Sosyal Medya

Güncel

Devletin kucağında büyüdüler

Fethullah Gülen ve örgütünü devlet içinde bu kadar etkin kılan yolun taşları sadece örgüt tarafından döşenmedi. Yıllar içinde menfaat, korku, ihmâl ve "adam sendecilik" de bu yolda engelleri bir bir kaldıran unsurlardı. İşte Türkiye’yi 15 Temmuz’a götüren bu ihmal, menfaat, korku, adam sendecilik zincirinde bazı tanıklıklar.



Fethullah Gülen ve örgütünü devlet içinde bu kadar etkin kılan yolun taşları sadece örgüt tarafından döşenmedi. Gülen örgütünün tehlikeli bir yapılanmaya gittiği devletin birçok kademesi tarafından görüldü ve uyarıldı. Bu uyarılar Fethullah Gülen Cemaati'ne mensup olmayan, güçlü insanların önüne birçok defa kondu. Ancak bu "etkili kişiler", bu uyarıları birçok farklı sebepten görmezden geldi, üstlerine bildirmedi ya da bu dehlizlerin bir yerlerinde kaybedildi. Bu davranışın altında kimi zaman menfaat, kimi zaman korku, kimi zaman da ihmâl yatıyordu.

"Sakın ha! Ecevit hükümeti yıkar"

Yıl 1998... Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, görev yaptığı dönemde devlet içindeki Cemaat kadrolarına yönelik bir çalışma yapmak istediÄŸini anlattı. Saral, darbe giriÅŸimi sonrası CNN Türk'e yaptığı açıklamada, bu çalışma için izin almak amacıyla o tarihte dönemin BaÅŸbakanı Mesut Yılmaz ile görüştüğünü ancak Yılmaz'ın kendisine  "Sakın ha! Ecevit bu Cemaat'e meftûndur, böyle bir çalışma yaptığınızı duyarsa hükümeti yıkar" dediÄŸini söyledi. Saral'ın Yılmaz'ın aÄŸzından aktardığı 'meftûn' kelimesi; gönül vermiÅŸ, tutkun anlamına geliyor. (Mesut Yılmaz, Saral’ın bu açıklamalarından sonra bir açıklama yaparak ‘meftun’ kelimesini kullanmadığını duyurdu. Yılmaz açıklamasında, Saral'ın, Ecevit'in özellikle yurt dışındaki eÄŸitim kurumları nedeniyle Cemaat'e karsı iyi niyetli ve hosgörülü bir yaklaşım içinde olduÄŸunu belirttiÄŸini, Ecevit'in de, bu görüşlerini, zaten kamouyu önünde de dile getirdiÄŸini" söyledi.)

Yılmaz, Saral ile diyaloğunda sarf ettiği sözleri muhtemelen koalisyon hükümetinin kırılganlığına binaen söylemişti. Ki bu kırılganlık kısa sürdü. Görüşmenin gerçekleştiği dönemde Mesut Yılmaz'ın Başbakan, Ecevit'in Başbakan Yardımcısı olduğu ANASOL-D hükümeti görevdeydi ve 2 ay sonra, 25 Kasım 1998'de koalisyon hükümeti istifa etti.

Saral, hükümetin istifasının ardından 1999 yılında, kendisine yakın polis müdürleriyle birlikte Cemaat hakkında bir rapor hazırladı. "Fethullah Gülen ve Işık Tarikatı" adlı raporda Cevdet Saral dışında, hâlihazırda Zonguldak Emniyet Müdürü olan Osman AK ve Emniyet Başmüfettişleri Zafer Aktaş ile Ersal Dalman'ın imzaları bulunuyor.

Ecevit, sonrasında kurulan 6 aylık seçim hükümetinde de sonrasında gerçekleşen seçimle kurulan hükümette de başbakanlık görevini yaptı. Bülent Ecevit, inançlara saygılı laiklik anlayışını savunuyordu. Fethullah Gülen'le görüşmüş, bu görüşmelerden sonra Gülen'le ilgili izlenimlerini şu sözlerle anlatmıştı:

"Açıklamalarında laiklikle ters düşmemeye özen göstermişti, çağdışı bir akım temsil etmiş olabileceği izlenimi vermemişti. Kuşku uyandırıcı tavırlarına tanık olmamıştım."

"MÄ°T müsteÅŸarı Taner, 'yaÅŸlı bir adam, zarar gelmez' diyor”

Yıl 2007...Bu tarihten 2012’ye kadar Genelkurmay Ä°stihbarat Dairesi BaÅŸkanlığı’nda bulunan Ä°smail Hakkı Pekin, Habertürk televizyonuna yaptığı açıklamada TSK içinde örgütle mücadele ettiklerini ama 2007 yılından itibaren MÄ°T'ten bilgi akışının durduÄŸunu söyledi. Pekin bunun üzerine 2005-2010 yılları arasında MÄ°T MüsteÅŸarlığı görevini yürüten Emre Taner ile görüştüğünü ancak cevap olarak “Çok uÄŸraşıyorsun Fethullah Gülen ile. YaÅŸlı bir adam, isterseniz tanıştırayım, zarar gelmez’’ dediÄŸini ifade etti.

Pekin, o dönemde gazetelere Genelkurmay içinden bilgi sızdıranların peşine düştüğünü, bu konuda 2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten İlker Başbuğ'un talimatı üzerine yine MİT'ten de yardım istediğini anlatan Pekin, bizzat iletişime geçtiği dönemde MİT Müsteşarı Taner'in 2008'de kendisine şu sözü sarf ettiğini söyledi:

“PaÅŸam artık bu iÅŸle uÄŸraÅŸmayın, altından kalkamazsınız.”

"Bir defa müfettişler görevlendirilir ise kontrol edilemeyebilir"

Yıl 2009...   Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Cemaat’in emniyet içindeki kollarının ayrışmasından sonra konuÅŸmaya baÅŸladı. Emniyet içinde ‘Kozanlı Ömer’in emniyet imamlığı döneminde yapılanlara karşı devleti uyarmak için deyim yerindeyse çalmadık kapı bırakmadı.

“Haliç’te YaÅŸayan Simonlar - Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabını bu kanadın yasadışı faaliyetlerini anlatabilmek için yazdı. EskiÅŸehir Emniyet Müdürü'yken Ä°stanbul Ä°stihbarat Åžube’de, kendi hakkında çalışma baÅŸlatıldığını ve usûlsüz olarak dinlenildiÄŸimi “tesadüfen”  2009 yılında öğrendiÄŸini anlatıyor ve harekete geçiyor. Avcı'nın bu yapı ve eylemleri hakkında görüştüğü insanlar ve o dönemki görevleri ÅŸu ÅŸekilde;

·        İçiÅŸleri Bakanları BeÅŸir Atalay

·        Ä°stanbul Cumhuriyet BaÅŸsavcısı Aykut Cengiz Engin

·        Özel yetkili mahkemenin Cumhuriyet BaÅŸsavcı Vekili Turan Çolakkadı

·        Ergenekon iddiası ile kendisi gibi dinlenen isimlerden biri olan BaÅŸsavcı Hüseyin PoyrazoÄŸlu

PoyrazoÄŸlu, Avcı’yı Adalet Bakanlığı üzerinden bir soruÅŸturma yapılması gerektiÄŸine ikna etti. Hanefi Avcı da bu görüşmelerden sonra Adalet ve İçiÅŸleri bakanlıkları, Ä°stanbul ve Ankara Cumhuriyet baÅŸsavcılıkları, Ä°stanbul ve Ankara Özel Yetkili BaÅŸsavcı vekillikleri ve Fatih Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı ile BaÅŸbakanlığa verilmek üzere dilekçeler hazırladı. Dilekçelerden sonra da emniyette görüşmelere baÅŸladı. Bu aÅŸamada 2010'da görüştüğü kimseler ve o dönemki unvanları şöyle:

·        Emniyet Genel Müdürü olan OÄŸuz KaÄŸan Köksal

·        Adalet Bakanı Sadullah Ergin

·        BaÅŸbakanlık MüsteÅŸarı Efkan Âlâ

“ Bakan dilekçenizin iadesini istedi”

 SaÄŸ görüşlü olmasıyla tanınan Avcı'ya, "Devrimci Karargâh örgütü" davasında "örgüte yardım etmek" suçundan 5 yıl 7 aylık hapis cezasını verilmeden önce baÅŸvuru dilekçeleri iade edildi. Avcı'nın anlatımına göre Emniyet Genel Müdürü OÄŸuz Kaan Köksal makamına çağırdı ve ona ÅŸunları söyledi:

"Dilekçeni iade ediyoruz, müfettiş incelemesi yaptıramıyoruz çünkü bir defa müfettişler görevlendirilir ise kontrol edilemeyebilir, her şeyi araştırabilirler, bundan dolayı bakan dilekçenin iadesini istedi, ben de geri veriyorum."

"Fethullahçı denilen Albay Amiral yapıldı"

Yıl 2010... Balyoz davasında, hapis cezasına çarptırılan ve sonrasında davanın düşmesiyle beraat eden Donanma Eski Kurmay BaÅŸkanı Emekli Tümamiral Ali Semih Çetin Gülen örgütüne tabi olduÄŸu bilinen kimselerin buna raÄŸmen orduda nasıl yükseldiÄŸini o tarihte tanık olduÄŸu bir sahneyi ve sonrasını  anlatıyor:

"Amiraller ocak ayında toplanıp terfi edebilecek albayların durumunu konuÅŸuruz. Komutanlarımıza fikir veririz. Ben donanma kurmay baÅŸkanıyken, o zamanki donanma komutanı Oramiral Murat Bilgel'di. O gün hiç tanımadığım bir  Albay'ın bir sunumunu izledim. Aksaz'dan video konferans yöntemiyle katıldı. Komutana 'Ben onu çok beÄŸendi' dedim. Donanma Komutanı Murat Bilgel, elini yukarı kaldırdı, bir "F" iÅŸareti çizdi ve daire iÅŸareti yaptı. Yani Fetullahçı... 'Yapmayın komutanım' dedim. 'Kesin kaynak' dedi. Oramiral rütbesinde, YAÅž'a katılan, MÄ°T'in bazı belgelerini inceleme yetkisi olan birinin bu sözüyle bu benim aklımda Fethullahçı bir albay olarak yer etti."

Çetin, Oramiral Murat Bilgen'in 2011-2013 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanı olduğunu, kendisinin Balyoz davasından tutuklu olduğu dönemde YAŞ'da alınacak terfi kararını beklediklerini söyledi ve şunları belirtti:

"Biz de şura kararlarını bekliyoruz. Hasdal'a şöyle bir haber geldi; bu sene Balyoz'da yapılan haksızlıklara karşılık olarak Deniz Kuvvetleri'nden kimseyi terfi ettirmeyeceklermiş. Biz de bu 'Güzel bir duruş olur' dedik. Sonra baktık ki Deniz Kuvvetleri'nde 8 albay terfi etti. Bu komutanın "F" dediği albay, o terfi edenleri içerisindeydi. Şimdi kaçak. Darbe gerçekleşseydi, Deniz Kuvvetleri Darbe Karargâhı komutanı olacakmış. Yani Deniz Kuvvetleri Komutanı gibi bir şey olacakmış."

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.