Coğrafyamız
Filistin'den Suriye'ye, Suriye'den Lübnan'a; umut ve zorluklar arasında geçen hayatlar
Follow @dusuncemektebi2
Siyonist işgal zulmünden kaçarak Lübnan ve Suriye'ye sığınan Filistinli mülteci aileler; kendi başlarına, gelecekten umutsuz zor bir hayat geçiriyor. Akrabalarından ve evlerinden uzakta vatanlarına dönecekleri günü bekliyorlar.
Lübnan'da Bekaa Vadisi'nde bulunan Baalbek şehrinde sığınmacı olarak yaşayan yedi çocuk annesi Filistinli Besime, "Bombardımanlarla ölmeyi ve diğer Arap ülkeleri tarafından dışlanmayı hak edecek ne yaptık?" diye soruyor.
Siyonist işgal zulmünden kaçarak Lübnan ve Suriye'ye sığınan Filistinli mülteci aileler; kendi başlarına, gelecekten umutsuz zor bir hayat geçiriyor. Akrabalarından ve evlerinden uzakta vatanlarına dönecekleri günü bekliyorlar.
Ülke nüfusunun dörtte biri mültecilerden oluşan Lübnan şuan bir milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Daha önceden Suriye'ye sığınan yüz binlerce Filistinli ise Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) aracılığıyla Suriye'den tahliye edildi ve bunların yaklaşık 40-50 bini Lübnan'a taşındı.
Ancak Suriye'den Lübnan'a giden Filistinli mültecilerin sayısı bu kadarla sınırlı değil. UNRWA'nın taşıdıkları dışında on binlerce Filistinli hayatlarını kurtarmak için kaçak yollarla Lübnan'a geçti. Onlar için Lübnan pek de iyi karşılandıkları bir yer değil. Tıpkı Ürdün ve Türkiye gibi, Lübnan hükümeti de Filistinli mülteciler için pek çok önlem almış durumda. Birçoğunun vizeleri dondurulmuş ve hukuki olarak hiçbir güvenceleri bulunmuyor. Bu sebeple de kaçak olarak yaşam mücadelesi veriyor ve en temel hizmetlerden yararlanamıyorlar.
Suriye iç savaşı başlayana kadar Lübnan'da hali hazırda yarım milyon Filistinli mülteci derme çatma kamplarda yaşam mücadelesi veriyordu. Ancak Suriye'de iç savaşın başlamasıyla beraber 1 milyondan fazla Suriyeli de hayatta kalabilmek için Lübnan'a sığındı. Ürdün ve Lübnan hükümetleri Suriye'den kaçan Suriyeliler için BM Mülteciler yüksek komiserliği (UNHCR) ile bir anlaşma imzaladılar. Ama bu anlaşma Suriye'den kaçan Filistinli sıpınmacıları kapsamıyor. Haliyle bu durum Suriye'ye sığınmış Filistinli ailelerin birçoğu için kaçak yollarla bu ülkelere geçmekten başka bir seçenek bırakmıyordu.
Suriye'den Lübnan'a sığınan ve oradaki yarım milyon yurttaşıyla aynı kaderi paylaşan Filistinliler daha önce Suriye'de yaşadıklarından çok daha zor şartlarda yaşıyorlar. Ailelerin çoğu sadece üzerlerindeki kıyafetlerle yollara düşmüştü... tıpkı siyonist işgal yüzünden evlerini terk eden 1948 göçmenleri gibi.
Baalbek'e sığınan bir diğer Filistinli 53 yaşındaki Semira, yaşadıklarını: "Annem ve babam Filistin'den evlerinden kovulmuşlardı. Şimdi de ben kovuldum. Bu bizim kaderimiz" sözleriyle anlatıyor.
Kız kardeşiyle beraber UNRWA okuluna gitmenin heyecanını yaşayan ve üniformasını giyen Lubna 8 yaşında, Şatila mülteci kampında yaşıyor. Annesi Muna Suriyeli, babası ise Filistinli bir mülteci. Ailesiyle beraber 2013 yılında Şam'daki Yermük kampından çıkıp yollara düşmüş ve kendini bir başka kampta bulmuş. 4 kişilik ailesi şuan 2 odalı bir evde aylık sadece ev kirasına 250 dolar ödeyerek yaşıyor. Çevrelerinde dayanabilecekleri ne bir dostları ne de bir akrabaları yok.
Lubna karanlıktan, rutubetin eşyalarını ıslatmasından ve sürekli hasta olmaktan şikayet ederken annesi Muna diğer evlerin çok pahalı olduğunu söylüyor. Muna kampta sadece bir arkadaşı olduğunu ve evden dışarı sadece markete gitmek için çıktığını söylüyor. Eşi oturma izni alamadığı için yakalanma riskinden dolayı kampın dışına da çıkamıyorlar. Bu nedenle iş bulma olasılıkları neredeyse yok.
Evlerinin önüne sürekli çöp atıldığından şikayet eden Muna "Yermük'te bahçeli güzel bir evimiz vardı, Yermük Kampı büyük bir köy gibiydi. Burada ayrımcılık var ve Suriyeli olduğumu da gizlemek zorundayım. Suriyeli olduğumu söyleyince insanlar bana hastalıklıymışım gibi muamele ediyor." diyor.
Kocasıyla sık sık tartıştıklarını ve yaşadıkları durumun kendilerini çok zorladığını belirten Muna, "kocama gidip Avrupalı bir kadın bulmasını ve oraya yerleşmesini söyledim" diyerek yarı esprili bir dille yaşadıkları dramı bu şekilde anlatıyor.
Şatila Mülteci Kampı'nda yaşayan bir diğer kadın Naja kocası Salih'in fotoğrafını televizyonun üzerine koymuş. 2 yıldır çocuklarını göremeyen Salih, Suriye'de elektrikçi olarak çalışıyor ve ailesini ziyarete gelemiyor. Önceleri ailesinin yanına gelip gidebiliyordu ancak Lübnan sınırında kontroller artık çok daha sıkı.
Üç çocuğuyla beraber kocasından uzakta yaşayan Naja durumlarını şu sözlerle anlatıyor: "Burada her şey çok zor. Hiçbir hakkımız ve güvencemiz yok. Oturma izni alamıyoruz. Son 3 yılda sadece birkaç kez denizi görmeye gittik. Hayatımızdaki en güzel şey bu."
"Çocuklarım için korkuyorum, burada uyuşturucu kullanımı yaygın ve kirli insanlar çok fazla. Okuldan çıkar çıkmaz doğru eve gelmelerini söylüyorum. İnşallah en kısa zamanda Suriye'ye dönebiliriz."
3 torunuyla oturan Neja'nın annesi Seda, Yermük Kampı'nda doğmuş. Ailesi siyonist işgal rejimi tarafından memleketleri Safad'dan zorla çıkarılmış. Seda'nın 5 çocuğu halen Suriye'de. Kızı Neja ile beraber yakınlarının başına bir şey gelip gelmediğini takip etmek için her gün büyük bir endişeyle haberleri izliyorlar.
Naja'nın 3. çocuğu 11 yaşındaki İbrahim Lübnan'ın liman kenti Trablus'tan Avrupa'ya gidip para kazanmak için bir tekne yolculuğuna çıkacakmış. Ancak Lübnan polisinin tedbirleri sebebiyle gemi Akdeniz'e açılamamış. Naja bunu birdaha denemek istemesi halinde İbrahim'e tekrar izin vereceğini söylüyor.
Şatila'da 6 çocuğuyla yaşayan Sara, Şam'ın Seyyide Zeynep bölgesinde yaşıyordu. Savaşla beraber çok fazla yakınını kaybetti ve Lübnan'a sığındı. Sara yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor: "O kadar zor şeyler yaşadık ki hangisi en zoruydu bilemiyorum. Yaşadığım şeyin adı depresyon mu bilmiyorum ama üzgün hissediyorum. Kocanızı kaybetmek zor bir durum. Bazen kafamın içinde onunla konuşuyorum"
Bir gün kocası işe gitmek için evden çıkmış ve birdaha dönmemiş. Birdaha da haber alamamışlar. Aslında doğduğu yer olan Şatila'dan 1982'de Lübnan iç savaşı sırasında ayrılmış. İsrail'e bağlı militanların saldırısında annesini kaybetmiş.
"Çok fazla savaşa tanıklık ettim. Geceleri savaş kabusundan başka bir rüya görmüyorum." diyor Sara.
Yasir şiirle ilgileniyor, müzisyenlik ve tiyatroculuk yapıyormuş. Şuan ise diğer mültecilere yardım işlerinde koşturuyor. 2012'de annesi, iki erkek kardeşi, kız kardeşi ve kız kardeşinin iki çocuğuyla beraber Baalbek'e gelen Yasir: "Buradaki Filistinlilere yardım etmek benim için bir sorumluluk" diyor.
Siyonist işgal rejimi tarafından ailesi göçe zorlanmış. Yasir Libya'da doğmuş ve Yermük'te büyümüş. Şam'da küçük bir dükkanı varmış. Savaşla beraber birçok aile gibi onun da ailesi dağılmış. Babası ise şuan İsveç'teymiş.
Yasir aklında sadece tek bir şey olduğunu ve Avrupa'ya gitmek istediğini söylüyor. 4 kez gayri resmi yollardan denemiş ama yakalanmış. Burada kendisini ve ailesini güvende hissetmediği için denemeye devam edeceğini, bunun Şatila'da kalmaktan daha iyi olduğunu söylüyor.
"İsrail'in işgal edip yıktığı köyüm hakkında araştırmalar yapmıştım ve hepsini yazmıştım, bazı kayıtlar da almıştım ama her şey Yermük'te kaybettim. En kötüsü de dedemin köyden ayrılırken yanına aldığı ve ekip büyüttüğümüz fidanı kaybetmek oldu"
Yasir'in yeğeni Tala 5 yaşında, daha Yermük'teyken babası ortadan kaybolmuş. Suriye rejim güçleri babası ve 3 kişiyi daha bir kontrol noktasında otobüsten indirip götürmüşler. Birdaha ondan haber alamamışlar. Anneleri Esma da çocuklarını alıp kardeşi Yasir'le beraber Lübnan'a kaçmış.
Esma ve Yasir'in annesi Semire: "kaybolan insanlar büyük ihtimalle ölmüşlerdir" diyor. Esma ise hala beklemekten başka bir şansı olmadığını söylüyor.
Aya 18 yaşında, her gün evde oturduğunu, sıkkın ve üzgün olduğunu söylüyor. Annesi ve iki kardeşiyle beraber Yermük Kampı'ndan Baalbek'e Celil mülteci kampına gelmişler. Ailesinin asıl köyü Tiberias şuan İsrail toprağı sayılıyor, bir gün oraya dönmenin umudunu taşıdığını söylüyor. Suriye'de okuyormuş ancak Lübnan'a gelince okulu bırakmak zorunda kalmış. Babası ise şuan Almanya'da oturma izni bekliyormuş.
Aya, annesi ve kardeşleri. Büyük kardeşi de bir markette çalışıyor ve aylık 250 dolar kazanıyor. Aya'nın ilkyardım uzmanı olan amcası Yermük'te keskin nişancı tarafından vurularak can vermiş. Amcasının eşi ve çocukları ise halen Yermük'te.
Besime'nin (ilk fotoğraftaki) kızları Baalbek'te yeni evlerindeler. Elinde telefon tutan Almanya'ya giden abisi Ahmed'in fotoğrafına bakıyor. Besime'nin ailesi 2012'de Yermük'ten Baalbek'e gelmiş.
Yermük Suriye'deki en büyük Filistinli nüfusunu barındıran kamp olma özelliğini taşıyordu. Binlerce kişi önce rejim daha sonra IŞİD saldırıları sebebiyle kampı terk etmek zorunda kaldı. Kampta ne elektrik ne su bulunmuyor ancak orada yaşam mücadelesine devam eden Filistinliler hala mevcut.
Besime'nin Almanya'ya giden oğlu Ahmet. Besime onu 4 bin dolara Türkiye üzerinden Berlin'e göndermeyi başarmış.
Besime: "Birgün şartlar düzelirse Suriye'ye dönmek istiyoruz, eğer düzlmezse oğlumuzun yanına Almanya'ya gitmenin yolunu bulacağız"
İslamî Analiz/Haber Merkezi
Henüz yorum yapılmamış.