Sosyal Medya

Güncel

Osmanlı'da Ramazan Ayı Böyle Geçerdi!

Ramazan ayının manevî iklimi asırlardır müminlerin ruhuna işliyor. Bu ayın Osmanlı’da ayrı bir yeri vardı.



Mübarek ay Ramazan’ın geliÅŸi öyle heyecanla karşılanırdı ki hem halk hem padiÅŸah bu ayın feyzinden mahrum kalmazdı...
 
Ramazan’ın geliÅŸi, uzun zamandır özlenen bir dostun geliÅŸini beklemek gibiydi Osmanlı’da. Meydanlardaki çeÅŸmelerden ÅŸerbetler akar, misafir uÄŸurlarken diÅŸ kirası verilirdi. PadiÅŸahlar, hem halkı hem de kendilerini bu ayın manevi iklimini doya doya yaÅŸardı. Ramazan ayında huzur dersleri düzenleyen cihan padiÅŸahları, her gün ayrı bir âlimi sarayda ağırlardı. Hem dini hem fen ilimleri bu meclisin sohbetlerinde yer alırdı. Halk ise 7 akÅŸam 3 sofra geleneÄŸiyle ister zengin olsun ister fakir, evinde mutlaka misafir ağırlamaya özen gösterirdi. Yani herkes her hafta “Mutlaka eve misafir almalıyım” düşüncesindeydi. Sanat tarihçisi Talha UÄŸurluel, bunun sebebini “Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin.” hadis-i ÅŸerifine dayandırıyor.
 
Osmanlı’da kurulan yer sofralarında zengin fakir ayrımı olmaması için bazı uygulamalar yapılırdı. Farklı kiÅŸilerin birbiriyle tanışması ve ayrımcılık olmaması konusunda hassas davranan Osmanlılar, kurdukları her bir sofranın adlarına Kur’an-ı Kerim’den bir sure isimleri verirdi. Yasin sofrası, Tebareke sofrası, Bakara sofrası gibi. Her sofranın kaşıklarına kendi isimleri yazılır ve hepsi bir sepetin içine konulur. Ev sahibi kapıda misafirleri karşılarken bir yandan içi kaşık dolu sepeti misafirlerine uzatır. Misafir sepetin içinden aldığı kaşığın sapında hangi isim yazıyorsa o sofraya oturur. Böylelikle gelen kiÅŸinin zengin fakir ayrımı yapmadan aynı sofrada yemesine olanak saÄŸlanır. Kullanılan kaşıklar, bir süre sonra eskirdi. Ãœzerinde sûre isimleri yazıldığı içinde atamazlar, kaşıklar itinayla yakılır, külleri de bahçelerdeki gül aÄŸaçlarının diplerine dökülürdü. Misafir uÄŸurlanırken de avucuna para konur ve ‘Bu akÅŸam sizi soframızda yedirdik. İçirdik. DiÅŸinizi eskittik. Bu da diÅŸinizin kirası.’ denir, böylelikle kimse rahatsız olmazdı.
 
Meydanlarda kazanlar kurulurdu
 
Osmanlı’da meydanlar çok büyük bir önem arz ediyordu. Beyazıt, ÇemberlitaÅŸ, Sultanahmet Meydanı gibi birçok meydanda Ramazan gelmeden evvel hummalı bir hazırlık yapıldığını anlatıyor Talha UÄŸurluel. Ä°nsanların bir araya toplandığı iki yer vardı. Cami ve meydanlar. Meydanların belli köşeleri kazanlarla donatılır, uzun devasa yer sofraları kurularak toplu yemekler verilirdi. BaÅŸta padiÅŸah olmak üzere birçok kiÅŸi bu yemeklerin verilmesine destek olurdu. Ramazan’da çeÅŸmelerin ve sebillerin içlerine muhakkak su yerine meÅŸrubat doldurulurdu. Sultanahmet Meydanı’nda 1898 yılında yapılan Alman çeÅŸmesinin içine de Osmanlı’nın son dönemine kadar Ramazan ayı boyunca ÅŸerbet doldurulurdu.
 
Zaman

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.