Güncel
Gülenizm taze bitti tekrar Kemalizm verelim
Gülenizm, Kemalizmin din maskesi takmış halidir. Her ikisi de bu coğrafyanın ve bu toplumun temel değerlerine ve inanç sistemine doğal olarak eklemlenebilen yapılar değildir. Her ikisinin de rüyası askeri bir derebeyliktir.
Hegel’e göre tinin, yani maddi olmayan varlığın ya da yalnızca insana özgü düşünme yetisi olarak var olan “öz”ün esas yönelimi özgürlüktür. Nasıl ki maddenin özü ağırlıktır tinin de özü özgürlüktür. Ä°nsanlık tarihi de esasında sahip olduÄŸumuz bu özün gerçekleÅŸme sürecidir ve Batı’ya doÄŸru gelindikçe bu “özgürlük arayışı” derece derece artar. Nitekim Batı ileriye doÄŸru yol aldıkça kötülüklerden arınır, insanlığın bu yol alışta edindiÄŸi tüm kazanımlar bu coÄŸrafyada veya bu medeniyetin hafızasında toplanır. Bu da tinin, evrensel aklın, baÅŸka bir deyiÅŸle Tanrı’nın planı gereÄŸidir. Sanki Tanrı, bütün insanları ve bütün dünyayı Hıristiyan Batı için yaratmıştır. Batı’nın dışında kalanlar, cahildir, ilkeldir, barbardır der.
Hegel’in bu “ilerlemeci” ve ben merkezli tarih anlayışı şöyle ya da böyle Batı düşüncesinin dünyaya ve insana bakışını çerçeveleyen bir perspektif olduÄŸu söylenebilir. Batı, eline güç geçtiÄŸi Sanayi Devrimi’nden bu yana hep bu çerçeveden bakarak bütün dünyayı dizayn etti. F. Fukuyama, DoÄŸu bloÄŸunun çökmesi esnasında bu tezin artık kesin kanıtlandığı sevinci ile Tarihin Sonu ve Son Ä°nsan adıyla koca bir kitap yazdı: Ä°nsanlığın “siyasal sistem” ve “evrensel toplumsal deÄŸer” arayış süreci sona ermiÅŸtir, aranan ideal “düzen” bulunmuÅŸtur. Bu da liberalizmdir. Liberalizm, insanlığın ulaÅŸmak istediÄŸi son noktadır. Kurmak istediÄŸi ideal düzenin somutlaÅŸmış halidir. Bundan sonra hiçbir siyasal sistem, din veya ideoloji de dahil olmak üzere, artık liberalizm karşısında herhangi bir varlık gösteremeyecektir. Lütfen kimse kendini yormasın. Sonunda varacağınız yer burasıdır. Zira insanlık tarihinin deÄŸiÅŸim süreci bizi doÄŸal olarak buraya getirdi.
Tezlerinizden vazgeçin
15 Temmuz darbe giriÅŸiminden sonra Türkiye’de de benzer bir heyecan Kemalistlerde yaÅŸanmaya baÅŸladı. Din maskesi ile piyasa yapmış olan Gülenizmin bir canavar olduÄŸu görülünce “Bu ülkede artık insanlar baÅŸka ideolojilerin peÅŸine düşmekten vazgeçsinler en kutsal mekanizmaya dayalı bir sistem kurma çabası ve ideali dahi büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Gerici yapılara dayalı bir düzen kurma çabası görüldüğü gibi ülkeyi uçuruma sürükledi. Gelin artık temel tezlerinizden vazgeçin” demeye baÅŸladılar. Gülenizmi emsal göstererek sahip olduÄŸumuz tüm kutsal ve geleneksel deÄŸerleri ulusalcılığa ezdirmemizi heyecanla talep eden analistlerden geçilmiyor denilebilir. Peki, sahiden de bu ülkede var olan tüm diÄŸer siyasi hareketler ve ideolojiler tükendi mi veya tükenme noktasına geldi mi? Ya da sahiden Kemalizm, var olan tüm ideallerin üstünde bir yapı öngörüyor mu?
Ortak payda katli
Birinci soruya “Evet” diyebilmemiz için Kemalizme alternatif olabilecek tezlerin uygulamalarına bakmamız gerekir ki bu mümkün deÄŸil. Çünkü Kemalizm kimseye yaÅŸama hakkı tanımadı. Ä°kincisi soruya cevap verebilmenin yolu da hem tarihsel olarak Kemalizme hem de onların nasıl bir toplum tasavvuruna sahip olduklarına bakmak gerekir. EÄŸer haberimiz olmadan gizli bir ÅŸekilde radikal bir deÄŸiÅŸime uÄŸramadıysa bizim bildiÄŸimiz Kemalizm, birkaç açıdan ciddi toplumsal ve siyasal açmazları içinde barındırmaktadır. Her ÅŸeyden önce bu coÄŸrafyanın ortak paydası olma imkanını bizzat kendisi hem de taammüden katletti.
Farklı eğilimlerin bastırılması, ötekileştirmelerin sistematik hale getirilmesi ve cumhuriyetin kurucu aktörlerinin tasfiye edilmesinin Kemalizm tarafından nasıl gerçekleştirildiğine kabaca baktığımızda niçin bir dizi çekince sahibi olduğumuz da anlaşılabilir sanırım.
Hatta bugün karşı karşıya kaldığımız ve zehirli bir mikrop gibi toplumsal ve siyasal alana bulaşan Gülenizm gibi yapıların doğmasına giden yolu açan asıl yapı bahsi geçen ideolojidir, ulusalcılıktır. Bilinmelidir ki Müslüman kılığına girmiş bir canavar üzerinden ısrarla bir İslam okuması yaparak bu coğrafyanın temel yapısı olan muhafazakarlığı mahkum etme çabası bile başlı başına bir sorundur. Kötü niyetli bir okumadır ve her zaman topluma karşı gizli bir ajanda sahibi olduğunun açık bir göstergesidir.
Bir casus çetesi üzerinden önce bir imaj oluşturmak ve daha sonra da bunun üzerinden bir algı operasyonu yapmak en basit ifadesi ile fırsatçılıktır. Unutulmasın ki el çabukluğu ile arızi bir durumu ontolojik bir hale getirme gayretinde olan bir yapının tüm ideallerin ortak paydası olma ihtimali asla yoktur. Keza Kemalist ideoloji eğer bu ülkedeki toplumun sahip olduğu ideal sistem arayışını karşılayabilseydi belki de biz bugün bu kadar çok sorun yaşamazdık.
Kemalizm ile ne kadar yol alındı
Bu ülke kurulduğu tarihten bu yana gizli-açık Kemalist ideoloji ile yönetilmektedir. Şimdi çok basit bir şekilde kendi kendimize soralım; etnik sorunların çözümünde, mezhepsel farklılıkların hoş görülmesinde, din ve vicdan özgürlüğünün tanınmasında, demokratik değerlerin hayata geçirilmesinde ve de gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesinde Kemalizm ile ne kadar yol alabildik?
Gülen casus çetesinin alçaklıklarından hareketle Kemalistlerin diÄŸer tüm öneri sahiplerini bertaraf etmeyi amaçlayan “fabrika ayarlarına geri dönme” çaÄŸrısı tam da yukarda bahsettiÄŸimiz gibi Batılı anlamda toplumu dizayn etme tavrını barındırmaktadır. Zaten Gülen casus çetesinin de rüyası teknokratlar ve bürokratlar eliyle ideal bir toplumsal düzen kurmaktı. Sivil siyasete ve siyasi aktörlere kin beslemelerinin asıl nedeni de budur.
Kemalizm de bunu öngörmektedir. Her ikisinin de öngördüğü ideal sistem arasında bir fark yok, sadece Gülenizm son derece aldatıcı maskeler takabilen bir yapıya sahiptir ama buna karşın Kemalizm buna ihtiyaç duymaz. Fakat bizler ne Balyoz kumpası ne İzmir casusluk tezgahı ve ne de her 10 yılda bir yaşanan askeri darbeleri unutmuş değiliz ve unutamayız. Balyoz mağduriyeti Kemalizmi, daha önceki askeri cuntalar da Gülenizmi meşrulaştıramaz.
Askeri derebeylik rüyası
Gülenizm, Kemalizmin din maskesi takmış halidir. Her ikisi de bu coğrafyanın ve bu toplumun temel değerlerine ve inanç sistemine doğal olarak eklemlenebilen yapılar değildir. Yeni yetme, nevzuhur yapılardır. Zira her ikisi de önce var olan geleneksel değerleri ve yapıları bertaraf etmeyi planlarlar ve ancak daha sonra kendisine alan açabilirler, açabildiler. Kemalizm reddi mirasta bulunarak tutunmaya çalıştı, Gülenizm ise geleneksel İslami yaşamı ibadetlerden arındırıp Protestanlaştırarak kendisini konumlandırdı. Her ikisinin de rüyası askeri bir derebeyliktir. Her ikisi de iç toplumsal dinamikleri dengelemek ve yönetmek için değil bir baskı aracına dönüştürmek için ele alır.
Gülenci çetenin yaşattığı mağduriyetlerin Kemalist ideolojinin yaptıklarını çok çok geride bıraktığı bir gerçek ama bu vakitten sonra kimse bu milleti ölüme de sıtmaya da artık razı edemez. Zira millet çıplak eliyle top mermisini yakalayabilen bir mucize gerçekleştirdi.
Son olarak bugün yaÅŸadığımız sorunların ana kaynağı milletin sahip olduÄŸu temel deÄŸerler ve tarihsel mirasa uygun bir devlet yapısı ve ideolojisinin olmamasıdır. Devlet, toplumsal dinamiklerin örgütlenmiÅŸ hali olarak bireylerin ortak bilincindeki onaydan meÅŸruiyetini alan bir organizasyondur. Devleti güçlü kılan toplumsal iç dinamiklerle olan uyum düzeyidir. Birinci Dünya Harbi’nde vatanımızı iÅŸgale gelen “gâvurlara” karşı koyma cesaretini harekete geçiren askeri bir deha veya siyasi-ideolojik bilinç deÄŸildi tamamen geleneksel deÄŸerler ve tarihsel mirasımızdı. Ä°nsanlar ülkesini ve namusunu çiÄŸnetmemek için düğüne gider gibi ölüme gitti.
Milletimizin imkansızlıklar içinde, kazma-kürekle ve inançla istiklal harbinde elde ettiÄŸi kazanımların üzerine vaktiyle oturan Kemalizm bugün de bize aynı tezgahı kurma çabasındadır. Bir delikten ikinci kez ısırılmamalıyız. Bu coÄŸrafyada yeniden büyük Türkiye’yi kuracak bir imkan doÄŸdu. 300 yıllık rüyamızı gerçekleÅŸtirme fırsatı elimizde. Millete ve millet olma ruhuna dayalı olmayan siyasi fantezilerin peÅŸine takılıp iç dinamikleri bir çatışma alanına dönüştüren tüm anlayışları bertaraf edip çoÄŸulcu, adil ve ÅŸeffaf bir sistem kurup müreffeh bir ülke olma günü bugündür.
Henüz yorum yapılmamış.