Sosyal Medya

Güncel

Darbe sonrası gelişmeler

Batı, ilk anda darbenin püskürtülmesi gerçeğini kavrayamadı, o, işlerin kendi beklentisi istikametinde gelişip sonuçlanacağını düşünüyordu.



Rasim Özdenören - Yeni Şafak

Batı, ilk anda darbenin püskürtülmesi gerçeğini kavrayamadı, o, işlerin kendi beklentisi istikametinde gelişip sonuçlanacağını düşünüyordu.



Batı dünyası ya da dünya sistemi darbenin püskürtülmesi karşısında niçin şaşırdı? Ne yapacağını bilemedi ve hâlâ o şaşkınlığı üstünden atamadı?

Batı dünyası, bu darbenin başarısız kalacağını aklının ucundan bile geçirmiyordu. Türkiye, son 14 yıl boyunca küresel sistemin dışına çıkma, kendi inisiyatifi ile yeni bir dünya kurma çabası içinde görünüyordu. Batı dünyası ise bu çabayı hazmetmekte zorlanıyordu.

Küresel sistem ya da dünya sistemi her şeyin kendi kontrolü altında akışmakta olduğu kabulüyle hareket ediyordu. Birçok şey kontrol altında tutulabilir. Hatta her şeyin kontrol altında tutulduğunu farz etmek bile mümkündür. Ancak bu durumda bile kontrol dışı kalan unsurlar mutlaka bulunur. Bu, eşyanın tabiatından kaynaklanan bir özellik... En yüksek garantide bile belirli marjlarda (ki genelde artı eksi %5) fire varsayımından hareket edilir. İşte Türkiye, darbeyi tertipleyenlerin hesaba katmadığı o fireyi, o beklenmeyen faktörü devreye sokmuş oldu darbecilere karşı, o da, halkın direnme gücüydü... ABD olsun AB olsun, darbenin akim kalacağına ilişkin en ufak bir kuşku içinde değildi. Halen onun şokunu atlatabildiği kanısında değilim.

Öte yandan bağımsızlık kavramında da konvansiyonel telakki tarzına göre farklılıklar ortaya çıktı. Geleneksel bağımsızlık kavramı, ülkenin ya tam bağımsız veya tam bağımlı (sömürge) durumunda bulunması esasına dayanıyordu. Oysa bu gün tam bağımsızlık kavramı ortadan kalkmış durumda. Her ülke ötekilere iktisadi ticari ilişkiler dolayımında bağımlı bulunuyor. Ayrıca klasik sömürge veya manda yöntemi yerine vekâlet sistemi tercih ediliyor. Hem savaş zamanında hem barışta... Güçlü ülkeler müdahale etmek istediği yere kendi doğrudan gücünü çıkarmıyor. Kendi yerine hareket edecek başka güçlerle (adına ister milis densin, ister terör densin vb.) müdahaleyi tercih ediyor. Veya barış zamanında, müdahale etmek istediği ülkeye merkezden bir vali gönderme yerine darbe yoluyla o ülkenin kendi içinden bir diktatör çıkarmayı tercih ediyor. Dünya sistemi bu yöntemi Türkiye'de de uygulamak istedi. Türkiye'nin başına da bir Sisi koymak istedi. Başaracağından öylesine emindi ki...

Ama bu ülkede, Türkiye'de son ondört yıl boyunca köprünün altından öylesine değişik sular aktı ki... Türkiye, dünya sisteminin boğazına bir kılçık gibi battı. Dünya sistemi şimdi bu yeni durumu anlamaya, hatta içine sindirmeye, hazmetmeye çalışıyor.

Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşması, onun arkasından yeni oluşumların beklenebileceği çağrışımını uyandırıyor. Sonrasında Suriye ile Mısır ile yakınlaşmanın ortamı da açılabilir... Bütün bu teşebbüsler, temelde, en dibinde ABD'yi de AB'yi de rahatlatıcı gelişmeler olarak kabul edilmelidir. İsrail ile diplomatik ilişkilerin olağan rayına oturtulması, Türkiye'nin Ortadoğu barışının garantörü olarak ön aldığına delalet etmelidir.

15 Temmuz bütün bu gelişmelerin miladı olma istidadını taşıyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.