Sosyal Medya

Güncel

Danıştay hakiminden çarpıcı 'FETÖ' itirafları

Darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan Danıştay Tetkik Hakimi Ebubekir Başel, yargı içindeki örgütlenmeye ilişkin çok çarpıcı ifadelerde bulundu.



BaÅŸel, savcılığa verdiÄŸi ifadede, Fethullah Gülen cemaatine mensup insanlarla Sivas Selçuk Anadolu Lisesinde tanıştığını, babasının mezar işçisi olduÄŸunu, ailesinin maddi durumunun kötü olduÄŸu için Sivas'ta pansiyonda kaldığını söyledi. Bu pansiyonun devlete ait ve parasız olduÄŸunu dile getiren BaÅŸel, bu dönemde ışık evlerine gidip gelmeye baÅŸladığını belirterek, "Bu evlerde bizi askeri okullara hazırlıyorlar ve yönlendiriyorlardı. Bu evlerde abi diye hitap ettiÄŸimiz kiÅŸiler bulunuyordu. Bu kiÅŸiler bizden yaşça büyük üniversite öğrencileriydi. Bu evlere ders çalışmaya gidiyor, bazen de kalıyorduk. O dönem bu evlere gitmek bir ayrıcalıktı. Çok hoÅŸumuza gidiyordu" diye konuÅŸtu. 

Söz konusu evlerde Fetullah Gülen'in kitaplarını okuduklarını ve bazı kasetlerini dinlediklerini aktaran BaÅŸel, şöyle devam etti:  "Ben askeri lise sınavlarına girmedim. Çünkü benim Akdeniz AteÅŸi hastalığım o dönemde de vardı. Atak geçirdiÄŸim için o sınavlara girememiÅŸtim. Anadolu lisesine devam ettim ve 2001'de mezun oldum. Orta üçe kadar bu ışık evlerine devamlı olarak gittim. Ancak daha sonra sigara alışkanlığım olması nedeniyle evlerine gittiÄŸimde benimle ilgilenmediler. Bir daha da çağırmayınca lise bitimine kadar bu evlere gitmedim. Devam ettiÄŸim Sivas Anadolu Lisesinde Fetullah Gülen'e yakın ve sempati duyan çocuklar yoktu. Bu nedenle lise birden sona kadar bu ÅŸahıslarla irtibatım olmadı.

2001'e Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. Ailemin maddi durumu kötü olduğu için Etimesgut'ta Yunus Emre isimli pansiyonda kalmaya başladım. Bu pansiyon Fetullah Gülen cemaatine yakın kişilerin kurduğu ve devam ettiği bir pansiyondur. Ben üniversite sınavlarına hazırlandığım zaman dershane olarak Sivas'ta bulunan Selçuk Fen Dershanesine devam ettim. Bu dershane de Fethullah Gülen cemaatine yakın bir dershaneydi. Bu dershaneyi burslu olarak kazanmıştım. Ankara Hukuk Fakültesini kazanınca dershane öğretmenleri beni o dönem yeni açılan kendilerine yakın Ankara Etimesgut'ta bulunan Yunus Emre pansiyonuna gönderdi. Daha doğrusu dershane öğretmenimiz beni önce Ankara Beşevler'de bulunan Saitbey yurduna gönderdi. Bu yurdun cemaatin toplama ve dağıtım yurdu olduğunu anladım. Bu yurda bizi dershanedeki biyoloji öğretmenimiz getirmişti. Birlikte Ankara'ya geldik. Benimle birlikte 4 öğrenci daha getirmişti."

'ABİLERİ DAHA SONRA YARGI TEŞKİLATINDA GÖRDÜM'

Saitbey yurdunda görevlilerin maddi durumlarını sorduğunu, kendisinin ayda 70 lira ödeyebilecek durumda olduğunu söylediğini, yurttaki görevlilerin de bunun üzerine kendisini Etimesgut'taki Yunus Emre Pansiyonuna gönderdiğini anlatan Başel, bunun dışında Abidinpaşa'da bulunan Toprak Kale Yurdu ve ışık evlerini bildiğini söyledi.

İlk yıl yurttaki oda arkadaşları arasında değişik siyasi görüşlerden kişilerin bulunduğunu aktaran Başel, "Burası toplanma yeri gibi bir yerdi. Buradaki insanları bir yıl sonra durumlarını değerlendirip evlere gönderiyorlardı. Bu yurtta sadece birinci sınıf öğrencileri kalmaktaydı. Bir yıl sonra bu yurtlarda kalmanız mümkün değildi" diye konuştu.

Yurtta kaldığı bir yıl boyunca Ramazan ve kandil gibi özel günlerde ışık evlerine davet edildiklerini belirten Ebubekir BaÅŸel, bu evlerde Fetullah Gülen ve Sait Nursi'nin anlatıldığını belirterek, "Bizim yurttan o dönem Gazi Ãœniversitesi CoÄŸrafya ÖğretmenliÄŸi okuyan ismini Murat olarak bildiÄŸim bir kiÅŸi sorumluydu. Murat abi bizi Sincan'da bir eve götürüyordu. Gerek kendisi gerekse bu evde kalan abi olarak nitelendirdiÄŸimiz kiÅŸiler bize bu dersleri veriyorlardı" dedi.  Abi olarak bilinen kiÅŸilerden bir kısmının gerçek ismini kullanmadığını sohbetler sırasında kendilerini baÅŸka isimlerle tanıttıklarını gördüğünü ifade eden BaÅŸel, şöyle devam etti:  "Abi diye bilinen ve tanıdığım kiÅŸileri daha sonra yargı teÅŸkilatında gördüm. O dönem ismini DurmuÅŸ olarak duyduÄŸum ve ilk yıl kalmış olduÄŸum pansiyonda kantini iÅŸleten ÅŸahsın kardeÅŸi olan kiÅŸinin daha sonra hakimliÄŸe geçtiÄŸini öğrendim. Gerçek adının DoÄŸan olduÄŸunu öğrendiÄŸim bu kiÅŸiyle Ankara Vergi Mahkemesinde hakim olduÄŸum dönemde karşılaÅŸtık. Kendisinin adli yargı adayı olduÄŸunu ve eÅŸinin de Fatih Ãœniversitesinde hemÅŸire olduÄŸunu söylemiÅŸti.

Birinci sınıfın sonu olan 2002 yılında ışık evlerine geçtim. Bu ev Sincan'da Lale durağına yakın bir yerdeydi. Apartman dairesinde yaklaşık 6-7 kişi kalıyorduk. Ev imamı diye nitelendirdiğimiz kişiler bizden iaşe bedeli diye para alıyorlardı. İmam diye söylediğimiz ve abi diye hitap ettiğimiz kişi bizimle aynı evde kalıyordu. Bizden bir, iki yaş büyük üniversite öğrencisiydi. Sincan'daki ışık evlerinde genellikle Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim ve Eğitim Fakültelerinde okuyanlar kalıyordu. Bu abi bizisabah namazına kaldırmadan tutun evin tüm idaresini yapıyordu. Bu evde kimlerin alacağına bölge imamları karar veriyordu. Sincan'daki bu imamın ismini M.K. olarak biliyorum. Kendisi Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okuyordu. Daha sonra duydum ki bu kişi Avusturya'daki cemaat grubuna dahil olmuş. Yurtta kaldığımız dönemde bu abiler ve bölge imamı bizim hangi evde kalacağımıza karar vermişti. Benim de belirttiğim evde kalacağımı söylediler. Daha sonra yurttan eşyalarımızı alıp bu eve geldik. Bu evin abisi Gazi Teknik ikinci sınıfta okuyan Mustafa olarak bildiğim bir kişiydi."

'ÇETELE TUTULUYORDU'

Söz konusu evlerde kendilerine eÄŸitimler verildiÄŸini aktaran BaÅŸel, Fetullah Gülen ve Sait Nursi'nin kitaplarını okuduklarını, bunlara iliÅŸkin CD'leri dinlediklerini, oruç tuttuklarını ve bu etkinliklere iliÅŸkin çetele olarak tabir edilen notların tutulduÄŸunu anlattı.  BaÅŸel, "Bu çetelenin amacı, çetelenin yüksek olması halinde size farklı ve üst görevler veriliyordu. Ben bu evde kaldığım sürede evlere gelen askeri liselere hazırlandığını anladığım lise öğrencilerine matematik dersi veriyordum. Benim görevim buydu" dedi.  Ankara Ãœniversitesinde okurken okul abisini tanımadığını, bunun Sincan'da kalmasından kaynaklandığını ifade eden BaÅŸel, ÅŸu itiraflarda bulundu:

"Ancak hukuk fakültesine yakın ışık evlerinde kalan arkadaÅŸların abi diye hitap ettiÄŸi kiÅŸiler olduÄŸunu biliyordum. Benim zamanımdaki kiÅŸinin ismini Nadir olarak duymuÅŸtum. Bu kiÅŸinin de daha sonra hakim olduÄŸunu biliyorum. Ancak ben kendisini bir defa görmüştüm, bir daha görmedim. Bu abiyle benim irtibatım yoktu. Bu abiye baÄŸlı olan arkadaÅŸlarımın isminin halen Adli Yargı Hakimi olan A.P, C.A. ve BaÅŸbakanlıkta çalışan M.Ö. olduÄŸunu biliyorum. 
Bu kişilerle Ankara Hukuk Fakültesinde aynı sınıfta okuyorduk, kendileriyle arkadaştık. A.P. ile samimi bir arkadaşlığım vardı. Bu üçünün de ışık evlerinde kaldığını biliyordum. A.P, beni fakülteler kısmındaki cemaatin toplantısına bir defa davet etmişti. Ben bu davete gittim. Bu toplantıda cemaate nasıl adam kazandıracağız şeklinde sohbet oldu. Bunun dışında hukuk fakültesinde okuduğum arkadaşlarla sohbet toplantısına gitmiş değilim. Ben sohbetleri Sincan'daki arkadaşlarla yapıyordum.

Evde kaldığımız süre içinde bölge imamı ev imamına bazı notlar gönderiyordu. Bu notlardaki hususları tartışıyorduk. Gündemdeki olayların tartışılması bu notlar arasında yer alıyordu. Altı ayın sonunda cemaatle ilgisi olmadığını bildiğim ortaokul arkadaşım M.K. ve N.A. ile Demetevler'de bir ev tuttuk. N.A, okuyucu grubuna ait bir evde kalıyordu, oradan gelmişti. Bu evlerden ayrılmamın nedeni programların ağırlığından kaynaklanıyor. Örneğin sabah namazına kalktığımız zaman bir daha uyumayacaksınız, tesbihatlara katılacaksınız gibi. Benim manevi yönüm bu kadar güçlü olmadığı için bu programlar bana ağır geliyordu. Bu arkadaşlarla yaklaşık 1 yıl kaldık. Tartışınca bu evi dağıttık. Önce Sivas'a ailemin yanına gittim. Kalacak yerim olmadığı için yurttan daha önce tanıdığım Gazi Üniversitesi öğrencisi Lokman'a durumu anlattım. O da benim tekrar Yunus Emre Pansiyonuna yerleşmemi sağladı. Dördüncü sınıfta da aynı yerde kaldım."

Ä°LK MAAÅžIMIZI VERÄ°YORDUK

Bu yurtta kaldığı süre içinde "abi", imam veya bölge imamı veya O3 imamı olarak görevlendirilmediğini, sadece özel günlerde etkinliklere katıldığını aktaran Başel, O3 imamının ne olduğunun sorulması üzerine, bu kişilerin ortaokul öğrencilerini askeri okullara hazırlayanlar olduğunu bildirdi.

Hukuk fakültesini 2005'te bitirdiğini anlatan Başel, "Bu yurtlarda ve evlerde kalan sonsınıf öğrencileriyle mülakat yapılırdı. Bu mülakatı yapan şahıs, öğrenciyle konuşur ve bu konuşma sonucu hizmet içinde görevine devam edip etmeyeceği, yurt dışına hicret edip etmeyeceği ya da kamuda çalışıp çalışmayacağı konusunda karar verilirdi. Hizmet içinde görev yapmak isteyenlere bölge imamı veya başka görevler verilirdi. Bu kişilerin hizmetten öğretmen maaşı aldığını bilirim. Ancak maaşı kimin verdiğini bilmiyorum" dedi.

Kendisiyle mülakat yapmaya tanımadığı ve ismini bilmediği bir kişinin geldiğini anlatan Başel, "Mülakatta kendisine savcı olmak istediğimi ve çalışma evlerinde kalmak istediğimi belirttim" diye konuştu.

BaÅŸel, şöyle devam etti:  "Bunun üzerine murakıp olarak nitelendirdiÄŸimiz bir kiÅŸi geldi ve beni Keçiören Evcil Hayvanlar Parkında bulunan bir daireye götürdü. GittiÄŸimiz ev dayalı döşeliydi. Bu murakıbın ismi R.K. idi. R.K, bizden önce hakim adayı olarak sınavı kazanan bir kiÅŸiydi. Halen Ä°dari Yargıda hakim olduÄŸunu biliyorum. Bu evde benim dışımda hakimlik sınavına çalışan halen adli yargıda hakim olan H.D, Y.Ö, M.K, M.E.T, ile daha sonra hakimlikten istifa eden ve avukatlık yapan Ö.Ö vardı. Ö.Ö'nün bir AK Parti milletvekilinin damadı olduÄŸunu, halen AK Parti'de bir bakanın yanında olduÄŸunu biliyorum. Åžu anda cemaatle ilgisi var mı bilmiyorum. O dönem cemaat mensubuydu. Bizim başımızda kimse yoktu. Sabah namazında kalkıyor, gece 12'ye kadar ders çalışırdık. Günde en az 10 saat ders çalışmak mecburiydi. 10 saatten az çalışırsak evden atmayla tehdit ediyorlardı. Bu çalışmayı R.K, takip ediyordu. Haftada bir gün gelir, bizim günlük ders programımıza ve çalışma saatlerini kaydettiÄŸimiz deftere bakardı. R.K, o evde kaldığımız süre içinde bize aylık bir para veriyordu. Bu paranın halen hakim ve savcı olan kiÅŸilerden toplanarak getirildiÄŸini biliyordum. Ev kirası ve elektrik, su gibi giderlerin parasını kimin ödediÄŸini bilmiyorum. Bu evin hizmete ait olduÄŸunu biliyorum. Ben de hakimlik stajını kazandıktan sonra ilk maaşımı bu amaçla abi olarak bildiÄŸim Ä°.A'ya verdim. Ä°.A, halen idari yargı hakimidir ve dönem arkadaşım olduÄŸu gibi dönem abisidir. Ä°.A, bana ilk maaşın Fetullah Gülen'e verileceÄŸini ve onun belirleyeceÄŸi yere sarf edileceÄŸini söyledi. DiÄŸer kamu kurumlarında çalışanlar için de kuralın bu olduÄŸunu biliyorum. Ä°.A, parayı elden aldı. Bu paranın bin 175 lira olduÄŸunu hatırlıyorum. Çünkü ilk maaşım buydu ve tümünü verdim. Ben hiçbir zaman abi ve imam olmadığım için bu ÅŸekilde para toplamadım ancak abiye iletmek üzere stajyer arkadaÅŸların verdiÄŸi parayı alıp abiye teslim etmiÅŸ olabilirim."

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.