Kürsü
İyilerin ülkesi yok!

Erdemli insanların ülkesi yoktur, onlar yaşadıkları toplumun yetimleridir.
Kim ne derse desin kardeşim, iyilerin bu dünyada bir ülkesi yok. Dünyaya karşı ahiret geçimliğini satın alan erdemli insanlar diğerlerinin nazarında yeteneklerini kullanamayan başarısız kimseler olarak görülüyor. Rabbimiz insanları iman edenler ve etmeyenler olarak değerlendirir. Yani iyiler ve kötüler. Günümüz insanları ise varlıklı ve mevki sahibi olanlar ve yoksullar olarak kategorize ediyorlar. Bütün yaşamlarını erdem ve faziletler ekseninde sürdürseler dahi hiçbir yoksulun adı köprülere, okullara, parklara verilmiyor. Ne kadar yüksek sesle konuşurlarsa konuşsunlar onların seslerini işiten olmuyor. Oysa bu insanlar kul hakkı yemezler, yalan ve hileden uzaktırlar, ihtiraslı değillerdir, ihlasla Allah’a bağlıdırlar fakat insanlığın beş para etmediği bir çağda onlar hep kıyıda yaşamaya mahkûm olurlar.
Erdemli insanların ülkesi yoktur, onlar yaşadıkları toplumun yetimleridir. Kimse onların yanında yer almaz, savundukları doğruları destekleyip ellerinden tutmazlar. Sen doğru söylüyorsun derler ama asla onların çağrılarına katılmazlar, yakınlarında yer almak istemezler. Onların doğruyu söylemekle çok şey kaybettiklerine inanırlar. Oysa erdemli insanlar dünyaya karşı ahiret kazancını tercih etmiş ve bunun için bedel ödemeyi baştan kabul etmişlerdir. Kötülüklerin sağanak sağanak yağdığı bir dünyada onların kendilerini koruyabilmek için yaslandıkları tek şey inanç ve değerleridir. Kalelerini erdem tuğlaları ile örerek varlıklarını korumaya çalışırlar. Yalnızlık onların kaderidir, doğruyu söylemiş ve dokuz köyden kovulmuşlardır. Ama onlar bu yalnız ve mazbut hayatlarından hiç şikâyet etmezler.
İslam ahlaki ile bütünleşen birey ve toplumlarda kardeşlik ahdi vardır, fertler birbirlerini öz kardeşleri gibi görür ve özel bir değer biçerler. Fakat bugün, küresel kültürün istilası altında kaybolan değerler, yerini rekabet, kin ve öfkeye bırakmıştır. Hobbes’in “insan insanın kurdudur sözünü” ilk okuduğumda, “olur mu öyle şey insan insanın dostudur, kardeşidir“ diye savunmaya geçmiştim. Fakat çevremde olup bitenlere baktığımda zihnimdeki insanlık ülkesinin çok ötelerde kaldığını fark ediyorum. Artık insan insanı kardeşi olarak değil, rakibi, hasmı olarak görüyor. Kapitalist öğretiler insanı ekonomik bir varlığa, gözü doymak bilmeyen bir kurda dönüştürüyor. Bu öğretilerin etkisinde kalan fertlerde iki faktör öne çıkıyor: Para hırsı ve rekabet…
Vaktimizi ve emeğimizi acımasızca öğüten kapitalist kültür bizi yoksullaştırmakla kalmıyor, çıkmaz sokaklara sürüklüyor. Adalet, şefkat ve paylaşım gibi değerleri zayıflatarak, rekabeti öne çıkarıyor ve insanları birer yarış atına çeviriyor. Fakat hiç birimiz bu yarışa kimlerin teşvikiyle ve hangi gerekçe ile girdiğimizi sorgulamıyor, tereddütsüz teslim oluyoruz.
Fatma Tuncer
Henüz yorum yapılmamış.