Sosyal Medya

Güncel

Geleneksel savaştan post-modern teröre

Türkiye, niçin giderek şiddetlenen bir küresel terörün hedefi oluyor? Türkiye için beklenen olumsuz etki nasıl tersine, olumlu etkiye döndürülebilir? Nihaî olarak terör, bizi çöküşe mi götürür yoksa dirilişimize mi vesile olur?



  • Prof. Dr. Bedri Gencer / Yıldız Teknik Ãœniversitesi

 

    28 Haziran 2016’da Atatürk Havalimanı’nda gerçekleÅŸtirilen saldırı, terörün korkunç yüzünü bir kez daha gösterdi. Ancak bize düşen, bu olayın yarattığı toz bulutu arasında meselenin özünü yakalayarak gereken dersi çıkarmaktır. Bunun için mesele, mantıkî bir usûlle küllîden cüz’îye geçerek tahlil edilmelidir. Normalde ayrı yazıların konusu oldukları halde bu meselelerin bir yazıda ele alınması, ana meseleye, büyük resme vukufa yarar. Küllî sorular, Batı (kapitalist dünya) ve DoÄŸu (Türkiye) için ÅŸiddetin mantığıdır.

Burada ÅŸiddeti savaÅŸ ve terörü kapsayacak geniÅŸ mânâda kullanıyoruz. DoÄŸu’da deÄŸiÅŸim dinamiÄŸi olarak iÅŸleyen nitel, Batı’da ise bizzat sisteme dönüşen nicel bir savaÅŸ mantığı câridir. Osmanlı’da “fetih siyaseti/ganimet iktisadı”, sistemin hayatiyetini saÄŸlayan ana deÄŸiÅŸim dinamiÄŸi olarak iÅŸliyordu.Batı’da ise savaşın kapitalizm olarak sistemleÅŸmesi sonucunda ulus-devleti total bir savaÅŸ makinesi olarak doÄŸdu. Ä°ngiltere’de tecessüm/temessül eden ulus-devletinin kapitalizm ekonomik, demokrasi politik, siyonizm ise uluslararası politik sistemiydi.

Arapça’da “Hüküm galibindir” sözü uyarınca siyonistüst aklın planladığı küresel savaÅŸlar, ulus-devletleri çağının “ulus-devleti” tabirinin iki bileÅŸenine mütekabil iki safhasını belirledi. Öncesiyle birlikte I. Dünya Savaşı ulusal, II. Dünya Savaşıise kapitalist devletler sisteminin tahkimine yaradı.Birinci Dünya Savaşı’ndan önce 1861 ve 1871’de Ä°talyan ve Alman BirliÄŸi’nin kurulması, bilahare I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye baÅŸta olmak üzere DoÄŸulu ulus-devletlerinin kurulması. Bu bakımdan ulus-devletleri çağında üç ülke, savaşın “yaratıcı” etkisine çarpıcı örnekleri oluÅŸturdu: Türkiye, Almanya ve Japonya. Türkiye, Birinci, Almanya ve Japonya ise Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan sonra küllerinden doÄŸdu. II. Dünya Savaşı, genelde Avrupa’nın sivil savaşı diye bilinir; hâlbuki olay, coÄŸrafî deÄŸil, küresel bir sistemik tahkim olayıdır. Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya ve Japonya’nın “üst akıl” denen siyonist merkez tarafından kapitalizmin üsleri olarak iktisaden önü açılırken siyaseten ehlileÅŸtirilmesi, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’na girmemesi, Ä°srail’in kurulmasıyla birlikte siyonist aklın yürütme gücünün Amerika’ya devri, bu sürecin parçalarıdır.

SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sonu, kapitalist ulus-devletinin miadının dolduÄŸunu gösterdi; bu yüzden bu, aslında geleneksel sıcak savaÅŸ çağının da sonu demekti. Ulus-devletinin miadının dolmasıyla birlikte kapitalizmin doÄŸasındaki total sıcak savaÅŸlara imkân da kalmadı. Dolayısıyla tarihin seyrinin dayattığı ulusal-üstü devletler sistemine geçiÅŸ süreci, kapitalizmin de savaÅŸ yerine terörle yeniden yapılanmasını gerektirdi. Ulus-devletinin total bir savaÅŸ makinesi olarak doÄŸduÄŸunu söyledik. Total savaÅŸlar çağının geçmesinden sonra da kapitalizm, silah, petrol, ilaç, inÅŸaat, gıda gibi stratejik alanlarda daha fazla pazar yaratabilecek bir sınırlı savaÅŸ ve terör ekonomisinden beslenmiÅŸtir. Ä°ran ile Irak’ı 1980-1988 yılları arasında yaklaşık bir milyon kiÅŸinin ölümüne ve 150 milyar dolar maddî kayba yol açan beyhude bir savaÅŸa tutuÅŸturan, siyonist-kapitalist üs deÄŸil miydi? Kapitalizmin mantığını özetleyebilecek kavram disposability (kullan-at)’dir. Bu, bir bölgeyi, ülkeyi, hatta bütün dünyayı “kullan-at, yık-yap” acımasız mantığıyla telakkiyi belirtir. Bu yüzden SoÄŸuk SavaÅŸ-sonrasında “sıcak siyaset” olarak hariciye-savaÅŸ usûlünün yerini istihbarat-terör usûlü, geleneksel teritoryal savaşın yerini postmodern bir savaÅŸ türü olarak terör aldı.

Küresel cinnet kanalı

Şimdi birbirine bağlı sorulardan oluşan asıl sorumuza gelebiliriz. Birincisi, Türkiye, niçin böyle giderek şiddetlenen bir küresel terörün hedefi oluyor? İkincisi, Türkiye için beklenen olumsuz etki nasıl tersine, olumlu etkiye döndürülebilir? Nihaî olarak terör, bizi çöküşe mi, dirilişe mi götürebilir?

Öncelikle terörün niçin küresel olarak yükseldiÄŸinin tespiti, niçin Türkiye’ye yöneldiÄŸinin anlaşılmasını da kolaylaÅŸtıracaktır. Kanaatimizce terörün küresel yükseliÅŸi, maddî ve manevî iki dinamiÄŸin örtüşmesinden kaynaklanır. Maddî sebep, belirttiÄŸimiz üzere, ulus-devletinin miadının dolmasıyla total savaÅŸ imkânının kalmamasıdır. Manevî sebep ise evrensel deÄŸer/norm yıkımından kaynaklanan bir küresel akıl tutulmasıdır. “Ateist Yahudi, Hıristiyan, Müslüman (!)” gibi yeni inanılmaz kimliklerin belirttiÄŸi üzere,normalde birbiriyle bir araya gelmesi imkânsız farklı dinlerden insanlar ateizmde ve dolayısıyla DAEÅž, PKK, Gezi gibi terör oluÅŸumlarında buluÅŸabilmektedirler. Siyonist akıl, kendi ürünü kapitalizmden kaynaklanan bu küresel cinneti rahatlıkla teröre kanalize edebilmekte, teröre adam devÅŸirebilmektedir.

Özelde Türkiye’nin giderek ÅŸiddetlenen küresel bir terörün hedefi haline gelmesinin sebep ve amaçlarına gelince, birincisi, Türkiye’nin Türklere bırakılmayacak kadar önemli olmasıdır. Bu, ülkenin jeo-stratejik ve jeopolitik konumundan kaynaklanan sabit deÄŸil, aynı zamanda konjonktürel ve dinamik bir önemdir. Avrupa ve OrtadoÄŸu’da deÄŸiÅŸen dengeler, Türkiye’nin önemini daha da arttırmakta, hatta onu pek çok açıdan kilit konumda bir ülke haline getirmektedir. Türkiye’ye yönelik küresel terör kuÅŸatmasının ikinci amacı, ülkenin daha etkin ve bağımsız bir yönetim için rejim deÄŸiÅŸtirme, baÅŸkanlık sistemine geçme sürecini sekteye uÄŸratmak, üçüncüsü, böylece daha etkin ve bağımsız bir iç ve dış siyaset takibini önlemektir. Türkiye’nin ErdoÄŸan-AKP liderliÄŸinde giderek öz-inisiyatif, bağımsız davranma kabiliyeti kazanması, mesela son günlerde Ä°srail ve Rusya ile normalleÅŸme teÅŸebbüsüne geçmesi, barış açılımına girmesi, üst akıl tarafından kontrolden çıktığını gösteren endiÅŸe verici geliÅŸmeler olarak algılanmaktadır. Ãœlkeyi içten ele geçirerek doÄŸrudan kontrol için büyüttüğü FETÖ gibi örgütlerin açığa çıkarılması, siyonizmi Türkiye’yi daha çok terör kıskacına almaya sevk etmektedir.

BilindiÄŸi gibi siyonist müesses nizamın ezelî siyaseti, Türkiye’yi “ne oldurmak, ne öldürmek” deyimiyle özetlenebilecek “kontrol edilebilir, yönetilebilir” kıvamda tutmaktır. Ancak büyük dönüşümlere gebe tarihin seyri, Türkiye’yi tarihî inisiyatif kullanmaya ve bunun için güçlü liderliÄŸe zorlamaktadır. Allah, dağına göre kar verir. ErdoÄŸan’ın temsil ettiÄŸi bu güçlü liderliÄŸi ortaya çıkaran bu tarihî konjonktürdür. Ãœlkemizin uÄŸratıldığı bu terör belası, iÅŸte, tarihî seyrin dayattığı bu millî aktivizm ile bu tabiî akışa karşı duran siyonizmin kontrol saiklarının çatışmasından kaynaklanmaktadır.

Terörün ontik yapıcı etkisi

Peki, Türkiye için beklenen olumsuz etki nasıl tersine, olumlu etkiye döndürülebilir? Öncelikle baÅŸka, özellikle Batılı halklara göre Türk halkının korku/etkilenme eÅŸiÄŸinin yüksekliÄŸi, kültürel psikolojik olarak terörün etkisini kısmaktadır. Ãœlkemizde en acı ve olumsuz olayların bile kanıksanması eÄŸilimi, yerine göre olumsuz, yerine göre olumlu bir iÅŸlev görmektedir. “Mal canın yongasıdır” sözünün de belirttiÄŸi üzere, aslında mülkiyet ontik hürriyetin kaybıdır; insanda mülkiyetin artışı oranında onu kaybetme korkusu da artar. Son on yıllarda artan maddîleÅŸme eÄŸilimine raÄŸmen Türkiye halkının sahip olduÄŸu ÅŸeyleri kaybetme, korku eÅŸiÄŸi Batı’ya göre halen yüksektir. Dahası algılarının kapasitelerine baÄŸlı olarak insan bilincinin de bir kapasitesi vardır. Terör saldırısı makul bir eÅŸiÄŸi aşınca etkisini kaybeder.

Buna terörün nihaî adresi hususunda giderek artan bir popüler bilinçlenmeyi de eklemek lazım. Merhûm Sultan Abdülhamid’in “Hangi taşı kaldırsam altından Ä°ngiliz parmağı çıkıyor” dediÄŸi gibi, artık herkes terör saldırılarının görünür failleri DAEÅž, DHKPC, PKK gibi maÅŸalara deÄŸil, hepsinin arkasındaki “Ä°ngiltere’ye lanet” okuyor. Edward Snowden, Robert Fisk gibi önemli isimler, DAEÅž’in arkasında Ä°ngiltere ve Ä°srail’in olduÄŸuna dikkat çektiler.

Çok-uluslu, siyonist-inisiyatifli terörün yaygınlaşan bir küresel cinnetten beslendiğini söyledik. Alçak terör saldırıları, ideolojikten çok psikolojik bakımdan safları ayrıştırmaya yarayacaktır; geleneksel sadıklar/hainler ayırımı yerine makuller/mecnunlar, insanlığın geleceği adına akl-ı selimden yana olanlar ile cinnetten yana olanlar ayırımına. Bu olaylara sosyal medya vasıtasıyla verdikleri tepkiler, hiçbir değeri, kutsalı, ruhu olmayan, pire için değil yorgan, dünyayı yakabilecek kadar gözü dönmüş, sadece bu vatana değil, aslında yeryüzüne yük olan yaratıkların tecridine vesile olacaktır. Kısaca terör, zıt yönlerde akıl ve vicdan sahiplerinin daha şuurlanmasına, vicdanını kaybetmişlerin de cinnet çukurunda daha dayuvarlanmalarına yol açacaktır.

Son olarak terörün fark edilmeyen bir ontik “yapıcı” etkisine de dikkat çekmek lazımdır. Terörün asıl hedefi, kamu emniyetini ve otoritesini sarsmaktır. Ancak postmodern bir savaÅŸ türü olarak terör, sadecekamu emniyetini deÄŸil, ontik emniyeti sarsmaktadır. Artan terör saldırılarıyla modernliÄŸin külliyeleri, kapitalizmin mabetleri, gençlerin kaleleri haline gelen AVM’lerin daha riskliolarak algılanması, insanların “insanî hayata” dönmeleri eÄŸilimini hızlandırabilir. Burada kapitalizmin yaman bir ontik çeliÅŸkisi ortaya çıkar. Paradoksal bir biçimde kapitalizm, insanları daha fazla maddeye sahip, dünyanın esiri olmaya teÅŸvik eder, sekülerleÅŸmeye yol açarken, gene onun ürettiÄŸi terör, bunları kaybetme korkusuna, gayr-i sekülerleÅŸmeye yol açabilir.

Fitne; ‘ateÅŸle imtihan’

Terörün halk cephesinde diriliÅŸe götürebilecek bu “sivil hayırlarına” dikkat çektikten sonra hükümet cephesindeki “siyasî hayırlarına” iÅŸaret edelim. BaÅŸta belirttiÄŸimiz üzere, Osmanlı gibi istikrarlı ve kapalı bir sistemde gelenekselsavaÅŸ ana deÄŸiÅŸim dinamiÄŸi olarak iÅŸliyordu. Görünüşte total savaÅŸların geçtiÄŸi günümüzde terör, Türkiye için benzer bir deÄŸiÅŸim dinamiÄŸi olarak iÅŸleyebilir. Tarih boyunca savaÅŸarak ayakta kalmış bir millete aşırı durgunluk yaramıyor, rehavet ve yozlaÅŸma getiriyor! Terör gibi musibetler, devleti ve milletiyle bizi diri, uyanık ve bilinçli tutmaya yarar. Necip Fazıl merhûmun “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın/ Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” dediÄŸi gibi, ÅŸer buzdağının ucu olarak terörle mücadele, daha iyi bir düzen için reform yolundayöneticilerimizin kararlılık ve dinamikliÄŸiniarttırmaya, reform veaçılım (iç ve dış dost arayışı) sürecini hızlandırmaya yarayabilir.

Sıcak savaÅŸ devrinden sonra “sıcak siyaset” olarak hariciye-savaÅŸ usûlünün yerini istihbarat-terör usûlü, geleneksel teritoryal savaşın yerini postmodern bir savaÅŸ türü olarak terör aldı. Daha önce Türkiye’de MÄ°T’te FBI/CIA ayırımına mütekabil iç/dış istihbarat ayırımı yoktu; istihbarat, temelde içe yönelikti. Ancak küresel politik sistemle birlikte Türkiye’nin de politik sistemi ve buna baÄŸlı istihbarat konsepti deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı. Daha önceki MÄ°T müsteÅŸarları kamuoyunca fazla tanınmayan bürokratlar iken Hakan Fidan ile politik aktörler haline geldiler. Böylece Türkiye siyonist cephe tarafından kendisine karşı yürütülen istihbarat-terör savaşına karşı daha etkin karşılık verebilir hale geldi. Kısır politik çekiÅŸmelerin etkisiyle onun için tenzil-i rütbe beklentisi içinde olanlar, tam aksine dirayeti ve itibarıyla Fidan’ın gelecek baÅŸkanlık sisteminde çok daha aktif bir rol oynadığını görebilirler.

Siyonizmin bir ülkeyi çökertmek için dolaysız ve çok daha etkin finansal araçları kullanması mümkündür. Ancak finansal krizler, gene de hükümetin meÅŸruiyetini sarsamayabilirler. Türkiye’ye karşı uygulanan türde terör saldırılarının amacı, ülkeyi yönetilemez ve yaÅŸanamaz göstererek siyasî meÅŸruiyeti sarsmaktır. Nitekim Atatürk Havalimanı saldırısı sonrasında sosyal medyada açılan kampanyalar, bu hedefi açıkça gösterir. Devlet ve milletiyle gereken ÅŸuur ve dirayeti gösterdiÄŸimiz takdirde terör, silkinmeye, temizlenmeye, safları sıklaÅŸtırmaya vesile olacaktır. BilindiÄŸi gibi fitne, lâfzen “ateÅŸle imtihan” demektir. AteÅŸ, bir taraftan mikropları öldürür, temizlik saÄŸlar, diÄŸer taraftan para olarak kullanılan altının hakikisiyle sahtesini ayırmaya, kısaca “tasfiye”ye yarar.

Hulâsa-i kelâm, kavlî ve fiilî duayı birleştirebildiğimiz, gereğini yapabildiğimiz takdirde nihaî olarak terörle çöküşkadar diriliş de mümkündür.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.