Güncel
Bahçeli: Mavi Marmara manen batmıştır
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dünün düşmanı İsrail ile Türkiye'nin şimdi dost olduğunu belirterek, 'Mavi Marmara gemisinin saldırıya uğramasının akabinde, İsrail’e demediğini bırakmayan, adeta kıyameti kopartan Sayın Erdoğan’ın, 6 yıl sonra 'bana mı sordunuz da gittiniz' noktasına gelmesi, izahı mümkün olmayan bir U dönüşüdür. Mavi Marmara gemisi yıllar sonra manen batmıştır' dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin İzmit'te bir restoranın bahçesinde düzenlediği, yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı iftara katıldı. Burada yaptığı konuşmada, örgütlerin Türkiye'yi mesken tuttuğunu söyleyen Bahçeli, "Gerçekten de içten bir bayramlaşmaya çok ihtiyacımız vardır. Bayrama gelesiye kadar çok net söylemek istiyorum ki, milletçe ızdıraplı, sancılı ve dramatik günler geçirdik. Ramazan ayı süresince hepiniz gördünüz, hepiniz ibretle izlediniz. Ülkemiz kanlı terör döngüsünün içine hapsedildi. Teröristler Ramazanı da kana buladılar. Bir saldırının yarasını sararken, bir diğerinin acısıyla kanadık, kavrulduk. Maalesef terör örgütleri Türkiye'yi mesken tuttular. Kimi zaman kurşun, kimi zaman da bombayla insanlarımıza kast ettiler. 28 Haziran'da, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yaşanan terör dehşeti hepimizi derinden üzdü. Bu hunhar saldırıda 19'u yabancı ülke vatandaşı olmak üzere, 43 kişi hayatını kaybetti, 239 kişi yaralandı. Bunlardan 94'ünün de tedavisi halen sürmektedir. İstanbul Atatürk Havalimanı'nda son nefeslerini veren kardeşlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Ülkemizi ziyaretleri esnasında teröre kurban giden yabancı ülke vatandaşlarının aile ve ülkelerine taziyelerimi sunuyorum" dedi.
TÜRKİYE ŞİDDET SARMALINDADIR
Bahçeli, Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyanın kana boyandığını belirterek, şöyle devam etti:
"Türkiyemiz şiddet sarmalındadır. Bizim de içinde bulunduğumuz geniş coğrafyalar kana boyanmış, ölüme havale edilmiştir. Ortadoğu tarihinin en karanlık günlerinden geçmektedir. Dün bizimle barış ve adaleti yaşayan coğrafyalar, şimdilerde barbarların, vandalların, insan canına kast eden katillerin tehdidi altındadır. Hem içimizde, hem de çevremizde adeta kan nehirleri akmaktadır. İslam âlemi içe kapanmış, içine kıvrılmış, iç çekişme ve çatışmalarla boğulmuştur. Üzülerek söylüyorum, Müslümanlar arasındaki bağlar gevşemiştir. İslam coğrafyası zalimlerin oyuncağı haline gelmiştir. Küresel emperyalizme kölelik yapan petrol şeyhleri, dolar milyarderleri haksızlık karşısında seslerini yükseltme cesaretini gösterememişlerdir. İslam ülkelerinde küresel senaryolara karşı tahammül edilemez bir sükûnet, katlanılamaz bir hareketsizlik hakimdir. Etnik, mezhep, ideolojik ve siyasi kamplaşmalar İslamın yaşadığı topraklara soluk aldırmamaktadır. Hatırlarsanız İsrail, Gazze'yi senelerce vurmuş, masumları acımasızca öldürmüştü. Filistin davası çok ağır yaralar almıştı. Çoluk çocuk demeden, kadın yaşlı dinlemeden İsrail Gazze'yi bombalamış, kurşun yağdırmış, ölüm saçmıştı. İki yıl evvelki Ramazan ayında her türlü insanlık dışı vahşet İsrail yönetimi tarafından sergilenmişti. Mescid-i Aksa'ya saygısızlık yapılmıştı. Kur'an-ı Kerim çiğnenmişti. Camiler imha edilmişti"
AK PARTİ YÖNETİMİ MAZLUMLARIN KANI ÜZERİNDEN SİYASET YAPIYOR
Gazze'ye füzeler atılırken, AK Parti'nin istismarla meşgul olduğunu ifade eden Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peki, bunca şiddet oluyorken, bunca vicdansızlık Müslümanları çepeçevre kuşatıyorken, AKP hükümeti ne yapmış, neyi başarmıştır? AKP yönetimi mazlumların kanı üzerinden siyaset yapmaktan başka ne işe yaramıştır? Gazze'ye füzeler atılırken, AKP istismarla meşguldü. Gazzeli yavrular katledilirken İsrail'e gürültüden başka bir anlama gelmeyen tepkiler gösteriliyordu. İsrail'e terör devleti diye kükreyenler, Hitler'i aştı diye yüklenenler; soykırımcı, hesap verecek, yargılanacak, yanına kalmayacak, döktüğü kanda boğulacak sözleriyle bindirenler, sadece günü kurtarmanın telaşındaydı. İsrail her seferinde AKP'nin ikmal ve ikbal istasyonluğunu yapmıştı. Gazze'nin çocukları ölürken, bakan ve başbakan çocukları deniz ticaretiyle İsrail'den para kazanmışlardı. Gazze'ye tonlarca bomba yağarken, Sayın Erdoğan Yahudi Cesaret Madalyası Ödülü'nü ısrarla boynunda taşıyordu. Mavi Marmara Gemisi'ne insanlık dışı bir saldırı gerçekleştiren İsrail, 10 vatandaşımızın ölümüne neden olmuştu. Bu saldırının bedeli ödetilecekti. Bu saldırının intikamı alınacaktı. O tarihlerde insani yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara gemisinin Gazze'ye gidişine AKP hükümetinin izin verdiğini bizzat Sayın Erdoğan söylüyordu. Ancak aynı Erdoğan, şimdi dünkü sözlerine sırt dönerek, 'Gazze'ye insani yardım götürürken bana mı sordunuz?' demektedir. Kendi ifadesiyle sabah başka, akşam başka konuşmayı sürdürmüştür. Sayın Erdoğan 'duruşumuzda bir değişiklik olmadı' diyor. Obama'nın araya girmesiyle yeni bir sürecin başladığını söylüyor. Demek ki, 2013 yılının Mart ayından beri İsrail ile yeni bir süreç devreye sokulmuş. Ne var ki bu durum aziz milletimizden saklanmıştır. Mavi Marmara gemisinin 31 Mayıs 2010'da saldırıya uğramasının akabinde, İsrail'e demediğini bırakmayan, adeta kıyameti kopartan Sayın Erdoğan'ın, 6 yıl sonra 'bana mı sordunuz da gittiniz' noktasına gelmesi izahı mümkün olmayan bir U dönüşüdür. Mavi Marmara gemisi yıllar sonra manen batmıştır. 28 Haziran 2016 Salı günü, Türkiye-İsrail anlaşmaya varmıştır. Dünün düşmanı şimdi dost olmuştur. İsrail'le ilişkilerin normalleşmesi için 3 şart ileri sürülmüştü. Bunlardan birisi olan özrün, İsrail tarafından dilendiği söylenmiştir; ama bunu duyan yalnızca Erdoğan'dır. Bir diğer şart olan ve Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin ailelerine verilmesi istenen tazminat meselesi de, İsrail'in vaat ettiği 20 milyon dolarla kapatılmıştır. Ancak Erdoğan kanın rakamı olmaz demektedir. O zaman sormak lazımdır ki; kanın rakamı olmayacaksa tazminat talebinde niye ısrar edilmiş, bununla ne amaçlanmıştır? İsrail gerçekten de özür dilemiş midir? Yoksa basit ve cılız bir pardonla Erdoğan'ın gönlü mü edilmiştir? Dahası Gazze'nin nefes borusunu tıkayan deniz ambargosu kalkmadığına ve de kaldırılmayacağına göre; hükümetin dayattığı üçüncü şarta ne olmuş, nasıl yok sayılmıştır?" diye konuştu.
'10 TEMMUZ BİZİM İÇİN AMAÇ VE ANLAMINI YİTİRMİŞTİR'
Konuşmasında MHP'deki muhaliflere de yüklenen Bahçeli, 'korsan kurultay'ın tüm sonuçlarıyla kızak olduğunu söyledi. Bahçeli, "24 Haziran'da, Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, 19 Haziran'da yapılan korsan kurultayda alınan kararlarla birlikte yapılan tüzük değişikliklerini ihtiyati tedbir kararıyla askıya almıştır. Böylelikle korsan kurultay tüm sonuçları itibariyle kızaktadır, beklemeye alınmıştır. 27 Haziran'da, Çankaya 4. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı; 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin tensip ve ek tedbir kararı karşısında, parti tüzüğümüzün 63. Maddesinin 4. Fıkrasına aykırı olduğundan 10 Temmuz'da planladığımız 6. Olağanüstü Büyük Kurultayımızda seçim yapılamayacağına hükmetmiştir. Yüksek Seçim Kurulu'na yapılan itirazlar da sonuçsuz kalmıştır. Oyunun önemli bir bölümü, adaletin tecellisiyle çok şükür bozulmuştur. Bu şartlar altında; 10 Temmuz'da planladığımız 6. Olağanüstü Büyük Kurultayımızın gerçekleşmesi, Genel Başkan ve Genel Merkez organlarının seçiminin ifası hukuken imkansızdır. 10 Temmuz, bizim için amaç ve anlamını yitirmiştir. Artık önümüze bakacağız, oyalanmayacağız, Türkiye'nin temel ve hassasiyet dolu gündemine odaklanacağız ve de 18 Mart 2018'de Olağan Büyük Kurultayımızı kardeşlik ve ülküdaşlık hukuku içinde yapacağız. Milliyetçi Hareket Partisi durmayacak, beklemeyecektir" diye konuştu.
Henüz yorum yapılmamış.