Sosyal Medya

Güncel

'Soykırım' kararı Diaspora politikasının testi

Almanya Parlamentosu’nun aldığı ‘soykırım’ kararı başka bir soruyu da gündeme getirdi. Türklerin 4.kuşağı, yaklaşık 3.5 milyona yaklaşan sayısı, sivil toplum örgütleri ve 11 Türkiye kökenli milletvekiliyle varlık gösterdiği Almanya’daki oylamada neden sadece 1 hayır ve 1 çekimser oy çıktı? Uzmanların ve Almanya'daki Türk toplum temsilcilerinin yanıtları, Türkiye’nin Türk diasporası politikasında değişikliğe ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.



“Olması gereken hassasiyet yıllardan beri yok. Bu olayda hareketlenme birkaç gün öncesinde baÅŸladı. Oysa biz, bunu aylar önce gündeme getirdik. Türkiye’de kimse ilgili deÄŸildi. Yurtdışındaki Türk toplumuna gelince, onların o kadar çok meselesi, gündemi var ki…”

Almanya’da yetiÅŸmiÅŸ, Türk toplumunu temsil eden sivil toplum kuruluÅŸlarında çalışmış birisinin sözleri bunlar… Adını vermemek kaydıyla anlatıyor:

“Yurtdışındaki Türk toplumu, Türkiye’nin dış politikasında ne zaman araçsallaÅŸtırılması gerekiyorsa o zaman akla geldi. Bu sefer de Berlin’de birileri çıktı, Ankara’da miting yapar gibi, Türk bayraklarıyla dolu, bir ülkenin egemenliÄŸinin temsili olan meclisinin önünde göze batırır, tahrik eder gibi, ortama, o dünyaya yabancı bir dille, üslûpla gösteri yapmaya çalıştı. Buradaki maksat haklılığını ispat etmek, Alman toplumunu kazanmak deÄŸil. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'a oradan bir kaç fotoÄŸraf göndermek…”

Kastedilen ‘gösteri’ 1 Haziran’da,  yani Almanya Parlamentosu’ndaki 1915 yılında yaÅŸanan olayı soykırım olarak niteleyen kararın oylamasından bir gün önce Türk – Alman Dayanışma Platformu tarafından düzenlendi.Oysa teklif, geçen yıldan bu yana gündemdeydi. Önce bu yılın ÅŸubat ayına kalmış, sonra da nisan'a ertelenmiÅŸti.

Almanya’daki bazı Türk toplumu temsilcilerine göre, “Mültecilerle başı dertte olan Almanlar, Türkleri kızdırmamak için” konuyu ertelemiÅŸti. Ancak, Türkiye'deki bazı uygulamalar, örneÄŸin gazeteci ve akademisyenlerin tutuklanması, Alman mizahçı Böhmerman'a konusunda Türkiye'nin gösterdiÄŸi tepki gibi geliÅŸmeler Alman politikacıları harekete geçirdi.

"İç politikaya dönük manevra"

Türk-Alman Ãœniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Turhan ise soykırım yasasının gündeme getirilmesini Almanya'da iç politikaya dönük bir manevra olarak deÄŸerlendiriyor. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan Turhan ÅŸunları söyledi:

“2017 federal seçimleri öncesi zor bir döneme giren federal hükümet, soykırım yasasının Almanya Parlamentosu Bundestag'tan geçmesini destekleyerek, parlamentonun Almanya'nın güncel Türkiye politikasının ÅŸekillenmesinde kilit rol üstlenmesine yardımcı oldu. Böylelikle federal hükümet, seçimler öncesinde Alman kamuoyuna, Türkiye politikalarının ÅŸekillenmesi sürecinde, Alman parlamentosunun görüşlerine ve Alman halkının iradesine, son derece önem verdiÄŸi mesajını iletmeyi amaçladı.

2017 seçimleri öncesinde, ülkede artan aşırı saÄŸ eÄŸilim ve Alman kamuoyunun yüzde 75’inin Türkiye’nin AB üyeliÄŸine karşı olduÄŸu göz önünde bulundurulacak olursa, soykırım yasasının seçimler öncesi ve Türkiye ile vize serbestisi konusunda ilerlenme saÄŸlanmasının akâbinde geçirilmesinin iç politikaya yönelik bir manevra olduÄŸu da rahatlıkla söylenebilir.”

Almanya’daki STK’lar etkisiz mi?

Peki, Almanya’daki Türk toplumu, parlamentonun bu yönde karar almasını engelleyemez miydi? Ya da en azından sonucun biraz daha farklı çıkmasını saÄŸlayamaz mıydı? Türk toplumunun etkisi yok mu ya da yetersiz mi? Soruya verilen cevaplara bakılırsa soykırım oylamasının sonucunu deÄŸiÅŸtirmek  neredeyse imkânsızdı.

Bunun bir kaç nedeni var.

Hacettepe Ãœniversitesi Göç ve Siyaset AraÅŸtırmaları Merkezi (HUGO) Müdürü Doç. Dr. Murat ErdoÄŸan’a göre, Avrupa’daki Türk toplumu çok örgütlü deÄŸil. ErdoÄŸan, AK Parti’nin lobi kuruluÅŸu olarak nitelendirilen ve son dönemde ön planda olan Türk Demokratlar BirliÄŸi'nin (UETD) etki güçünün de çok sınırlı olduÄŸunu savunuyor.

“Onların verdiÄŸi bir tepki bir kulaktan girip ötekinden çıkıyor. O tepkiyi BaÅŸbakan da veriyor, CumhurbaÅŸkanı da. Dolayısıyla UETD bir ÅŸey söylediÄŸinde tepki, ‘Bunu söylemelerini söylemiÅŸler, onlar da bunu söylüyorlar’ oluyor. Bir de, daha bağımsız hareket eden, küçük sivil toplum örgütleri var.  Ama onlar da gerçekten çok mikro ve etki alanları çok sınırlı.”

“Birbirimize kendimizi anlatmaktan çıkıp…”

UETD BaÅŸkanı Zafer Sırakaya’ya göre ise karar üzerinde etkili olunamamasının nedeni, “Tavan yapan Türkiye karşıtlığı” ve “Siyasilerin de bu duruma karşı kayıtsız kalamaması.” Al Jazeera’nin , "Ne çaba gösterilirse gösterilsin bu engellenemez miydi?" sorusuna UETD BaÅŸkanı ÅŸu yanıtı verdi:

“Burada özeleÅŸtiriden kendimizi tamamen arındırmanın da bir anlamı yok. Gelinen noktada, sivil toplum kuruluÅŸları olarak, hayatın her alanında var olduÄŸumuz gibi, siyasilerle diyalogumuzu da daha yoÄŸunlaÅŸtırmamız gerektiÄŸini bu süreç bir kez daha gösterdi bize... Çünkü, bizler, STK’lar olarak bu alanlarda yoksak, sadece içe dönük ve kendimize kapalı bir ÅŸekilde siyaset yapmayı, yani birbirimize kendimizi anlatmaktan çıkıp, kendimizi toplumumuza anlatacak bir zemine gitmemiz gerekiyor. “

“Örgütlerimiz buralı olmadılar”

Almanya’da faaliyet gösteren politika ve strateji danışmanlık ÅŸirketi sahibi Kenan Kolat ise meseleyi anlayabilmek için akılda tutulması gereken bir kaç nokta olduÄŸuna dikkat çekti.

Birincisi; Almanya’da yaÅŸayan 3.2 milyon Türkiye kökenlinin yaklaşık 1.5 milyonu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Geriye kalanı Alman vatandaşı.

Ä°kincisi; etnik, dinsel, kültürel yapılara bakıldığında,  yaklaşık 1 milyon kiÅŸi Kürt ve/veya Alevi kökenli.  Almanya’daki Kürt cemaati ve Kürt örgütleri soykırımın tanınması gerektiÄŸi doÄŸrultusunda açıklama yaptı. Alevi örgütleri de soykırım görüşünü daha önce dile getirdi.

Üçüncüsü, Almanya’daki kitlenin yüzde 60’a yakını son seçimlerde AK Parti’ye oy verdi. Ama bu kitle de harekete geçmedi. Kolat’a göre bunun nedeni de ‘konu’ deÄŸil. Peki ne?

“Çifte vatandaÅŸlık, ırkçılıkla mücadele ya da aile birleÅŸimindeki kısıtlamalar konusunda da yeterli tepkiyi göstermemiÅŸ bir toplum. Duyarlılıklar açısından bakıldığında alt gelir gruplarından gelen ve eÄŸitim düzeyi yeterli olmamış bir toplum. Bu toplumun tepkileri liderler vasıtasıyla oluyor. ErdoÄŸan ya da KılıçdaroÄŸlu ya da bir baÅŸka lider geldiÄŸinde, kitleler toplanıyor. Ama kendiliÄŸinden böylesi bir topluluk geçmiÅŸte de olmadı, bu olayda da olmadı.

Bu insanlar uzun yıllar oy hakkına sahip olmadı. Toplumda isteklerini hayata geçirme konusunda eksiklikler var. Örgütler de yavaÅŸ yavaÅŸ içinde yaÅŸadıkları toplumdaki sorunlara el atmaya baÅŸladı. Ancak, örgütlerimiz daha buralı olamadılar. Türkiyeli örgütler, Türkiye’ye göbek bağıyla baÄŸlı örgütlenmeler olarak devam ediyorlar.”

Meclis Ä°nsan Hakları Komisyonu BaÅŸkanı ve Almanya’da sivil toplum kuruluÅŸlarında da görev almış bir hukukçu olan Mustafa YeneroÄŸlu da konuyla ilgili yapılan eyleme  dikkat çekti.

“Bu olayda da, ilgili ülkenin ÅŸartlarını dikkate almayan eylem ve tepki biçimlerinin, vatandaÅŸlarımızın gündemleriyle örtüşmediÄŸi bir kez daha görülmüştür. Ä°nsanlar orada kalıcı. FiÅŸlenmekten, asimilasyon baskılarına daha fazla maruz kalmaktan çekinmeleri doÄŸal. Türkiye’nin diaspora politikasının, niceliÄŸi deÄŸil, niteliÄŸi, vatandaşımızın en temel ihtiyacı olan anadil ve kültürel birikimin beslenmesini öncelemesi gerekir.”

“Onlar sadece Türklerin seçtiÄŸi milletvekilleri deÄŸil”

Peki, ya Alman parlamentosundaki Türkiye kökenli 11 isim? Oylamada sadece bir 'hayır' ve bir 'çekimser' oy var ve onlara ait değil.

Milletvekili YeneroÄŸlu, milletvekillerinin ‘fiÅŸlenmekten’ çekindikleri için önerge lehinde oy kullandığını düşünüyor.

“Kamuoyunda Türk toplumunun, Türk milletvekilleri üzerinde ciddi baskısından bahsediliyordu oysa tam tersi bir baskı vardı. Bu milletvekilleri eminim ki bir dahaki seçimlerde listelere koyulmama endiÅŸesi ile, açıktan oy kullanmak zorunda oldukları için bu ÅŸekilde oy kullandılar.”

Kenan Kolat’a göre ise, oylamanın ardından tepki gören Türkiye kökenli milletvekilleri ile ilgili bir yanılgı var:

“Onlar sadece Türklerin seçtiÄŸi milletvekilleri deÄŸil. Partilere girip mücadele edip, belli bir noktaya geldiler.”

“Yönlendirmek gibi bir refleksimiz var”

Murat ErdoÄŸan da Türkiye kökenli milletvekillerinin ‘baÅŸarılarında’ Türklerin payının fazla olmadığı görüşünde:

“Türkiye kökenli milletvekili olarak meclisteler ama Türk toplumunun onlara yönelik ilgileri ya da motivasyonları çok düşük. Aralarında çok fazla bir baÄŸlantı yok. Dolayısıyla oradaki bir milletvekili bir karar verdiÄŸinde ‘ya Türkler bana oy vermezlerse’ diyecek bir hâl yok ortada. Seçime katıldığınızda karar vericiler konusunda da farklılık olmayacak. Vatan, millet duygusu... Oradaki Türklerin duyguları konusunda çok abartılı düşünüyoruz. Hata ÅŸu: Oradaki insanları Türkiye’nin bir parçası olarak düşünmek ve yönlendirmek gibi bir refleksimiz var bizim. Oysa, biz böyle yaptığımız sürece onların Almanya’daki etkinlik alanlarını daraltmış oluyoruz. Yani onların bağımsız hareket edebilmek ve Alman siyasetinde Türkiye‘ye yönelik daha olumlu ÅŸeyler yapabilme reflekslerini kendi elimizle daraltmış oluyoruz."

Al Jazeera'nın konuştuğu isimlerin dikkat çektikleri ortak noktayı da Mustafa Erdoğan özetledi.

"Türkiye'nin diaspora politikasını gözden geçirmesi gerekiyor. Sadece belirli gruplara, belirli partinin etrafındakilere değil, bütün toplumu kapsayacak, o toplumun doğal olarak refleksler üretmesini sağlayacak, uzun boylu bir strateji üretmemiz gerekiyor"

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.