Kürsü
Doğu Türkistan'da Mü'min genç olmak
Belaya en çok sabredenler, zorluklarda en çok sebat gösterenler ve bir kaza hâlinde rızalarını bozmayanlar mü’minlerdir.
Mü’minler sonsuz âleme nispetle dünyadaki hayatlarının ne kadar kısa olduÄŸunu bildikleri için dünyaya cennet gözü ile bakmazlar.
Dünyaya, cennete götüren bir araç olarak bakarlar.
Umut, güven, kadere rıza, sevgi ve kalp huzuru; bunlar, mü’minin kalbindeki iman aÄŸacının hoÅŸ meyveleridir ve hayat mücadelesine devam etmek için bitmez tükenmez malzemelerdir. O hayat savaşı ki uzun sürelidir, sorumluluÄŸu çoktur; tehlike ve meÅŸakkatlerle doludur.
Ä°lk insandan beri insanlık imtihanlarla, Batıl’ın hiç bitmeyen; sadece ama sadece zaman ve mekân deÄŸiÅŸikliÄŸi gösteren oyunlarıyla karşı karşıyadır. Ä°lk insan da öyle idi, son insana kadar da böyle olacaktır. Ama deÄŸiÅŸmeyen tek hakikat, HAKK’ın her zaman üstün olduÄŸudur.
DoÄŸu Türkistan, bu imtihan sahalarından biridir. Tarihte Karahanlılar gibi nice hanlığın Ä°slamî ilim merkezi olan bu diyarlar bugün kâfirlerin zulmü altında mü’min kimliÄŸini korumaya, yaÅŸatmaya ve diriltmeye çabalamaktalar. Bu çabaları sonucunda kimileri diri diri fırınlara verildi; kimileri Kur’an öğrettiÄŸi için müebbet ceza aldı veya idam edildi. Bu da yetmezmiÅŸ gibi aileler, evlatlarını öldüren kurÅŸunun parasını ödedi. Kimisine yolda giderken virüslü iÄŸneler yapıldı. Kimisi sırf ikiden fazla çocuk doÄŸurma yasağına karşı geldiÄŸi için 7-8 aylık bebeÄŸi düşürüldü. Kimisi de sırf evlerine sakallı veya tesettürlü insanları misafir ettiÄŸinden “Devleti bölme planı yapıyor.” bahanesiyle hapislere atılarak zalimler tarafından eziyete maruz bırakıldı. Dahası tank baskınlarıyla bir saatte on binlerce gencin katliamının akabinde kan gölü olan sokaklar, su tankeriyle birkaç dakikada yıkandı ve bu katliamdan tek bir iz bırakılmadı.
Ä°mtihanın boyutu, imtihana maruz kalanların kapasitesi kadardır, DoÄŸu Türkistan’da bu kanunun uygulama sahalarından biri.
Mü’min olmak; ilk nesil gibi dik durmayı, son kazananın kendisi olduÄŸunu bilmeyi gerektirirdi. Nitekim dik durdular, duruyorlar da.
Çünkü onlar dik durdukları kadar Ä°slam’ın yükseleceÄŸini; sendeledikleri kadar da yükselmelerinin gecikeceÄŸini anlamışlardı ve ölümü gülerek karşıladılar, karşılıyorlar.
“Mü’minlerden nice erler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde durdular; Onlardan kimi verdiÄŸi sözü yerine getirip ÅŸehit oldu, kimi de yerine getirilmeyi bekliyor ve onlar hiçbir zaman sözlerini deÄŸiÅŸtirmediler.”
“Ä°nsanlar onlara: ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun.’ dediler. Bu onların imanını arttırdı da: ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.’ dediler.”
Allah’a verdiÄŸimiz sözde durmak, sadece ama sadece Allah’tan korkmak. Böyle bir genç olmak… Ä°ÅŸte o genç; sabah namazına kalkıp ışıkları yaktığında beÅŸer kontrolünden korkmadığına melekleri ÅŸahit tutan, Rabbi’ne Ãœmmet’in bu imtihanlardan geçebilmesi için dua eden gençtir.
Ä°ÅŸte o genç; sabah erken evinden çıkarken bir daha evine dönememe ihtimali olduÄŸunu bilerek ailesini Allah’a emanet edip tevekküle sarılan gençtir.
Ä°ÅŸte o genç; çantasında Ä°slamî kitaplar, telefonunda Ä°slam’ı çaÄŸrıştıran bir kelime bulundurduÄŸu için namaz kılmak için gittiÄŸi camide kapıdaki güvenlik tarafından sabıkalanan veya hapse atılan ancak davasından vazgeçmeyen gençtir.
İşte o genç; sakalından, tesettüründen taviz vermek yerine hiç dışarı çıkmamayı tercih etmesine rağmen yine de siyasî cinayetçi damgasını yiyerek zindana atılan gençtir.
İşte o genç; bir bayram sabahı camilerde ezan yerine cumhuriyet marşı okunmasını isteyenlere karşı bulduğu demir parçasıyla direnerek canını kurban eden; tesettüründen, zikirlerinden taviz vereceğine zindana atılmayı göze alan ama orada da tecavüze mahkûm olan, mahpusların hava almak için bahçeye çıkarıldığı saatlerde çıplak gezdirilmek gibi insan dışılığıyla yüzleşen mücahide, şehit gençtir.
“O çıralı ateÅŸin onlar da baÅŸlarına oturmuÅŸlar, mü’minlere yapmakta oldukları iÅŸkenceyi seyrediyorlardı. Onlardan sırf Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir ve Allah her ÅŸeye ÅŸahittir.”
Suriye, Afganistan ve Mısır’daki Müslümanlar silahlara ve bombalara karşı cihat ediyorlar. DoÄŸu Türkistan’da ise üstü süslü, ÅŸaÅŸalı, modern, kültürel, zengin, hızla geliÅŸtiriliyor örtüsüyle güzelce örtülerek Müslümanları dinsizleÅŸtirme, karşı çıkanları da yok ederek yeni nesli mankurt ateistler olarak yetiÅŸtirme projeleri yürütülmektedir. Ama onlar da o yıldızları takip ederek, Rabbimin “GevÅŸemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız mutlaka en üstün sizsiniz.” vaadiyle bu mücadeleyi devam etmektedirler. Bunu gören de şöyle der:
“Mü’minin iÅŸine ÅŸaÅŸarım, çünkü onun iÅŸleri tamamen hayırdır. Bu da ancak mü’mine özgüdür. Çünkü o, sevindirici bir ÅŸeyle karşılaşınca şükreder, hayır olur. Zararlı ve üzücü bir ÅŸeyle karşılaşınca sabreder, bu da hayır olur.”
Her şeye rağmen o gençler umut doluydular. Kimisi ebediyi seçti, kimisi zindanlarda çürümeyi, kimisi de hicretleri. Çünkü biliyorlardı ki elbet bir gün bu Ümmet ayağa kalkacaktır. Elbet bir gün bu saçılan umut tohumları meyve verecek ve Hak başa geçecek, nur tamamlanacak, Ümmeti Muhammed kazanacaktır!
Dilaram Abdurrehim/ ElifElif “Gençlik Özel” Kış Sayısı (2016-1437)
Henüz yorum yapılmamış.