Sosyal Medya

Güncel

Sistem deÄŸiÅŸimine direnmeli miyiz?

Bugüne dek kadroların tercihleri nedeniyle özgürlükçü ve kalkınmacı bir yöne doğru yumuşak bir şekilde ilerleyen Türkiye toplumu artık daha güçlü atılımlara hazır hale gelmiştir ve bu atılımları karşılayacak yönetsel altyapı maalesef mevcut değildir.



Fatmanur Altun / Marmara Üniv. Öğr. Gör.

 

Hayatta değişmeyen tek şeyin değişim olduğuna dair beylik fakat gerçekliği tam anlamıyla kuşatan bir söz vardır. Gerçekten de insanoğlunun yeryüzündeki macerası değişim karşısında düzen, kaos içinde kozmos arayışıdır bir yönüyle. Değişim, dönüşüm tabiat olaylarından toplumsal, bireysel, siyasal hemen her alanda kaçınılmaz olarak deneyimlediğimiz bir durumdur. Bireylerin ve insan topluluklarının hayatta kalma becerilerinin en ayrılmaz parçalarından biri de söz konusu değişimlere ayak uydurabilme kapasiteleri ile ilişkilidir. Güçlü bireyler ve topluluklar değişimi önceden kestirebilen ve hazırlıklarını ona göre yapanlardır.

Åžu var ki insanlar çoÄŸunlukla muhafazakârdır. Düzen kurmak ve istikrar saÄŸlamak son derece zahmetli olduÄŸu için, hâlihazırdaki düzeni deÄŸiÅŸtirme ihtimali olan bütün geliÅŸmeleri birer tehdit olarak algılama eÄŸilimindedirler. Ancak deÄŸiÅŸim, gösterilen bütün dirence raÄŸmen yine de gelir ve kendi gerçekliÄŸini dayatır.  Thomas Kuhn çok ses getiren eseri Bilimsel Devrimlerin Yapısı’nda (1962), bilim sahasındaki deÄŸiÅŸim dönüşümlerin de bütünüyle aynı mantık içerisinde cereyan ettiÄŸini açıklamış ve sonraları sosyal bilimler alanında çokça baÅŸvurulan bir kavram olan paradigma kavramını ortaya atmıştır. Buna göre bilim insanlarının kahir ekseriyetinin sahip olduÄŸu bakış açısı bilimsel geliÅŸmelerin mahiyetini belirler niteliktedir. Bu bakış açısının dışında ÅŸeyler söylemek bilim camiası tarafından ÅŸiddetle reddedilir. Ancak gün gelir yapılan deneyler, ortaya çıkarılan bulgular öyle bir noktaya varır ki hakim olan görüş yani paradigma devrimsel biçimde terk edilerek yerini yeni bir paradigmaya bırakmak zorunda kalır.

Sağlıklı akışın tayini

Bu durumun toplumsal ve siyasal karşılığı devrimsel dönüşümlerdir. Tıpkı insanlar gibi toplumlar da tarihin belli dönemlerinde belli kavÅŸak noktalarına gelirler. Toplumların deÄŸiÅŸime dair taleplerinin zirvede olduÄŸu ve devrimsel dönüşüm dalgasının emarelerinin yavaÅŸ yavaÅŸ birikmeye baÅŸladığı görülür.  Devrimsel dönüşümlerin ÅŸafağı olan bu kavÅŸaklarda toplumların gideceÄŸi yön ön kestirilebildiÄŸinde ve deÄŸiÅŸime direnmeyen, saÄŸlıklı bir akış tayin edilebildiÄŸinde ÅŸiddetsiz ve yumuÅŸak bir paradigma deÄŸiÅŸimi gerçekleÅŸir. Kurulu düzenin sahipleri tarafından deÄŸiÅŸime direnç gösterildiÄŸinde ise sert ve kimi zaman ÅŸiddet içeren dönüşümler meydana gelebilir. Bir üçüncü ihtimal ise toplumların on yıllarca yıl süren bir kaosun içine düşmesidir. Zira eski hal geri getirilemeyecek kadar köhnemiÅŸ, toplumsal talepler birikmiÅŸ, yeni duruma uygun bir öneri ise getirilememiÅŸtir. Bugün OrtadoÄŸu coÄŸrafyasını kasıp kavuran kaos hali bu durumun en canlı örneÄŸidir. Toplumların biriken taleplerine doÄŸal olmayan yollardan müdahale edilerek deÄŸiÅŸim dalgasının önünün alınmaya çalışılması yüzünden bugün OrtadoÄŸu’da ne eski düzen varlığını koruyabilmiÅŸ ne de yeni bir düzen tesis edilebilmiÅŸtir. Türkiye böylesi bir devrimsel dönüşümün ÅŸafağında, önemli bir kavÅŸak noktasında bulunmaktadır.  Son iki yüzyılı ağır yenilgiler içinde geçiren bir toplumun artık içinde bulunduÄŸu paradigmayı deÄŸiÅŸtirme ve yeni bir hayat biçimine doÄŸru yol alma isteÄŸi had safhaya ulaÅŸmıştır. Tarihin bu kritik eÅŸiÄŸinde Türkiye gibi bir ülkenin sahip olduÄŸu en büyük avantaj deÄŸiÅŸime açık kadrolar tarafından yönetiliyor olmasıdır. Son 14 yılda Türkiye’de pek çok sosyal bilimcinin teslim ettiÄŸi gibi sessiz bir devrim gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu devrimin yumuÅŸak seyretmesinin nedeni toplumun taleplerini ve gidiÅŸatını gören kadroların deÄŸiÅŸimin sosyal ve hukuki zeminini döşeyerek topluma saÄŸlıklı bir akış içinde deÄŸiÅŸimi karşılama fırsatı vermiÅŸ olmalarıdır.

GeldiÄŸimiz noktada Türkiye’deki yönetsel yapısının toplumun süregiden ve giderek ÅŸiddetlenen deÄŸiÅŸim talebine cevap verecek hukuki yükü artık taşıyamaz hale geldiÄŸi görülmektedir. Bugüne dek kadroların tercihleri nedeniyle özgürlükçü ve kalkınmacı bir yöne doÄŸru yumuÅŸak bir ÅŸekilde ilerleyen Türkiye toplumu artık daha güçlü atılımlara hazır hale gelmiÅŸtir ve bu atılımları karşılayacak yönetsel altyapı maalesef mevcut deÄŸildir. Karşı karşıya kaldığımız baÅŸkanlık tartışmasının toplumun atılım ve deÄŸiÅŸme yönündeki taleplerinden bağımsız olarak deÄŸerlendirilmesi ve yalnızca kiÅŸi endeksli bir gündeme hapsedilmesi Türkiye’nin son 14 yılda kazandığı ivme ve saÄŸlıklı deÄŸiÅŸim dönüşüm süreci göz önünde bulundurulduÄŸunda büyük bir haksızlıktır.

Kötü niyet göstergesi

Türkiye’de bugün yürürlükte olan sistem kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam olarak iÅŸlemediÄŸi, pek çok vesayet kurumunun sistemi tıkayabildiÄŸi, çift baÅŸlı ve ne olduÄŸu tam olarak belli olmayan, atalet üreten bir sistemdir. Bu sistemin terkedilmesi için baÅŸlatılan tartışmaları, bir kiÅŸinin diktatörlük sevdası olarak yansıtmak yerine yürüyen tartışmaya yapıcı katkılar ve önerilerde bulunmak Türkiye toplumun geleceÄŸi ile dertlenen bütün kesimlerin sorumluluÄŸu dâhilindedir. Sistem tartışması yapılırken eleÅŸtirilerin ve katkıların sunulması varsa endiÅŸelerin ifade edilmesi sürecin saÄŸlıklı iÅŸlemesini ve maksadın hâsıl olmasını temin etmek için son derece deÄŸerlidir. Tartışmaya hiçbir katkı sunmadan, adeta gürültüde boÄŸmaya çalışmak, hele ki yeni bir öneri ortaya koymak şöyle dursun köhnemiÅŸ eldeki sistemi yücelterek deÄŸiÅŸime direnmeye çalışmak en hafif tabirle bir kötü niyet göstergesidir.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.