Dünya
Yeni bir Arap baharı mümkün mü?
Geçen haftalarda Mısır’ın iki adanın egemenliğini Suudi Arabistan’a devretmesiyle patlak veren protestoların büyümesiyle muhalif gruplar rejimi hedefe koydu. “Arap Baharı’nda ikinci raund başlayabilir mi?” sorusunu, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ayhan Koyuncu masaya yatırdı.
YRD. DOÇ. AHMET AYHAN KOYUNCU - KARAR
OrtadoÄŸu bölgesi her daim yeni bir hareketlenmeye meyyal bir bölge. Geçen günlerde Mısır’da iki adanın Suudi Arabistan’a verilmesi Mısır halkında bir öfke yaratmış ve Sisi’ye yönelik “Git” diyen bir darbe karşıtı gösteri düzenlenmiÅŸti. Ardından gazeteciler sendikasına baskın yapan polislerin iki gazeteciyi gözaltına alması sonrası sendikanın protesto gösterileri baÅŸladı. Bu olaylar, akıllara “Yeni bir Arap Baharı mı?” sorusunu getirdi.
Büyük umut baÄŸlanan Arap Baharı süreci, gelinen nokta açısından büyük bir hayal kırıklığı ve hatta dehÅŸet oluÅŸturdu. Bugün Suriye’de yaÅŸananlar uluslararası güçlerin OrtadoÄŸu üzerindeki etkisini gösteriyor.
Kısaca hatırlarsak Arap Baharı olarak adlandırılan süreç, Tunus’ta Bouazizi’nin kendini yakması sonrasında baÅŸlamış, akabinde Tunus diktatörü Binali, Mısır diktatörü Mübarek, Yemen diktatörü Salih ve Libya diktatörü Kaddafi’nin iktidardan devrilmesiyle sonuçlanmıştı. Neredeyse bütün Arap dünyasını saran gösteriler, bazı ülkelerde kısa sürede normale dönmüş olsa da Libya ve Suriye’deki direniÅŸ silahlı mücadeleye dönüştü ve bunun neticesinde Kaddafi, uluslararası müdahaleyle iktidardan düşürüldü, Suriye’de ise halen devam eden ve yüz binlerce insanın ölümüne neden olan bir iç savaÅŸ ortaya çıktı.
ÜÇ ÖNEMLİ SEBEP
Bölge halkları açısından büyük umut baÄŸlanan Arap Baharı süreci, gelinen nokta açısından deÄŸerlendirilirse büyük bir hayal kırıklığı ve hatta dehÅŸet oluÅŸturdu. Dolayısıyla yazının baÅŸlığında sorduÄŸumuz soruya, lafı dolandırmadan “Mümkün deÄŸil” cevabını verebiliriz. Bunun ise üç önemli sebebi söz konusudur. Birincisi, Arap Baharı sadece Bouazizi’nin kendisini yakmasıyla ortaya çıkan tesadüfî bir süreç deÄŸildir. Bouazizi meselesi, benzin bidonuna düşen bir ateÅŸ çıngısıdır sadece. Bouazizi olayı, bölgenin yapısal sorunlarının patlama noktası olmuÅŸtur. Bu yüzden her kendini yakma olayı ve protesto gösterileri aynı sonucu vermeyecektir.
Bu boyutun dışında daha önemli olan ikinci boyut ise Libya ve Suriye’nin süreç sonunda geldiÄŸi noktadır. Libya’nın Kaddafi sonrası döneminin gittikçe bir istikrarsızlık dönemine doÄŸru evrilmesi ve özellikle Suriye’nin mevcut durumu, bölge halkları açısından oldukça etkileyici bir olumsuz örnek oluÅŸturmuÅŸtur. Hatta Yemen’i de buraya dâhil edebiliriz. Ortaya çıkan mevcut tablo, halklar ve hareketler nezdinde ÅŸiddet içeren eylemlere karşı çıkmaya neden olmuÅŸtur. Bunun en açık örneÄŸi Mısır’da Sisi’nin darbe sürecinde görülmüş ve Müslüman KardeÅŸler hareketi, darbeye raÄŸmen “ÖleceÄŸiz öldürmeyeceÄŸiz” sloganıyla ÅŸiddete baÅŸvurmadan barışçıl gösterilerle süreci götüreceklerini ifade etmiÅŸlerdir. Darbeye başından itibaren tavır gösteren Türkiye de, Suriye’deki hataya düşmemiÅŸ ve ÅŸiddetten uzak durulması yönünde uyarılarda bulunmuÅŸtur. Yani Suriye’nin mevcut durumu, halkların gelecek tasavvurunda önemli bir kırılmaya neden olmuÅŸ ve bu durum, mevcut yönetimin kabullenilmesini beraberinde getirmiÅŸtir. Bu durumun bölge halklarını muhafazakârlaÅŸtırması olasılığı oldukça yüksektir.
DEĞİŞİM MÜMKÜN DEĞİL
Üçüncü bir boyut ise Arap Baharı’nın, uluslararası güçlerin iradelerine raÄŸmen OrtadoÄŸu’da bir deÄŸiÅŸimin mümkün olmadığını göstermesidir. Sürecin baÅŸladığı ilk günlerde Batı, halkın iradesine raÄŸmen bir iktidarın yürütülmesinin çıkarlarına aykırı olduÄŸunu gördüğü için diktatörlere destek vermedi. ÖrneÄŸin Mısır diktatörü Mübarek, gösterilerin baÅŸladığı zaman bir generalini ABD’ye göndererek duruma iliÅŸkin bir tavır yoklaması yaptı. Ancak ABD’den “askeri güç kullanma” uyarısını alınca gösterilere sert müdahale etmek yerine iktidarı bıraktı. Ancak ABD ve Batı dünyası, Mısır’da yaÅŸanan darbe sürecinde darbecileri destekleyerek bölgedeki gücünü henüz kaybetmediÄŸini veya kolay kaybetmeyeceÄŸini gösterdi. Ayrıca bugün Suriye’de yaÅŸananlar da uluslararası güçlerin OrtadoÄŸu üzerindeki etkisini göstermektedir. Suriye’de silahlı mücadelenin baÅŸlaması, biraz da Libya’da Batı’nın doÄŸrudan müdahalesine güvenerek gerçekleÅŸti. Ancak Libya’da önemli maddi ve stratejik kayıplar yaÅŸayan Rusya, Suriye meselesine doÄŸrudan müdahil olarak Esed’in düşmesini engelledi. Dolayısıyla OrtadoÄŸu, süper güçler tarafından “OrtadoÄŸu halklarının iradesine bırakılamayacak kadar önemli bir alan” olarak görülmektedir ve bu yüzden sadece halkların deÄŸiÅŸim taleplerinin bir anlamı yoktur.
ABD ve Batı dünyası, Mısır’da yaÅŸanan darbe sürecinde darbecileri destekleyerek bölgedeki gücünü henüz kaybetmediÄŸini veya kolay kolay kaybetmeyeceÄŸini tüm dünyaya göstermiÅŸ oldu.
OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan olayları deÄŸerlendirme noktasında önemli bir problem söz konusudur. Bu problem de meseleye oryantalist bir çerçevede yaklaÅŸma problemidir. OrtadoÄŸu’nun asıl problemi demokrasinin yokluÄŸu deÄŸildir. Halkın iradesine raÄŸmen getirilen demokrasilerin Afganistan ve Irak’taki sonuçlarını gördük. Bu coÄŸrafyanın çok daha önemli yapısal sorunları söz konusudur. Bu yapısal problemler üzerinde ciddi çalışmalar yapılmadığı sürece, yaÅŸanan deÄŸiÅŸimlerin aslında bir diktatör deÄŸiÅŸimi olduÄŸu/olacağı kısa sürede anlaşılmıştır/anlaşılacaktır.
DİKTATÖR ÜRETEN YAPI
Bu yapısal problemler, bu yazının boyutlarını aşacaktır. Ancak kısaca değinilirse, bölgenin genel olarak diktatör üreten bir yapısı söz konusudur. Bunun önemli sebeplerinden birisi toplumsal örgütlenme biçimidir. Aşiret ve benzeri yapıların önemli bir yer tuttuğu bu bölgede bağlılıklar yerel kimlikler üzerinden şekillenmektedir. Bu da karizmatik liderlerin etkin olduğu bir toplumsal yapı ortaya çıkarmaktadır. Bu liderlerden kurtarıcı olmaları beklenmektedir. Burada aslında ciddi bir sorun yok. Asıl sorun bu karizmatik liderlerin kendi halklarına reva gördükleri uygulamalardır. Temel insan haklarını dikkate almayan, yolsuzluk ve rüşvete bulanmış, adaletsizliği ilke edinmiş bu yönetimlerin uygulamaları bölge halklarında asıl rahatsızlıkları yaratmaktadır. Yeni bir Arap Baharı ihtimalini her daim canlı tutacak olan olgu ise tam da budur. Yani bu sorunlar çözülmediği sürece adaletsizliğe tepkiler olacaktır. Bu tepkiler bazen kendini yakma, bazen şiddet eylemlerine yönelme, bazen barışçıl gösterilere, bazen de terör yöntemlerine başvurma şeklinde görülecektir.
Henüz yorum yapılmamış.