Güncel
İlber Ortaylı: Osmanlı Ordusu Suriye'de nasıl ilerledi?
Tarih profesörü İlber Ortaylı, Türk ordusunun 500 yıl önce Suriye'yi nasıl fethettiğini yazdı
Türkiye'nin Suriye sınırındaki tehdidin giderek büyümesi ve sonrasında TSK'nın Özgür Suriye Ordusu ve diğer koalisyon güçleriyle yürüttüğü Cerablus (Fırat Kalkanı) operasyonu, kimi çevreler tarafından, "gereksiz bir güç gösterisi, Türkiye'nin batağa saplanması" olarak yorumlandı.
İlber Ortaylı Hürriyet'teki köşesinde, iddiaların tam tersine, "Türkiye'nin güneyinde yeni bir oluşum başlamıştı; bu oluşumun bölgeye barış ve huzur getirmeyeceği açıktı"diyerek, 500 yıl önce Osmanlı Devleti'nin bölgeyi nasıl kontrolü altına aldığını yazdı.
OSMANLI ORDUSUNUN AVANTAJI: ATEŞLİ SİLAHLAR
Şimdi Cerablus'u kontrol eden Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO'dur. Gelecekte ne olacağını göreceğiz ama tam 500 sene önce bölgede ateşli silahları son derece etkili kullanan Osmanlı ordusu vardı.
24-25 Ağustos 1516 tarihlerinde Yavuz Sultan Selim, bazı tarihçilerin iddiasına göre 80 bin kişilik orduyla, Memluk Sultanı Kansu Gavri’nin kendisine yakın sayıdaki kuvvetlerini yenerek Halep’e girdi. Memluk ordusu ve Sultan’ın yanında bulunan Abbasi Halifesi’ne ise saygı gösterdi. Osmanlı padişahının o yıllardaki stratejik hedefi İran ve Safevi hükümdarı Şah İsmail’di. Ne var ki, Yavuz Sultan Selim’in Çukurova ve bugünkü Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye üzerindeki emelleri Memlukleri Safevilerle bir ittifak arayışına itmişti.
Sultan Selim’in kendi dönemi içinde idealleri büyüktü. Bir kere Suriye, Filistin, bugünkü Lübnan ve hatta Mısır’a inmeyi hedeflediği açıktı. Bu bölge o dönemin ticaret yollarının kontrolü demektir. Henüz Ümit Burnu’nu dolaşmak ve Hint Yolu’yla buradan bağlantı kurmak anlaşılan bir durum değildi. Akdeniz’in doğusundaki Müslüman dünya için tek sorun, Portekizlilerin Arap Yarımadası, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ni kontrol edebilme emeline karşı durmaktı. Yavuz Sultan Selim bu konuda kararlıydı ama sahanın hâkimi olan Memluklerin Portekiz’in yayılmasını önlemek konusunda aciz oldukları görüldü.
MEMLUKLER, ATEŞLİ SİLAHLARI SEVEMEDİ
Şah İsmail’in de, Memluklerin de ordusundakiler ırk, köken ve asıl önemlisi savaş usulleri yönünden Osmanlı ordusundan daha uzak değildi ama Osmanlı ordusu Memluk askerinin sevip benimseyemediği, Safevilerin ise henüz ulaşamadığı ateşli silahlar ordusu olma konumundaydı. Ağustos 1516’da Halep’in 40 kilometre kadar kuzeyindeki Mercidabık çayırlığında kazanılan savaş doğrudan Osmanlı tüfenkçilerinin ve ön saflarda zincirle birbirine bağlanan topların zaferiyle meydana geldi. Bu görünüm 1517’de Mısır’da Ridaniye’de ve daha önce 1514’te Çaldıran’daki Şah İsmail’e karşı yürütülen savaşta da görülür. Adeta İsfahan’da Âli Kapu ve Çehl Sütun kasırlarındaki duvar resimlerinde canlandırılan manzara üç sene içindeki bütün Doğu devletleriyle yapılan savaşları en iyi şekilde ifade etmektedir. Yavuz Selim Han, Rönesans döneminin ateşli silahlar ordusunun mareşalidir. Bu dönem için Gábor Ágoston’un ‘Osmanlı’da Strateji ve Askeri Güç’ adlı kitabına bakmak yararlı olabilir.
OSMANLI ORDUSU, BİR KILIÇ KALKAN EKİBİ DEĞİL!
Medeniyet ve zihniyet fevkalade önemlidir. Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim’in dönemlerinde Osmanlı ordusunun diğer ordulara göre farklı bir zihniyete ve dünyaya intibak ettikleri anlaşılıyor. İsrail’in ünlü tarihçisi David Ayalon, Memluk silahları ve teknikleri üzerindeki çalışmasında Mısır askerinin ateşli silahları kullanma konusunda ne kadar isteksiz ve başarısız olduğu konusunda bilgi verir. Sina Çölü’nü mevsimini ve iklimini hesaplayarak geçmek ve Mısır’a girmek 16. asırdaki Türk ordusunun bizde çok tekrarlandığı üzere ‘kılıç kalkan ekibi’ olmadığını gösterir.
İlber Ortaylı'nın bugünkü yazısının tamamı için tıklayın
Henüz yorum yapılmamış.