Sosyal Medya

Güncel

Ä°hmal mi kusur mu herkes hesap versin



AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, hükümet kanadı içinde darbegiriÅŸimine ilk uyanan isimlerin başında geliyor. Tankların Ä°stanbul’da köprülerde boy gösterdiÄŸi saatlerde ‘Bu bir Fetullahçı kalkışmadır’ diye tweet atıp Meclis’in yolunu tutuyor. 15 Temmuz gecesinin dehÅŸetini sabahın ilk ışıklarına kadar Meclis’te yaşıyor.Sabah Meclis bahçesinden Ä°Ã§iÅŸleri Bakanlığı’na doÄŸru yürürken Genelkurmay’dan sivillere açılan ateÅŸin altında kalıyor. Kendini bir duvarın arkasına attıktan sonra tam önünde 3 kiÅŸinin vurulup öldürülmesine tanık oluyor. Kâbus geceden tam 2 hafta sonra Meclis’te buluÅŸtuk, hafızasında dakika dakika taze olan olayları sık sık yutkunarak anlattı. Boynukara Ankara’da siyaseti takip edenlerin iyi tanıdığı bir isim. 2015’te milletvekili olarak siyasete girdi ancak uzun süre AK Parti’nin kilit bürokratı olarak Adalet Bakanlığı’nda görev yaptı. 2009–2015 yılları arasında bakanlık özel müşaviri olarak 2010 anayasa referandumu, Ergenekon ve Balyoz davaları ve HSYK krizlerine bizzat tanıklık etti. MÄ°T MüsteÅŸarı Hakan Fidan ile birlikte çözüm sürecini yürüten ekibin de bir parçasıydı.

Ä°hmal mi kusur mu herkes hesap versin

DARBE UZUN ZAMANDIR ANKARA’NIN GÃœNDEMÄ°NDEYDÄ° GELÄ°YOR, GELDÄ°, GELECEK...

- CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da herkesin kafasındaki soru iÅŸaretlerini ‘Bir istihbarat zafiyeti olduÄŸu ortada’ sözleriyle teyit etti. Neden o güne, olaydan 4-5 saat öncesine kadar, bu kadar büyük bir kalkışmanın hazırlığı fark edilemiyor?

Uzun zamandır aslında Ankara’da konuÅŸuluyordu bu. Geliyor, gelecek, gelmek üzere ÅŸeklinde konu gündemdeydi. Aslında TSK’nın ve diÄŸer kurumların bir biçimde bundan bilgi sahibi olduÄŸunu düşünüyorum. Åžu gün yapacaklar anlamında deÄŸil. Ama önümüzde bir YAÅž süreci vardı. O süreçte bu tür unsurların ayıklanabileceÄŸini düşündüklerini deÄŸerlendiriyorum.

- MÄ°T’ten de tasfiyeler oldu. Hakan Fidan’a giden kanallarda da birtakım tıkanmalar olmuÅŸ olabilir mi?

Bildiğim kadarıyla açığa alınanlar zaten bir süre önce pasif göreve çekilmiş kişilerdi. Dolayısıyla ana mekanizmanın içinde kimler var kimler yok onu teşkilat kendisi değerlendirir.

TÃœM KURUMLARDA Ä°LK HEDEFLERÄ° PERSONEL, TEFTÄ°Åž, BÄ°LGÄ° Ä°ÅžLEM VE SEKRETERYA

- Sizin şahit olduğunuz şekliyle Fetullahçı örgütlenme mekanizması devlet kurumları içinde nasıl işliyor?

Hedefledikleri kurumlarda yaptıkları ilk iş personel bölümünü, ikincisi teftiş kurulunu, üçüncüsü bilgi işlem bölümünü, dördüncüsü de özel kalem ve sekretaryayı ele geçirmek. Polis ve askerde bir de istihbarat kısmını ele geçirmek var. Personelden yeni alacağınız kişileri seçiyorsunuz. Orduda ve yargıda kişilerin yükselmesinde teftiş raporları çok önemlidir. Birine düşük, birine yüksek puan vererek kimin önde kimin arkada olacağını dizayn ediyorsunuz. Bilgi işlemle haberleşme ağını kontrol ediyorsunuz. Hele yargıda hangi dosyanın hangi mahkemeye düşeceğini dizayn ediyorsunuz. Sekretarya çok basit görünür ama kimle konuştu, nereye gitti, ne yaptı diye hedefinizdeki kişinin 24 saatini takip ediyorsunuz.

ADALET BAKANLIÄžI’NDAKÄ° ENSTRÃœMANLARI KARARNAME DAÄ°RESÄ° VE TEFTÄ°Åž RAPORLARIYDI

- Adalet Bakanlığı özelinde Fetullahçı yapılanmanın en belirgin davranış kodları neydi?

Adalet Bakanlığı’na ilk gittiÄŸimde kararname süreçlerinin nasıl hazırlandığına bakmıştım. Gördüğüm ÅŸey ÅŸu. Anadolu’nun küçük bir kasabasında görev yapan bir hâkimi Ankara’ya getiriyorsunuz, kararname bölümünün başına geçiriyorsunuz. Bir kiÅŸi 20 yıl aynı süreci yönetiyor. Büyük ihtimalle o kiÅŸiler güvenilir kiÅŸiler kendileri açısından, dolayısıyla da kararname bölümünü kontrol ediyorlar.
Son HSYK deÄŸiÅŸikliÄŸinden, yani 2010’dan önceki süreçte ben bunların dökümünü çıkardım. Yaz kararnamesi genelde 1600-1700 kiÅŸi civarındadır. Siz 1500 kiÅŸiyi yerleÅŸtirip 100 kiÅŸiyi boÅŸ bırakıyorsunuz. Sonra HSYK üyelerine gidip sizin öngördüğünüz isim var mı diye soruyorsunuz. Atıyorum 5-10 tane isim veriyor. Siz de ‘Çok iyi olur ama ÅŸu kiÅŸinin hakkındaki teftiÅŸ raporları olumsuz’ deyince o zaman HSYK üyesi de ‘pardon’ deyip geri adım atıyor. Böyle böyle dizayn ediyorsunuz aslında kimin nereye geleceÄŸini.
Ergenekon ve Balyoz yargılamalarını yapan isimlerin hepsi 2005-2006 yıllarında özel yetkili hâkim ve savcı olarak atanmıştır. Bunlar taÅŸrada küçük mahkemelerde görev yapan isimler. Bir günde bunları Ä°stanbul’a, Ankara’ya getiren bir akıl ve örgütlenme var.

- Normalde bürokratik hiyerarşi içinde söz konusu olamayacak atamalar...

Normal koşullarda olmaması gereken şeyler.

BUNLAR TEMİZ, PARLAK ÇOCUKLAR SİZ KISKANIYORSUNUZ!

- Eski Bakan Sadullah Ergin ‘7 Åžubat 2012’ye kadar bu denli tehlikeli bir hal aldıklarını fark etmedim’ mealinde bir açıklama yaptı. Çok sorunlu bir deÄŸerlendirme olarak görüldü. 2010 referandumuyla Adalet Bakanı HSYK’ya baÅŸkanlık eder hale gelmiÅŸ, en azından 2010-2012 arası süreçte bazı ÅŸeyler tespit edilemez miydi?

Bence bu biraz nereden baktığınızla ilgili. Devlet kurumlarındaki, özellikle yargıdaki Fetullahçı örgütlenme 1980’lerin sonunda baÅŸlayan bir süreç. Bugün ismi geçen bazı kiÅŸilerin mesleÄŸe giriÅŸ tarihlerine bakıyorsunuz, 80’lerin sonu 90’ların başı. Farklı iktidar dönemlerinde bu insanlar iÅŸe girmiÅŸler. ANAP döneminde, DYP döneminde giren var. DSP koalisyonu döneminde çok yoÄŸun bir örgütlenme olduÄŸu söyleniyor. Dil ÅŸu; bunlar temiz, parlak, yetiÅŸmiÅŸ çocuklar ve siz bunları kıskanıyorsunuz. Benim gibi yüzlerce insan farklı ortamlarda bu sorunu dile getirmiÅŸtir. Genel olarak kıskançlık kavramıyla iliÅŸkilendirildiÄŸi için sizin bir ÅŸey söyleme ÅŸansınız olmuyor.

- Bu anlattıklarınızdan sizin çok erken aşamalardan itibaren Gülenciler konusunda soru işaretleriniz olduğunu anlıyorum.

1990’ların başında arkadaÅŸlarımızla ‘DeÄŸiÅŸim’ diye bir dergi çıkarıyorduk. Oraya 1991’de ‘Gülenizm’ baÅŸlıklı bir yazı yazmıştım. Herhangi bir isim yok, hakaret yok, sadece o din anlayışına bir eleÅŸtiri vardı benim yazımda. Hakkımda dava açtılar, yargılandım, bir ceza verdiler, sonra Yargıtay bozdu, gelen hâkim Yargıtay’ın kararına uydu da öyle kurtuldum. Türkiye’deki muhafazakâr kesimin içinden gelen birçok insan bunun farklı bir örgütlenme olduÄŸunu biliyordu.

- O zaman demek ki mesele bunu bilmemek deÄŸildi.

Bu kadar ciddi bir tehdit olduğunu algılayamamış olabilirler.


Ä°HMAL MÄ°, KUSUR MU HERKES HESABINI VERSÄ°N

- Meslektaşım Ahmet Şık ‘Ä°mamın Ordusu’ kitabı daha taslak halindeyken tutuklandığında herkesin hafızasına kazınan o cümleyi kurmuÅŸtu: ‘Dokunan yanar!’ Bürokrasi ve siyasetteki çoÄŸunluk tam da o ÅŸekilde, dokunulduÄŸu zaman yanılacağını bildiÄŸinden mi geri durdu? ‘Bunların ne yapacağı belli olmaz, bizim başımız aÄŸrımasın’ ÅŸeklinde bir çekimserlik mi hâkimdi?

Mümkündür. Ama ÅŸunu hep dile getirdim; devlet içinde kamu hiyerarÅŸisi dışında hiçbir hiyerarÅŸinin olmaması gerektiÄŸine inanan bir kiÅŸiyim. Tek renkli, tek tonlu, tek biçimde bir bürokratik yapı ülkeyi Türkiye olmaktan çıkarır. Türkiye Sünni’si, Alevi’si, Kürt’ü, Ermeni’si, Rum’u varsa Türkiye’dir. Birilerini ayırıp kenara koyduÄŸunuzda Türkiye olmaktan çıkıyor. Devletin temel olarak dikkate alması gereken not budur. Bundan sonra kim olursa olsun, hangi inançtan, hangi siyasi felsefeden olursa olsun kamu hiyerarÅŸisi dışında bir hiyerarÅŸik yapıya sahip olan unsurların devletin içinde pozisyon almasına izin verilmemesi lazım. Burada bir ihmal mi kusur mu var, onun muhasebesini herkes kendisi yapsın, hesabını versin. Ona diyecek bir ÅŸey yok.

MUHAFAZAKÂR KESİM DE GÜLENCİLERDEN RAHATSIZDI

- Son 10 sene içinde bürokrasiden ÅŸunu çok duyduk; ‘Muhafazakârlık ve alnı secde gören insan takıntısı var. O yüzden de bizler dışlandık, gelmemiz gereken görevlere getirilmedik. Dindarların eÄŸitimli kadroları genelde Gülenci olduÄŸu için hükümet o görevlere onları getiriyor’. Kriter dindarlık mıydı?

Åžimdi bu muhafazakâr olmayan kiÅŸilerin deÄŸerlendirmesi olabilir. Ben de ÅŸunu söylüyorum; muhafazakâr kesimin içinde de birçok kiÅŸi bundan rahatsızdı. Salt bir muhafazakârlık ya da alnı secde görme kriteri yoktu. Muhafazakârlar da bir ÅŸekilde dışlandıklarını düşünüyordu. ‘Ben KPSS’ye girdim ama memurluktan öteye geçemiyorum’ gibi serzeniÅŸler oluyordu. Bunun temel nedeni ÅŸu. Kurumun personel dairesini ele geçirmiÅŸsiniz, teftiÅŸini ele geçirmiÅŸsiniz ve siz kimin ileri kimin geri gideceÄŸini kontrol ediyorsunuz. Personelde kimin yurtdışı eÄŸitime gideceÄŸine siz karar veriyorsunuz. Adalet Bakanlığı’nda tanıdığım hâkim ve savcı arkadaÅŸlar vardı, çok iyi dil puanı alıyorlardı ama bir türlü yurtdışına master, doktora programlarına gidemiyorlar. Bir gün gelip ÅŸikâyetçi oldular, konuÅŸtuk. Baktık olmuyor sayıyı arttırdık.

- Atamalar bu ÅŸekilde yapılıyor olsa ve birtakım kritik noktalar kilitlenmiÅŸ olsa da Ergenekon, Balyoz gibi son derece siyasi davalar iktidar tarafından onların kurmuÅŸ olduÄŸu özel yetkili mahkemelere emanet edildi. O süreçte hükümetin yetkili ağızlarından Gülenci mekanizmanın hukuksuzluÄŸuna yönelik hiçbir tereddüt, şüphe falan duymadığımız gibi bol miktarda takdir ve onay duyduk. O davalarda insanlara ve ülkeye yaÅŸatılanlar ‘Biz fark etmeden onlar oralara yerleÅŸmiÅŸ ve kumpas çevirmiÅŸ’ denip sıyrılacak kadar hafif bir durum mudur?

Değil tabii. Sonuçta bunun bir siyasi değerlendirmesini yapmak lazım.

- Ben de size eski bir bürokrat olarak değil o siyasi iktidarın bir vekili olarak soruyorum.

O süreçte Adalet Bakanlığı’nda bürokrattım. Yargılanan kiÅŸilerin bir çoÄŸunun ailesiyle cezaevinde yaÅŸadıkları olumsuzların giderilmesi için irtibatta oldum. Cezaevleri koÅŸullarının standartları ve ayrımcılığa uÄŸrayıp maÄŸdur olmamaları gibi konularda çalıştık. Yargılama süreci bizim dışımızdaydı. Hâkim ve savcılar sadece özlük hakları itibarıyla Adalet Bakanlığı’na baÄŸlılardı. 2010 düzenlemesiyle bakanlıktan da ayrıldılar. Yargılama süreçleriyle bakanlığın iliÅŸkisi yargılamayı yapan kadronun temel ihtiyaçlarını karşılamadan öte deÄŸil. 2005 yılına kadar Adalet Bakanı’nın savcılara talimat verme yetkisi vardı ama sonra AB’ye uyum doÄŸrultusunda bakanın bu yetkisi kaldırıldı. Dolayısıyla siyaset kurumunun o davalarda iÅŸin içinde olduÄŸuna dair bende bir bilgi yok.

- Bu mahkemeler iktidar tarafından bizzat dizayn edilmemiş olabilir. Ama AK Parti o mahkemelerin kurulmasına itiraz etmedi.

Evet.

- O mahkemelerin yaptığı yargılamaları onayladı, ‘Türkiye demokratikleÅŸiyor’ argümanıyla kutladı.

Tam da öyle deÄŸil. Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın baÅŸbakan olduÄŸu dönemde Ä°lker (BaÄŸbuÄŸ) PaÅŸa’ya iliÅŸkin açıklamaları var.

- Sadece tutuksuz yargılamayla ilgiliydi o açıklama ama.

Ona şöyle bakmakta fayda var. Bu ülkede adli kolluk üst sınırı 3 yıldı, yani o süre içinde mahkeme sizi tutuksuz yargılayabilirdi. Onun dışında tutukluluk esastı. O yargılama süreçlerinde ortaya çıkan olumsuzlukları dikkate alarak AK Parti adli kontrol sınırını kaldırdı. AK Parti yaptığı yasal düzenleme ile tutuksuz yargılamanın esas olduğunu ve tutuklu yargılanacaksa da somut delil yazılmasına ilişkin yasal düzenleme yaptı. Kısacası; yargılama süreçlerinin tutuksuz yapılması için çok yasal düzenleme yapıldı. Siyasal iktidar bence bir noktadan sonra bu gidişatın iyi olmadığını fark etti.

- Hangi noktadan sonra, tarih nedir?

Bilemem onun tam zamanını ama bu yasal düzenlemeleri kronolojik olarak dökebiliriz. Bence tutukluluk üst sınırının kaldırılması devrim niteliğinde bir karardı.

- Siz usulle ilgili bir düzenlemeden bahsediyorsunuz, ben siyasi pozisyonla ilgili bir soru soruyorum. Askeri vesayet geriletilmesi temel hedef olduÄŸu için AK Parti bu mahkemelerin sahte deliller üzerine kurulmasını önemsemedi algısının önüne geçilecek hiçbir ÅŸey yapılmadı. ‘Åžu ÅŸu ÅŸu paÅŸalar zaten darbeye meyilli bilinir, yapmış olabilirler’ ön kabulü üzerinden mi bir tavır alındı?


Ben bulunduÄŸum yerlerde öyle bir deÄŸerlendirmeye ÅŸahit olmadım ama kamuoyunda bu nasıl algılanıyor bilmiyorum. ‘Bunlar da darbeye meyilliler, dolayısıyla bir ÅŸekilde bu yargılama süreçleri üzerinden tasfiye edelim’ ÅŸeklinde benim bildiÄŸim bir deÄŸerlendirme yok. Tam tersi beraber çalıştığım iki bakanın da bana verdiÄŸi temel iÅŸlerden birisi bütün hükümlü ve tutuklulara eÅŸit muamele yapılmasıydı. Bizim müdahale edebileceÄŸimiz olumsuzlukların giderilmesi için bana sürekli ikazlar yapılıyordu.

Kolluk iÅŸin bir tarafı, yargı iÅŸin bir tarafı. Kollukla yargı arasında bir iliÅŸki var. Sorun ÅŸu; birçok kiÅŸi bu süreçlerde siyasal iktidarın bu iki unsuru yönlendirdiÄŸini düşünüyor. Ben bunun doÄŸru olmadığını söylüyorum. Siyasal iktidarlar bu kadar bu iÅŸlerin içinde deÄŸiller. Adalet Bakanlığı’nda birlikte çalıştığım iki bakandan da yargıya müdahale anlamına gelecek hiçbir olaya ÅŸahit olmadım. 2005 yılından sonra siyaset kurumunun yargıya müdahale ÅŸansı yok. Ama ÅŸu anda ortaya çıkanlara bakınca farklı saiklerle yargıçların bir mekanizma kurduÄŸunu anlıyoruz.


DEVLET KİRLİ AMACI FARK ETTİ AMA KAFASINA GÖRE ŞUNU ÇIKARDIM, BUNU ALDIM DİYEMEDİ

- 2013’ten itibaren hükümetin ‘Paralel devletle mücadele ediyorum’ dediÄŸi döneme girdik ve bütün kurumlarda Gülencilerin temizlenmesi için büyük çalışma baÅŸlatıldı. O kadar hummalı bir kampanyaya raÄŸmen 15 Temmuz’da ortaya çıktı ki CumhurbaÅŸkanı’nı yaveri bile Paralel. Nasıl olabiliyor?

En önemli kırılma noktalarından biri 7 Åžubat 2012’dir. MÄ°T müsteÅŸarı da ismi geçen diÄŸer kiÅŸiler de ifadeye gitse, PKK terör örgütüne yardımdan tutuklanacaklar. MüsteÅŸarın üzerinden de o zaman baÅŸbakan olan Tayyip Bey’e ulaşılması hedefleniyordu. Bunlar birbirini tetikleyen olaylar. Sonra 17-25 Aralık olayları. Ama sonuçta devlet olarak sizi baÄŸlayan bir hukuki çerçeve var. Kafanıza göre ÅŸunu çıkardım, bunu aldım diyemezsiniz. Siyasal iktidar 7 Åžubat’tan sonra bu örgütün tam amacını ve ne kadar kirli olduÄŸunu fark etmiÅŸ olabilir.

- Sizce Fetullahçı örgütlenme devleti ele geçirseler dini bir devlet mi kuracaklardı?

Ben onların din anlayışlarına baktığımda bizim anne-baba dinine uygun bir anlayış görmüyorum. Klasik dini ritüeller var. Ama bu grubun kilit noktasındaki isimlerine bu ritüellere uymama talimatı verildiği hep konuşulurdu.

FETÖ BUNDAN SONRA TÜRKİYE İLE ABD ARASINDA BİR KRİZDİR

- Fetullah Gülen ölse FETÖ dediğiniz örgütlenme talimatları kimden alacak?

Bunu sadece Fetullah Gülen üzerinden deÄŸerlendirirsek yanlış yaparız. Dini argümanları kullanan bir vaizin ortaya çıkardığı bir örgütlenmeden bahsetmiyoruz. Dış destek olmadan bir kiÅŸinin böyle bir örgütlenme kurması mümkün deÄŸil. 100’ü aÅŸan ülkede örgütlenip okul açıyorsunuz, uluslararası lobicilikte, sermaye alanında örgütlenmiÅŸsiniz. Bu tek başına bir vaizin yapacağı iÅŸ deÄŸil. Ben bunun küresel istihbarat örgütleri tarafından bilinçli olarak desteklendiÄŸini düşünüyorum. Aslında iade konusunun tartışmalı hale getirilmesinin temel nedeni de bu. Amerikan yönetiminin Gülen’i iade etmesi CIA içindeki bir kanadın tasfiyesiyle ilgilidir. Fetullah Gülen’in iadesi demek o kanadın tasfiyesi demek. Buna onay verecekler mi, vermeyecekler mi mesele bu. Ben ÅŸu an hâlâ kafalarının karışık olduÄŸunu düşünüyorum. FETÖ, Türkiye ile ABD arasında bir krizdir bundan sonra. ABD FETÖ’ye sahip çıktığı müddetçe Türkiye’yi ve Türk kamuoyunu kaybedecek. Ben Amerikan yönetiminin tümden bu iÅŸin içinde olduÄŸunu düşünmeyebilirim. Ama ABD’nin bugün artık ÅŸunu demesi lazım; ‘Bizim içimizde de birtakım olumsuzluklara karışmış kiÅŸiler var. Bunlar bu gruba destek vermiÅŸ olabilir. AraÅŸtırıyoruz’.

- CIA ve FBI’ın isimlerine FETÖ’yü destekleyen destekçi olarak iddianamede açıkça yer verilmiÅŸ. Yazılı bir belgede bu ifadeler yer aldıktan sonra iliÅŸkiler bir ÅŸey olmamış gibi devam mı edecek?

Bakın Türkiye’de darbenin baÅŸlangıç saati belli. ABD’nin darbeye karşı yaptığı açıklamanın saati belli. Bir kronoloji çıkardım, yanlış hatırlamıyorsam ABD açıklaması 02.20’de geldi. O süreçte birkaç kez soruluyor. ‘Ä°zliyoruz, bilgi alıyoruz’ diyorlar. Neyi izliyorsunuz? Tanklar sokaÄŸa çıkmış, insanların üzerine silahla ateÅŸ ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduÄŸundan bu yana ilk defa uçaklar ÅŸehirleri bombaladı. CumhurbaÅŸkanı Külliyesi’nin önündeki sivil insanlar vuruluyor. Meclis bombalanıyor. MÄ°T kampusu bombalanıyor. Bunlar sadece 21.00-23.00 arası olan olaylar. Ama siz ancak 02.20’de darbeye karşıyız diyebiliyorsunuz. O saatten sadece 5-10 dakika önce MÄ°T darbenin püskürtüldüğünü ve nokta operasyonlara baÅŸladığını açıkladı. Ve siz (ABD) ondan sonra açıklama yapıyorsunuz ancak. Bakın, Türkiye NATO ülkesi. Türkiye’de askerin müdahil olduÄŸu herhangi bir olayı NATO’nun bilmeyeceÄŸini düşünmek saflık olur. NATO’nun bildiÄŸini ABD’nin bilmediÄŸini düşünmemizi istemek de aklımızla alay etmektir. Uçaklar Meclis’in tepesinde saatlerce dönerken biz kendi aramızda ‘Bitmiyor mu bunların yakıtı’ diyorduk. Sonradan anlıyoruz ki Ä°ncirlik’ten tanker uçak kaldırılıp bu uçaklara ikmal yapıyorsunuz. Sonra oranın komutanı Amerika’dan sığınma talep ettiÄŸine iliÅŸkin haberler Ã§Ä±ktı ortaya. ABD’nin tüm bu mekanizmadan habersiz olduÄŸuna inanmamızı beklemek aklımızla alay etmektir.

OLAYIN SICAKLIÄžINDA YANLIÅž YAPANLAR YARGILANIR

- Diyelim ki ABD bir noktada Türk-Amerikan iliÅŸkilerinin kendi bölgedeki çıkarları açısından önemini gözeterek Gülen’i iade etti. Türkiye’de devlet 15 Temmuz’un ardından Fetullah Gülen’in sokakta linç edilmesini falan engelleyebilir mi?

Yargılama süreci içinde olan bir kişinin hayatı devletin güvencesinin altındadır. Devlet onu sağlar.

- Mesela darbecilerin ifade sonrası görüntüleri işkence ve kötü muamelenin izlerini taşıyordu.

Türkiye Cumhuriyeti devleti işkenceye sıfır tolerans diye bir pozisyon almış, işkenceye ilişkin suçlara ağır cezalar getiren yasal düzenlemeler yapılmış. Devletin pozisyonu belli. İkinci tarafa geçince ise, olayın sıcaklığı içinde yanlış yapanlar olabilir. Kim yanlış yaparsa yapsın onunla ilgili süreç başlatılır. Ayrı bir yargılama süreci işletilir onlar için. Suç söz konusuysa kişilerin bireysel olarak o suçun cezasını vermesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Yapılan yanlışlardan hareketle bir kişinin ülkeye iadesinin doğru olup olmadığını konuşmak konuyu yanlış zeminde tartışmaktır.

MESELE İADE DOSYASININ İÇERİĞİ DEĞİL

- 15 Temmuz öncesinde ABD devamlı ‘Bize bir iade dosyası gelmedi’ diyordu. Ancak 15 Temmuz’dan kısa süre sonra dosyanın ulaÅŸtığını teyit etti.

Adalet Bakanlığı’nda çalıştığım dönemde o kiÅŸiyle ilgili Selam Tevhid dosyası kapsamında Ä°stanbul BaÅŸsavcılığı’nın bir iade dosyası hazırladığını biliyorum. Ben o dosyanın 2015’te gittiÄŸini biliyorum ama Amerika’nın yaptığı açıklamalardan bunun iÅŸleme konulmadığını anlıyoruz. Åžu an yeni delillerle, ana dosya kapsamında, darbe giriÅŸimine dair deliller ve ifadelerle yeni bir iade dosyası gönderilmiÅŸtir. Ama artık bu süreçten sonra mesele dosya deÄŸil ABD’nin Gülen’i gönderip göndermeme kararını vermesi.

KÜRT MESELESİNDE HÜKÜMET BENDEN HABERSİZ NE YAPIYOR DİYE PEŞİMİZE DÜŞTÜLER

- Fetullahçı örgütlenme Kürt sorununun çözümünü neden hedef aldı?

Türklük hatta ırkçılık vurgusunu çok kullanan bir grup. Ben bunun uluslararası güçler tarafından kullanıldığını düşünüyorum. Åžunu net biliyorum; benimle ilgili telefon görüşmelerinin izlenmesinin tek nedeni Adalet Bakanlığı’ndaki çözüm süreciyle ilgili. O süreçle birlikte takibe alınmış birisiyim. Allah’tan en uzun konuÅŸmam bir dakikanın altında. Burada motivasyon ÅŸu; bunlar Kürt meselesinde bir ÅŸey yapıyorlar, bizden habersiz acaba ne yapıyorlar? Benim üzerimden ve diÄŸer aktörler üzerinden bunu takip etmeye çalışıyorlar. Bu ülkenin sorunlarını çözmesini istemiyorlar!

- Kürt siyasi hareketi de KCK davalarının arkasında hep Gülenci yapıcının olduğunu savunageldi. O zaman sizin söylediklerinizde şöyle bir çelişki yok mu; PYD çizgisine açıkça destek veren ABD bir yandan da Kürt meselesinin çözümünü istemeyen Gülenci yapıyla ittifak halinde.

Devletlerle örgütler arasındaki iliÅŸkiler kullanmaya dayalı iliÅŸkilerdir. Siz bir ihtiyaç için A örgütünü, baÅŸka bir ihtiyaç için B örgütünü kullanıyorsunuz. Onun için bu kullanma trafiÄŸini birbirine karıştırmamak lazım. Ben FETÖ’nün kamunun içine yerleÅŸtirilmiÅŸ unsurları aracılığıyla Kürt meselesini nasıl çözüyor bu devlet merakıyla bilgi peÅŸinde koÅŸtuÄŸunu düşünüyorum. Ben örgütün küresel unsurlar tarafından Türkiye’nin ne yaptığının anlaşılması ve çözümün ötelenmesi için kullanıldığını düşünüyorum. BahsettiÄŸiniz yargılama süreçleri bunun bir aÅŸamasıdır, sürecin aktörlerinin takip edilmesi bunun bir aÅŸamasıdır. MÄ°T TIR’larına iliÅŸkin süreç baÅŸka bir aÅŸamasıdır. Bunların hepsi Türkiye’yi bulunduÄŸu pozisyona mahkûm etmektir. Amerika, Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynuyor. PYD üniformalı Amerikan askerlerinin sınırlarımızda dolaÅŸması Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynamaktır. Bunlar Türk-Amerikan iliÅŸkileri açısından çok olumsuz bir dönemin baÅŸlangıcı. PYD dediÄŸiniz ÅŸey ÅŸematik olarak KCK üst yapılanmasının altındadır. Bunu Amerika da biliyor. Kandil’deki bir çok aktörün ÅŸu an orada olduÄŸunu biliyoruz.

Ä°MRALI’NIN BAÄžLI OLDUÄžU BURSAJANDARMA KOMUTANI DADARBECÄ° ÇIKTI

- 15 Temmuz gecesi Ä°mralı’ya yönelik herhangi bir kalkışma olmuÅŸ mu ya da olacağına dair bir planlama ortaya çıktı mı? Star gazetesinde Ä°lhami Işık üst düzey bir kaynaÄŸa atfen kaleme aldığı yazıda Cougar helikopteriyle adaya gidecek bir timin sabah 4’te Öcalan’ı infaz etmeyi planladığını yazdı.

BildiÄŸim kadarıyla Ä°mralı’da herhangi bir problem yok. Saat 04.00’te öldürülecekti falan diye bir hazırlık ben duymadım. Ama Bursa Ä°l Jandarma Alay Komutanı (Albay Yurdakul AkkuÅŸ) ÅŸu anda tutuklu. Ä°mralı Cezaevi’nin dış güvenliÄŸi Bursa jandarmasına baÄŸlı. BahsettiÄŸiniz türde bir hazırlık vardıysa onun sorgulanmasından sonra ortaya çıkacak. BildiÄŸim kadarıyla onun üzerinden atamalarla ilgili yüzlerce isim çıktı. Darbe sürecini aydınlatan çok ciddi belgeler çıktı.

- Biz çözüm sürecinin aktörleri dinlendi falan derken aslında Gülenciler Ä°mralı’daki çok kritik bir atamayı yapıp orayı içerden gözlem altında tutmayı baÅŸarmış.

Şu anda ortaya çıkan durum bu. Bu kişi darbenin parçası olmaktan tutuklu.

15 TEMMUZ KLASÄ°K SOSYAL TEZLERÄ° ALTÃœST ETTÄ°

15 Temmuz’da millet kendi kaderini eline aldı ve muazzam bir erdem ve saÄŸduyu içerisinde, bedeller ödeyerek geleceÄŸini kurtardı. Artık hiç kimse din, laiklik, etnik veya mezhep ya da bir ideoloji adına bu halkı ya da devleti kurtarmaya kalkmasın. Bu halk, herkesten daha fazla kendini kurtarmış bir yüksek karaktere sahip olduÄŸunu gösterdi. Halk birbirinin kimliÄŸini sormadan ve sorgulamadan, ortak bir varoluÅŸ bilinciyle günlerce sokaklarda destanlar yazdılar. Bu, bütün klasik sosyal tezleri altüst eden müthiÅŸ bir olgudur. Millet üzerine düşeni yaptı, ÅŸimdi siyasetin millete layık olma zamanıdır.

CumhurbaÅŸkanımız eski Türkiye’nin SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi siyasetçi tarzını, gösterdiÄŸi kararlı tutum ile çöp etti. Kendi can güvenliÄŸi pahasına halkla birlikte direniÅŸe önderlik etti. Bence ErdoÄŸan; bu süreçte ortaya çıkan milli, yerli, onurlu toplumsal devrimin lideridir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.