Güncel
Terör saldırılarını algı operasyonuna çevirmek
Her terör saldırısı sonrası olduğu gibi dün akşam da benzer senaryolar ışık hızıyla piyasaya sürüldü. Güvenlik zafiyeti, eksik istihbarat, yayın yasağının bilgi temelinden yoksun eleştirisi ve diğerleri. Peki öne sürülen teoriler aslında hangi amaca hizmet ediyor? İşte meşhur senaryoların gerçek cevapları.
Senaryo 1: İstihbarat eksikliği var, suçlu: MİT
Bu senaryo özellikle 7 Åžubat 2012 sonrasında sürekli ısıtılıp gündeme getirildi. YaÅŸanan her bir olayın nedeni olarak güvenlik zafiyeti ve eksik istihbarat gösterildi, patlamaların öncesinde Amerikan BüyükelçiliÄŸi’nin web sitesinden vatandaÅŸlarına yaptığı uyarı öne sürülerek, Amerikan Ä°stihbaratının bildiÄŸi bir durumu Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilatımızın bilmediÄŸi, iÅŸini iyi yapmadığı algısı oluÅŸturuldu. Ä°ÅŸin aslı böyle deÄŸil tabi.
Yükselen bir deÄŸer olarak Türkiye’nin yalnızlaÅŸtırılması ve kendi kendisine yeten bir ülke konumuna gelmek istemesi tabi ki bir çok ülke ve kiÅŸinin iÅŸine gelmiyor. KliÅŸe olamayacak kadar deÄŸerli olan bu durum, Milli bir teÅŸkilat kuran ekibi hedef tahtasına oturtuyor. Ä°stihbarat birimleri teröristleri takip ederler, olayların önüne de olay gerçekleÅŸmeden önce müdahil olabilirler. Belli bazı kritik önemdeki adresler sürekli gözetim altında tutulur ve takip edilen teröristler harekete geçmeden etkisiz hale getirilir.
Amerikan BüyükelçiliÄŸi meselesi ise trajikomik bir durum; çünkü istihbarat bilgisini MÄ°T’ten alarak yayınlıyor Büyükelçilik sitesinde. Yani MÄ°T’in bilmediÄŸi bir durum deÄŸil, bildirdiÄŸi bir durum mevzu bahis. Yukarıda deÄŸinildiÄŸi gibi istihbarat biliyor ve takip ediyor.
Ä°ÅŸte bu durumda “bir güvenlik zafiyeti mi var?” sorusu gündeme geliyor. Hayır bir güvenlik zafiyeti söz konusu deÄŸil. Çünkü havaalanına gelen bir araç belirgin şüpheli hareketler yapmadığı müddetçe durdurulmuyor. Dünyanın her yerinde uygulama böyle. Yani bir terörist belinde silahı ile havaalanında güvenlik bloÄŸuna kadar gelebilir ki Atatürk Havalimanında dün akÅŸam emniyet güçlerimiz teröristleri öncesinde fark ettiler ve facianın daha fazla büyümesi engellendi.
Bu senaryoyu gündeme getirenlerin esas amaçlarının farklı olduğu ise artık sağır sultanın dahi duyduğu bir durum.
Senaryo 2: Canlı bombalar havaalanına nasıl girdi?
Yukarıda bahsettiğimiz gibi canlı bombaların silahla güvenlik bölgesini geçerek havaalanına girdikleri kara propagandası kesinlikle doğru değil.
Teröristlerin taksi ile havaalanına geldikleri ve silahla ateş edilmenin de bombaların patlamasının da havaalanının dışında güvenlik bölgesinden önce olduğu görüntülerle sabit. Yani güvenlik zafiyeti söz konusu değil bir algı yönetimi söz konusu.
Bu senaryoları ortaya atan adresleri izlediğimizde aynı isimlerin karşımıza çıkması ise tesadüf değil.
Özetle, teröristler silah ve bombalarla havaalanının içine girmediler, güvenlik bölgesine kadar ilerleyebildiler ancak. Ne yazık ki teröristin üzerinde bomba veya silah taşıdığını gösterecek bir teknoloji henüz yok dünyada.
Senaryo 3: Yayın yasaklarının algı operasyonuna kurban edilmesi.
Dünyanın herhangi bir yerinde yaÅŸanan terör saldırısının ardından hiç bir haber kanalı veya sosyal medya kullanıcısı toplumda infial uyandıracak, kaosu tetikleyecek herhangi bir görüntü veya videoyu paylaşıma sokmaz. Teröristlerin iÅŸine yarayacak herhangi bir bilgi, toplumsal huzuru bozacak görüntü yayınlanmaz. Fakat iÅŸ Türkiye’ye gelince durum biraz deÄŸiÅŸiyor.
Anında patlama anına ait görüntüler ve videolar sosyal medyada hızla yayılıyor ve televizyon kanallarında son dakika olarak ekrana yansıyor. Bu görüntülerin yayınlanmasının teröristler haricinde kimseye bir yararının olmadığı ise anlaşılmak istenmiyor.
Yayın yasağı sanki olayın üstünün örtülmesi için getirilmiş gibi bir algı oluşturuluyor. Halbuki sürekli örnek aldıkları Avrupa Devletlerinde böyle bir absürtlüğe rastlanmıyor, çünkü gazetecilerin görevi infial yaratmak değil, toplumsal huzura yardımcı olmaktır. Yaşananların aktarılmasında paylaşılan görüntülerin niceliğinin biraz daha özenle seçilmesi toplumsal yararımıza olacaktır. Kanlı görüntüler sadece terör örgütlerinin yaymak istedikleri kaosu besliyor.
Senaryo 4: THY’ye yapılan algı operasyonu
YaÅŸananlardan THY’de nasibini alıyor. GeçtiÄŸimiz hafta uluslararası marka deÄŸerlendirme kuruluÅŸu Brand Finance’ın en deÄŸerli marka olarak duyurduÄŸu THY’nin böyle bir algıya hedef seçilmesi rastlantı deÄŸil. Amaç Türkiye’nin geliÅŸen kurum ve kuruluÅŸlarını itibarsızlaÅŸtırmak.
Halbuki THY ve personeli terör saldırısının birebir muhatabı ve mağduru iken, işçisinden amirine, yönetim kademesinden diğer elemanlarına kadar herkes büyük bir özveri ile 24 saatin üzerinde mesai yaparak Havalimanının aynı performansıyla çalışması için büyük gayret sarfettiler. Havalimanı 24 saatten kısa bir sürede tam kapasiteli iç ve dış uçuşlarına devam etti.
22 Mart 2016 tarihinde Belçika’nın baÅŸkenti Brüksel'de Zaventem Havalimanı'nda gerçekleÅŸen ve 32 kiÅŸinin hayatının kaybettiÄŸi terör saldırıları sonrasında havalimanı 12 gün kapalı kalmıştı. Nisan ayında yüzde 65 kapasiteyle çalışan Zaventem Havalimanı 1 Mayıs'ta tam kapasiteyle uçuÅŸlara açılmıştı.
Atatürk Havalimanı ise patlamaların ardından sadece 5 saat uçuşlara kapalı kaldı. Alınan ek önlemlerle birlikte Havalimanı 02.20 sıralarında tam kapasiteye yakın şekilde çalışır duruma getirildi.
Her senaryo aslında aynı amaca hizmet ediyor: Türkiye’nin geliÅŸmesinin önlenmesi. Nasıl olduÄŸunun önemi yok, ne kayıplar verildiÄŸinin önemi yok, algıyı yap sonra Hükümet ve CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan dolayısıyla Türkiye aleyhine çalış. Fakat toplum olarak artık bu senaryolar iÅŸlerliÄŸini kaybetti, aynı ÅŸekilde kendilerinin kaybettiÄŸi gibi.
Henüz yorum yapılmamış.