YaÅŸam
Bir cani ve seri cinayetleri
Çarpık dönemin çarpık insanlarının yoğun olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Reklâm ve medya aracılığı ile iyice afişe edilerek. İnsanlar gerilimli bir hayatı yoğun yaşasın diye. Bütünüyle gerilimli bir hayatın içindeyiz zaten. Nedense bazı şeyler gündemin önüne çıkarılıyor ve ısrarla gündemde tutuluyor.
Ali Haydar Haksal - Milli Gazete
Çarpık dönemin çarpık insanlarının yoğun olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Reklâm ve medya aracılığı ile iyice afişe edilerek. İnsanlar gerilimli bir hayatı yoğun yaşasın diye. Bütünüyle gerilimli bir hayatın içindeyiz zaten. Nedense bazı şeyler gündemin önüne çıkarılıyor ve ısrarla gündemde tutuluyor.
Bir yıldır gerilimin en yoğun dönemi. Her gün onlarca ölen insan var. Seri katiller insan kıyıyor durmadan. Bir Kürt yönetici ve yetkilinin açıklamasına göre sadece Kürt militanlardan ölenlerin sayısı 7 bini geçmiş. Bin de asker, polis, sivil ve korucunun öldüğü biliniyor.
Seri katilin öldürdüğü kişi topu topu üç kişi. Bunu küçümsemek için söylemiyoruz. Zaten vahşi bir durum. Diyelim ki bu sayı beş olsun. Bu kadar insan ölürken, toplumun bütün kesimlerinin bu taraf o taraf demeden neden bu kadar yoğun olamıyor. Neden dikkatler sadece bu bir tek kişiye günlerce odaklanıyor ve neden gündem onun etrafında dönüyor. Seri katilin yakalanışındaki tuhaflık, kahramanlık gösterileri, sevinç çığlıkları insanı şaşırtacak bir boyutta. Bir ülke insanı nedense bir tek ona kilitlenmiş gibi.
Şimdi katil yakalandı ve kodeste. Onunla ilgili de birkaç gün yorum ve öfke patlamaları yer yer belirecek. Ve seri katil parlayışı birkaç gün içinde bitti, bitecek gibi. Ya sonrası? Zaten çok uzun sürmesi beklenemez. Doğaldır.
Son zamanlarda yaşanan patlamalardan her birinde ölenlerin sayısı onları geçerken ve kentler yerle bir olurken, yuvalar yıkılırken böylesi basit bir oyun neden bu kadar gündem oluşturabiliyor? Güvenlik görevlilerin selfileri, heyecanları bile bu kadar dikkat çekiyor. Oysa olayların büyüğü bütün bölgeyi kuşatmış. Soluk alınamayacak kadar da yoğun. Canlar yanıyor. Yüz binleri buluyor. Bu büyük yıkımın yıllarca acısı sönmeyecek.
Büyük oyunu küçük çalımlarla örtmeye çabalıyoruz. Sanki bu gibi hamleler bütün bu büyük olayı ört bas edecek ve susturacakmış gibi.
Milli takım Avrupa futbol şampiyonasına iyi bir başlangıç yapamadı. Gündemi etkileyecek bir hava yok ortada. Futbolcu transferleri de heyecan vermiyor. Yalancıların mumları bu kadar yanabiliyor.
Almanya’nın Ermeni yasa tasarısını kabulünün etkisi de ancak birkaç gün sürdü ve çabuk söndü. Alman mallarını protesto etme kampanyaları da tutmadı. Birkaç höykürme ve boÅŸ avazlar ile kaldı.
Siyaset ve gerilim korkunç boyutta ama söz konusu insan ölümlerini örtbas edecek kıvamda değil. Olsa bile durumlar giderek şahsileşiyor. Bunlar da ölümleri ve katliamları bir türlü gölgeleyemiyor.
Muhalefet ile gerilimler de dozunu kaçırsa bile kanıksanmış karşılıklı salvolar ile geçti. Geçmeye de devam edecek.
Büyük olayı dar dünyamız içinde yorumlamaya ve çözüm aramaya bakıyoruz. Büyük oyunu ve büyük oyuncuları görmezden geliyoruz.
İslâm milleti millet ve ümmet bilinci içinde olmadıkça sorunların üstesinden gelemez. Basit, sıradan ipe sapa gelmez durumlarla avunuyoruz. Bununla tatmin oluyoruz. Asıl büyük yıkımı görmezden geliyoruz.
Fransa Suriye içinde üs kuruyor. Rusya bir baÅŸka bölgede üs kurdu. Ermeni soykırım yasasını geçiren Almanya’ya Ä°ncirlik’te üs verdik. Bölge Amerika ile Ä°srail’in kontrolünde. Elimiz kolumuz baÄŸlı. Biz ise nelerle uÄŸraşıyoruz, nelerle!..
Not: Sevgili okurlarım; geçen 8 Haziran 2016 günü, öğle saat 14,00 sularında aniden dilim tutuldu konuşamaz oldum. Hastaneye kaldırıldım. Beyne giden kılcal damarlara pıhtı atmış. 24 saat konuşamadım. Yapılan müdahaleler sonucu çok şükür atlattık şimdilik. Çok az bir belirti var, hemen hiç belli olmuyor gibi. Beni arayan, yazan, ilgilenen tüm dostlarıma çok teşekkür ediyorum. Duaları ve sevgileri için. 13 Haziran 2016 günü taburcu oldum.
Henüz yorum yapılmamış.