Sosyal Medya

Güncel

'Başkanlık sistemi'ni geçmişte kimler istedi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkanlık sistemini ortaya attığı günden beri tartışmalar güncelliğini koruyor. Tartışmalar Erdoğan üzerinden yapılması kimi kesimlerce tepki toplarken, Türkiye tarihinde Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel gibi isimlerin de Başkanlık sistemini gündeme getirdiği belirtildi.



Yeni Åžafak Gazetesi'nin haberine göre; Türkiye'de BaÅŸkanlık sistemi tartışmaları yanlış bir düzlemde yapılıyor. Maksatlı, organize ve bilinçli bir biçimde BaÅŸkanlık sistemi tartışmalarının tarihi görmezden geliniyor. BaÅŸkanlık sistemi sanki ilk defa bu dönemde gündeme geliyormuÅŸ gibi ele alınıyor. Bir algı mühendisliÄŸi yapılarak sanki Recep Tayyip ErdoÄŸan kendi ÅŸahsına istiyormuÅŸ gibi bir hava oluÅŸturuluyor.

Aslında Türkiye Başkanlık sistemini 45 yıldır tartışıyor. Neredeyse tüm muhafazakar partilerin liderleri 'Türkiye'nin Kurtuluşunun Başkanlık Sistemi' olduğunu dile getirmişler. Tarihsel bir perspektiften bakıldığında bu tartışmaların epey eski olduğu anlaşılıyor. Yaklaşık elli yıldır sosyal demokrat partiler hariç tüm partiler bu konuyu konuşuyor ve bir talepte bulunuyorsa bu meseleyi farklı biçimde ele almak lazım.

NECMETTİN ERBAKAN NE SÖYLEDİ?

Başkanlık sistemi konusunda fikirleri en net isimlerden biri Başbakan Necmettin Erbakan'dır. Başkanlık sistemi ilk defa Erbakan Hoca'nın Milli Nizam Partisi'nin programında yer almıştır. MNP programında 'yönetimin etkin ve hızlı' çalışabilmesi için Başkanlık sistemi önerilmektedir. Aynı biçimde bu talep Milli Selamet Partisi'nin programında ve seçim beyannamesinde yer almıştır.

MÄ°LLÄ° NÄ°ZAM PARTÄ°SÄ° PROGRAMI, 1969

'Daha hızlı kalkınmaya mecbur olan Türkiye'mizde devlet hizmetlerinin verimli, süratli ve kudretli yürütülebilmesi ve ve Anayasamızın bünyemize intibakı bakımından daha mütekamil bir yapıya kavuşturuşması ve tatbikattaki aksaklıkların giderilmesi için Başkanlık sisteminin getirilmesini zaruri görüyoruz.

İcra organının daha kudretli olması ve süratli çalışabilmesi için Reisicumhurun tek dereceli olarak halk tarafından seçilmesi ve icrai organın düzenini BAŞKANLIK (Presindentielle) sistemine göre tanziminin yapılması gerekmektedir.'

MÄ°LLÄ° SELAMET PARTÄ°SÄ° PROGRAMI, 1973

'Seçme ve seçilme hak ve hürriyetlerinin üzerine konulan anti demokratik tahditler kaldırılmalı milletvekili sayısı azaltılmalı, tek meclis sistemine dönülmeli, Devlet ve hükümet başkanlıkları birleştirilmeli ve BAŞKANI millet seçmeli. Referandum Millet vetosu ve halk teşebbüsü müesseleri kabul edilmelidir.'

MİLLİ SELAMET PARTİSİ 1973 SEÇİM BEYANNAMESİ...

'Devletin Şekli: Milletimizin gaye edindiği büyük maddi ve manevi kalkınma hareketlerinde gereken süratin sağlanması için, devlet mekanizmasının ve teşrii organların milli azim, irade ve sürati tecelli ettirecek vasıfta olması şarttır. Devlet ve hükümet yönetiminin ağır işlemesi ve millet arzu ve iradesinden uzaklaşarak milletin kalkınma şevk ve azmini kıracak durumlara düşmesi bugüne kadar geçen kalkınma çabalarını randımansız bırakan sebeplerdendir.

'Devlet Başkanlığı olan Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet Başkanlığı olan Başbakanlık birleştirilecek icraya kuvvet, sürat ve müesseriyet sağlanacaktır. Başkanı tek dereceli olarak millet seçecektir. Böylece millet devlet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden doğacak ve Cumhurbaşkanı seçimi mevzuunda rejimimizi yıpratan iç ve dış spekülasyonlara imkan kalmayacaktır.'

ALPARSLAN TÜRKEŞ NE SÖYLEDİ?

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Başkanlık Sistemi'ne karşı olduğunu söylüyor. Aslında kendisinin de ezbere bildiği 9 Işık isimli kitapta konu başka şekilde ele alınıyor. Türkeş'in daha sonra bu görüşlerini değiştirdiği öne sürülse de bu konuda herhangi bir belge bulunmuyor. Türkeş, 1990'lı yıllarda Özal'ın başlattığı Başkanlık sistemi tartışmalarını sessizce takip etmiş ve bu konuda aleyhte konuşmamıştır. Alparslan Türkeş'in devlet, siyaset ve topluma dair teorilerini açıkladığı kitabında başkanlık sistemine ilişkin görüşleri şöyle:

'Milliyetçi Hareket tek başkan, tek meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde, kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak, başkanlık sistemini savunuyoruz.'

'İcrayı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz. Her konuda bütünleşmeci olduğumuza göre, icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Türk tarih felsefesi ve tarihinde icra organı hiçbir zaman bulunmamış yani tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Milliyetçi Türkiye'de de demokratik milli cumhuriyet ilkesi içinde başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır. Tek başkan sistemine uygun olarak, yasama organı yönünden de tek meclis sistemini savunuyoruz'

SÜLEYMAN DEMİREL NE SÖYLEDİ?

Süleyman Demirel Türkiye siyasetinin '6 defa gidip, 7 defa gelen' liderlerinden biri. Başka bir ifadeyle siyasetin her aşamasında bulunan bir siyasetçi. Zengin bir tecrübe ve tarihsel arka plana sahipti. Devletin kılcal damarlarında yarım yüz yıl tarihe şahitlik eden ve bunu cumhurbaşkanlığıyla taçlandıran bir ismin siyasi hayatının neredeyse her aşamasında Başkanlık sistemini savunması önemlidir.

Demirel'in hükümetlerin kurulamadığı, meclis başkanının, cumhurbaşkanının seçilemediği, dokuz yılda on bir hükümetin kurulduğu yetmişli yılların kaotik politik ortamında da, yeniden başbakan olduğu doksanlı yıllarda da, cumhurbaşkanı olduğu dönemde de güçlü bir yürütme istemiştir. Demirel, cumhurbaşkanı olduğu dönemde de başkanlık sistemini savunmuş ve hiçbir zaman felsefi olarak karşı çıkmamıştır. Daha da ileri giderek söylemek lazımsa Adalet Partisi 1980 yılında cumhurbaşkanının seçilememesi üzerine TBMM'ye 'Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini' içeren tek maddelik bir Anayasa değişiklik teklifi vermişti.

2002 seçimleri henüz yapılmadan Çanakkale'nin, Çan İlçesi'nde, Çanakkale Seramik Fabrikaları'nın 45. kuruluş yıldönümü kutlama törenlerine katılan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, yaptığı konuşmada, kimsenin karamsarlığa kapılmaması gerektiğini belirtirken şunları söylüyordu:

'Bugün seçim olacaksa ne olacak?' diyenlere soruyorum. Olmayacaksa ne olacak? Seçim olursa, bugün şikayet edilen şeyler ortadan kalkacak, kalkmazsa ne olacak? O zaman şikayetler ortadan kalkana kadar seçim olacak. Seçim haricinde yönetilmemek için, mutlaka demokrasiye ihtiyacımız vardır. Demokrasi ve seçim haricinde birisini göreve getirirsek, onun da eli sopalı olur. Bu nedenle, TBMM içinden bir hükümet çıkarmak gerekli, seçim bu yüzden büyük bir fırsat. Çıkmadı mı, parçalı parlamento çıktı... O zaman BAŞKANLIK sitemine gideceksiniz.'

CUMHURBAŞKANI TURGUT ÖZAL NE SÖYLEDİ?

Özal, Başkanlık sistemini varoluşsal bir biçimde savunan isimdir. Türkiye'nin tek parti dönemlerinde istikrar yakaladığını parlamenter sistemin krizler ürettiğini savunan Özal, 21. Yüzyıl'da Türkiye'nin var olabilmesi için başkanlık sisteminin kurulması gerektiğini dile getirmiştir.

'EÄŸer toplum homojen deÄŸilse parlamento çok çeÅŸitli imkânlardan meydana geliyor. O arada mezhep farklılıkları, etnik farklılıklar, bölge farklılıkları aksediyor, her ÅŸey aksediyor. Ama birleÅŸtirici unsurlar azalmaya baÅŸlıyor. Buna mukabil BaÅŸkanlık sisteminde siz bir adam seçiyorsunuz. O vakit mecbursunuz en iyisini seçmeye. Öbür türlü, “bu benim adamım olsun da, iÅŸten fazladan olsun fark etmez. Benim bölgemin adamı olsun veya benim etnik grubumdan olsun da hiç fark etmez” diyorsunuz. Ama iÅŸ bir adamı seçmeye çalışıyorsunuz baÅŸka çaresi de yok. Orada artık etnik fark veya mezhep farkı ya da baÅŸka farklılıklar ikinci derecede.

Bu sistemin değişmesinde fayda da olabilir diye düşünüyorum. Ama bu konular bence toplumda münakaşa edilmelidir. Bizim söylediğimiz esas değildir. Başka birisi de çıkar başka tezler ileri sürer. Bence bir münakaşa sürecinin başlaması lazım.'

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a gelmeden çok önce Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel, Turgut Özal gibi karizmatik liderlerin parlamenter sistem hakkındaki eleştirilerini dikkate almak lazım. Siyasi hayatları çetin bir mücadeleyle sahne olan; Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı, muhalefet lideri olarak siyaset masasının önün de, arkasında, yanında, merkezinde olan bu isimlerin neredeyse tek hemfikir oldukları konunun Başkanlık olması daha da manidardır.

Geçmişte Özal ve Demirel'in başkanlık talebine karşı çıkanlar şimdi Erdoğan'a muhalefet ediyorlar. Türkiye, Başkanlık sistemini değil zihinlerdeki hayaletleri konuşuyor. Bu konu Erdoğan'la veya AK Parti ile gündeme gelmiş bir mesele değil. Türkiye bu sorunu yaklaşık yarım yüzyıldır konuşuyor. Türkiye bu konuyu kişilerden bağımsız, millet, tarih ve gelecek eksenli düşünmek durumunda. Dün Erbakan, Türkeş, Özal, Demirel Başkanlık sistemini savunuyordu. Bugün onlar yok ama sistem sorunumuz devam ediyor. Yarın da Tayyip Erdoğan olmayacak. Mesele kişiler değil, sistemdir.

Unutmamak lazım cumhuriyetimizin 92. yılında 65. hükümet kuruldu. Neredeyse 16 aya bir hükümet düşüyor. Demokrasiye geçeli 65 yıl oldu. Bu süre içerisinde 5 askeri darbe oldu. Ülke 19 defa IMF'den borç istemek zorunda kaldı. Velev ki Erbakan kötü yönetiyordu, Türkeş yönetmeyi bilmiyordu, Demirel pragmatisti, Özal popülistti, Erdoğan konjonktürel davranıyor. Bütün bu liderlerin hepsi kötü olabilir mi?

Bu kadar tecrübe ve mücadeleden sonra hayatları siyaset ve devlet olmuş bu liderler bir konuda hemfikirlerse durup yeniden düşünmemiz lazım. Serinkanlı bir akılla bakıldığında demek ki sorun kişiler de değil, sistemdedir. Son tahlilde nereden bakarsak bakalım, yönetemeyen bu kötü sistem değişmelidir.

Cumhuriyetin 92 yılında

*65 hükümet kuruldu.

*5 askeri darbe oldu.

*19 defa IMF'yle standby anlaşması imzalandı

*Ülke 30 cente muhtaç hale geldi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.