Sosyal Medya

Güncel

Yeni seküler sınıfın intikam siyaseti

İntikam siyaseti ‘gündeliğin istikrarı’nı korumaktan başka intikamcılara da millet varlığına da sürekli tekrarlanan vatanın bekasına da katkı sağlayacak derinlikler ittihaz ettirmiyor. İntikam almak için yola çıkanlar, hakikatin bekçiliğine soyunurken, aslında uluslararası siyasetin bekasına sağlam tuğlalar yerleştiriyor.



  • Ercan Yıldırım / Yazar

 

    Türkiye son yıllarını intikam duygularına esir etmiÅŸ, kaptırmış durumda. Terörden aktüel siyasete kadar her kesim ‘yara’sınısarmanın yolunu intikamda gördüğü için, intikamı hınçla, en müptezel, en zeka dışı metotla ÅŸiddete ve güçlü olana yaslanmaya baÄŸlıyor.  Kürt milliyetçiliÄŸi Türk varlığından “asırlardır sömürülmenin intikamı”nı almayı planlıyor. Muhalefet AK Parti’nin yıllarca iktidar yüzü göstermemesinin intikamı için yanıp tutuÅŸuyor; ittifaklardan nümayiÅŸlere, AÄ°HM’ye baÅŸvurudan Batı’ya mektup yazıp ÅŸikâyet etmeye kadar her yolu deniyor. MHP AK Parti’den sadece iktidara gelememenin deÄŸil, seçmenlerini ‘ayartması’nın da intikamını almak istiyor. Sosyalistler Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın ‘ittifakı bozması’nın, elitleri adam yerine koymamasının, Türk siyasetini “parmağında oynatması”nın intikamını alacakları darbeli günleri dört gözle bekliyor. Ä°slamcılar, hala Tek Parti’nin intikamından bahsediyor, darbeyle iktidardan uzaklaÅŸma korkusu nedeniyle 28 Åžubat’ın ardından Gezi ve 17-25 Aralık süreçlerinin de ‘intikamı’nı alacağını her fırsatta dile getiriyor.

Ä°ntikam siyaseti terörün, dış politikanın, aktif siyasi hayatın genetiÄŸini deÄŸiÅŸtirecek kadar ileri giderken yerine çok da kaliteli, oturaklı, parlak ufukları çizecek bir alt yapı temin edilemiyor. Ä°ntikam siyaseti “gündeliÄŸin istikrarı”nı korumaktan baÅŸka intikamcılara da millet varlığına da sürekli tekrarlanan vatanın bekasına da katkı saÄŸlayacak derinlikler ittihaz ettirmiyor. Ä°ntikam, peÅŸinden elbette kaba bir ‘özcülüğü’, ‘hakikatin bekçiliÄŸini’ de sürüklüyor. Ä°ntikam almak için yola çıkanlar, hakikatin bekçiliÄŸine soyunurken, aslında uluslararası siyasetin bekasına saÄŸlam tuÄŸlalar yerleÅŸtiriyor.

İsyankâr yurttaş arayışı

Ä°ntikam siyasetini ÅŸiddet ve terör ile birlikte sunan kesimlerin ‘çatışmacı mantığı’, kavramlarla tahakküm kurmaya dayanıyor. Bu bakımdan CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a otoriter, Ä°slamcı düşünce için de diktatörlük üretti diyenler, iktidarı ve CumhurbaÅŸkanı’nı sürekli çatışma anlayışıyla tahakküm altına almak istemektedirler.  

Son aylarda sosyalist literatürün kavramlarını arÅŸivlerden indiren sosyalistler yakın fakat hasım akrabaları olan liberal siyasetin imkânlarını ve temel deÄŸerlerini de araç olarak kullanmaya baÅŸladı. YurttaÅŸlık kavramına yüklenen anlamların sınıf çatışmasına kadar vardırılması, Åžeyh Bedrettin Destanı halen dile getirilmese bile yurttaÅŸlığın devletin emirlerini yerine getirmek olmadığını “isyanın da yurttaÅŸlıktan sayıldığını” izah etmesi çatışma mantığının zenginleÅŸtirildiÄŸini gösterir. Yurttaşın direniÅŸ hakkı da vardır; vardır elbet ama buradaki direnme Gezi baÅŸta olmak üzere devletin devlet olmasından doÄŸan zorunlu kontrol mekanizmasından ziyade AK Parti iktidarı ve ErdoÄŸan’ın varlığına karşı bir antipatik düşmanlık geliÅŸtirmeyle ilgilidir.

MarÅŸlar, afiÅŸler, belgeseller, capsler, sanatçıların kullanıldığı viral video ve fotoÄŸraflar romantik ve sempatik kılıfta sunulan muhalefet dilini beslerken, intikamı derinleÅŸtirir. Örgütün ve onun arkasındaki güçlerin Sur’dan, Cizre’den “kahramanlık, intikam, maÄŸdur” hikâyeleri, belgeselleri çıkarmamasının önünde hiçbir engel yok.

Ä°ntikam siyaseti Türkiye’de sadece düşman kesimleri, farklı sosyolojik birimleri ve siyaseti ayırmakla kalmıyor aynı zamanda sınıflarda yarılmalara, yeni sınıfların ortaya çıkmasına da neden oluyor. Bugün artık hangi partiden olursa olsun ‘sekülerlik’ekseninde kümelenenler kendisi için bir sınıf olmaya doÄŸru gidiyor. Seküler yaÅŸam tarzı siyasi blok oluÅŸturmaya baÅŸlıyor, baskı gücü aktif siyasi partilerden çok daha güçlü hale geliyor. YaÅŸam tarzının ötesinde kendi hayat algısına uymayan iktidara karşı olan herkese sempatiyle bakan bu sınıfın mensupları, milletin deÄŸerlerini aÅŸağılama boyutunu geçerek Batı Ä°slamofobisini besleyen kadim Ä°slam düşmanlığıyla aynı zemine oturmaya, meseleyi Hak-bâtıl dikotomisine indirgemeye kadar götürmektedir. Murat Belge’nin hiç de nüfuz edemediÄŸi darül harp-darül Ä°slam vurgusu bunun bir yansıması.

Sosyalist teori ve pratiğin, demokratikleşme, yaşam tarzı, otoriterlik değinileri bu yeni sınıfın yavaş yavaş kodlarını oluşturmaya doğru götürmektedir. Çatışma temasını, şiddetin tüm boyutlarına taşıyan bu yaklaşım beraberinde zinde güçlere muhbirlikle safları işaretlemeyi de getirir. Neo-liberal dönemde sosyalizm sınıf çatışması ve devrim yerine yeni ilgiler ortaya koydu, feminizm, çevrecilik, insan hakları, sivil toplumculuk siyasi kanalların açılmasına meydan vermedi. Uzun AK Parti/İslamcı iktidar, sosyalizmin çatışmacı diyalektiğine yeni dokunuşların yapılmasına vesile oldu.

Seküler yeni sınıf

Klasik sınıf savaÅŸları yerini iktisadi temellerine bakılmayan yeni sınıfların mücadelesine bıraktı. Sürekli ya da aÅŸamalı devrim gibi temalar, önleyici ÅŸiddet, demokratik özerklik, direniÅŸ gibi kavramlarla güncellenirken, yurttaÅŸlığın yeniden tanımlanmasıyla birlikte çatışma marjinallerin, örgütçülerin uhdesinden her türlü muhalif kesime teÅŸmil edilmeye baÅŸlandı. Muhalif olmak,hususen ErdoÄŸan’a karşı çıkmak,seküler yeni sınıfların temel doktrini arasına girdi. Gezi’deki direniÅŸ, gazetecilerin tutuklanmasıyla ortaya çıkan dayanışma görüntüleri, aydın bildirileri çatışmanın ve intikam duygularının tatminini yeterince saÄŸlamadığından PKK’nın hendek savaÅŸlarına ve özyönetim taleplerine desteÄŸe kadar uzandı.

Yeni yurttaÅŸlık tartışmalarında demokrasi öne çekilirken devletin kurallarına ve otoritesine baÅŸkaldırı, “aktif yurttaÅŸlığa çaÄŸrı”, “küçük boyutlu intikam temrinleri” olarak okunabilir. Yeni sınıf savaşında paylaşım meselesi hala en canlı neden olarak yerini muhafaza ediyor elbette. İç savaÅŸ gibi bir ihtimal zaten sosyalist pratikteki en parlak yöntemlerden biri olarak Türkiye’nin geleceÄŸini ÅŸekillendirmede kullanışlı olabilir.

Türk-Kürt ya da Alevi-Sünni çatışmasından doğabilecek yarılma sosyalizmin varlık alanını genişletir. İntikam duygularını besleyen yeni seküler sınıf iradesi neredeyse sadece yok etmeye yönelmişken terörden doğan siyasal boşluğu başka diri unsurlar doldurabilir. Terör, şiddet, intikam sarmalındaki siyasi alanda ortaya çıkan aktörlerin kendi paylaşım güdülerini besleyen yarıklar klasik siyasetin az da olsa yürürlükte olduğunun işaretidir.

Altan Tan Türkiye’ye özgü sınıfların siyasetteki iÅŸ takipçisi örneklerini hatırlatan bir çıkış yaparak orta sınıfların çatışma istemediÄŸini belirterek HDP’den kaçıp iktidara yaklaÅŸmanın imkanlarını ararken zaten eski tarz siyasetçilerin ve müteahhit siyasetçi kimliÄŸinin bir örneÄŸini de vermiÅŸ oldu.

Orta sınıflar, Osmanlı modernleÅŸmesinden beri Türk siyasetini yönlendirmiÅŸ, Ä°stiklal Harbi’nin verilmesinde, DP’nin yükseliÅŸinde, Ä°slamcı siyasetin mecralarının belirlenmesinde etkili olmuÅŸtur. Fakat iyi kötü belirginleÅŸen Kürt orta sınıfların,HDP’yihemencecik terk edeceÄŸini savunmak moda tabirle sosyolojik cehalettir.

Devlet durumu dengeledi mi?

Bölgedeki feodal maddi kazanç siyaseti, yeni emlak burjuvazisiyle birleÅŸince HDP ile AK Parti arasındaki geçiÅŸgenlikte klasik sermaye tehdidine sığınabilmektedir. Sürekli sınayan, pay koparmaya ayarlanmış, dengeleri gözeten emlak burjuvazisinin geldiÄŸi yer, bölgedeki otorite anlayışını da gösterecek cinstendir. Gücü önemseyen bu burjuva siyasi kanallar arasında geçiÅŸ yaparak varlığını sürdüreceÄŸini planlarken fiili durumun basit siyasi desteÄŸin ötesine geçtiÄŸini pek de anlamamış gibi görünüyor. Devlet tarafına geçmeyi uluslararası güçlerin ne derece onaylayacağını düşünmeden dillendirmek hesap kitaba gelir gibi deÄŸildir. Zira orta sınıfların konformist tutumlarına karşın çift taraflı bir ‘intikam’ arayışı peÅŸinden gelebilir.

Yeni seküler sınıfın potansiyel en büyük tabanını Kürt milliyetçiliÄŸi, Kürt gençliÄŸi hatta Kürt orta sınıfı oluÅŸturur. 7 Haziran öncesinde bölgedeki örgüt varlığının gücü, kontrolü seçim sonuçlarının hemen tek gerekçesi olarak sunuluyordu. Kobani olayları, hendekler kazılırken özgüveni yüksek söylemler, devletin “denge durumuna gelmeye” baÅŸlamasıyla birlikte yer arayışını artırdı. Fakat tüm denge yorumlarına karşın ne HDP’ye olan ilgi yok oluyor ne de Kürt milliyetçiliÄŸinin Rojava ütopyası son buluyor. Bu bakımdan bölgede orta sınıfın kayışından bahsedilemeyeceÄŸi gibi ‘blok’un bozulmasından da söz edilemez.

Seküler sınıfın ErdoÄŸan karşıtlığı, terör meselesinde de yeni blokların oluÅŸmasına dayanan stratejiler geliÅŸtiriyor. Terörle mücadelenin metodu konusunda milletin talepleri, devletin dinamikleri ile ErdoÄŸan’ı ayırma taktiÄŸinde bölünme korkusu devreye sokulabilir. Uluslararası dengeler bir tarafa, Kürt milliyetçiliÄŸine yön verenler özyönetimden cayma karşılığında ErdoÄŸan’ı indirme konusunda zinde güçleri ikna edebilir.

Yeni seküler sınıfın, metodu terör olan yeni paradigmasını intikama dayandıran bir ‘demokratikleÅŸmeye’ oturtması oldukça fiyakalı gözüküyor.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.