Almanya’nın sembolik ve baÄŸlayıcılığı olmayan tasarıyı kabul etmesi, Türkiye’nin özellikle mülteci krizine yönelik Avrupa BirliÄŸi politikaları çerçevesinde artan stratejik önemini ve rolünü azaltmaya veya engellemeye yönelik bir hamle olarak yorumlanıyor
Federal Almanya Meclisi’nde Hıristiyan Birlik Partileri (CDU / CSU), Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve YeÅŸiller Partisi tarafından hazırlanan ve meclise gelene kadar içeriÄŸi gizli tutulan Ermeni soykırımı iddialarını tanıyan tasarı önergesinin 2 Haziran PerÅŸembe günü oy çokluÄŸuyla kabul edilmesi farklı yönleriyle tartışılmaya devam ediyor. Almanya CumhurbaÅŸkanı Joachim Gauck’un 24 Nisan 2015’te Ermeni iddiaları ile ilgili yaptığı açıklamada "Ermenilerin kaderi, 20'nci yüzyıla dehÅŸet veren bir ÅŸekilde damgasını vuran toplu kıyım, etnik temizlik, tehcirler ve evet soykırım tarihi için bir örnektir" ifadesiyle yol açtığı tartışmaların ardından Türkiye-Almanya iliÅŸkileri soykırım iddialarını kabul eden bu tasarı ile oldukça gergin bir döneme girmiÅŸ oldu.
BaÅŸbakan Angela Merkel, BaÅŸbakan yardımcısı Sigmar Gabriel ve DışiÅŸleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in katılmadığı oylama sonrasında Türkiye Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni KarslıoÄŸlu'nun istiÅŸarelerde bulunmak üzere Türkiye'ye geri çaÄŸrılırken akabinde DışiÅŸleri Bakanlığı yaptığı resmi açıklamada, Alman Federal Meclisi’nin kabul ettiÄŸi bu tasarının tarihi siyasileÅŸtiren, geçmiÅŸin özgürce konuÅŸulmasını engelleyen, bir tabu haline getirilen Ermeni anlatısını tartışılmaz bir gerçek gibi dayatmaya çalışan, cehalet ve hukuka saygısızlık örneÄŸi olarak görüldüğünü vurguladı.
İDDİALAR TARİHSEL GERÇEKLİK OLARAK SUNULDU
Alman Federal Meclisi’nin kabul ettiÄŸi dört sayfalık tasarı metni içerik olarak incelendiÄŸinde ispatlanmamış iddiaların tarihsel gerçeklik gibi vurgulandığı, hala araÅŸtırılmakta olan tarihsel olayların kesinlik ifade eden cümlelerle hükme baÄŸlandığı ve Türkiye’nin de burada vurgulanan hükümleri kabul etmesi gerektiÄŸi iddiaları açıkça görülmektedir. Tasarı metninde özet olarak aÅŸağıdaki üç nokta içerik ve vurgu bakımından öne çıkmaktadır:
Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nda o dönem iktidarı elinde bulunduran Jöntürk rejiminin emri ile 24 Nisan 1915’ten itibaren planlı bir ÅŸekilde bir milyondan fazla Hristiyan Ermeni, Süryani ve Keldani tehcir ve katliama maruz kalmış ve neredeyse tamamen yok edilmiÅŸlerdir. YaÅŸanan bu kitlesel imha, etnik temizlik ve tehcir soykırımlar tarihi açısından örnek teÅŸkil etmektedir.
Federal Almanya Cumhuriyeti 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun baÅŸ müttefiki olan Alman Ä°mparatorluÄŸu’nun gerek siyasi gerekse askeri yönetiminin Ermenilerin tehciri ve katlediliÅŸi konusunda bilgisi bulunduÄŸunu ve bu sürece dahil olduÄŸunu kabul etmektedir. Meydana gelen olayların en önemli resmi kaydı niteliÄŸinde olan ve Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda görev yapmış Alman büyükelçi ve konsolosların raporlarına dayanan Alman DışiÅŸleri’ndeki evraklar da katliamların ve tehcirin planlı uygulanışını belgelemektedir. Federal Almanya Meclisi Alman Ä°mparatorluÄŸu’nun bu suçlara ortaklığını ve tarihi sorumluluÄŸunu kabul etmektedir. Türkiye ise bugüne kadar Ermenilere yönelik tehcir, zulüm ve cinayetlerin planlı bir ÅŸekilde uygulanmış olduÄŸunu ya da tehcir sırasındaki kitlesel ölümlerin ve yapılan katliamların Osmanlı yönetimini arzusu dahilinde olduÄŸunu inkar etmektedir.
Özet olarak Federal Almanya Meclisi’nin amaçları arasında Türkiye’yi o dönemin tehcir ve katliamları ile açık bir ÅŸekilde yüzleÅŸmeye teÅŸvik etmek ve Ermeni halkı ile barışın temelini oluÅŸturmak, Türkiye ve Ermenistan hükümetlerini donmuÅŸ durumda olan iliÅŸkilerin normalleÅŸmesi konusunda desteklemek, Türkiye ve Ermenistan hükümetlerini 2009’da imzalanan ve tarihi bilimsel yöntemle ele alacak bir komisyonun kurulması, diplomatik iliÅŸkilerin yeniden baÅŸlaması ve ortak sınırın açılmasını öngören protokolün onayı için ikna etmek bulunmaktadır.
ALMANYA KENDİ ARŞİV BELGELERİYLE YETİNDİ
Metinde görüldüğü üzere, baÅŸta Ermenistan olmak üzere Kudüs ve Boston’daki TaÅŸnak arÅŸivlerinin hala kapalı olmasına raÄŸmen Almanya Federal Meclisi’nin sadece kendi arÅŸiv belgelerini kaynak göstererek, varsayımlar üzerinden tarihsel sonuçlara ulaÅŸması ve ken-dilerince kesin olduÄŸunu iddia ettikleri hüküm niteliÄŸinde saptamalar yapması tasarının iddia edildiÄŸi gibi Türkiye ve Ermenistan arasındaki meselelerin çözümünden ziyade siyasi bir arka planının ve hedefinin olduÄŸunu gözler önüne sermektedir. Bu baÄŸlamda Almanya Federal Meclisi bu tasarı ile kendisini bir hakem gibi göstermeye çalışsa da, daha çok bir hakim gibi Türkiye’yi metindeki dolaylı ifadelerle suçlu ilan etmiÅŸtir.
Türkiye ile siyasi, ekonomik ve askeri anlamda derin baÄŸları olan Almanya’nın böyle bir tasarıyı meclisinde onaylaması şüphesiz birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. Bu baÄŸlamda tasarı metninin içeriÄŸinin yanı sıra burada dikkati çeken asıl önemli husus tasarının meclise getiriliÅŸinin zamanlamasıdır. Alman makamlarının tasarının zamanlaması ile ilgili yöneltilen sorulara konunun meclise getirilmesinin aslında oldukça geç kalınmış bir karar olduÄŸunu söylemeleri ve kararın siyasi bir arka planının olmadığını belirtmelerine karşın bu beyanlar tatmin edici olmaktan uzak görünmektedir. Ayrıca BaÅŸbakan Angela Merkel, BaÅŸbakan yardımcısı Sigmar Gabriel ve DışiÅŸleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in oylamaya katılmamalarına raÄŸmen yaptıkları açıklamalarda tasarıyı desteklediklerini, Türkiye ile Ermenistan arasındaki diyaloÄŸu teÅŸvik etmek ve bu ülkelerin olayları birlikte deÄŸerlendirmesi için her türlü çabayı harcamak istediklerini belirtmeleri de tasarının kendi isteklerinin dışında meclise getirildiÄŸi tezini çürütmüştür.
MÜLTECİ KRİZİ VE TÜRKİYE'NİN ARTAN STRATEJİK GÜCÜ
Almanya meclisinin Ermeni iddialarına iliÅŸkin kararını, Avrupa’ya mülteci akınını önlemek amacıyla mart ayında Türkiye ile Avrupa BirliÄŸi arasında imzalanan anlaÅŸmayla baÄŸlantılı olarak da ele almak gerekiyor. Türkiye’nin anlaÅŸmayla ilgili olarak Almanya liderliÄŸindeki Avrupa BirliÄŸi ülkelerine kendi ÅŸartlarını kabul ettirmiÅŸ olması, Avrupa'da hükümet partileri, muhalefet partileri ve Avrupa Parlamentosu üyelerinin de bulunduÄŸu geniÅŸ bir kesim tarafından yoÄŸun bir ÅŸekilde eleÅŸtirildi ve Türkiye’nin bu diplomatik baÅŸarısı Avrupa BirliÄŸi ülkelerinin hezimeti olarak yorumlandı.
Bu eleÅŸtirilerden en çok etkilenen ülke ise Avrupa BirliÄŸi’nin lideri konumundaki Almanya ve özelde ise Angela Merkel hükümeti oldu. Özellikle mart ayındaki eyalet seçimlerinde yaÅŸanan yüksek orandaki oy kaybından sonra oldukça büyük bir baskı altında olan Angela Merkel hükümeti Türkiye’ye karşı pasif kalmakla da yoÄŸun bir ÅŸekilde eleÅŸtirildi. Bunun yanında Türkiye ve AB arasında imzalanan anlaÅŸma ile Türkiye’ye vaat edilen vize muafiyeti meselesi Almanya baÅŸta olmak üzere Avrupa BirliÄŸi ülkelerinin tamamında hararetli bir tartışma konusu olarak gündemde yer bulmaya devam ediyor.
Bu açıdan bakıldığında Almanya’nın kabul ettiÄŸi bu sembolik ve baÄŸlayıcılığı olmayan tasarı ile Türkiye’nin özellikle Avrupa BirliÄŸi politikaları çerçevesinde artan stratejik önemini ve rolünü azaltmaya veya engellemeye yönelik bir hamle içerisinde olduÄŸunu söylemek yanlış olmaz. Merkel hükümetinin bu tasarı ile stratejik gücü artan Türkiye’yi siyasi anlamda baskı altına almaya çalıştığı, aynı zamanda ülke içinde artan muhalefeti de dindirmeye yönelik psikolojik bir etki oluÅŸturma beklentisi içinde olduÄŸu ihtimaller içerisinde gözükmektedir.
Bir diÄŸer dikkat çeken nokta ise tasarının kabulünden sonra Alman makamlarının yaptığı açıklamalarda Almanya’nın Türkiye ile derin ve köklü iliÅŸkilerine vurgu yaparak amaçlarının Türkiye’yi kaybetmek olmadığını ve her ÅŸeye raÄŸmen Türkiye ile olan siyasi, ekonomik ve askeri iliÅŸkilerini sürdürmek istediklerini söylemeleri. Yani Almanya’nın bu tasarı ile Türkiye’yi siyasi anlamda izole etmek istemediÄŸini ama dolaylı olarak baskı altına almayı hedeflediÄŸini söylemek yanlış olmaz.
Bu tasarı ile birbiriyle siyasi, ekonomik ve askeri anlamda uzun ve köklü baÄŸlara sahip Türkiye ve Almanya iliÅŸkilerinin kısa vadede olumsuz etkileneceÄŸini, ayrıca bu durumun Türkiye Avrupa BirliÄŸi iliÅŸkilerine de yansıyacağı öngörülebilir. Almanya’nın bu tasarı ile Türkiye’yi siyasi anlamda baskı altına alarak özellikle Türkiye’nin geliÅŸen siyasi ve stratejik gücünü sınırlamayı hedeflediÄŸini ama aynı zamanda Türkiye ile olan derin iliÅŸkilerini riske atmak istemediÄŸi de açık bir ÅŸekilde görülmektedir.
Henüz yorum yapılmamış.