Güncel
'AB, darbe girişiminin ciddiyetini anlayamadı'
Hükümet darbe girişiminin ardından AB'nin Türkiye'yi yeterince desteklemediğine yönelik eleştirilerini sürdürürken, AB uzmanı Erhan Akdemir, "AB ilk başta olayın ciddiyetini anlayamadı ve mevcut hükümet ile cumhurbaşkanına olan güven kaybı, AB'nin başka ülkeler için gösterebileceği refleksi Türkiye için gösterememesine neden oldu" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminden bu yana hükümet, AB'nin Türkiye'yi yeterince desteklemediği yönünde eleştirilerini sürdürüyor. Son olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman Bild gazetesine verdiği demeçte Avrupa'nın, darbe girişiminden sonra Türkiye'yi yeterince desteklemediğini, hatta küçümsediğini belirtti.
Türkiye-AB ilişkilerindeki gerilimi Sputnik'e değerlendiren Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erhan Akdemir, 15 Temmuz'dan önceki süreçte AB'nin, Türkiye'yi hukukun üstünlüğü, temel insan hakları meseleleri, kuvvetler ayrılığı ve basın özgürlüğü konularında eleştirdiğini ve o dönemde bu eleştirilerinde haklı olduğunu belirtti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'nin müzakere sürecinde olan bir ülke olarak AB'den destek beklediğini kaydeden Akdemir, şöyle konuştu:
"Bu beklenti haklı bir beklentiydi. Ama AB ile Türkiye arasında şöyle bir açmaz oldu: AB ilk baÅŸta olayın ciddiyetini anlayamadı ve mevcut hükümet ile cumhurbaÅŸkanına olan özellikle son beÅŸ yıldaki güven kaybı, aslında AB'nin verebileceÄŸi, baÅŸka ülkeler için gösterebileceÄŸi refleksi Türkiye için gösterememesine neden oldu. Normal ÅŸartlar altında Türkiye demokrasisi, az önce bahsettiÄŸimiz kriterler Türkiye tarafından benimseniyor olsaydı ve böyle bir ÅŸey gerçekleÅŸseydi AB çok daha net ve sert tepki gösterebilirdi mevcut darbe giriÅŸimine karşı. Ama AB'de Türkiye'deki mevcut yönetime karşı özellikle son beÅŸ yılda arttığından dolayı AB, bu gerçek mi deÄŸil mi, yoksa bu bahane edilerek demokratik haklar, özgürlükler daha da mı kısıtlanacak soru iÅŸaretleri olduÄŸu için AB böyle bir tepki veremedi. AB de böyle bir tepki veremeyince Türkiye'de hem karar alıcılar, hem muhalefet, hem kamuoyu bütünüyle yekpare bir ÅŸekilde bu sefer ‘AB Türkiye'ye karşı ikircikli yaklaşıyor, çifte standart uyguluyor' zaten var olan algısı daha da arttı. Bu durumun nedeni tarafların birbirine karşı ciddi bir güven bunalımı içinde olmuÅŸ olmasından kaynaklanıyor.”
'ASIL İŞİ KARIŞTIRANLAR AB'DEKİ KRONİK TÜRKİYE KARŞITLARI'
Türkiye-AB iliÅŸkilerindeki 'iÅŸi karıştıranlar'ın, AB'de Türkiye'yi kronik olarak zaten istemeyen kesimler olduÄŸunu dile getiren Akdemir, “Avusturya BaÅŸbakanı'nın, muhalefetinin ya da Avrupa'daki benzer kültürel ve kimliksel faktörler içinde Türkiye'yi deÄŸerlendiren görüşlerin su yüzüne çıktığını gördük. Bu, Türkiye kamuoyunda da tekrar ‘AB Hıristiyan kulübüdür' denmesine neden olmaya baÅŸladı. Aslında iliÅŸkilerin bu kadar gerilmesinin nedeni taraflar arasında uzun dönemli, son beÅŸ-on yıldır mevcut olan güven eksikliÄŸiydi ve bu güven eksikliÄŸi kendisini bu alanda daha da arttırmış oldu” diye konuÅŸtu.
'AB VE TÃœRKÄ°YE ÅžU ANDA BÄ°RBÄ°RÄ°NÄ° TARTIYOR'
Hem AB'nin hem de Türkiye'nin birbirlerine ekonomik ve siyasal olarak birbirine ihtiyaç duyduklarını, yakın coÄŸrafyadaki geliÅŸmeler açısından birbirlerinden kopmalarının mümkün olmadığını vurgulayan Akdemir, “AB en çok göçmen meselesinden korkuyor. AB, bu konuda Türkiye'yi bir tarafa itemiyor. Türkiye açısından baktığımız zaman çok önemli bir ticari partner. O yüzden ÅŸu anda bana kalırsa taraflar birbirlerini tartıyorlar, birbirlerine karşı güvensizliklerini en üst düzeyden söylüyorlar. Bence bu durum iyiye iÅŸaret, en azından taraflar birbirlerine karşı hangi noktada kilitlendiklerini görüyorlar” dedi.
'AB, TÜRKİYE İLE YARGI FASLINI AÇMALI'
Türkiye-AB ilişkilerindeki gerilimli sürecin, güven temelli yeni bir siyasi süreçle aşılabileceğini dile getiren Akdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye-AB iliÅŸkilerinde 2010-2012 yıllarında yeni mekanizmalar oluÅŸturulmuÅŸtu fasıllar yeniden açılabilsin, müzakereler yeniden baÅŸlayabilsin diye. Buna benzer Türkiye-AB arasında yeni bir mekanizma ve gündeme ihtiyaç var. Bu oluÅŸturulacak mekanizma ve gündem de bence tarafların birbirine yönelik önyargılarını ve karşılıklı yanlış algılamalarını ortadan kaldırabileceÄŸine iÅŸaret eder. Bunun içinde de Türkiye'yi ikna edecek en önemli konu müzakere fasıllarının, özellikle yargı, temel haklar gibi bir faslın açılmasıdır. Bu, Türkiye'yi de AB'yi de rahatlatacaktır. Ve taraflar arasında karşılıklı iletiÅŸimin, diyalogun arttırılması gerekir. Daha fazla heyetin AB'den Türkiye'ye gelmesi gerekir, bu Türkiye'nin AB'ye karşı bakış açısını da güçlendirecektir. Bu tür bir diyalog sürecine ihtiyaç var. Bu aradaki baÄŸlantıyı da arttıracak olan ÅŸey Türkiye'nin özellikle yeni reformlarla birlikte AB'ye kendini ispatlaması, AB'nin de yeni fasıllar açarak Türkiye'ye karşı kendini ispatlaması gerekir diye düşünüyorum.”
'SIÄžINMACILAR VE VÄ°ZE MESELESÄ° Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ° YA KOPARTACAK YA Ä°YÄ°LEÅžTÄ°RECEK'
Sığınmacı meselesi ve Türkiye vatandaÅŸlarına AB'nin tanıyacağı vize serbestîsi konularının Türkiye-AB iliÅŸkilerini “ya tamamen kopartacak, ya da tamamen iyileÅŸtirecek” konular olduÄŸunu vurgulayan Akdemir, Türkiye-AB arasında “restleÅŸme” olması durumunda müzakerelerin askıya alınmasının ihtimal dahilinde olduÄŸunu belirtti. “Kurumlarla yaptığımız görüşmelerde de görüyoruz, müzakerelerin askıya alınması ciddi bir ÅŸekilde masada ve düşünülüyor artık” diyen Akdemir, şöyle konuÅŸtu:
“Türkiye-AB iliÅŸkilerinde böyle bir yıkıma gidilebileceÄŸini düşünmüyorum ama AB tarafının da bu anlamda adımlar atması gerektiÄŸini düşünüyorum. Türkiye'nin eli burada biraz daha güçlüymüş gibi duruyor, çünkü bir maÄŸduriyet durumu içinde ÅŸu anda, bir darbe giriÅŸiminden çıktı. Ve bu çerçevede haklı olarak AB'den daha fazla destek bekliyor. Türkiye bu desteÄŸi niye bekliyor; çünkü ‘daha önce beni çok sert eleÅŸtirdin' diyor. AB oradaki eleÅŸtirilerinde ne kadar haklıysa bugün de Türkiye'ye vermediÄŸi destek konusunda haksız, Türkiye'ye daha fazla destek vermesi gerekir. Türkiye'nin en zayıf yanı da ÅŸu; reformda ciddi ÅŸekilde geriye gitmiÅŸ olması. Bir de bu olaÄŸanüstü halde mevcut terör örgütü yapısının dışındaki kiÅŸiler de hedef alınırsa, genel olarak muhalifleri temizleme durumuna doÄŸru giderse zaten müzakereler askıya alınacaktır. O yüzden de tarafların birbirlerine karşı samimiyetlerini ortaya koymaları lazım. Bu da Türkiye'nin özgür, demokrat kimliÄŸine kavuÅŸabilmesi, AB'nin de Türkiye'ye biraz daha dost elini uzatması, ‘Seni anlıyorum' demesi gerekir diye düşünüyorum. Aksi takdirde Türkiye bence geri kabul anlaÅŸmasından vazgeçer, AB de müzakereleri durdurur, bir beÅŸ yıl ya da Rusya krizinde gördüğümüz gibi bir sene herkes kaybeder, göçmenler kaybeder, kötü bir sonuçla karşılaşırız.”
'AB, DARBE GİRİŞİMİ SONRASI TÜRKİYE SİYASETİNİ OKUYAMADI'
Darbe giriÅŸiminden sonraki süreçte AB'nin Türkiye'yi doÄŸru okuyamadığını, Türkiye'de iktidar ile muhalefet arasındaki olumlu havaya dâhil olamadığını kaydeden Akdemir, “Bugün Türkiye'nin iç politikasına baktığınız zaman cumhurbaÅŸkanlığı ve iktidar partisi ile muhalefet arasında ciddi bir yumuÅŸama var, inÅŸallah bu uzun sürer. O havanın içine AB de dâhil olsaydı bence Türkiye-AB iliÅŸkileri bu olumlu havadan muhalefetin de desteÄŸiyle hızlı ÅŸekilde daha da iyileÅŸmeye gidebilirdi reform sürecine doÄŸru. O noktada AB bunu gerçekten okuyamadı, olayı çözemedi diye düşüyorum. Bu, gerçekten özgürlük ve demokrasiyi daha da ileriye götürebilecek bir adımın ilk aÅŸaması mı, bu Türkiye'de de büyük bir soru iÅŸareti ÅŸu anda. Ama bugün itibariyle baktığımızda böyle bir endiÅŸe yok. Bu endiÅŸe, olaÄŸanüstü hal üç ay daha uzatılır, o kapsamda bütün muhaliflerin sesinin kesilmesine yönelik bir operasyona dönerse o zaman AB haklı diyebiliriz. Ama ÅŸu anda AB'nin haksız olma pozisyonu bugün itibariyle baktığımızda geriye dönük bir aylık süre içinde AB refleksini veremedi. Onun da nedeni güven bunalımıydı. O yüzden bence AB bunu tam olarak okuyamadı, deÄŸerlendiremedi, nasıl tepki vereceÄŸini de süzemedi” diye konuÅŸtu.
'AB'NÄ°N DIÅž POLÄ°TÄ°KA REFLEKSÄ° KONUSUNDA SIKINTILARI VAR'
AB'nin dış politika refleksi konusunda sıkıntıları bulunduÄŸuna dikkat çeken Akdemir, “Bu, AB'nin sadece Türkiye'ye özgü pozisyonu deÄŸil, Arap Baharı meselesine, bu coÄŸrafyadaki diÄŸer meselelere baktığımızda da AB'nin dış politikada refleksi konusunda bir sıkıntı var zaten. Bunu Türkiye özelinde de görmüş olduk. AB; ortak bir dış politika takip edemiyor. O yüzden de bunu tam olarak göremedi, bir güven bunalımı içinde baktı diye düşünüyorum. EÄŸer Türkiye'deki olumlu hava deÄŸiÅŸmezse, hükümet yeni bir operasyonla tüm muhalifleri sindirmeye kalkmazsa, bunu cadı avına dönüştürmezse, muhalefetle iktidarın bir araya gelme süreci, Türkiye'deki birlik-bütünlük süreci devam ederse AB, Türkiye'den özür dileyecektir, ‘biz yanlış anladık ama artık Türkiye'ye tam olarak destek veriyoruz' deme noktasına gelecektir. O da müzakereleri hızlandırmasıyla, diyalog ve temasın artmasıyla olur” dedi.
'Ä°KÄ° TARAF DA Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ°N TAMAMEN KOPMASINI Ä°STEMEZ'
Ä°dam tartışmalarına da deÄŸinen Akdemir, Türkiye'nin idam cezasını geri getirmesi durumunda iliÅŸkilerin kesin olarak kopacağını, ancak bu meseleyi daha çok Türkiye iç kamuoyuna yönelik bir tartışma olarak gördüğünü, idam cezasının geri geleceÄŸini düşünmediÄŸini söyledi. Akdemir, “Ä°ki taraf da iliÅŸkilerin tamamen kopmasını istemez. Ä°dam tartışmasını da ben Türkiye'nin iç kamuoyuna yönelik bir tartışma olarak görüyorum. Türkiye'nin bunu yapacağını, muhalefetten ve hatta iktidar partisinden çok destek alacağını düşünmüyorum. Ben idamın tekrar Türkiye'de kabul edileceÄŸine inanmıyorum. Bu Türkiye'de yeni bir seçim süreci olursa yeni bir siyaset malzemesi olarak gündeme gelir. Türkiye'de terör meselesi çok hassas olduÄŸu için kamuoyu her zaman bu konuda alıcı oluyor, siyasetçiler de maalesef bunu kullanma yoluna gidiyorlar” diye konuÅŸtu.
Henüz yorum yapılmamış.