Sosyal Medya

Güncel

'Uyum için vatandaşlık şart'

Göç uzmanı Prof. İbrahim Sirkeci’ye göre, savaş bugün bitse bile Suriyeliler ülkelerine dönmeyecekler. Onlara vatandaşlık verilmesi uyumlarının sağlanmasını için en önemli adım. ‘Uyum iki yönlü’ diyen Sirkeci, kalifiye Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin de yönetilebilir bir süreç olmadığı görüşünde



Göç konusundaki çalışmalarıyla tanınan Londra Regent’s Ãœniversitesi Ulusötesi AraÅŸtırmalar Merkezi Direktörü Prof. Ä°brahim Sirkeci'ye göre, Türkiye’deki Suriyeliler ülkelerine geri dönmeyecek. Birlikte yaÅŸamayı öğrenmek gerekiyor. Ona göre, Suriyelilere vatandaÅŸlık verilmesi uyum anlamında atılmış en büyük adım olacak. Zira Suriyeliler mevcut ‘uluslararası geçici koruma altındaki kiÅŸiler’ statüleriyle topluma uyum saÄŸlayamazlar.

Göç çalışmaları konusunda çıkartılan Migration Letters” (Göç Mektupları)  adlı akademik bir derginin editörlüğünü de yapan Prof. Sirkeci’nin vurguladığı baÅŸka bir nokta da, yalnızca kalifiye Suriyelilere vatandaÅŸlık vermenin yönetilebilir bir süreç olmadığı. Ona göre, Suriyelilerin kalıcı olduÄŸunu anlamak her iki toplum için de ÅŸart, bunun anlaşılması da toplumsal gerginliÄŸi aÅŸmanın en önemli yolu.

Viyana Ãœniversitesi'nde düzenlenen ‘Türkiye Göçü’ konulu bir konferansa katılmak için bu ÅŸehirde olan Prof. Sirkeci Skype üzerinden sorularımızı yanıtladı.

“Türkiye göç politikası yönetiminde sıfırdan sıçrama yaptı”

Türkiye’de yaÅŸayan Suriyelilerin uyumlaÅŸtırılmasıyla ilgili olarak yapılanları birden ona kadar bir düzeyde deÄŸerlendirseniz, ne dersiniz?

Bu çetrefilli bir durum, çünkü göçmenlerin uyumu konusunda, ne yapılması gerektiÄŸi konusunda verilebilecek sabit bir yanıt yok. Bu konunun cevabını herhangi bir ülke herhangi bir ÅŸekilde vermiÅŸ deÄŸil. Ancak Türkiye, dört  buçuktan 5, diyebiliriz.  Bu konuda Türkiye, pek çok ülkenin çok gerisinde de deÄŸil, ilerisinde de. Birçok ülkede, örneÄŸin Körfez ülkelerinde göçmenlerin uyumu için hiçbir ÅŸey yapılmıyor. Türkiye’de ne yapıldı sorusunun temelinde Türkiye’nin Cenevre SözleÅŸmesi’ne koyduÄŸu coÄŸrafi çekince var. Teknik olarak Avrupa dışından mülteci kabul etmiyor ama teknik olan ile pratik olan arasında da muazzam bir makas açılmış durumda. Resmi rakamlara göre üç milyonun biraz üzerinde ama yıllardan beri Türkiye’deki göç istatistiklerini çalışıyorum dört milyon olabileceÄŸini  düşünüyorum zira Suriyelilerin dışında, Iraklılar, Afganlar, Afrikalılar, Asyalılar da var. Türkiye öyle eskisi gibi göçmenlerin uÄŸramadığı bir yer deÄŸil. BeÄŸenirsiniz beÄŸenmezsiniz, Türkiye bütün sorunlarına raÄŸmen dünyanın pek çok baÅŸka yerine göre istikrarlı görünen bir yer. 10 bin dolar üzerinde gayri safi milli hasılası olan ülkelerin hemen hepsi göçmen çeken ülkeler.

Bu kadar göç alan bir ülkede uyum için ne yapılıyor?

Bugün durulan noktaya bakınca sıfır noktasındaysanız yaptığınız her ÅŸey büyük sıçrama oluyor. Türkiye’nin 2005’ten bu yana göç politikalarını ÅŸekillendirip bir tek çerçeve, çatı altına toplamış olması olumlu bir ÅŸey. Göç Ä°daresi gibi bir birimin kurulması, AFAD’ın bu konuda aktif bir görev almış olması, göçmen uyumu konusunda önemli adımlar ama bunların hiçbiri uyum konusunda ciddi bir çerçeve sunmuyor henüz. Bunun temel nedenlerinden birisi de, Türkiye’nin çok yakın bir zamana kadar bu göç meselesini gözardı etmesidir. “Bizde göçmen yok, zaten küçücük bir sayı, resmi rakamlarla 200-300 bin falan” dediÄŸimiz, önemsiz bulduÄŸumuz bir mesele. Dolayısıyla hazırlıksız yakalanılmış. Buradan uyum konusunda ciddi pratik ve yasal adımları atacak noktaya gelmesi ne kadar zaman alır bilmiyorum. Çünkü Türkiye bürokratik bir ülke. Bu iÅŸler o kadar da çabuk yürümüyor. Kalkıp bu çerçeveyi oluÅŸtursanız bile pratikte bunun sonuçlarını almak uzun süre alır.

“Var olan statüleriyle Suriyelilerin uyumu mümkün deÄŸil”

Suriyelilerin konumu ne bu çerçevede?

Suriyeliler belirsiz bir arada konumdalar. Mülteci olarak tanınmıyorlar. Mülteci olarak tanıdığınız insanlar kaba bir tarifle siyasi haklar dışında vatandaşlarınızla hemen hemen eşit hakları tanıdığınız, yani hayatlarını görece normalleştirebilecekleri bir imkân tanıdığınız insanlar. Türkiye, düştüğü şerh nedeniyle, geçici koruma altındaki misafirler diye aslında biraz da göç tarihine absurd diye kaydettiğimiz bir konum yaratmış oldu. Bu konum mülteci konumundan çok daha mı kötü? Dünyanın birçok yerinde mültecilerin yaşadığı zorlukları düşündüğünüz zaman, belki de o kadar kötü değil. Hiç tanımamaktan, hiç kabul etmemekten daha iyi bir yerde. İsteyerek ya da istemeyerek 3 milyon ya da daha fazla mülteciyi kabul etmiş durumda. Bunların yasal olarak isminin ne olduğunun çok fazla bir önemi yok. Bu vatandaşlık meselesine gelirsek, vatandaşlık meselesi gerçekleşebilirse, uyum anlamında atılmış, atılacak olan en önemli adım olacak. Var olan statü içinde bunları uyumlaştırmanız mümkün değil.

“Uluslararası geçici koruma altındaki kiÅŸiler” statüsüyle uyumlaÅŸtırmak mümkün deÄŸil diyorsunuz ama vatandaÅŸlıktan önce mültecilik diye önemli bir kavram da var, bunu atlayıp vatandaÅŸlığa geçmek ne kadar mantıklı?

Ülkelerin yasal çerçeveyi nasıl oluşturdukları çok önemli değil. İnsanlar geliyor, sığınma başvurusu yapıyorlar, değerlendiriliyor, mülteci statüsü kazanıyorlar, mülteci statüsü kazandıktan belli bir süre sonra daha ülkede ikâmet ettiklerinde vatandaş olma ya da süresiz kalma hakkına erişiyorlar. Bu bir prosedür ve ülkeler bu prosedürü kendileri belirleyebilir. Türkiye bu prosedürü Avrupa dışından gelenler için tanımayan bir ülke. Dolayısıyla burada bir zihin jimnastiği yapmanın çok faydalı olduğunu düşünmüyorum. Siyasi kavgalar verilebilir ama Suriyelilere ve Türkiyelilere bunun bir faydası olacağını düşünmüyorum.

“Siyasal katılım olmazsa uyum da zorlaşıyor”

“Bu kiÅŸiler önce mülteci olsunlar, vatandaÅŸlık zamanla düşünülür,” görüşü var ama sanırım siz böyle aÅŸamalı bir durumun faydası olmayacağını söylüyorsunuz?

Evet. Sonuçta Türkiye’nin ÅŸu anda verdiÄŸi konum pratik olarak bir mülteci statüsü. Bu statüden vatandaÅŸlığa geçmeyi saÄŸlayacak yasal düzenlemeyi yapıyorlarsa Suriyeliler açısından bir sıkıntı olmaz. Ama problem ÅŸu: Türkiye artık sadece Suriyelilerin deÄŸil, benzer bir sürü nüfusun, bir sürü ülkeden gelen insanın hedef ülkelerinden birisi. Onlara ne yapacak? Her 3 yılda 5 yılda bir CumhurbaÅŸkanı bir Ramazan sofrasında “Hadi sizi de vatandaÅŸ yapalım” mı diyecek? Prosedür açısından asıl problemli olan bu. Belki de Türkiye öncelikle kendi konumunu bu duruma uyumlulaÅŸtırmak durumunda.

“VatandaÅŸlık meselesi gerçekleÅŸebilirse, uyum anlamında atılmış, atılacak olan en önemli adım olacak. Var olan statü içinde bunları uyumlaÅŸtırmanız mümkün deÄŸil” dediniz, Neden?

Åžu ana kadar atılmış, atılabilecek olan en faydalı adım diye düşünüyorum. Çünkü dünyanın pek çok ülkesinde aynı ÅŸeyi görüyoruz. Göçmen uyumunda yaratılan idari statüler bir ÅŸekilde uyumu zorlaÅŸtırıyor. Uyumu kolaylaÅŸtırabilecek en önemli alanlardan birisi siyasi katılım. Ä°nsanlar siyasetin bir parçası olduklarını hissettikleri yerlere daha kolay uyum saÄŸlıyor. Yani şöyle düşünün: Türkiye örneÄŸini vermeyelim, çok fazla kırmızı, pembe, yeÅŸil çizgi var, hassasiyetler var. Ama Ä°ngiltere’de Türkler mesela, Türkiye’den gelmiÅŸ olan kimseler mülteci olduklarında hiçbir seçme seçilme hakları yok. Bu konum onları bir Türk çevresi içinde dar izole bir hayata zorluyor. Göç sürecini yıllarca takip eden birisiyim, 1980’lerden bu yana özellikle çok yoÄŸun bir mülteci akını oldu Ä°ngiltere’ye, özellikle Kürtlerin Türkiye’den göçü.  40 yıllık sürecin sonunda çok büyük oranda Ä°ngiliz vatandaÅŸlığı aldılar. Son 3-5 yılda gördüğümüz yerel seçimlerde özellikle, çok yoÄŸun bir siyasi katılım var, çünkü vatandaÅŸlar. Siyaset yapmak isteyen insanlar gidip kendileri parti kurmuyor, Muhafazakâr Parti’ye, İşçi Partisi’ne, Liberal Demokrat Parti’ye, Respect Partisi’ne üye oluyor ve orada siyaset yapıyorlar. Göçmenlerden adaylar çıksın, toplum temsiliyet artsın diye bir kaygı da var. Bu da ister istemez Ä°ngilizcelerini geliÅŸtirmeleri, siyaset adabına dair birtakım eÄŸitimler almalarını, siyaseti daha iyi öğrenmeye çalışmalarını, hani illa ki seçimler deÄŸil ama yerel düzeyde toplantılar, gösterileri getiriyor. Daha fazla katılmalarını teÅŸvik ediyor. Biz son seçimlerde neredeyse seçilen Türkiye kökenli insan sayısının beÅŸ kat arttığını gördük. Aynı ÅŸey Türkiye için de geçerli. Bu insanları “geçici koruma altındaki muhtaç kardeÅŸlerimiz” statüsünde tuttuÄŸunuzda bunlar ekonominin de, siyasetin de dışında sosyal hayatın da kenarında bir yere hapsolmuÅŸ olacaklar. Orada uyumlaÅŸtırma ÅŸansınız yok.. Türkçe’yi yarım yamalak öğrenecekler, kayıt dışı ekonomiye yönelmiÅŸ olacaklar belki, siyasetin dışında duracaklar, siyasetin dışında durmak kendi içlerinde baÅŸka tür siyasetlere yönelmelerine yol açabilecek. Halbuki vatandaÅŸ olduklarında ana akım siyaset neyse onun parçası olma ihtimalleri artacak.

“Uyum iki yönlü bir mesele”

Size göre uyumlaştırmanın en pratik yolunun vatandaşlık verilmesi olduğunu anlıyorum. Ama baktığınızda aradan beş yıl geçmesine rağmen, hâlâ Türkçe öğrenme oranı yüksek değil, okullaşma yüksek değil. Bunlar olmadan vatandaşlık verilmesi durumunda, okullaşma, Türkçe öğrenme kendiliğinden mi gelir?

Tersinden bakalım. VatandaÅŸlık verilmediÄŸi durumda ne olacak? VatandaÅŸlık verilmediÄŸi durumda bu söylediÄŸiniz ihtimâllerin neredeyse hiçbiri yok. Yani hayatın hiçbir yerine normal olarak katılamayacağınız bir konumdasınız. Ev sahibi toplum sizin ne zaman gideceÄŸinizi bekliyor. Dolayısıyla sizin bütün beklentiniz Arapçanızın korunması, belki Suriye’ye bir gün dönerseniz orada yeni bir hayat kurma gibi hayallerle geçecek. Bunlar tabii ki olabilir. DiÄŸer seçenekte yani vatandaÅŸlıkta bahsettiÄŸiniz okullaÅŸma, eÄŸitim, Türkçe öğrenme, bütün bunların ihtimâlleri katlanarak artıyor. Ben biraz tersinden bakarak söylüyorum. Yoksa Türk basınındaki siyasi karşılıklarını takip ediyorum, orada baÅŸka bir ÅŸey dönüyor. Ne Suriyelilerin neden fayda göreceÄŸini, onların neye ihtiyacı olduÄŸu ya da Türkiyelilerin neden fayda göreceÄŸi, neden zarar göreceÄŸi çok dikkate alınıyor. Tartışmanın çok yoz ve sığ bir yerde döndüğünü düşünüyorum açıkçası, insani olmayan bir yerde döndüğünü düşünüyorum.

Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin Suriyelilere faydası ve hâlihazırda Türkiye vatandaşlığı olan Türkiye toplumuna faydası ne olur?

Uyum konusunda belki bunun da altını çizmek lazım. Uyum denen ÅŸey tek yönlü bir ÅŸey deÄŸil. Suriyeliler Türkiye’ye uyum saÄŸlarken, Türkiyeliler de Suriye’ye uyum saÄŸlamak durumunda. BaÅŸka türlü olmaz. BaÅŸka ülkelerde de böyle bu. Ä°ngiltere’den bir örnek vereyim. Yıllardır Ä°ngiltere’de yapılan bir ödül töreni var “British Kebab Awards” yani Britanya Kebap Ödülleri. Bu ödül törenlerine BaÅŸbakan David Cameron’dan Liberal Demokrat Parti’nin baÅŸkanından, İşçi Partisi’nin baÅŸkanına kadar siyasetin ağır topları dahi katılıyor ve her yıl binlerce kebap dükkânı çeÅŸitli kategorilerde aday olup ödüller alıyorlar. Dikkatinizi çekerim, ödül töreninin adı “Britanya Kebap Ödülleri” – Nerden çıkıyor bu? 40 yıllık 50 yıllık süre zarfında Ä°ngiltere’de “fish&chips” denen, balık ve patates dediÄŸimiz hızlı gıda dükkânlarının çoÄŸu el deÄŸiÅŸtirmiÅŸ kebap dükkânlarına çevirmiÅŸ. Bu bir uyum örneÄŸi.

Bu iki yönlü bir ÅŸey. Dolayısıyla vatandaÅŸlık meselesi Suriyelilerin kalıcı olduÄŸunu kayıt altına alan bir ÅŸey. Suriyelilerin kalıcı olmadığını düşünmek abesle iÅŸtigâl. Suriyelilerin sayısı daha birkaç yüz iken ben böyle bir ÅŸey söylemiÅŸtim, çok tepki aldım, “Suriyelilerle yaÅŸamayı öğrenmemiz lazım” demiÅŸtim. Ä°ngiltere’den konuÅŸtuÄŸum için “O zaman al Ä°ngiltere’ye götür” denildi. Elimde imkân olsa götürürüm. Mesele biraz bu. Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Sudan’da Somali’de gördüğümüz gibi bir savaÅŸ çıkarılmış durumda. Bu savaÅŸlar öyle üç yılda beÅŸ yılda biten savaÅŸlar deÄŸil. Ä°nsanlar beÅŸ yıl, on yıl, on beÅŸ yıl baÅŸka ülkelerde yaÅŸadıkları zaman zaten geri dönecekleri bir yer kalmamış oluyor. Yarın Suriye’de Ä°sviçre gibi bir demokrasi kuruldu desek, böyle bir ÅŸey hayal etmiÅŸ olsak bile, Türkiye’ye gelmiÅŸ olan Suriyelilerin çok büyük bir kısmı Suriye’ye dönmeyecek.. Dolayısıyla, “KardeÅŸim size vatandaÅŸlık vermiyoruz, üçüncü kuÅŸak çocuklarınız, torunlarınız gelene kadar böyle eziyet çekin, biz size küfredelim, siz bizden hazzetmeyin, böyle bir düşmanlık geliÅŸtirelim” demenin bir anlamı yok. VatandaÅŸlık bunu kökünden ortadan kaldırmanın en kestirme yolu.

“VatandaÅŸlık gereksiz gerilim ortamını ortadan kaldırır”

Türkiye toplumu açısından faydalarını biraz daha açar mısınız?  

Türkiye toplumu açısından faydaları ÅŸu: Gereksiz gerilimi ortadan kaldıracak. Türkiye toplumu, “Bu Suriyeliler ne zaman geri dönüyor” düşüncesinden uzaklaÅŸacak. Bundan uzaklaÅŸtığı zaman herkesin önü açılır diye düşünüyorum. Ä°ÅŸimize bakalım, birlikte yaşıyoruz, birlikte ne yapabiliriz, onun planlarını yapalım.

‘VatandaÅŸlık verilmesi toplumsal çatışmaları kesmenin yolu’ diyorsunuz ama vatandaÅŸlık tartışmanın kendisi bile yeteri kadar toplumsal çatışma ortaya çıkardı, yeni bir gerilim hattı oluÅŸturdu.  

Haklısınız, ama bu Suriyelilerden bağımsız bir mesele. Türkiye’nin çok uzun bir süredir üstü örtülen, sürekli sümen altı edilen bir ırkçılık problemi var. Suriyeliler Türkiyeli olmadıkları için biraz açık hedef haline geldiler. Ä°nsanların baÄŸrındaki, yakasındaki, eteÄŸindeki çirkin ÅŸeyler ortaya döküldü. Türkiye’de bir sürü atasözü var söylemeye dilimin varmadığı, Kürtleri, çingeneleri, Lazları, muhacirleri, Arapları aÅŸağılayan. Türkiye’de buna karşı yapılması gereken en önemli mesele hem yasal hem pratik olarak, yani yaptırım olarak nefret suçları denilen ÅŸeyin önüne geçilmesi. Türkiye’nin en büyük problemi bu, Suriyeliler bahane diye düşünüyorum. Suriyeliler yokken de küfredecek, hakaret edecek baÅŸkalarını buluyorduk.

“Kalıcı olduklarını anlamak zorundayız”

Åžimdi soracağım soruyu siyasi doÄŸruculuÄŸa uygun bir biçimde nasıl sorabilirim bilmiyorum, o yüzden doÄŸrudan sorayım. “Ä°yi de kardeÅŸim, bu adamlar balkondan aÅŸağı halısını silkeliyor, çekirdek çitliyor tepeme atıyor” ya da Ä°stanbul’daki metrolarda saÄŸ dikilmek için, ama buna uymuyorlar, ÅŸikayetleri var. Bunları aÅŸmak, kimin görevi? UyumlaÅŸmak yalnızca politik haklar, birlikte yaÅŸama, kayıt dışı ekonomiden çıkmak deÄŸil. Kültürel anlamda da birlikte yaÅŸayabilmek, bu sorun nasıl aşılır?

Ä°llâ ki, vatandaÅŸlık bütün dertlerin çözümü diye düşünmüyorum ama vatandaÅŸlık bir sürü bariyeri ortadan kaldıracak bir ÅŸey. Bunlardan birisi de iletiÅŸim bariyeri. Bu kiÅŸilerin kalıcı olduÄŸunu, bizden biri olduÄŸunu anladığımız noktada onlara daha yaklaÅŸma ihtimâlimiz artacak diye düşünüyorum. DediÄŸiniz ÅŸey doÄŸru. Ä°nsanlar farklı tarihsel ve kültürel süreçlerden geliyorlar, Suriyelilerin yaÅŸadığı modernleÅŸme süreci Türkiye’nin yaÅŸadığı modernleÅŸme sürecinin belki bir 20-30 yıl gerisinden geliyor büyük ihtimâl. BaÅŸka göstergelerde böyle ÅŸeyleri görüyoruz. Dolayısıyla onların da bizim gibi davranması ya da Türkiye’deki Türkler gibi davranması çok doÄŸru deÄŸil, yerinde de deÄŸil. Avrupa’da da iÅŸte, Almanya’daki Türkler için bir sürü negatif ÅŸey söyleniyor. Orada hep bir siyah ördek durumu söz konusu olabilir. Bu siyah ördek durumundan ırkçılık da, uyum da çıkarabilirsiniz. Farklılığı kabul edip onunla birlikte yaÅŸamak mümkün, bir de hep bizim yaptığımız ÅŸeylerin doÄŸru olduÄŸundan o kadar da emin olmamak lazım. Ben çok duyuyorum Ä°ngiltere’de taksilerde. Türk ÅŸoförlere rastlayınca “Ä°ngiltere’de iÅŸte arabalar ters taraftan gidiyor” diye çok saydırıp döktürenler oluyor. Yani senin yaptığın doÄŸru diye bir ÅŸey yok, arabayı yolu araba kullanmayı bu adamlar icat etmiÅŸ. Sonuçta o ihtimâli düşünmek lazım, belki de yolun ters tarafında bekleyen Suriyeli doÄŸruyu yapıyor.

“Kalifiye Suriyelilere vatandaÅŸlık sorunlu”

Tartışılan noktalardan biri de, bütün Suriyelilere değil, nitelikli diye tarif edilen, eğitimli ya da ekonomiye sermaye katkısı yapabilecek kişilere ilk aşamada vatandaşlık verilmesi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

Bu çok mantıksız bir ÅŸey. Ortada bir serbest göç akımı söz konusu deÄŸil. Bu insanlar savaÅŸtan kaçıp gelmiÅŸler. “E bunların iyisini seçelim” Ne yapacaksınız gerisini? Bir duvar örüp içine mi hapsedeceksiniz? O Suriyeliler diÄŸer seçtiÄŸiniz kalifiye Suriyelilerle evlenirse ne yapacaksınız? Aralarındaki iliÅŸkileri nasıl düzenleyeceksiniz? Bu yönetilmesi çok zor ve sorunlu bir ÅŸey, sorun çıkaracak bir ÅŸey. Daha genel bir ÅŸey yapmak zorundalar. Bir de gelen Suriyelilerin yarısından çoÄŸu çocuk. Onlara okul yapacaksınız, eÄŸitim vereceksiniz, kalifiye olacaklar. 3 milyon nüfustan 1.5 milyonu çocuk. Orada böyle bir ayrıma gitmek çok zor ve problemli diye düşünüyorum.

“AÅŸama aÅŸama yapılsaydı uyum sorunu çözülmezdi” diyorsunuz, deÄŸil mi? Yani önce “Türkçe öğretelim, okula gönderelim, iÅŸ sahibi yapalım…” Bunlar gereksiz yere enerji harcamak mı size göre? VatandaÅŸlık bunları çözer, diye mi düşünelim?

Bunları öncelik sırasına koymanın bir anlamı olduÄŸunu düşünmüyorum. VatandaÅŸlığı en sona koymak sadece o insanların hayatını daha zorlaÅŸtırıyor, sizin de o insanların hayatını yönetmenizi zorlaÅŸtırıyor. Normal hayatın dışına ittiÄŸiniz herkes, diÄŸerlerine, içeridekilere göre yasadışı olmaya daha yatkındır. Yasal alandan dışlıyorsunuz. Bir, böyle bir problem var. Ä°kincisi de bir sürü çalışmadan biliyoruz, çoÄŸunluk olan dil orta ve uzun vadede azınlık olanlar tarafından öğreniliyor. Bunun için zorlamanız, okul falan yapmanız da gerekmiyor. Ticaretin doÄŸası böyle. Bu insanlar Türkiye’de yaÅŸadıkları sürece o dili de öğrenecekler ÅŸu veya bu ÅŸekilde. Ama ÅŸunu da unutmamak lazım. Türkiyeliler de onların dilini öğrenecek. Yani Ä°ngiltere’de bir sürü insan Türkçe konuÅŸabiliyor, Kürtçe de konuÅŸabiliyor. Almanya’da da. Bu tek taraflı deÄŸil. Kötü bir ÅŸey de deÄŸil. Biz Ä°ngiltere’de iÅŸletme fakültesinde 10 ayrı dilde eÄŸitim veriyoruz. Arapça, Çince, Japonca. Bunların hepsi zenginlik, katma deÄŸer. Bundan fazla hicap duymamak lazım. Uyum denen ÅŸey iki taraflı. Türkler Arapça öğrenecek, Araplar da Türkçe öğrenecek.

“KeÅŸke muhalefet vatandaÅŸlıktan ilk söz eden olsaydı”

Ama vatandaşlık olunca, oy kullanma hakkı da olacak. Bu da tartışmalarımızdan birisi, bu konuyu ele alırken. Bu çerçevede muhalefet partilerine tavsiyede bulunacak olsanız, ne demek isterdiniz?

“KeÅŸke bunu daha önce siz söyleseydiniz” derdim. Suriyelilere vatandaÅŸlığı muhalefetin savunuyor olması, onların iÅŸine yarardı. Çünkü onların düşündükleri ÅŸu: Tayyip ErdoÄŸan bunlara vatandaÅŸlık verecek, onlar da Tayyip ErdoÄŸan’a oy verecek. Büyük oranda da böyle bir ÅŸey olacak. ABD’de Obama göçmenlere birtakım sözler verdi ve göçmen kökenlilerin oyunu aldı. Åžimdi Hillary Clinton aynı ÅŸeyi yapıyor, o da büyük ihtimâl oyunu alacak. Suriyeliler için böyle bir ÅŸey olursa ÅŸu yerleÅŸecek: Bu kiÅŸi bize vatandaÅŸlık verdi, hayatımızı kurtardı, biz de ona oy vereceÄŸiz. Bu var, bunun önüne geçemezsiniz. Muhalefet de vatandaÅŸlıktan daha iyi, baÅŸka bir ÅŸey versin, ayrımcı vatandaÅŸlığı deÄŸil de herkese versin. Sadece kalifiye olanları deÄŸil de hepsine. VatandaÅŸlık verirken öncelikle çocuklara da okul yapsın, kamu giriÅŸimciliÄŸi üzerinden iÅŸ imkânı yaratsın. Bir sürü ÅŸey var. VatandaÅŸlığa karşı çıkmak muhalefeti kurtaracak bir ÅŸey deÄŸil. Kaybederler bunu.

İktidar partisine öneriniz ne?

Seçmece vatandaşlık hikâyesini bir daha düşünsünler, astarı yüzünden pahalı olur, faydadan çok zarar getirebilir. Dolayısıyla başka ülkelerdeki örneklere de baksınlar. Bu insanların sıradan göçmen değil, mülteci olduğu ve bir savaştan kaçtıklarını, gidebilecekleri başka bir yer olmadığını unutmasın.

Ne gibi zararlar?

Zararı uygulanamayacak olması. Ülke içindeki nüfusun bir kısmını yasal sınırların dışına itmiş olacaksınız, izole etmiş olacaksınız, Yasal olanın dışına itilmiş olan, muhakkak ki yasal olanın dışındaki işleri yapmaya eğilimli olacaktır.

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.