Güncel
15 Temmuz'dan sonra medya biraz tuhaflaştı
15 Temmuz'da son derecede olgun bir imtihan veren medya, şu aralar biraz tuhaflaştı. Özellikle tartışma programlarında, 15 Temmuz'u izleyen günlerde sağlanmış olan sukûnet ve îtidâl havası hızla yokoluyor. Toplumsal bağlamda keskin ayrışmaları ortaya koyan tartışmalar izliyoruz.
Süregelen Haller
Süleyman Seyfi Öğün - Yeni Şafak
Temmuz'da son derecede olgun bir imtihan veren medya, şu aralar biraz tuhaflaştı. Özellikle tartışma programlarında, 15 Temmuz'u izleyen günlerde sağlanmış olan sukûnet ve îtidâl havası hızla yokoluyor. Toplumsal bağlamda keskin ayrışmaları ortaya koyan tartışmalar izliyoruz. Bunun hayra açılan bir tarafı var mıdır, bilemiyorum. Kanâatimce pek de öyle gözükmüyor. Memleketin içinde bulunduğu son derecede nâzik olan durumları dikkâte aldığımızda tablonun giderek iç karartıcı olmaya doğru evrildiğini söyleyebilirim.
“Müsademe-i efkârdan barikay-ı hakikât doÄŸar” fikri, bence her zaman doÄŸru deÄŸil. Fikirlerin çatışması bâzen kör karanlıkları dâvet eder. Bu biraz da fikirlerin niteliÄŸi üzerinde düşünmeyi gerektiriyor.
Nedendir bilinmez, kültürel düzeyde bu memleketin insanları için bir fikri tutmak dâima kuvvetli bir sofuluÄŸu ve yanılmazlığı iddia etmekle eÅŸ anlamlı olmuÅŸtur. Fikirlerin açıkça ve olanca çeÅŸitliliÄŸi ile ortaya konmasını elbette anlıyor ve destekliyorum. Anlamakta zorlandığım ise bir fikirde cengâverleÅŸmektir. Fikir adamlığı fikir zorbalığı olmasa gerektir. “Ben sizin gibi düşünmüyorum. Bence….” demek neden yeterli sayılmıyor ki? Bir fikri dinlemek, onu yenilgiye uÄŸratmaktan daha anlamlı deÄŸil midir?
Bir baÅŸka tuhaflık da ÅŸurada: Fikir sofuluÄŸu, savunulan fikirlerin kiÅŸiselleÅŸtirilmesiyle atbaşı gidiyor. Neden bir fikri savunmak “iyi” veya “kötü” olmak anlamına gelsin ki?
Bütün bunların ardında, halâ üzerimizden atamadığımız -yan anlamlarını gözeterek ifâde ediyorum- “teolojik hâl”in yattığını düşünüyorum. Teolojik hâl, hakikâtin kesinliÄŸi noktasından hareket ediyor. Her teolojik hâl ister istemez, tek yol ve tek doÄŸruyu imleyen ortodoks olmanın göstergesidir. Burada ıskalanan bizzât, içinde fenomenlerin dolaÅŸtığı pratik hayâtın kendisidir. Teolojik hâl bâzı metinleri (text), baÄŸlamlardan (context) ayırır. Hâlbuki târihsel olarak hayat metinsel deÄŸildir ve metinsel hakikâtlerin birebir karşılığı hayatta gözükmez. Hayat bir sapmalar manzûmesidir. Pratik ihtiyaçlar o denli çeÅŸitli ve karmaşıktır ki buna hiçbir metinsel hakikat birebir cevap veremez. Bu durumda kaçınılmaz olarak “yorumlar” devreye girecektir. Sıkıntı da burada ortaya çıkıyor. Acaba hangi yorum, metne birebir uymaktadır? Tartışmalar metinlerden ziyâde metinlere uygunluk temelinde yapılır. Ä°nsanlığı sıkıntıya sokan da budur. Bir yorumun metne uygun olduÄŸuna kim hakemlik edecektir? Hakeminki de nihâyetinde bir yorum olmayacak mıdır?
Her metin yorumu alelekser bir hayat yorumudur. Bu îtibârla hiçbir yorumun yekdiÄŸerinden bir ayrıcalığı olamaz. Yorumlar arasında en kapsamlısı olan “kamusal düzen” (Res Publica veyâ Cumhûriyet) yorumu ise en baÅŸta, veri momentte; târihsel tecrübeleri de gözetmek sûretiyle mevcut olan yorumların birbirleri ile nasıl geçineceÄŸi belirli bir sosyal mukaveleyle çerçevelemeye odaklanır. Bu yorumda kurumsal akıl(devletlûlar) ile toplumsal akıl(milletlûlar) sözleÅŸir.
Bizdeki sıkıntı, “kamusal düzen” sözleÅŸmesini geciktiren teolojik duruma topyekûn teslimiyetten kaynaklanıyor. Devletlûlar, târihsel mevzilerinden hareketle zâten kendi ortodoksilerine sarılıyor. Kendi bildikleri ve deÄŸiÅŸmez gördükleri “doÄŸru yolun yolcularından baÅŸka yolcu tanımıyor”. Milletlûlar ise sivil alanların kültürel çeÅŸitliliÄŸi içinden geliÅŸtirdikleri ve organik düzeydeki bir söylem üzerinden ortalamasını aldıkları bir baÅŸka “doÄŸru yolun yolcularını” çeperlerden merkeze taşıyor. Ä°ster istemez PDY gibi tortu bırakan bir demokratizm bu. Teolojik bir nebulada, özellikle de simgesel saldırı ve yaralamalarla hüküm süren tartışmaların ardı arkası kesilmiyor. Kurucu deÄŸerler diye lânse edilen bir ortodoksinin püritan dayatmalarıyla, ortalamalar üzerinden geliÅŸen “sittlichkeit” yüklü baÅŸka bir organiklik Yeni Türkiye'nin siyâsal temeldeki inşâsını zora sokuyor. Burada medyaya kısa devreler yaratacak tartışmalardan uzak durulması anlamında önemli bir sorumluluk düşüyor. 15 Temmuz ve ardından gelen Yenikapı Ruhu kolay saÄŸlanmadı. Sâdece baÅŸarılı bir teknokrat deÄŸil; aynı zamanda usta bir siyâsetçi olduÄŸunu herkese ıspat eden Sayın Binali Yıldırım ile zor zamanlardaki ılımlı ve sâkin tavırlarıyla halk arasındaki popülaritesi ilk defa yüzde altmışları aÅŸan Sayın KılıçdaroÄŸlu arasındaki diyalog havasını karatmaya kimsenin hakkı olmasa gerekir. Ne diyelim; inÅŸaallah hepsini aÅŸarız….
Henüz yorum yapılmamış.