Genel
Muhafazakarların eleştiri kültürü
Son dönemlerde muhafazakar camiada ve AK Parti çevresinde içe dönük eleştiriler çok arttı. Bu içe dönük eleştiriler medya üzerinden yapıldığından, diğer çevrelerde büyük ilgiyle izleniyor
Ali Nur Kutlu - Yeni Åžafak
Son dönemlerde muhafazakar camiada ve AK Parti çevresinde içe dönük eleştiriler çok arttı. Bu içe dönük eleştiriler medya üzerinden yapıldığından, diğer çevrelerde büyük ilgiyle izleniyor
Dikkatimi çeken şey, AK Parti ile kopma noktasına gelmiş muhafazakar siyasetçilerin, gazetecilerin ve yazarların eleştirileri hepsinden daha çok ilgi görüyor ve yaygınlaştırılıyor.
Buna karşın içeride durup da, özeleştiri yapar gibi eksiklikleri dile getirenler, nedense o denli ilgi görmüyor aynı mecralarda. Burada bir sorun var demektir.
Medya üzerinden eleştiri geleneği yoktu
Bir kere medya üzerinden kendi iç sorunlarını tartışmak, muhafazakar camianın pek huyu değildir. Geçmişte, fikir ayrılıkları ya da yöntem farklılıkları makalelerde dile getirilse de, bu, hiçbir zaman kişiselleştirilmez, isimler üzerinden yapılmazdı. Kişiselleştirilmiş, seviyesi düşük polemikler ve eleştiriler her zaman ayıp karşılanırdı.
Milli Görüş partileri içerisinde de bu gelenek hakimdi. Siyasi şahsiyetler kendi arasında son derece ciddi kavgalara girişse de, bunu hiçbir zaman medyaya taşımadı, oradan bir eleştiri yöneltmedi. Aynı gelenek, AK Parti siyasetçileri arasında devam etti ve onlar da medya önünde tartışmamaya hep özen gösterdi.
Bu tutumun temelinde yatan şey, muhafazakar kültürün kendi iç disiplini, dava bilinci ve terbiyesiydi. Muhafazakar camia, İslam'dan kaynaklanan ahlaka, kul hakkında ve Müslüman hukukuna ayrı bir önem verirdi.
'Emri bil maruf nehyi anil münker' (iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak) önemli bir gelenektir, ancak bu, kişiler üzerinden değil, kaideler, prensipler üzerinden yapılırdı.
Medya üzerinden eleştiri yapılmamasına bir diğer önemli etken ise azınlık psikolojiydi sanırım. Hakim güce karşı kendini, kendi gibi düşünen insanları koruma güdüsü, azınlık kültürlerinde çok yaygındır. Bunun da bir etken olduğunu düşünebiliriz.
Gelenek neden bozuldu?
Son üç dört yıldır bu gelenek bozuldu. Son dönemlerde muhafazakar camianın ve siyasetçilerinin kişiselleştirilmiş, isimler ve karakterler üzerinden yaptığı eleştiriler had safhaya ulaştı. Kimi zaman hakaret ve ağır suçlamalar da vardı bu eleştiriler içinde.
Sosyal medyada isimsiz hesaplar üzerinde yapılan hakaretleri ve suçlamaları buna dahil etmiyorum. Bunların bir kısmı kasıtlı olarak başkaları tarafından maniple ediliyor.
Ancak bir gerçek var ki, yıllardan beri süren saygın gelenek yara aldı, belki de öldü. Bu geleneğin yok olmasındaki önemli etkenin dışarıdan bulaşan bir hastalık olduğu aşikar. Bu camiaya sonradan katılan insanların beraberinde getirdiği bu yabancı kültür, zamanla başkalarına bulaştı ve yaygınlaştı sanırım.
Dava arkadaşına yabancılaşmak
Daha derinlere de bakmak gerek. Medya üzerinden yol arkadaşına, siyaset arkadaşına, dava arkadaşına eleştiri yapmak için ona yabancılaşmak gerek. Yabancılaştığınız zaman ancak onu bir rakip, bir hasım olarak görebilir ve sert biçimde eleştirebilirsiniz. Ya da tam tersi; arkadaşınızı zamanla hasım, rakip gördüğünüzde ona yabancılaşırsınız.
Bu durumda, bir zamanlar aynı safları paylaşan, aynı kavgayı veren insanları birbirine yabancılaştıran şey nedir? Bu sorunun cevabını bulmak lazım.
Siyasetin, bürokrasinin ve ticaretin insanı yabancılaştıran çok önemli etkenler olduğu bir gerçek. İktidar, güç ve sermayenin paylaşımı, tüm insanların olduğu gibi, Müslümanların en büyük imtihanı olmuştur.
Bugün de bu imtihandan geçiliyor. Yabancılaşmayı önlemek gerek. En büyük tehlike budur. Edep, adap, usul, erkan bilerek yapılan eleştiriler, kişiler üzerinden değil, prensipler üzerinden yapılan tenkitler, her zaman faydalıdır. Korkmamak lazım.
Şunu unutmayın: Niyeti yanlış giden bir şeyi düzeltmek, yol arkadaşıyla sorunlarını düzeltmek olan biri, işe özeleştiri ile başlar.
Henüz yorum yapılmamış.