Sosyal Medya

Güncel

Kürt cephesinden bir FETÖ muhasebesi

Cizre, Yüksekova, Sur çatışmaları sürerken Nusaybin’de hendekler 2. Ordu’ya bağlı tankların gözü önünde kazıldı. Bu süreci yöneten 2. Ordu’ya ait komuta kademesinin tümünün tutuklanmış olması terör üzerinden darbe zemini oluşturma çabalarının sanırım en büyük kanıtı olur.



Mehmet Emin Ekmen / Avukat

Türkiye çılgın bir darbe girişimini çok şükür atlatmış gözüküyor. Aslında atlatılan darbe girişiminden ziyade bir iç savaş tehlikesi idi. Millet, dünya tarihine geçecek destansı bir direnişle; önce asker ile polis güçleri arasındaki çatışmaları, sonrasında da coğrafi, etnik, mezhepsel bölünmelerle oluşacak bir iç savaşı önlemiş oldu.

 

Bu tablo ile; Türkiye’nin, 100 yıldır aradığı bir arada olma, bir hedefe kilitlenme, devletin simgeleri ile birleÅŸme/bütünleÅŸme ruhunu yakalayarak “Millet” olma vasfını test ve ispat ettiÄŸi söylenebilir.

 15 Temmuz direniÅŸi ile ortaya çıkan Anadolu irfanı, gücü, cesareti her kesimden okumuÅŸ (!) yazmış insanların topluma dair yaptığı tüm sosyolojik analizleri de çöpe atmış oldu. Geriye bir “okumuÅŸ” utancı kalmıştır umarım.

Bu çılgın terör eylemine kalkışan FETÖ özelinde Batıniliğin dini örgütlenmelere etkisi de konuşulacaktır. Ortaya çıkan net bir husus da şudur; motivasyonu din olan DAEŞ veya FETÖ benzeri efsunlanmış kitlelerin yönetimi ele geçirememesinin teminatlarından biri de adil ve makul bir laik yönetim anlayışıdır.

FETÖ üyesi teröristlerin başını çektiÄŸi bu terör eyleminin bastırılması Türkiye için gerçek anlamda yeni bir dönem demektir. Güçlü ve kararlı liderliÄŸi ile darbeyi savuÅŸturan, kitleleri doÄŸru yöneten CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın yıllardır üzerinde durduÄŸu, ancak siyaset ve bürokrasinin tam olarak sahip çıkmadığı, devletin FETÖ üyelerinden temizliÄŸi bu kez kaçınılmaz olacaktır. Bu temizliÄŸin gerçekçi ve derinlemesine yapılabilmesinin teminatı da darbeye “Dur” diyen halktır.

Tam bir devlet yapılanması

Devlet kadrolarının FETÖ üyelerinden temizlenmesinin sonuçları zannedildiÄŸinden etkili ve önemli olacaktır. FETÖ, gerçek bir derin devlet mantığı ile; ordu, polis, yargı, istihbarat baÅŸta olmak üzere politik karar alma süreçlerini doÄŸrudan etkileyen kurumları ele geçiren bir yapılanma idi.  Bu örgütlenmede; tam bir devlet aklı ile her biri için büyük oyuna uygun roller planlanmıştır.

Bunun sonucu olarak da ortaya;  çok yüzlü, çok boyutlu, istihbarat örgütlerinin dahi bütününü görmediÄŸi fazlasıyla karmaşık bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu durum tüm alanlarda kendini net olarak hissettirmiÅŸtir.

Bu tasfiye, siyasi karar alma süreçlerinin içeriden ve şeytani bir şekilde etkilenmesi veya alınmış kararların manipülasyonunu ortadan kaldıracaktır. Bu grubun tasfiyesi ile Ak Parti gerçek anlamda iktidar olmaya bir adım daha yaklaşacaktır.

Bu yeni durumun etkileyeceği temel alanlardan biri de Kürt meselesi ve terörle mücadele alanı olacaktır ki bu, tek başına yeni ve pozitif bir durum demektir.

Takiyyeci, ikiyüzlü anlayış

Mesela yazı konumuz olan Kürt meselesinde; Gazeteci ve Yazarlar Vakfı ve Abant Platformu aracılığı ile Anadilde eÄŸitimi savunan, deÄŸil özerklik federasyon dahil her türlü talebi öneren bir yüz, Kürtlere göz kırparken; Samanyolu Tv’de ise Åžefkat Tepe ve Tek Türkiye dizileri ile nefret suçunu kat be kat aÅŸan açıkça küfür ve hakaret içeren sözler sarf edilmiÅŸ, hatta bu diziler birer talimat aracına dönüştürülmüştür. Öyle ki Çözüm Sürecinde Akil Ä°nsanlara gelen en belirgin taleplerden biri de bu dizilerin kaldırılması olmuÅŸtur. Dizilerin yarattığı ayrışma, ektiÄŸi nefret tohumları özel tv kanalı deyip geçilemeyecek etkidedir. Benzer bir duyguyu Gülen’in 2011 Kurban bayramında muhatabı örgüt gibi gözüken ama tüm Kürtlere hitap eden bedduası da yaratmıştı.

FETÖ’nün Kürt meselesinde politik sonuçlar doÄŸuran müdahaleleri ise emniyet, istihbarat ve yargı eli ile gerçekleÅŸmiÅŸti. AÅŸağıda kronolojik sıralama ile hatırlatacağımız olay ve dosyalarda imzası olan emniyet ve yargı mensupları 17/25 Aralık sürecinden bu yana FETÖ üyeliÄŸinden görevden uzaklaÅŸtırılmış veya tutuklanmıştır.

l 2009’da Milli Birlik ve Beraberlik projesi kitlesel ve siyasi tutuklamalar ile boÅŸa çıkarılmış, polis kamerası ile çekilen kelepçeli seçilmiÅŸler fotosu AA eli ile servis edilmiÅŸtir. Bu dönemde henüz isimlendirilmeyen FETÖ’yü Selahattin DemirtaÅŸ “Kararları veren hükümete yakın dindar hakimlerdir” ÅŸeklinde ifade etmiÅŸtir.

l 2010 referandumu sonrası oluşan demokratik dalga ise; KCK davalarında üretilen anadilde savunma krizi ile boşa çıkarılmıştır. Bu şekilde referandumda boykot kararı sonucu PKK ile tabanı arasında oluşan hasar onarılmıştır. Böylelikle örgüt tabanında demokratik siyaset yerine silah ve dağın meşruiyeti tekrardan konuşulur olmuştur. Bu krizi üreten tüm hakimler bugün tutukludur.

l Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davalarının temel hedefi tam olarak bir kariyer mühendisliÄŸi olduÄŸu içindir ki; bu yapıların Fırat’ın batısına tekabül eden faaliyetleri samimi ve ciddi bir davanın konusu olmamıştır. Bu çifte standartlı tutumun yarattığı etki ise açıktır.

l 2011 seçimlerine giderken Hatip Dicle’nin de aralarında bulunduÄŸu bazı adaylara önce yol verilmiÅŸ sonra ilginç bir ÅŸekilde Gerede doÄŸumlu bir vatandaşın polis fezlekesine benzeyen ihbar(!) dilekçesi ile adaylıkları iptal edilmiÅŸtir. Bu durum bölgeyi terörize etmekle kalmamış, yurdun batısında da seçim sonuçlarını etkileyecek kaotik görüntüler oluÅŸmasına sebep olmuÅŸtu.

l Hizbullah örgütünün kendini tasfiye ederek demokratik meÅŸru zemine dernekler aracılığı ile entegrasyon arzusu da FETÖ’ye takıldı. Emniyet raporları ile açılan sayısız dava ile dernekler kapatıldı. 10 yıl boyunca eline silah almamış insanlara örgüt üyeliÄŸinden cezalar verildi. Sadece Emniyet arÅŸivinde bulunan örgüt CD’leri (!) iÅŸyerlerinde ele geçirildi(!). Bu baskının sonucu; bu tabanın Ak Partiden uzaklaÅŸması ve partileÅŸmesi oldu. Bu durumun Ak Parti’ye maliyeti ise 3’ü il olmak üzere 20’nin üzerinde belediyenin HDP’ye 6 ila 500 oyla kaptırılması oldu. Åžimdilerde ortaya çıkan bazı Hizbullahçıların 90’larda FETÖ eli ile infazı ise bambaÅŸka bir baÅŸlıktır.

l FETÖ’cü darbeci teröristlerce yapıldığı bugün kesinleÅŸen Uludere katliamının karartılması da aynı örgütün yargı mensupları aracılığı ile gerçekleÅŸti. SoruÅŸturma sivil yargıda 550 gün bekledikten sonra yetkisizlik kararı ile dosyanın gittiÄŸi yüzdü 100’ü FETÖ’den oluÅŸan Askeri Yargı da takipsizlik vererek dosyayı kapattı. Ä°lk gün “Kaçakçılar bombalandı” diyen Zaman Gazetesi ile bölgedeki Fem dershaneleri ise söz konusu kararları hükümet aleyhine kullanmaktan çekinmedi.

Çözüm sürecini zehirledi

l FETÖ ilk darbe giriÅŸimini Hakan Fidan’ı hedef alan 7 Åžubat soruÅŸturması ile gerçekleÅŸtirmiÅŸti. Operasyon baÅŸarısız olunca örgütün temel hedefi Çözüm Süreci’ni zehirlemek oldu. Yazılı ve görsel medyası ile Çözüm Süreci hep tartıştırıldı. PKK’nın ekonomik, siyasi, sosyal ve silahlı alanda elde etmeye çalıştığı alan hakimiyetini ise oluÅŸturdukları istihbari ve fiili zafiyet ile adeta desteklediler.

Böylece PKK dışı Kürtler de batıdaki Türkler de sürece karşı negatif olarak koÅŸullandırıldı. Öyle deÄŸil mi? EÄŸer bölge PKK’ya teslim edilecekse kimse böyle bir Çözüm Süreci’ni istemeyecekti. PKK bu boÅŸluÄŸu/katkıyı sonuna kadar kullandı ve bunda baÅŸarılı da olundu.

l 6-8 Ekim’e geldiÄŸimizde HDP ve PKK’nın dahi sonradan reddedeceÄŸi sokak vandallıkları polisin gözü önünde yaÅŸandı. ÇoÄŸu FETÖ’cü Emniyet kadroları ya izindeydi veya olaylara seyirci idi. Maksat belliydi; kaos büyütülecek ve meÅŸru siyaset yara alacaktı.

Son bir yıl önemli

l FETÖ’nün güvenlik politikaları aracılığı ile sivil siyaseti esir almasının son ve çarpıcı örneÄŸini hendek savaÅŸlarında yaÅŸadık.

Güvenlik bürokrasisi önce Çözüm Süreci’nde bölgenin silah deposuna dönüşmesine müsade etti. Ardından PKK’nın süreci bitirip savaşı baÅŸlatması ile hendek savaÅŸları arasındaki 6 aylık sürede ÅŸehirlerde hendek kazılmasına göz yumuldu.

Mesela Cizre çatışmaları sürerken Yüksekova; Sur çatışmaları sürerken Nusaybin’de hendekler 2. Ordu’ya baÄŸlı tankların gözü önünde kazıldı. Müdahale öyle geciktirildi ki; Nusaybin’e gelen PKK’lı üniversite öğrencilerinin bir kısmı burada çatışma olmayacak diye hendek bölgelerini terk ettiler.

Maksat belliydi; önce hendek açılmasına müdahale edilmedi sonra medya aracılığı ile konu bir yıl gündemde tutuldu. Ülkede etnik bir çatışmayı yaratacak bir hassasiyet ve kamplaşma üretildi. Şehit sayısı artırıldı, sivil ölümlerinde duyarsız davranıldı.

Cizre’deki meÅŸhur bodrum olayında Ankara’nın “saÄŸ yakalansınlar” tutumuna raÄŸmen süreç kanırtılarak bodrumdaki teröristlerin yanındaki silahsız veya sivil olanlar da ölü olarak ele geçirildi. TRT haberde yönetimden habersiz, bir komiser yardımcısının telefonu ile girilen, bodrum haberi de dikkate alındığında; maksadın Kürtleri sokaÄŸa dökmek olduÄŸu açıktı.

Bu meÅŸru ve haklı terörle mücadele yöntemlerine(!) karşı bırakın siyasette medyada dahi konuÅŸmak mümkün deÄŸildi, olamazdı. Zorlama bir senaryo gibi gözükebilecek bu tezi geçtiÄŸimiz haftaki grup toplantısı konuÅŸmasında Devlet Bahçeli’nin de dillendirdiÄŸini not düşelim.

Süreci yöneten 2. Ordu’ydu

Oysa bölgede yapılması gereken açık ve basitti. Önleyici tedbirler en üst derecede uygulanacak, ele geçirilen hendek bölgelerinde ise izolasyon politikası, minimum ÅŸehit ve ölü ile süreç yönetilecekti. Bu süreci yöneten 2. Ordu’ya ait komuta kademesinin tümünün tutuklanmış olması terör üzerinden darbe zemini oluÅŸturma çabalarının sanırım en büyük kanıtı olur.

Son ve komik bir örnekle FETÖ kadrolarının Kürt meselesi sicilini bitirebiliriz. 90’larda sarı, kırmızı, yeÅŸil renkleri nedeniyle trafik lambalarının yasaklandığını bugün acı bir gülümseme ile anlatırız. Buna benzer bir olayı Batman Tpao’da önceki yıllarda yaÅŸadık. Tpao işçilerinin Sarı kırmızı ve turkuaz renginde olan tulumları bazı amir/mühendisler tarafından örgüt propagandası gerekçesi ile yasaklandığında ne olduÄŸunu anlayamamıştık. O mühendisler ÅŸimdi FETÖ üyeliÄŸi iddiası ile açığa alındılar.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.