Dünya
Amerikalı Siyahilerin 'İslam Devrimine' İmza Atan Adam: Warith Deen Muhammed
Warith Deen Muhammed, sadece siyahi-İslami hareketler bir yana, 'ABD ve İslam' denince tarihte en çok öne çıkan figürler arasına adını yazdırmıştı. Hem belki de ülkenin en kalabalık İslami örgütlenmesine liderlik yapmış, hem kendi çapında adeta bir 'İslam devrimi' gerçekleştirip o kitleyi dönüştürmüş, hem de ulusal ve uluslararası çapta çok büyük inisiyatiflerde rol almıştı.
GeçtiÄŸimiz aylarda Muhammed Ali’nin vefatı münasebetiyle, Amerika’daki Müslümanlar ve özelde siyasi Müslümanlar tekrardan yoÄŸun bir ÅŸekilde ülke gündemine geldi. Yıllardır Amerikalı Müslümanlar deyince aklımıza gelen iki isimden biriydi Muhammed Ali. Bu nedenle pek çok farklı mecrada, hakkında yazılar yazıldı. CumhurbaÅŸkanı, cenazeye katıldı. Ä°nsanlar, geniÅŸ kalabalığa ÅŸaşırdı, cenazede konuÅŸma yapan Zeyd Åžakir’i merak etti.
Dünya Bizim’de ise yaklaşık bir senedir hem Amerika’daki Müslüman kanaat önderlerine, özellikle siyahi kanaat önderlerine dair yazılar yayınlamaya çalışıyoruz. Bu baÄŸlamda Dhoruba bin Wahad, Cemil el-Emin, Siraj Wahhaj gibi isimlere dair yazılar yayınladık. Seriye baÅŸlarken, Amerikalı Müslüman önderlerden, hatta zenci önderlerden Malcolm X ve Muhammed Ali’den sonra en önde gelen ismi, Warith Deen Muhammed’i en sona saklamıştım. Ve ÅŸimdi sıra kendisine geldi.
Amerika’daki en büyük siyahi-Ä°slami kanaat önderlerinden biri: Warith Deen Muhammed
Wallace Deen Muhammed 1933’te, ABD’de siyahilerin en temel insan haklarından yoksun oldukları bir dünyaya gözlerini açtı. Ancak bu durumun acısını çeken herhangi bir siyahi ailenin çocuÄŸu deÄŸildi, dönemin siyahi protest hareketlerinin öne çıkan isimlerinden olan Ä°slam Ulusu’nun (Nation of Islam) lideri Elijah Muhammed’in sekiz oÄŸlundan biriydi. Öyle bir babanın oÄŸlu olarak adım attığı sıradan olmayan hayatının ileri safhalarına da yine babasıyla olan iliÅŸkisi damga vuracaktı.
Wallace D. Muhammed, ilk Ä°slami eÄŸitimini Clara Mohammed Schools adıyla bilinen Ä°slami tandanslı okullarda aldı. Kendini belli bir seviyeye kadar geliÅŸtirdikten sonra 1958’de, yani 25 yaşında, babasının liderliÄŸini yaptığı harekette önemli roller üstlenmeye baÅŸladı. Orijinal dilde “minister” olarak adlandırdıkları, bir nevi Nation of Islam yetkililiÄŸi/vaizliÄŸi (papazlığı andıran bir mevki bu aslında) diyebileceÄŸimiz görevini Philedelphia’da sürdürdü. Ta ki 60’ların başında hapse düşene kadar… O da babası gibi yapmış ve zorunlu askerlik görevini reddetmiÅŸti. Bu sebeple parmaklıkların öte yanına tıkılmaktan kurtulamadı.
Hani buralarda “medrese-i Yusuf” deriz ya, Wallace D. Muhammed de hapsi öyle deÄŸerlendirdi. Zamanının çoÄŸunu Kur’an okuyarak geçiriyordu. Fakat böyle bir tefekkür ortamında hayatına damga vuracak bir deÄŸiÅŸime de zihninin kapılarını aralamıştı. Belki de gayretinin mükâfatını Allah’ın, itikadi yanlışlarından kurtulması için içine düşürdüğü bir kurtla alıyordu. Kendisinin de hizmet ettiÄŸi Ä°slam Ulusu Hareketi derin itikadi yanlışlar içerisindeydi ve bizatihi liderlik postunda oturan babası Elijah Muhammed bunun baÅŸ sorumlusuydu. Babasının sahih bir yol göstermediÄŸi gerçeÄŸi Wallace’ın zihnine yavaÅŸ yavaÅŸ iÅŸliyordu, seçtiÄŸi dinin Kitabı’nda okudukları ona bu gerçeÄŸi hissettiriyordu. Zaten babasının kendisini peygamber ilân etmesini itikadi bir sapma olarak görmesi için yüzeysel bir Kur’an okuması dahi yeterdi.
1963’te hapisten çıktığında artık zihni farklı bir noktadaydı ve babasının çizgisinden geri dönmemek üzere uzaklaÅŸacağı bir yola sapmıştı. Malcolm X’in de benzer bir düşünsel süreçle hareketten koptuÄŸu zamanlardı ancak Wallace Muhammed için bu kopuÅŸ, elbette, ailevi baÄŸlarından ötürü daha güçtü. Tam olarak baÄŸlarını koparamadı ancak itirazlarını dışarı vurdu, kaynaklarda yazdığı kadarıyla bu karmaÅŸa içerisinde bulunduÄŸu süreçte 5 kez hareketten aforoz edildi. Ancak 1975’e, yani babasının ölümüne kadar harekete dair gelgitleri sürdü. Bir ÅŸekilde hareketin içinde kalmayı da baÅŸardı, kimilerine göre takiyye yaptı.
W. D. Muhammed’in Ä°slam Ulusu’nun başına geçiÅŸi ve köklü reformları
Belki de Wallace’ın, babasının son derece net yanlışlarını bilmesine raÄŸmen Ä°slam Ulusu çevresinden kopamaması sadece bir zayıflık deÄŸildi. Zira hareketten doÄŸrudan bir kopuÅŸ yaÅŸasaydı daha sonraları kitleyi daha sahih ve hayırlı bir çizgiye yönlendirme ÅŸansına sahip olamayacaktı. Muhtemelen öncüsü olacağı dönüşümlerle hareket içerisinde adeta bir “Ä°slam devrimi” yapamayacaktı. Hani ÅŸer gibi gözükende hayır vardır ya bazen… Allah bilir. Nihayetinde Elijah Muhammed’in 1975’teki ölümünden sonra oÄŸlu Wallace, Ä°slam Ulusu’nun yeni lideri oldu. BaÅŸa gelir gelmez de uzun süredir sapma olarak bellediÄŸi itikadi meseleleri düzeltmek için hem teorik hem pratik alanda önemli reformlar baÅŸlattı. Örgütün en başındakine verilen “supreme minister” sıfatını ilga etti, çünkü bu müessese bir nevi ruhbanlığı çaÄŸrıştırıyordu. Sadece “baÅŸ imam” sıfatını kullanmakla yetindi. Ä°slam Ulusu bayrağını deÄŸiÅŸtirdi. Örgüt içerisindeki kıyafet zorunluluklarını kaldırdı, askeri kanadı ilga etti, konsepti belli olmayan bir tür tapınak olan yüzlerce örgüt ibadethanesini camiye dönüştürdü. Teorik olarak da itikadi sapmaları düzeltme derdindeydi ve hareketin kurucusu sayılan W. D. Fard’ın kutsal bir kimse addedildiÄŸi, babası Elijah’ın da peygamber gibi görüldüğü itikadi anlayışın reddedilmesi gerektiÄŸini ortaya net bir ÅŸekilde koyup Ä°slam’ın beÅŸ ÅŸartını vurgulayan konuÅŸmalar ve yayınlar yaptı. Åžeytan kavramının ne olduÄŸunu kitlesine anlattı. Bu çabaları ömrü boyunca sürecekti, zira en aÅŸikâr itikadi sapkınlıkların dahi ona inançla sarılanlara izah edilmesinin ne kadar güç bir ÅŸey olduÄŸu hepimizin malumu…
Ä°slam Ulusu esasında son derece siyasi de bir hareketti ve yıllar süren ırkçılığa karşı rijit bir tepkisellikle ayrılıkçı bir çizgiyi savunagelmiÅŸti. Wallace Deen Muhammed’in köklü reformları bu alana da uzandı. Kendi bağımsız Ä°slam hukuku, tarih ve teoloji okumalarıyla edindiÄŸi birikim, babasının ayrılıkçılığa yolu açan yorumlarını bir kenara itiyordu. W. D. Muhammed sayesinde Ä°slam Ulusu, ayrılıkçı hatta beyazlara karşı ırkçı denebilecek fikirlerinden uzaklaÅŸtı.
Tüm yaptıklarının kalıcı olması gerektiÄŸi için kurumsal yapıda deÄŸiÅŸiklikler yapmanın gerekliliÄŸine inandığı kadar sahih çizgi denebilecek ana akım Ä°slami hareketlere yönelmenin yahut kendilerini izole ettikleri ortamın sınırlarını aşıp baÅŸka topluluklarla diyalog içine girmenin gerekliliÄŸine de inanıyordu Muhammed. Nitekim onun bu tavrı sayesinde Ä°slam Ulusu’nun cemiyeti daha sonraları Amerika’daki ve hatta uluslararası çaptaki Ä°slami organizasyonlarla, Müslüman coÄŸrafyaların devletleriyle sık sık bir araya gelebilecek ve makbul görülecek bir topluluÄŸa dönüşecekti. Önce Amerika içindeki Ä°slami hareketlerle ve Latinler gibi yeni yeni örgütlü ÅŸekilde bir araya gelen baÅŸka etnik gruplara mensup Müslümanlardan müteÅŸekkil topluluklarla baÄŸlarını güçlendirdi. Daha liderliÄŸi devraldığı 1975 yılından baÅŸlayarak Mısır lideri Enver Sedat, BAE emirlerinden Sultan bin Muhammed el Kasımi, Guyana liderleri Forbes Burnham, Arthur Chung ve ABD BaÅŸkanı Jimmy Carterile görüşmeler yaptı. 1977 yılında Detroit Belediye BaÅŸkanı’nın elinden Detroit ÅŸehrinin anahtarını alabilecek kadar dışa hitap eder bir hâle gelmiÅŸti. Önemli uluslararası konferanslarda temsiliyette bulundu ki yakın zamana kadar ana akım Ä°slami hareketlerce sahih görülmeyen bir hareketin artık en kapsayıcı toplantılarda temsil edilmesi kaydedilen geliÅŸmenin büyük göstergelerinden birisidir. Hem Müslüman toplumda hem de siyasi alanda etkisini müspet yönde arttırmak için büyük bir gayret mevcuttu. Muhammed, deÄŸiÅŸimi hem içe hem dışa yönelik olmak üzere iki ayaklı götürüyordu. 80’li yıllarda da yoÄŸun aktivitesi devam edecekti. Ancak oraya geçmeden evvel attığı iki önemli adımdan bahsetmek lazım:
Muhammed, öncelikle 1978 sonunda, artık vaktinin geldiÄŸini hissettiÄŸinde, Ä°slam Ulusu hareketini kökten deÄŸiÅŸtirecek bir hamle yaptı. Hareketin yoÄŸun merkezi yapısını bertaraf edip kendi baÅŸ imamlık otoritesinden de feragat etti. 6 üyeli bir meÅŸveret kurulunu topluluÄŸun yönetimi için atadı. Zaten daha önceleri hareketin adını deÄŸiÅŸtirmek için adımları da atmıştı (hareket American Society of Islam adında karar kılana kadar birkaç kez ad deÄŸiÅŸtirdi, ilk olarak World Community of Al Islam olabilir) ve hareketi bir radikal örgüt hüviyetinden kurtarıp Ä°slami bir cemiyete dönüştürme projesi için bir diÄŸer önemli adım bu olacaktı. Nitekim hareketi merkeziyetçilikten kurtarma vizyonu, varılmak istenen sosyal hareket biçimine eriÅŸmek için zaruriydi. Muhammed de bu adımları atmasını takiben, yine 1978 sonunda New Orleans’ta yaptığı “Ä°slam Ulusu’nın Evrimi” baÅŸlıklı konuÅŸma ile yeni vizyonunu açıkça ortaya koydu.
Ä°kinci önemli geliÅŸme ise 1980 yılında Wallace’ın adını –bugün bildiÄŸimiz formuyla- “Warith” yani “varis” olarak deÄŸiÅŸtirmesiydi. “Muhammed’in dininin varisi” olsun istiyordu adı ki kendi topraklarında yaptıkları ile bu sıfatı hak etti desek abartı olmayacaktır.
Elijah Muhammed’in mirasına sahip çıkanlar
Warith Deen Muhammed, yılların Ä°slam Ulusu hareketini deÄŸiÅŸtirirken elbette ciddi bir dirençle de karşılaÅŸtı, bunu da kısaca not etmek mühim. Zira bu meselede Amerika’daki siyahi hareketin bir baÅŸka bilinen figürü Louis Farrakhanismi öne çıkıyor ki biz kendisinin ismine Malcolm X’in öldürülmesi hadisesinden de aÅŸinayız.
Muhammed’in itikadi olarak içlerinde bulundukları derin yanlışları düzeltmesi aynı zamanda hareketin tüm karakterini deÄŸiÅŸtiriyordu. Radikal, ayrılıkçı tarafın törpülenmesi, askeri kanadın ilga edilmesi aynı zamanda hareket içerisindeki dinamikleri ve iktidar odaklarını sarsan büyük bir hamleydi. Nitekim örgütlenme içerisinde bu yenilikleri kabul etmeyen hatırı sayılır miktarda bir grup da oluÅŸtu. BaÅŸlarında Louis Farrakhan vardı ve baÅŸlarda Elijah Muhammed’in çizgisini sürdürme iddiasındaydılar (daha sonradan bu grup da yumuÅŸadı ve deÄŸiÅŸti). Hareketin başına geçtiÄŸi ilk yıllarda Muhammed’in Ä°slam Ulusu (Nation of Islam) adını da deÄŸiÅŸtirmesinden sonra bu grup, o ismi sahiplenerek günümüze uzanan Ä°slam Ulusu’nun kurucusu oldular.
Farrakhan’ın grubu belki çoÄŸunluk deÄŸildi ancak yine de etkili olacak miktarda kitleyi barındırıyordu. Nitekim iki hizip arasındaki hasımlık yıllarca, 2000 yılında Muhammed ve Farrakhan’ın barışmasına kadar sürdü. Ancak o bir araya geliÅŸten sonra dahi iki grubun tam olarak birbirine sarıldığı söylenemez.
‘80 sonrası dönem ve Warith Deen Muhammed’in artan nüfuzu
80’li yıllara gelene kadar dahi büyük atılımlar yapan Muhammed, 2008’deki vefatına kadar hep saygınlığını ve nüfuzunu arttıran bir lider oldu. Hem Ä°slami çalışmalar yaptı; eserler yazdı, dev bir hareketi dönüştürürken yönetti, hem ulusal ve uluslararası politik çevrelerle yakın temaslarda bulundu, hem farklı inanç gruplarıyla diyalog çalışmalarında rol aldı, hem de akademik platformlarda, basında boy göstermekten geri durmadı. Yaptığı onca aktiviteyi sıralamak dahi tek başına bir yazı olacaktır. Ancak farklı inanç grupları ile diyalog meselesini ayrıca deÄŸinmek üzere bir kenara alıp diÄŸer çok önemli aktivitelerden bazılarını sıralayalım.
Uluslararası Ä°slami hareketlerle kurulan kontaktlar arasında 1985’te Libya TebliÄŸ Cemiyeti Genel Sekreteri Dr. Muhammed Ahmed el Åžerif ve Afgan mücahidleri temsilen Dr. Abdul Hakim Tabibi ile Ä°sviçre’de yaptığı görüşme ilgi çekicidir. Bunun yanı sıra Muhammed’in 1986’da World Supreme Council of Masajid (Dünya Müslüman Ligi olarak anılıyor bugün) üyesi seçilmesi, 1988’de Fas Kralı 2. Muhammed tarafından davet edilmesi, 1992’de Mısır’dan Ä°slam’a yaptığı hizmetler sebebiyle devlet madalyası alması ve 1996 yılında Hüsnü Mübarektarafından Mısır’a davet edilmesi, Bilal Mescidi’nin baÅŸ müftüsü Abdullah Mukhtar’ı 1994’te ABD’de ağırlaması, 1995’te Barış İçin Dinler Konferansı (WCRP) BaÅŸkanlığına seçilmesi ve Kopenhag’da bu hususa dair bir konuÅŸma yapması, 1997’de Tahran’daki Ä°slam Konferansı Örgütü Zirvesi’ne katılımı… Bunlar, daha çok daha uzayabilecek bir uluslararası temaslar ve inisiyatifler listesinin baÅŸat unsurları. Tabi Muhammed’in Filistin ve Körfez Savaşı gibi meselelerde iÅŸgallere karşı tavrını koyduÄŸu siyasi etkinlikleri de eklemek lazım. Hatta Güney Afrika’da Apartheid rejimin yıkılması sonrasında Nelson Mandela’ya kendi topluluÄŸu adına bağış yapması, dünya politikasıyla ne denli alâkadar olduÄŸunu göstermesi bakımından ilgi çekici.
Warith Deen Muhammed’in ABD içerisindeki etkisi ve faaliyetleri de en az uluslararası arenadakiler kadar dikkat çekiciydi. 1999 yılında ABD’nin en büyük Ä°slami topluluÄŸu denebilecek Islamic Society of America (ISNA)’nın yönetim ÅŸurasına seçilen, 2005’te bir diÄŸer büyük Ä°slami topluluk Council on American-Islamic Relations (CAIR) tarafından öncü kimliÄŸi sebebiyle ödüle layık görülen, 2002’de Ebony Dergisince “Dünyanın En Etkili 100 Siyahi Amerikalısı” listesinde yer verilen Muhammed, Amerikan Senatosu’nda dua merasimi yapan ilk Müslüman’dı (1992).
Farklı inanç gruplarıyla ilişkileri
Warith Deen Muhammed’in babasından miras aldığı hareket, bu baÅŸlığın yakınından dahi geçmeyecek izole bir topluluktu. OÄŸul Muhammed’in bambaÅŸka bir yola soktuÄŸu ve hızla dönüştürdüğü hareket bir süre sonra dışa açılımını farklı inanç gruplarına doÄŸru da geniÅŸletti. Daha W. D. Muhammed’in liderliÄŸinin ilk yıllarından itibaren Hristiyan ve Yahudi topluluklarla ortak etkinliklerin içerisinde yer alındı. Kimi zaman çağın getirdiklerinden doÄŸan ortak problemlere bir çözüm aramak, kimi zaman çatışmadan kaçmak için ortak hedefleri ve deÄŸerleri vurgulamak, kimi zaman küresel sorunlara bir çare aramak için yapılan etkinliklerdi bunlar. ABD’de fazlasıyla alışageldiÄŸimiz bir mefhum olduÄŸundan ötürü pek yabancısı sayılmayız esasında bu tip etkinliklerin. Ancak Muhammed’in alışıldık toplantıların ötesinde yaptığı yüksek düzeydeki bazı buluÅŸmalar, onun faaliyetlerini daha da öne çıkardı. Bu baÄŸlamda altı çizilecek iki buluÅŸma, tabi ki, 1996 yılında Papa 2. John Paul ile Roma’da yaptığı toplantı ve ertesi sene Vatikan’daki bir uluslararası toplantıda Dalai Lama ve yine Papa ile bir araya geliÅŸidir.
Warith Deen Muhammed, sadece siyahi-Ä°slami hareketler bir yana, “ABD ve Ä°slam” denince tarihte en çok öne çıkan figürler arasına adını yazdırmıştır. Hem belki de ülkenin en kalabalık Ä°slami örgütlenmesine liderlik yapmış, hem kendi çapında adeta bir “Ä°slam devrimi” gerçekleÅŸtirip o kitleyi dönüştürmüş, hem de ulusal ve uluslararası çapta çok büyük inisiyatiflerde rol almıştır. Allah amellerini kabul eylesin, rahmet etsin; “varisliÄŸini” üstlendiÄŸi mirası daim eylesin diyelim.
Deniz Baran
Kaynak: dunyabizim.com
Henüz yorum yapılmamış.