Güncel
'6 milyon Türk'ü mobilize edemedik'
Türkiye'nin dışarıdaki imaj sorununun kaynağı olarak "FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri ve bunların yandaşlarının karalama kampanyalarını" gösteren AK Partili Talip Küçükcan, Türkiye'nin buna karşı yapması gerekenleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunduğu raporda sıraladı. Aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Başkanı olan Talip Küçükcan, Türkiye'nin diaspora politikasında eksiklikleri olduğunu belirtiyor ve "Sadece Avrupa'da 6 milyona yaklaşan Türk nüfusunun şimdiye kadar etkin bir şekilde mobilize edilemediğini" söylüyor.
AK Parti Adana milletvekili Talip Küçükcan 26. dönemde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Başkanı. Öğretim üyesi olan Küçükcan, milletvekili olmadan önce düşünce kuruluşu SETA'da Dış Politika Koordinatörlüğü yaptı. 2014 yılında AGİT Müslümanlara Karşı Ayrımcılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Özel Temsilciliği görevine atandı. Görevleri sırasında edindiği izlenimlerden yola çıkarak hazırladığı iki bölümlü raporu 7 Haziran 2016'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sundu. Raporun birinci bölümünü, Türkiye'nin yurtdışında temsili, ikinci bölümünü ise islam karşıtlığı ile mücadele konusunda yapılması gerekenler oluşturuyor.
Al Jazeera'nin sorularını yanıtlayan Küçükcan, son dönemde Türkiye'ye karşı önyargıların kökleştiğini belirterek, "Biz diyoruz ki, patolojik bir hal almadan Türkiye olarak imkânları kullanmamız lazım" diyor.
"Türkiye'ye karşı son dönemde artan eleştirilerin kaynağı..."
Küçükcan raporunda "Son aylarda dozu artan bu eleştirilerin büyük bir kısmı ülkemize ilişkin bilgi eksikliği, önyargılı bakış açısı, FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri ve bunların yandaşlarının karalama kampanyalarının ürünüdür" ifadesine yer veriyor. Küçükcan bu tespitin kaynağını şöyle açıklıyor:
"Kamu diplomasisini ya da buradaki imkânları uzun yıllar kullanan gruplardan biri, Gülen Hareketi. Avrupa başkentlerinde şu anda etkin bir şekilde eski networklerini kullanıyorlar. Gülen Hareketi ile ilgili soruların hemen hemen hepsinde aynı kelime, kavram ve argümanları buluyorsunuz. Bu ilişkilerin sürdüğünü gösteriyor.
İkincisi; PKK ve PKK yanlısı kişi ve grupların, hareketlerin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Parlamentosu'nda etkin olduğunu görüyoruz. HDP'nin mevcut söyleminin iz düşümü olarak orada duruyor. Brüksel'de, Strazburg'da, Londra'da, Paris'te toplantılara gittiğinizde karşınızdakilerin kullandığı kelimeler, kavramlar hepsi aynı yere işaret ediyorsa, burada organize bir faaliyet olduğunu görebiliyorsunuz. "
Yurtdışında temsil konusunda 8 öneri
Talip Küçükcan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunduğu raporda yapılabilecekleri 8 maddede sıraladı.
Bunlardan birincisi, "parlamenter diplomasinin imkanlarının daha etkin kullanılması" olarak tarif ettiği öneri. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Avrupa Parlamentosu, AGİT gibi kurumlardaki parlamenter, başkan ve temsilcilerin gruplar halinde Türkiye'ye davet edilmesini öneriyor. Küçükcan'a göre, bu sayede kararların alınması ve söylemin oluşmasında etkili olan mekanizmalar daha etkin kullanılabilir.
'Diaspora politikası kurumsallaştırılmalı'
Bir başkası, eksiklikleri olduğunu belirttiği Türkiye'nin diaspora politikasının kurumsallaştırılması. Sadece Avrupa'da 6 milyona yaklaşan Türk nüfusunun şimdiye kadar etkin bir şekilde mobilize edilemediğini belirten Küçükcan, "bazı bölgelerde siyaseti etkileyebilecek sayıda, yatırımları olan insanlar, üniversitelerde okuyan yüzbinlerce Türk kökenli çocuk var. Bütün bunlara ulaşıldığında, Avrupa kamuoyunu belirli düzeyde etkileyebilecek bir potansiyelden ve sermayeden bahsediyoruz. Bu sermayenin şimdi daha fazla üzerinde durmalıyız" dedi.
Müslüman diasporası ile ilişki
Küçükcan'ın Erdoğan'a sunduğu raporda yer alan bir başka öneri ise, Müslüman diasporası ile yakın ve özel ilişkiler geliştirmek.
Balkanlar ve Avrupa'daki göçmen müslümanların sayısı yaklaşık 20 milyon. Pek çok Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla. Bu kitlenin büyük kısmının Türkiye'ye olumlu baktığını söyleyen Küçükcan, "İnanç bağı, etnisite, ırk ve milliyetin üzerinde bir bağ. Türkiye'nin burada yapması gereken tek şey insanlara ulaşmak. Müslüman liderlerle, kuruluşlarla çok iyi ilişkiler kurularak, önemli gelişmeler sağlanabilir" diye konuştu.
Rapordaki diğer öneriler ise şunlar:
-Türkiye’deki mevcut ve eski milletvekillerinden ekipler kurulmalı, bunların batı baÅŸkentlerinde muhatapları ile görüşmeleri desteklenmeli.
-İş dünyasının önde gelenlerine özel görevler verilmeli. Yurt dışındaki muhataplarına gelişmeler hakkında bilgi vermeleri, güven artırıcı ilişkiler kurmaları sağlanmalı. Yatırımcıların ikna edilmesine katkıları alınmalı. Türkiye'de ilk 200'e girenler, gruplar halinde gidip bunları anlatabilir.
- Üniversite ve medyanın yurt dışındaki muhatapları ile etkileşimi derinleştirilmeli.
-Yurt dışında önemli başkentlerde, merkezler, düşünce ve araştırma kuruluşları kurulmalı.
-Batı başkentlerinde üniversiteler kurulmalı veya kurulması teşvik edilmeli.
'Ayrımcılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Birimi kurulsun'
Raporun İslam karşıtlığı ile mücadelede yapılması gerekenler konusunda ise üç temel öneri yer alıyor. Önerilerin ortak noktası aynı adı taşıyan, farklı kurumlar bünyesinde bir birim oluşturulmasına dayanıyor.
Bunlardan birincisi; Dışişleri Bakanlığı veya Başbakanlık bünyesinde 'Müslümanlara Karşı Ayrımcılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele' birimi kurulması, bu konudan sorumlu bir veya daha fazla sayıda büyükelçi atanması. Küçükcan bu öneriyi ABD Dışişleri Bakanlığı'ndaki antisemitizm ile mücadele biriminden yola çıkarak yaptı. Raporunda da, "AGİT ve BM üyeleri ve ilgili kuruluşlar ile özel/etkin ilişkiler kurulmasına katkıda bulunacak bir sekretaryanın oluşturulması aciliyet ve önem arz etmektedir" ifadesine yer verdi.
Ä°kinci öneri; Türkiye’nin öncülüğünde Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilâtı bünyesinde yine aynı adlı özel biriminin kurulması ve bir veya daha fazla sayıda özel temsilci / büyükelçi atanması.
Üçüncü öneri ise; Küçükcan'ın da yürüttüğü AGİT bünyesindeki Müslümanlara Karşı Ayrımcılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Özel Temsilciliğine Türkiye'nin kurumsal destek sağlaması. Yani, Özel Temsilcilik sekretarya faaliyetlerinin Türkiye tarafından üstlenilmesi var. Küçükcan her iki önerinin de İstanbul'da hayata geçirilmesini öneriyor.
Küçükcan, " Ben bu sekreteryayı kim kurarsa bu alanda ilerleyeceği kanaatindeyim. Türkiye İslamofobi ve İslam karşıtlığı konusunda Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir argüman geliştiriyor ve söylem üretiyorsa, bunu pekala pratiğe dönüştürebilir" dedi.
kaynak: aljazeera.com.tr
Henüz yorum yapılmamış.