Kürsü
Duygusallığın ötesinde
Ali Haydar Haksal - Milli Gazete
Zorun ötesi zor bir dönemden geçiliyor. Duygunun en yoğun olduğu bir zaman. Böylesi zamanlarda soğukkanlı olmak kalabalıklardan çok entelektüellere, düşünen insanlara düşüyor. Düşünmekten çok eyleme, olaya ve duruma odaklananların düşünmeye pek de zamanları olmaz. Bu tip insanları yönetmek ve dizinlemek de zordur. Bunlar eylemleriyle samimi inanlardır. Savaş hâli gibi bir ortamda gözlerini kırpmazlar, atılırlar, savaşırlar. Bunlardan kimileri savaşların ve önemli hareketlerin sembolleri olurlar. Ulubatlı Hasan gibi. Bu kahramanlar aradan çıkarlar ve tektirler. Söz konusu büyük hareket bir bakıma da onunla odak hâle gelmiş olur.
Hayatlarını belli bir düşünceye, kişiye, kuruma odaklayanlar kendilerini düşünce bağlamında sınırladıklarından geniş açılı bakıştan yoksunlaşıyorlar. Çünkü onların görev düşünmek değil, eylemde bulunmaktır.
Sağlıklı insanların düşüncelerini ifade edebilmeleri de bu gibi dönemlerde zordur. Çünkü duygular her şeyin önündedir. Eylem insanları atılgan ve gözü karadır. Doğruyu, iyiyi ve güzele ayırt etmekten de uzaktırlar.
Bu gibi zamanlarda çıkarlarını gözetenler çok olur. Onlar acımasızdırlar. Özellikle kendilerini öne çıkarma adına doğru ve yanlış demeden, gözlerine kestirdikleri kimseleri suçlu diye işaret ederler.
15 Temmuz kara darbe girişiminin ardından yaşananlar büyük ölçüde bunu gösteriyor. Kendilerine güvendiğimiz dostlarımızın, arkadaşlarımızın anlattıkları insanı ürperten cinsten. Hayatlarında memur olma ötesinde hiçbir işi olmayan ve yapamayanların içine düştüğü durum içler acısı. Bu durum sadece tek tek bireyleri bağlamıyor. Bir aileyi, bir çevreyi ciddi bir biçimde etkiliyor. Büyük bir yıkım yaşanıyor. Aileler açlığa ve sefalete terk ediliyorlar.
Zorunlu yaşanmış gerçeklerin bugün gün yüzüne çıkarılması ortaya dökülmesi gereksiz ve yersiz haksızlıklara neden olabilir.
Duygulara kapılmadan, olayları ve durumları soğukkanlı değerlendirenler geniş açılardan bakarlar. Analitik bakışları çok şeyi görmelerini sağlar. Onlar, dışarıdan duygu ötesi baktıklarından neyin nasıl olduğunu ne olabileceğini görebiliyorlar. Zaten düşünür ve büyük yöneticilerin yaptığı ve yapabileceği şey olay ve durumları sağlıklı olarak tartmalarıdır. Nerede bir aksama var ise görürler. Anında müdahil olurlar, olumsuzlukları giderirler.
Olumsuz durumlara bir iki örnek verir isek, tanıdığımız kimi dostlarımızın birilerinin fişlemesi sonucu görevden alınıyor olmaları. Kimilerinin ise söz konusu çetenin kimi kurumlarıyla ilişki içinde olmaları. Örneğin bir bankası var kurumun, orada hesap açmış, ya da bireysel emeklilik ile ilgili bir bağlantısı olmuş. Bunlar hayatta olan ve olabilen durumlar. Bunlar bizim tanık olabildiğimiz örnekler. Bunlar gibi sayısız olanları da var.
Hayatta, idealde, itikatta ve amelde ölçümüz Allah Elçisi Sevgili Peygamberimizdir. Mekke’nin Fethi de en iyi bir örnektir. Mekke’yi ağır iÅŸkenceler, ölümler ve hatta dayanılmaz kadar ağır olan bir hayatı terk etmeye mecbur kalanların baba ocaklarına döndüklerinde karşılaÅŸtıkları durum bir ölçü olmalı. Kanın akıtılmaması, Medine’ye hicret edenlerin Mekke’ye girdiklerinde kendilerine ait eski evlerini, bahçelerini mülklerini talep edip alamıyorlar. Peygamberimiz izin vermiyor. GeçmiÅŸ unutuluyor. GeleceÄŸe bakılıyor.
Hazreti Hamza’yı ÅŸehit ettiren Hind’in Peygamberimiz ile çekiÅŸmesi ilginç bir örnek. En büyük acıları yaÅŸamış olan Allah Elçisi’nin dikkati bizim için örnek olmalı deÄŸil mi
Duygu sağanağında her şey bulanık ve karmaşık. Sağlıklı bir düşünceden ve hayat algısından söz edilemez. Bu gibi durumlarda düşünürlere, bilgelere kulak vermek ve onlara dikkat kesilmek gerekiyor. Ne yazık ki duygu ve hamaset her şeyin üzerini kaplıyor ve ötüyor.
Ne diyelim bilmiyoruz. Kimi somut örneklere gidemiyoruz. Bu kara bulutlardan biz de nasibimizi almaktan endişe ediyoruz. Çünkü farklı düşünmeye bile tahammül edilemiyor.
Henüz yorum yapılmamış.