Sosyal Medya

'Hz. Peygamber Sakal-ı Şerif'leri yasaklardı'

İslam ve kadın konusunda çarpıcı tespitlerde bulunan Prof. Görmez, “Kadını kadın olduğu için ötekileştirme ırkçılıktan daha tehlikeli” dedi.



Kübra Par / Habertürk
 
Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Prof. Mehmet Görmez ile röportaj yapmak, kadın meselesi üzerine konuÅŸmak istiyordum. Geçen hafta Ä°stanbul FiruzaÄŸa’daki plakçı dükkânına ramazan bahanesiyle yapılan saldırı konusunda ne düşündüğünü merak ederek görüşme talebimi yineledim. Ne var ki röportajımız Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen alçak saldırının mateminde gerçekleÅŸti. IŞİD’in çarpık din anlayışı üzerine konuÅŸarak baÅŸladığımız sohbette Prof. Görmez, Ä°slam ve kadın konusunda çarpıcı tespitlerde bulundu. “Kadını kadın olduÄŸu için ötekileÅŸtirme ırkçılıktan daha tehlikeli bir boyutta” diyen görmez, bir kızının sosyoloji, diÄŸer kızının edebiyat okuduÄŸundan, eÅŸi Hatice Hanım’ın ise bu hafta doktorasını tamamlayacağından söz etti.
 
IŞİD’in Ä°stanbul Atatürk Havalimanı’nda gerçekleÅŸtirdiÄŸi vahÅŸi saldırı hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Öncelikle bu menfur saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil ÅŸifalar diliyorum. DoÄŸrusu saldırıya uÄŸrayan sadece evlatlarımız deÄŸil, aynı zamanda Ä°slam dininin kendisi. Bu coÄŸrafyanın içinden çıkarılmış cinayet ÅŸebekeleri marifetiyle, Ä°slam diniyle ilgili dünyanın her tarafında bir korku ve endiÅŸe oluÅŸturuluyor. Müslüman’ın varlığı, dünyada bir güvenlik sorununa dönüştürülüyor. Bu coÄŸrafyayı bir çatışma alanına dönüştüren küresel güçler, bu konuda masum deÄŸiller. Ama ben prensip olarak suçu hep dışarıda aramanın da doÄŸru olmadığını düşünenlerdenim. Bir mübarek ramazan gecesinde, bir insan öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek olarak tarif eden bir dinin mensubunun, kadın, erkek, çoluk çocuk demeden bütün masum insanları katletmesini, herhangi ilahi bir dinle irtibatlandırmak kabul edilemez. Bu, hayatın manasını kaybetmiÅŸ, yaratılışın, varoluÅŸun gayesini yitirmiÅŸ, nihilist denilebilecek bir cinnet hareketidir.
 
 
 
Peki, bir yabancı size “Ä°slam nasıl bir din ki böyle bir katliama zemin yaratabiliyor?” diye sorsa ne cevap verirsiniz?
 
Hz. Ä°sa’nın rahmet mesajlarından ÅŸehirleri talan eden Haçlı Seferleri’ni çıkarmak ne kadar yanlışsa; bunların iÅŸledikleri cinayetleri Ä°slam’la irtibatlandırmak da o kadar büyük yanlış olur. Tarihte insanlar, dinleri kendi merhametsizliklerini meÅŸrulaÅŸtıran bir ideolojiye dönüştürebilmiÅŸlerdir. Bunun suçunu o dinlerde, peygamberde ya da kitaplarda aramak beyhude olur.
 
Türkiye’den de IŞİD’e katılan cihatçılar çıkıyor. Ãœlkemizde din eÄŸitiminde ya da din algısında bir problem mi var ki bu insanlar bu terör örgütüne katılıyor? Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı olarak kendinizi sorumlu hissediyor musunuz?
 
Bir tek kiÅŸi bile katılsa tabii ki kendimizi mesul sayarız. Ancak ÅŸunu ifade etmek isterim: Türkiye’de bu tür aşırı düşünceler daima marjinal kalmıştır. Türkiye’den katılımlar, baÅŸka ülkelerle mukayese edilemeyecek kadar az. Çünkü Türkiye’nin bu topraklarda inÅŸa ettiÄŸi din anlayışı, bu tür yanlış dini akımlara izin vermez. Bu topraklarda, sevgi felsefesine dayanan irfan ve tasavvuf geleneÄŸi vardır. Ötekine saygı geleneÄŸi vardır. Farklı inançların, farklı düşüncelerin birlikte yaÅŸaması kültürü vardır. Bir de tabii ki Türkiye’de bütün okullarda verilen saÄŸlıklı bir din öğretimi vardır. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın topluma verdiÄŸi yaygın bir din hizmeti ve din eÄŸitimi vardır.
 
Din eÄŸitimi iyiyse IŞİD Türkiye’den nasıl cihatçı devÅŸirebiliyor?
 
Bu ÅŸebekelerin ağına düşenlere baktığımızda, herhangi bir Kuran kursumuzdan geçmiÅŸ, herhangi bir imam hatip lisesinden ya da ilahiyat fakültesinden mezun olmuÅŸ çocuklardan oraya katılan görmüyoruz. Ancak bir ÅŸekilde yalan yanlış din eÄŸitimi almış bazı gençler bu tür örgütlere ilgi gösteriyor. Hatta Fransa’dan katılanlar, Belçika’dan katılanlar tek tek incelendiÄŸinde dinle, Diyanet’le hiç ilgisi olmayan, ibadet hayatı hiç olmayan, tamamen seküler bir ailede yetiÅŸmiÅŸ nice gençlerin katıldığını da görüyoruz. Neden böyle? Çünkü hayatın manasını kaybetmiÅŸ, hiççilik diye çevirebileceÄŸimiz nihilizm felsefesine kapılmış, dünyaya neden geldiÄŸini bilmeyen nice gençlerin bu konulara daha fazla ilgi duymaya baÅŸladığını görüyoruz. Onun için bunu sadece bir din eÄŸitimi problemi olarak görmek doÄŸru deÄŸildir. Buna raÄŸmen ilmen, fikren ve ahlaken önlemler almak gerekiyor. Bu topraklardan bir tek çocuÄŸumuzu dahi eÄŸer bu tür ÅŸebekelere kaptırıyorsak ve o eÄŸer Kuran’dan bir ayet okuyarak, Peygamber’den bir hadis naklederek bu cinayetleri iÅŸliyorsa, bu yanlış anlamaların bu coÄŸrafyaya nasıl yayıldığını dikkate almak zorundayız. Dünyada dinle ilgili bu ve benzeri örgütlerin kullandığı ne tür argümanlar var, hangi ayetleri istismar ediyorlar, hangi hadisleri kullanıyorlar; her birini tek tek tespit ettik. Bu bilgileri öncelikle iç hizmetlerde kullanmaya çalışıyoruz. Bazı gençlerimizin yalan yanlış düşüncelerin peÅŸine kapılmaması için çaba sarf ediyoruz.
 
 
 
‘MÃœSLÃœMANLARIN YANLIÅž KADIN TELAKKÄ°LERÄ° DÄ°NÄ°N ÖNÃœNE GEÇTÄ°’
 
Günümüzde kadın ve toplumsal cinsiyet meselesinde din adamlarından farklı açıklamalar işitiyoruz. Modern dünyada sosyolojik olarak kadının yeri değişti ama yaygın İslam anlayışında hâlâ annelik kimliği üzerinden tanımlanıyor. Bu konuda bir problem olduğunu düşünüyor musunuz?
 
Ä°nsanlık tarihinde Ä°slam’ın kadınla ilgili çok büyük bir inkılabı gerçekleÅŸtirdiÄŸine inananlardanım. Ancak Ä°slam’a raÄŸmen cinsiyetçilik, kadını kadın olduÄŸu için ötekileÅŸtirme ideolojisi en az ırkçılık kadar, hatta ırkçılıktan daha tehlikeli bir boyutta. Tarih boyunca bu durum Müslümanların arasında da varlığını korudu. Bunun sebebi, Ä°slam’ın, bilhassa Kuran-ı Kerim’in kadınla ilgili ortaya koyduÄŸu ilkelerin doÄŸru anlaşılmaması. Kuran-ı Kerim’de öyle noktalar vardır ki o konuda son sözü söylememiÅŸtir. Ä°lk sözleri söylemiÅŸ, ilkeleri belirlemiÅŸ, iman edenlerin o konuyu sürekli geliÅŸtirip iyileÅŸtirmesini istemiÅŸtir. Kölelik böyle bir kurumdur. Kuran doÄŸrudan “Åžu andan itibaren bütün kölelik kaldırılmıştır, son verin” deseydi gerçekle baÄŸdaÅŸmayacaktı çünkü insanlar yaÅŸayacak yerler bulamayacaktı. Onun yerine özgürlüğün faziletini anlattı ve kısa sürede köleliÄŸin kaldırılmasını öngördü. Oysa Müslümanlar köleliÄŸi tamamen kaldırma konusunda geciktiler. Kadın konusu da böyledir. Kuran, kadının erkekle vahiye muhatap olmakta eÅŸit, yaratılış gayesinde eÅŸit, yeryüzü imarında sorumluluk açısından eÅŸit bireyler olduÄŸunu bütün yönleriyle ortaya koydu ve bunu iyileÅŸtirmeyi Müslümanlara bıraktı. Fakat gelenekler ve Müslümanların yanlış kadın telakkileri, zaman zaman dinin önüne geçti. Birtakım yanlışlar, adeta Ä°slam’ı referans alarak Ä°slam toplumunda kullanıldı. Modern zamanlarda da yanılsamalar yaÅŸadığımızı düşünüyorum. EÄŸer kadın bedenini reklam malzemesi olarak kullanıyorsa, fuhuÅŸ bir sektörse iyi bir noktada olduÄŸumuzu söyleyemem.
 
Kız çocukları hâlâ ‘günah’ diye okutulmuyorsa, çocuk yaÅŸta evliliÄŸe cevaz veriliyorsa, kadına ÅŸiddet sanki Allah’ın izin verdiÄŸi bir ÅŸeymiÅŸ gibi yorumlanabiliyorsa, buralarda da yine dinle ilgili algıda bir problem yok mu?
 
Bunlar cehaletin ürünü olarak ortaya çıkıyor. Hicret ettikten sonra Medine’yi bir açık üniversiteye dönüştüren, kadını ve erkeÄŸi birlikte bilgi süreçlerine katan, oturup kendi eÅŸine ilim öğreten bir Peygamber’in ümmeti eÄŸer 14 asır sonra kendi kız çocuÄŸunu cehalete mahkûm ediyorsa, bu az önce IŞİD ile ilgili konuÅŸtuÄŸumuz konulara benzer. Elhak, bu yanlışlık hâlâ sökülüp atılmış deÄŸil ama bunun doÄŸrudan dinden kaynaklanmadığını ifade etmek isterim. Bu yanlış din algıları hâlâ mevcut maalesef.
 
Bir hoca çıkıp “Erkekler stres atmak için kadınlarını dövebilir, küçük kız çocuklarıyla evlenmek caizdir” gibi birtakım vaazlarda bulunabiliyor...
 
Zaman zaman gerçekten yanlış din telkinlerine maruz kalabiliyor insanlar. Bilgi çağında yaşıyoruz, Allah herkese akıl vermiÅŸ. Bu dinin bir kitabı var, Peygamber’i var ve hayatı apaçık ortada. Toplum bu konuda dikkatli olacak. Biz daha çok alıcıyı bilinçlendirmeliyiz diye düşünüyorum.
 
‘KADIN VE CAMÄ° KONUSU, KAYBEDÄ°LMÄ°Åž BÄ°R SÃœNNETTÄ°R’
 
Camilerde en büyük alan erkeklere açıkken kadınlara küçük, kuytu bir yer ayrılıyor. Bu bile sanki dinin kadını ikinci sınıf gördüğü algısına neden olmuyor mu?
 
Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı olarak son 5 yıl içinde en çok mücadelesini verdiÄŸim konu budur. Hâlâ bütün camilerimizde bunu baÅŸaramamış olmaktan büyük bir üzüntü duyuyorum. Bazı kalıplaÅŸmış gelenekler inanç ve ideoloji haline gelince onu ortadan kaldırmak çok zor oluyor. Ben çok ciddi bir çalışma yaparak bütün camilerde kadınların kubbeyi ve mihrabı görebilecek ÅŸekilde, cemaate katılımını saÄŸlayacak özel mekânların yapımı için genelgeler gönderdim. Takdir edersiniz ki Türkiye’de 85 bin cami var. Bu camilerin 50 bini köylerde, 35 bini ÅŸehirlerde. Åžehirlerdeki camilerin 16 bininde proje yok. Yapılırken sadece kadın deÄŸil, çocuk, aile, gençlik, depreme dayanıklılık, hiçbir ÅŸey dikkate alınmamış. Engelliler için yakın zamana kadar hiçbir camimiz uygun deÄŸildi. Biz bu konuyu bir kampanyaya dönüştürdük. Bütün il ve ilçelerde en azından bazı camilerin kadın mekânlarını düzeltmek için çaba harcadık. Önemli mesafeler aldık ama buna raÄŸmen o yanlış zihniyeti ortadan kaldıramadık. Elimizdeki bazı kitaplarda, “Kadının camide deÄŸil evinde namaz kılması, evinde de karanlık odada kılması uygundur” denir. Bu yanlış bir içtihattır. Bilakis Sevgili Peygamberimiz’in zamanında kadının katılmadığı hiçbir vakit namazı, cuma namazı yoktur.
 
 
 
Hz. Peygamber döneminde kadın ve erkek aynı mekânda mı namaz kılıyordu?
 
Evet, aynı mekânda kılıyorlardı. Sadece kadınlar arkadaydı, erkekler öndeydi. Bayram geldi; bayramda kadınlar geldikleri takdirde tamamını cami almayacaktı. Peygamber’imiz kadınlarımız için bayram namazını Medine’nin bir meydanına aldı. Bazı kadınlar, özel hallerinden dolayı katılamayacaklarını ifade etti. Onlara da “Çocuklarınızı yanınıza alın gelin, bizim sevincimize katılın” dedi. Ama Hz. Ömer döneminde, Hz. Ömer’in torunu, evlendiÄŸi gecenin sabahında eÅŸi ezan sesini duyunca elbiselerini giyip normal namaza icabet etmek için hareket ettiÄŸinde “Nereye gidiyorsun?” diye sorar. EÅŸi, “Ezan okundu duymadın mı?” der. “Gitmeyeceksin” cevabını alır. Peygamber’imizden çok az sene sonra bu... “GideceÄŸim”, “Gitmeyeceksin” tartışması baÅŸlayınca Hz. Ömer’in oÄŸlu Abdullah, oÄŸluna “Sen Sevgili Peygamber’imizin ‘Allah’ın kadın kullarını mescitlerden alıkoymayın’ hadisini duymadın mı?” der. Yine de göndermek istemeyince onunla uzun süre konuÅŸmaz. Yani bu daha çok geleneklerin ağır basmasıyla zaman içinde farklı ÅŸekillenmiÅŸtir. Kadın ve cami konusunu, Peygamber’in kaybolmuÅŸ bir sünneti olarak görüyorum. Camilerimizi yaparken, mimarimizi planlarken, Diyanet’in yanı başındaki Ahmet Hamdi Akseki Camii’nin iç kısmını dizayn ederken mimarlara “Kadınlar için öyle bir namaz mekânı yapın ki erkekler orada kılmak istesin” dedim. Hakikaten öyle oldu.
 
‘EŞİM DOKTORASINI BU HAFTA TAMAMLADI’
 
“EÅŸim  Hatice Kübra Hanım 3 çocuÄŸumuzu okullu yaptıktan sonra üniversite sınavına girdi. Ben fakültede hocayken bana öğrenci oldu. Master tezi Hz. AyÅŸe ile ilgilidir. Hz. AyÅŸe’nin Kuran yorumculuÄŸunu ele aldı ve katkılarını iÅŸleyen bir tez hazırladı. Doktora tezi Kuran’ın üslubuyla ilgili. Kuran’da ikili anlatım sistemi diye bir anlatım üslubu üzerine tez hazırladı. Bu hafta teslim edecek. 2 kızımız, 1 oÄŸlumuz var. Büyük kızım Hümeyra edebiyat, küçük kızım Müberra sosyoloji okudu. OÄŸlum Muhammed Burak, Ufuk Ãœniversitesi’nde uluslararası ticaret okuyor.”
 
‘FÄ°RUZAÄžA SALDIRISI KABUL EDÄ°LEMEZ’
 
GeçtiÄŸimiz hafta FiruzaÄŸa’da Koreli bir esnaf tarafından iÅŸletilen plakçı dükkânına ramazanda içki içilmesi bahane edilerek bir saldırı düzenlendi. Bu olay karşısında ne diyorsunuz?
 
Ramazannamelerde Ä°stanbul’da eski ramazanlarda yaÅŸanan hatıralar nakledilir. Bir tarihte çok güzel bir hatıra okumuÅŸtum. AhÅŸap bir evde sırt sırta komÅŸu iki aile var. Biri Müslüman, biri Ermeni. Müslüman olan ailenin bütün bireyleri sahurda parmak uçlarına basarak yürüyor. KomÅŸularını o saatte rahatsız etmemek için... DiÄŸer komÅŸu ise çocukları ellerine yiyecek bir ÅŸey alıp sokaÄŸa çıkınca ikaz ediyor. “Müslüman komÅŸu çocuklarımız bugün oruç tuttular. Åžimdi siz bu yiyeceklerle çıkarsanız onların nefsi çeker. Yiyin öyle çıkın” diyor. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu ibadeti yapan bir insanın baÅŸka bir inanca ya da düşünceye mensup herhangi birine saldırması asla kabul edilemez. Ancak bu saygıyı karşılıklı yürütmemiz gerekiyor. DiÄŸer komÅŸunun da bu ayın ramazan ayı olduÄŸunu dikkate alarak davranışlarını düzenlemesi gerekiyor. Diyelim ki düzenlemedi, bu hiçbir zaman hiçbir Müslüman’a saldırı gerçekleÅŸtirme hakkını vermez. Özgürlük alanları son derece önemlidir. Öte yandan dün bir haber okudum. Korelinin Kore’de yaÅŸayan komÅŸuları, “Madem Ä°stanbul’da yaşıyorsun neden yaptın diye itiraz etmiÅŸler. Bu, ramazannamede bahsedilen karşılıklı saygıyı dikkate alan bir kültürün ifadesidir.
 
‘HZ. PEYGAMBER YAÅžASA SAKAL-I ÅžERÄ°F’LERÄ° YASAKLARDI’
 
Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusunda tavrınız nedir?
 
Mesele statü meselesi değildir. Mesele bin yıldır bu toprakları vatan kılan kardeşler topluluğu olarak birbirimizi tanımak, birbirimizin inanç ve değerlerine saygı göstermektir. Farklı inanç konularını teolojik tartışma konusu olmaktan çıkarıp özgürce birbirimizi var kılma meselesidir.
 
Gölcük’te bir camiden “Sakal-ı Åžerif”in çalınması tartışma yarattı. Türkiye’de camilerdeki Sakal-ı Åžeriflerin hepsi sahih mi? Sakal-ı Åžerif ziyaretleri ibadet midir?
 
Bu konu, aslında biz Ä°slam ümmetinin, yeryüzüne merhamet ve adaleti getiren Hz. Peygamber’le kurduÄŸu iliÅŸki ile ilgili yaman çeliÅŸkiye iÅŸaret eder. Ben bir hadis talebesi olarak derim ki; Hz. Peygamber bugün yaÅŸasaydı, bunu yasaklardı. Ancak bazı Müslüman kardeÅŸlerimizin sadece sevgi eseri olarak ziyaret edip gözyaşı dökmesine de saygı duyulmalıdır. Åžu iyi bilinmelidir ki; Hz. Peygamber’in Sakal-ı Åžerif’ini ziyaret etmek ÅŸeklinde herhangi bir dini vecibe bulunmamakla birlikte Müslümanların öteden beri bu tür uygulamaları bir âdet haline getirdikleri malumdur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.