olursak onun, Efendimiz’in irtihalinden sonra kırk sekiz yıl daha yaÅŸadığını (48+10=58+13=71+3=74) görmekteyiz ki bu hesaba göre o, risâletten üç yıl önce dünyaya gelmiÅŸ demektir.
Bu durumda evlendiÄŸi gün onun, (74–48=26–9=17+7 ay) on yedi yılını yedi ay geçtiÄŸi anlaşılmaktadır.
• Yukarıdaki bilgilere ilave olarak, erkek çocukların bile yoldan geri çevrildiÄŸi Uhud günü onun da cephede oluÅŸu, (Bkz.: Buhârî, Cihâd, 65.) ilmî meselelerdeki derinliÄŸi, Ä°fk Hadisesi karşısında ortaya koymuÅŸ olduÄŸu olgun tavır ve beyanları, Fâtıma Vâlidemiz’le arasındaki yaÅŸ farkı, hicret ve sonrasında yaÅŸanan geliÅŸmelere detaylarıyla birlikte vukûfiyeti, Medine’ye intikal ettikten sonra evlilik iÅŸinin, bizzat babası Hz. Ebû Bekir’in gündeme getirmesiyle ve mehir takdirinden sonra gerçekleÅŸmiÅŸ olması, (Bkz.: Taberânî, Kebîr, 23/25; Ä°bn Abdilberr, Ä°stîâb, 4/1937; Ä°bn Sa’d, Tabakât, 8/63.) model bir ÅŸahsiyet olarak Efendimiz’in toplum önündeki rehberlik konumu, peygamberlik hassasiyeti ve baba ÅŸefkati, gelen ayetlerde evlilik yaşıyla ilgili olarak rüşd ÅŸartının getirilmiÅŸ olması, (Bkz.: Nisâ sûresi, 6.) onun yaşı ve evliliÄŸiyle ilgili rivayetlerin farklılık arz etmesi yönüyle kesinlik ifade etmiyor oluÅŸu, o günkü yaşını ifade ederken bizzat ÂiÅŸe Vâlidemiz’in, şüphe ifade eden "altı veya yedi" tabirini kullanması, o günün toplumlarında doÄŸum ve ölüm tarihlerinin bugünkü kadar net tespit edilmiyor oluÅŸu gibi bilgiler üzerinde de durulabilir. Ancak netice deÄŸiÅŸmemekte ve bunların hepsi, onun risâletten önce dünyaya geldiÄŸi, on dört veya on beÅŸ yaÅŸlarındayken niÅŸanlandığı ve on yedi veya on sekiz yaÅŸlarındayken de Allah Resûlü (asm) ile evlendiÄŸi ÅŸeklindeki kanaati kuvvetlendirmektedir.
Bu durumda bize, niÅŸanlandığında 6 veya 7, evlendiÄŸinde ise 9 yaÅŸlarında olduÄŸu ÅŸeklindeki rivayetleri, ‘O görünümde birisi idim.’ manasına hamledip te’lif etmek düşecektir.( Hatta konuyla ilgili deÄŸerlendirmelere tepkiyle yaklaÅŸan bazıları, "altı veya yedi yaÅŸlarında idim" ifadesini ravinin bir hatası olarak görüp bu cümlenin, "risâlet geldiÄŸinde altı veya yedi yaÅŸlarında idim" ÅŸeklinde olması gerektiÄŸini söylemektedirler.) Hz. ÂiÅŸe Annemiz’in, fizikî durumu itibariyle zayıf bir bünyeye sahip olduÄŸu bilgisi de bu yorumu güçlendirmektedir. Zira o, fizikî ÅŸartlardan çabuk etkilenen ve yaşıtlarına göre kendini daha küçük gösteren bir beden taşıyordu; Medine’ye hicret sırasında hastalanması, (Bkz.: Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 43, 44; Müslim, Nikâh 69; Ä°bn Mâce, Nikâh 13.)annesi tarafından özel ilgi gösterilerek iyileÅŸtirilmeye çalışılması,( Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 44; Müslim, Nikâh 69; Ebû Dâvûd, Edeb 55; Ä°bn Mâce, Nikâh 13; Dârimî, Nikâh 56; Taberânî, Kebîr, 23/25; Ä°bn Abdilberr, Ä°stîâb, 4/1938; Ä°bn Sa’d, Tabakât, 8/63; Ä°bn Ä°shâk, Sîre, Konya, 1981, 239) Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde, içinde sanılarak hevdecinin deve üzerine yerleÅŸtirilmesi ve bu sırada onun hevdeç içinde olup olmadığının bile anlaşılamamış olması (Bkz.: Buhârî, Åžehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; Ä°bn Sa’d, Tabakât, 2/65; Ä°bn Hişâm, Sîre, 3/310.) gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.
Özetle ÂiÅŸe Vâlidemiz, dokuz yaşında iken evlenmiÅŸ olsa bile o günkü toplum telakkilerine göre bu çok tabii ve doÄŸal olmakla birlikte hadiseye daha genel bakıldığında onun, 17 veya 18 yaÅŸlarında iken ‘Mü’minlerin Annesi’ hüviyetini kazandığı anlaşılmaktadır.
Burada akla, "Madem öyle; bugüne kadar bu mesele niye bu şekilde gündeme gelmedi?" şeklinde bir soru gelmektedir. Yakın zamana kadar bu hususta olumsuz hiçbir beyan serdedilmemiş; ne Ebû Cehil gibi her fırsatı aleyhte değerlendiren muannit bir firavundan ne de Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl gibi olmadık yerden fitne ve iftira üreten nifakın adresi olmuş birisinden bu evliliğe herhangi bir itiraz söz konusu olmamış, olamamıştır. Çünkü ortada itiraz edilecek herhangi bir durum yoktur. O günkü telakkilere göre her iki durum için de tabii bir kabullenme söz konusudur ve muhtemelen bu durum, konuya farklı yaklaşıp yeni bir bakış açısı getirme ihtiyacını da netice vermemiş, dolayısıyla söz konusu haberlerin doğruluğu veya alternatif bilgilerin varlığı hususunda İslâm âlimlerinin farklı bir mütalaada bulunmaları da mümkün olmamıştır.
*Cevabın hazırlanmasında Dr. Reşit Haylamaz'ın "Mü'minlerin En Mümtaz Annesi Hz. Aişe" eserinden büyük ölçüde istifade edilmiştir.
Henüz yorum yapılmamış.