Sosyal Medya

Güncel

Osman Yağmur: "Kürtçülük de, Türkçülük de necasettir!"

Diyarbakır Ulu Camii İmam Hatibi Osman Yağmur çözüm süreci ve sonrasında yaşananlarla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.



Bölgemizdeki sorunlar ciltler dolusu yazılabilecek olan konulardan oluşuyor ve bu sorunların temeli eskilere dayanıyor. Doğru teşhisler konulamadığı için de, doğru tedavi de uygulanamıyor.

Çözüm sürecine rağmen eğer bir netice alamadıysak bunun farklı nedenleri ve argümanları vardır. Siyasilerin bölgeyi yanlış okumasının da bu durumda payı var ne yazık ki. Çözüm sürecince Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasında köprü sağlam kurulamadı.

Üzülerek belirtmek gerekirsek Eski Türkiye'nin yanlışları yeni Türkiye'nin icraatlarını, merhametini, şefkatini ve iyi niyetini gölgeledi. Eğer sağlam kurulabilmiş olsaydı bugünkü kargaşa, şamata, kan ve gözyaşı olmayacaktı.

BARIŞ SÜRECİ KÜRTLERLE BİTECEK BİR OLAY DEĞİL

Barış süreci sadece Kürtlerle değil, Türklerle bitecek bir olay. Doğudan batıya giden bir kardeşimiz batıda çok kötü karşılanıyorsa, doğuya farklı bir şahıs olarak dönüyor, batıdakine farklı gözle bakmaya başlıyor.

Terörün sıkıntılarını burada biz birebir yaşıyoruz. Silahların içindeyiz ve göğüs göğüse mücadele veriyoruz. Batıdaki kardeÅŸlerimizin bu bilinç ile bölge insanına karşı çok hassas davranması gerekir. Kimse nefsi söylemlere aldanarak birliÄŸimizi ve kardeÅŸliÄŸimizi bozmaya yeltenme cesaretini kendinde bulmamalıdır. Bu memleket hepimizin memleketi. EÄŸer birlikte yaÅŸamaktan bahsediyorsak, karşılıklı olarak deÄŸerlerimize saygı göstermeliyiz.

ÇÖZÜM SÜRECİ SÜRESİNCE HATALAR DA YAPILDI

Bölgede yalancı bir sükûnet havası estiren çözüm süreci boyunca, bölge insanını etkileyen hatalar, yanlışlar da yapıldı. Mesela sokaklarımız kazılırken, silahlar taşınırken neden müdahale edilmedi? Göz önünde gerçekleşen olaylar için istihbarata gerek var mıydı?

Defalarca gerekli mercilere haber verilmelerine raÄŸmen, her ÅŸeyden haberimiz var, bunlar dedikodudur, deyip geçiÅŸtirilmiÅŸtir. Bu dönemde görev yapan yetkililerin bilgilerine ciddi manada baÅŸ vurulmalıdır.  

KÃœRT HALKI DEVLETÄ°NE BAÄžLIDIR VE MÃœSLÃœMANDIR

Kürt halkı dindardır, Müslüman’dır. Kürt halkı, lanse edilenin aksine devletini çok seviyor. Dışarıdan okunduÄŸu gibi deÄŸil hiçbir ÅŸey. Diyarbakır üzerinden örnek vereyim, siz bunu bölgenin geneli üzerinden deÄŸerlendirin. Diyarbakır’da malum parti 600 bin üzerinde bir oy aldı. Çukurların kazılmasıyla, televizyonlarda, gazetelerde, internette, halka ‘sokaÄŸa dökülün’ Ã§aÄŸrısı yaptılar. Åžayet bu halk onlara kulak assaydı, devletin yanında yer almamış olsaydı, sadece yüzde 1 destek vermiÅŸ olsaydı dahi 6 bin kiÅŸi yapardı. Yüzde 10 destek vermiÅŸ olsa 60 bin. Bırakın 60 bini, 6 bin kiÅŸi sokaÄŸa dökülmüş olsaydı bu ülkenin hali ne olurdu? Kürt halkı kandırılıyor, aldatılıyor.

BaÅŸka bir örnek; adam çıkıyor ‘LGBT ile ilgili yürüyüş yapacağım’ diyor. Müslüman Kürt halkı destek veriyor. Bunu hutbede söyledim geçen hafta;‘kardeÅŸlerim ben bu LGBT’yi Kürtçesiyle, Türkçesiyle anlayacağınız dilde size söylesem, açılımını yapsam bu cami karışır, kıyamet kopar’ dedim.

Halkımız aldatılıyor. ‘Biz sizi savunacağız, ‘özgürlük getireceÄŸiz’ deniliyor. Savunmak, özgürlük getirmek, katletmek midir? Sokakları ateÅŸe vermek midir? Çukurlar mı kazmaktır? Savunacağın insanın evini yakmak mıdır? Roketatarlar ile vurmak mıdır? 13 -14 yaşındaki genci götürüp öldürmek midir? DaÄŸa kaldırmak mıdır? Özgürlük bu mudur?

TÜRK SOLU İLE YILLARDIR YAPAMADIKLARINI KÜRT SOLU İLE YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR

Siyaseten yapılması  gereken ÅŸeyleri, silahla, sokak kazarak, gençleri öldürerek yapmaya çalışmak bu millete vurulmuÅŸ en büyük darbe ve en büyük ihanettir. Bu mantıklı ve saÄŸlıklı bir durum deÄŸil. Kürt halkının siyaseti ve talebi de bu deÄŸil. Açık ve net bir ÅŸekilde, biz Sosyalist’iz, biz Komünist’iz, biz Marksist’iz, biz Leninist’iz deseler %1 oy bile alamazlar. Tıpkı 28 Åžubat gibi. O dönemler, insanları askeriyeden, resmi kurumlardan ‘irtica’ diyerek attılar. Deseler di ki‘Müslüman olduÄŸu, namazında, niyazında olduÄŸu için atıldı’, Türkiye’de kıyamet kopmaz mıydı? 

Bu kirli siyasetin sahipleri ÅŸimdi ÅŸekil deÄŸiÅŸtirdi. Yıllarca Türkiye’de Türk Solu’nun yapamadığını, yapmak isteyip de baÅŸaramadığını, ‘Kürt Solu’yla yapmaya çalışıyorlar ama baÅŸaramayacaklar. Ã‡Ã¼nkü su mecrasında akar. Kürt halkı Müslüman’dır. BaÅŸka fikirlere tenezzül etmeyecekler. Eninde sonunda onları doÄŸru yoldan çıkaranların maskelerini düşürüp hakikati görecek ve gösterecekler.

GeçmiÅŸ yıllara girmek istemiyorum. Ancak Diyarbakır’da binlerce   faili meçhul iÅŸlendi. binlerce insan  Ã¶ldürüldü. Binlerce yetim ve dul bırakıldı. gaye bu memleketi bölmek kardeÅŸi kardeÅŸe kırdırtmaktı. Bir tanesi de benim imam olan aÄŸabeyimdi. Hiçbir siyasi düşüncesi yoktu,  hiçbir cemaate baÄŸlı deÄŸildi. Sadece Milli Görüş  fikrindendi. Eski Türkiye zihniyeti buna tahammül edemedi. Yok ettiler. Binlerce köy yakıldı. Binlerce insan evinden barkından oldu. PeriÅŸan oldular. Bütün bunlara raÄŸmen, halk malum örgüte prim vermedi. 

Diyeceksiniz ki siyaseten neden  yüzde 70-80  oy çıktı? Tek açıklaması var: Kürt halkı aldatılmaktadır. Malumunuzdur ki; ülkemizde siyaset bazı kesimler tarafından din gibi algılanmaktadır. Ayrıca sandıklarda usulune uygun doÄŸru dürüst seçimler yansıtılmıyor. Bütün siyasi partiler bir partinin güdümünde ve tesirinde hareket etmektedir. bu bir vakaadır. Bölgede korkunç bir korku hakimiyeti mevcuttur.

DEVLETİN ÖRGÜTÜ MUHATAP ALMASINI ÖRGÜT ÇOK İYİ KULLANDI

GeçmiÅŸten günümüze, Kürt kimliÄŸi ya da Kürt argümanları çok farklı ve hoyratça kullanıldı. Günümüzde de birileri yine aynı ÅŸekilde hoyratlıklarına devam ederken, Devlet çok ağır davrandı.   Bazı  insanlara ‘devlet ÅŸu hakkı, bu hakkı verdi’ denildiÄŸinde ,‘bırak biz söke söke aldık o hakları’ karşılığı alınıyordu.

90’lı yıllarda koalisyon hükümetleri vardı. Devlet daha zayıftı, örgüt daha güçlüydü sözde. Bu koalisyon hükümetlerinden neden söke söke almadınız da bugün muktedir olan, güçlü olan, askerin emrinde olduÄŸu, emniyetin devrede olduÄŸu devletin döneminde nasıl söke söke alıyorsunuz? 

Şöyle kötü bir propaganda daha vardı ki; Örgüt  ‘biz, devletle masaya oturacağız, özerklik ilan edipgüvenlik güçlerinin bile kendileri tarafından temin edileceÄŸine dair vaadlerde bulunuluyordu. Aileler ve gençler de ‘hiç olmazsa bundan mahrum olmayalım’ dediler. Örgüte yöneldiler. 

6-8 EKİM OLAYLARI 7 HAZİRANIN ÖN HAZIRLIĞIYDI

6-8 Ekim Olayları’nda Diyarbakır’daydım. Ben Diyarbakır çocuÄŸuyumdur ancak daha önce böyle bir musibet hiç görmedim. O faili meçhullerin iÅŸlendiÄŸi dönemlere bile rahmet okuduk. Bir ÅŸehrin felç olduÄŸunu düşünün. Fırınlar kapalı, dükkanlar kapalı, hiçbir ÅŸey iÅŸlemiyor. SokaÄŸa çıkamıyorsun, her sokak başında silahlı 3-5 kiÅŸi. Bu güzel ÅŸehir iflas etmiÅŸti. Tanklar ise sokaÄŸa üçüncü gün çıktı. Tanklar ortaya çıktığı gün herkes inlerine kaçtı. Devlet ilk gün neden yapmadı bunu? Dolayısıyla halk korktu. 7 Haziran seçimlerindeki neticenin sebebi budur. O korku sandığa yansıdı. 7 Haziran’dan önce 6-8 Ekim Olayları’nın yaÅŸanması planlıydı. Halka gözdağı verilecekti, halk da bu korkuyla oy verecekti. Öyle insanlar tanıyorum ki cemaatimizden, adam Müslüman, kellesini versen onları desteklemez. Bakıyorum o da malum partiye oy vermiÅŸ. ‘Neden verdin’dediÄŸimde, ‘hocam barış gelsin, kardeÅŸlik gelsin, yoksa bunlar ortalığı darmadağın edecek’ diyordu. Bu mantık hakim olmuÅŸtu halkta.

Devlet ne zaman ki 7 Haziran’dan sonra devletliÄŸini gösterdi, gücünü gösterdi, hepsi sus pus oldu. Devlet kararlılıkla çukur siyasetinin üzerine gitti, algı deÄŸiÅŸti. Åžu anda onların bölgede beÅŸ para kıymetleri yok. Artık devlet bu aÅŸamadan sonra kararlı ve anayasal adımlar atmalı, gecikilmemeli.

DEVLET GÜÇ İLE BİRLİKTE ŞEFKATİNİ DE GÖSTERMELİ

Bu memleketin birlik ve güvenini tehdit eden bütün unsurlara karşı operasyonlar durmamalı fakat silah tek başına çözüm deÄŸil. Siz 5 kiÅŸiyi etkisizleÅŸtirirsiniz, 10 kiÅŸi yerine geçer. Åžu anda 13 -15 yaÅŸlarında gençler daÄŸa gidiyor. Gençler tecrübesiz kandırılıyor. Bu çocukların yıllarca kültürlerini çaldılar. Gençlere kültür  diye ne veriliyorsa, gençlerin temiz beyinleri onu alıyor.

Devlet güçle birlikte, siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda ÅŸefkatini de göstermeli. Yıkılan kentlerimizi, sokaklarımızı, mazimizi yeniden inÅŸa etmekte gecikmemeli. Bütün imkânlar seferber edilmeli. 

Devletimizin GüneydoÄŸu’ya özel stratejiler uygulaması lazım. Özellikle ÅŸu anda var olan bürokratik iÅŸleyiÅŸ de ele alınmalı. Çok büyük öncelik olmalı. Halen ciddi ÅŸekilde paralel söylentileri dolanıyor. Devlet olarak ciddi önlemler alınmalı, neden  pasif duruluyor? Özel bir ekip gönderilmeli, az olsun, öz olsun.  Hükümet  kendi temsilcilerini de ciddi anlamda gözden geçirmesi lazım. 

PKK’NIN ELÄ°NDEN DÄ°L OYUNCAÄžI ALINMALI

Kültürel anlamda ana dil hakkı mutlaka ve geciktirilmeden verilmeli. Yarın öbür gün örgüte, ‘biz kavga ettik, insanları öldürdük de söktük aldık’ diyecek alan bırakılmaması gerek. Devlet ‘halk benim muhatabımdır’ diyorsa, muhatabı hazır bekliyor. Åžu anda örgüt yüzde 80-90 bitmiÅŸ vaziyette. Devletin atacağı adımları, gecikmeden atması gerek.

PKK’nın elindeki ÅŸekerleri almak lazım. Mesela Devlet, PKK’nın elinden dil oyuncağını alabilseydi bu millet Türküyle, Kürdüyle bu fitneden kurtulurdu. Senin memleketinde Alman yok, Fransız yok, Ä°ngiliz yok. Okullarda mecburi ders öğretiliyor. Åžu memlekette Kürt dilini öğrensin adamlar ne olacak? Bu topraklar, bu devlet daha fazla güçlenir.

Osmanlı’yı düşünün, Osmanlı’da tek dil mi okutulmuÅŸ. Osmanlıca resmi dildi belki, ama hâlâ Osmanlı döneminden kalan bizim medreselerde Kürtçe eÄŸitim verilir. O medreselerde hiçbir zaman Osmanlıca konuÅŸulmadı.

STKLARIMIZ VE SİYASET SİLKELENİP ÖZÜNE DÖNMELİ

Bölgede, gençlere sahip çıkmak adına faaliyet gösteren STK’larımız yetersiz kaldıklarında ‘imkân yok’ diyorlar. 90’lı yıllarda hizmet ederken imkân mı vardı? O zamanlar ne arabamız vardı, ne ofislerimiz, ne de yayın araçlarımız. Hiçbir ÅŸey yoktu. Ama Diyarbakır’da Sol cenah bizden çok çok gerilerdeydi. Biz hep öndeydik.

Åžimdilerde STK’lar aslında nimetler içinde boÄŸuluyor. Gençlerle ilgilenmek için çok daha fazla fırsatlar üretmeliler. STK’larımızda ne yazık ki gençlerimizin ruhuna inecek, aÅŸk ve heyecan yok.

Dolayısıyla biz vazifemizi yapmadık. Açık ve net söylüyorum. Suç bizde. Adamlar çalışıyor, ev ev geziyor. Benim evime seçim üzeri 2-3 defa geldiler. 94’lü yıllarda bizim Ä°stanbul’da yaptığımız çalışmaları, bugün onlar yapıyor. Biz çalışmıyoruz. Yerimizde oturup birbirimizi eleÅŸtiriyoruz. Ä°ktidar, Müslümanlardan yana. Çalışın, hizmet edin deniyor. Biz kendi içimizde rantı paylaÅŸamıyoruz. Bizim derdimiz gençlik deÄŸil, hizmet deÄŸil. Öyle olsa, kısa sürede neticesini görürüz. STK’lar ve siyaset silkelenip özüne dönmeli.

KÜRTÇÜLÜK DE TÜRKÇÜLÜK DE NECASETTİR

Ãœniversitede öğrencilerim ÅŸikayette bulunuyorlar. “Hocam burada Antalyalı bir arkadaşımız vardı. Biz ev tuttuk ona. Kardeşçe hareket ettik. Sonra bu arkadaÅŸ kaydını aldı gitti. Antalya’ya döndüğünde Facebook’undan bizim aleyhimize etmediÄŸi laf kalmadığını gördük. Kürt kimliÄŸi üzerinden vuruyor bize” dediler. Ardından bir öğrenci de kalkıp, “hocam böyle düşüncelere karşı tabi ki PKK’lı olunur” diye ekledi. Peki bu düşünce doÄŸru mu diye sorduÄŸumda, “yok hocam” yanıtını alıyorum.

Pislik pislikle temizlenir mi? O pislik yapmıştır, kötülük yapmıştır. Sen kötülüğü, kötülükle temizleyemezsin. Dinimize göre necaset olan bir ÅŸey temiz suyla temizlenir. Kürtçülük necasettir, Türkçülük bir necasettir. Kürtçülüğü Türkçülükle, Türkçülüğü de Kürtçülükle temizleyemeyiz. Bütün bu sorunları ancak Ä°slam ile temizleyebiliriz.

Olaya Kürt – Türk kimliÄŸi üzerinden deÄŸil de hak – batıl mücadelesi penceresinden bakmalıyız. Yoksa bu hep devam eder, Kürtçülük biterse baÅŸka bir ÅŸey gelir. Biz Müslümanlar bu pencereden bakmalıyız. Hiçbir zaman ırk kavramı üzerinden meseleye bakmamalıyız. Adamlar kimlik adı altında halkımızı dinsizleÅŸtirme propagandası yaparak, bu halkın geleceÄŸini farklı yerlere çekmek istiyorlar. Gençlerimiz aldanıyor, bu ÅŸekilde yoldan çıkarılıyor, saptırılıyor. Ancak, inÅŸallah bu toprakların insanlarında özüne dönecek cevher vardır, maya vardır, hakikat vardır. Biz bu inançtayız, hayatımız bu inançla geçti.

YENİ ANAYASA HERKESİN HAKKINI HUKUKUNU GÖZETMELİ

Temennimiz odur ki; ÅŸu memlekette bırakın Kürd’ün hakkını Türk’ün hakkını korumayı, Hristiyan, Süryani, Ermeni, kim olursa olsun insan penceresinden bakabilen, herkesin hakkını, hukukunu gözetecek bir anayasaya sahip olabiliriz. Bu memleket neyimize yetmez.

Fakat yeni anayasa söylemi artık kimseye inandırıcı gelmiyor. Söylem kokmaya başladı. Somut adımlar lazım. Bu saatten sonra söylemlerden ziyade eylemler gerekli.

Kaynak: Haber10

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.