Çekmegil: Okumak hiçbir zaman yük olmadı
Son alaylı mütefekkir Said Çekmegil Malatya’da 1995 yılında özel bir televizyon kuruluşuna verdiği röportajın deşifresinde ilginç hayat ve düşünce serüveninden anekdotlar yer alıyor
Müslümanların düşünce ve anlayış sorunlarını, engin bir tetkik ve sorumluluk duygusuyla ele alan M. Said Çekmegil Ä°slâmî düşüncenin temel kaynak merkezinde yeniden uyanışı yolunda bir Müslüman, bir terzi, bir yazar, yayıncı gibi pek çok niteliklere sahip alaylı bir mütefekkirdi. Hayatı boyunca Malatya’da sürdürdüğü çalışmalarla, kaynaklara dönüşü savunan tecdid hareketinin sesi olmayı amaçlayan kitaplarla, kurduÄŸu fikir kulübü ile katıldığı yurt içi ve yurt dışı konferans ve seminerlerle Müslümanların bozulan temel bütünlüğünü kurmaya çalıştı. AÅŸağıda okuyacağınız metin Çekmegil’in Malatya’da 1995 yılında özel bir televizyon kuruluÅŸuna verdiÄŸi röportajın deÅŸifresidir. Röportajda son alaylı mütefekkirin ilginç hayat ve düşünce serüveninden anekdotlar yer alıyor.
Programcı: Sevgili seyirciler!
Bugünkü gündem konumuzda yine ayın getirdiği iki önemli husus var. Bunun birincisi daha önceki programlarımızda arz ettiğimiz gibi yaşlılar haftasının getirdiği özel durum. İkincisi de kütüphaneler haftasının bugün başlamış olması. Biz bu iki unsurun nasıl olur da bir araya gelir diye düşündük. Bir tarafta yaşlılık, öbür tarafta kütüphane. Araştırdık. Malatya eskiden beri kütüphaneye çok meraklı bir şehir. Bu şehirde de her ikisini birden çok iyi bir şekilde yürüten bir hemşerimizin olduğunu öğrendik. Aslında öğrendik demek doğru olmadı. Biliyorduk zaten. Konferanslarını dinliyorduk. Bunu sizler de biliyorsunuz.
Evet, bu iki unsuru da gayet güzel götüren saygıdeğer insan Mehmet Said Çekmegil beyefendi. Üstadımızı evinde ziyaret etmek istedik. Onun hakikaten bir yere taşınamayacak büyüklükte gayet güzel, itinayla hazırlanmış bir kütüphanesi var. Numune-i imtisal olması hasebiyle programı üstadın evinde yapmayı uygun gördük.
Bize kendileri “hoÅŸ geldiniz” dediler. Biz de kendilerine “hoÅŸ bulduk” diyoruz. Nasılsınız efendim?
Said Çekmegil: Allah razı olsun.
Programcı: Sevgili Said Çekmegil ağabeyimiz. Ben sizin hem yaşlılığınızdan hem de kütüphanenizden bahsettim. Ama size ihtiyar demedim. Fakat siz yaşlılığın en güzel anlarını yaşıyorsunuz. En güzel anlar derken verimliliği kastettim. Bizde ihtiyarlık denilince hemen verimden düşen, ben artık bittim deyip köşesine çekilen kimseler anlaşılıyor.
Said Çekmegil: Allah o halden korusun hepimizi.
Programcı: Fakat ben sizde böyle bir yaşlılık/ihtiyarlık temenni etmiyoruz.
Said Çekmegil: Ben 63 yaşını 144 ay geçiyorum.
Programcı: Allah daha daha hayırlı ömürler versin. Kütüphaneler haftası söz konusu. Sizin de kitap meraklısı olduÄŸunuzu, kitabı alıp biriktirmekten çok, okuyan, okuduklarından da bir ÅŸeyler üreten ve her yıl da –maÅŸaallah- rekor sayıda kitaplar piyasaya süren, bir sürü okuyucuya sunan deÄŸerli bir yazarsınız. O konuları da sizinle sohbet edip, bu iki haftanın birleÅŸtiÄŸi günde ve iki haftanın ÅŸahsınızda birleÅŸtiÄŸi dönemde, hemÅŸerilerimizin huzurunda sizinle konuÅŸmak istedik.
Said Çekmegil: Hemşerilerimize selam olsun.
Programcı: Allah razı olsun, saÄŸ olunuz. Sizi çok eskiden beri tanırız. Benim ilk tanımam zannediyorum 1950’lerde oldu. Bir terzi dükkânınız vardı. Ben daha genç bir öğretmendim. Meraklı bir arkadaşımızla vazife gereÄŸi Malatya’ya geldiÄŸimizde bana burada terzi ama güzel fikirleri olan, gazetelere, dergilere yazı yazan bir arkadaÅŸ var. Ä°sterseniz ziyaret edelim dediler. O zaman sizi dükkânınızda ziyaret ettik. Tabi aradan kırk yıldan fazla zaman geçti. O günden sonra sık sık sizi ziyaret ettim. Çok sayıda kitabınızı da okudum. SaÄŸ olunuz.
Sizin hayatınızı okudum da ilkokul mezunusunuz. Gerçi ilmin yaşı olmaz. Hatta belki ilmin tahsili de olmaz. Şu okulu bitiren şu kitabı yazabilir ve şu dergiye yazı yazabilir gibi bir kural da yoktur.
Said Çekmegil: Öyle bir gaye de yoktur.
Programcı: Siz buna rağmen hiç boş durmadan sürekli okumuş. Okuduklarınızı da özümsemiş ve bunları halka kitaplar, dergi yazıları ve konferanslar halinde ilettiniz, hâlâ iletiyorsunuz. Bu heves, merak nereden başladı?
Bizim Evde Pedere Hoca Derlerdi
Said Çekmegil: Efendim, bizim evde pedere hoca derlerdi fakat hukukçuydu. O zamanlar Baro reisi diyorlardı ÅŸimdi baÅŸkanı diyorlar, onunla ortak gibi bir ÅŸeydi. Çünkü medrese hukukçularının bildiklerini onlar bilmiyorlardı. Bu yüzden mecburen beraber çalışıyorlardı. Malatya’nın elit zümreleri bizim evde sohbetler yapıyorlardı. Ben mesela Ziya PaÅŸa’yı Mehmed Akif’i o yıllardan tanırım.
Programcı: Oda sohbetleri değil mi? Yani televizyonsuz yılların yaşandığı dönem.
Said Çekmegil: Elbette. O dönemde deÄŸil televizyon radyo bile yoktu. O zamanki insanların bir baÅŸka kültürel faaliyetleri vardı. Gayet hoÅŸtu. Ben etkileniyordum. Bilhassa ÅŸiirleri sevmeye baÅŸlamıştım. Ben zaten yazarlığa da ilk defa ÅŸiirlerle baÅŸladım. NeÅŸredilince de hoÅŸumuza gitti, devamlı olsun dedik. Yani düşünme ve yazma zevkim –zannediyorum- aileden geldi.
Ve ben mektebi bırakıp, kuyumculuğa başladım. O zamanlar altını eritmek kömürle oluyordu. Rahmetli validem elimin yüzümün is içinde kararmasına dayanamadı, terziliğe naklettiler.
Programcı: Kıyamadılar galiba.
DÜKKÂNIMIZ YAZARLARIMIZIN KARARGÂHI OLMUŞTU
Said Çekmegil: (Gülüyor) Herhalde. Benim ustam hâlâ saÄŸdır. Malatya’nın Bedri Topal Esmer denen bir sanatkârı. Türkiye’de eÅŸi az olan bir sanatın aşığı idi. Bize de o zevki verdi. Ben mesleÄŸimi de çok sever oldum. Çıraklık, kalfalık derken çok genç yaÅŸta daha otuzuma girmeden dükkân açmıştım. Müşteriler dükkâna girerken, “ustan nerede?” derlerdi. Böyle, hızlı bir yaÅŸantı oluyordu. Bu arada meslekte olduÄŸu gibi fikir hareketleri de beni etkiliyordu. Malatya’da dükkânımız, bazı hemÅŸerilerimizin, ÅŸairlerin, hikâye yazarlarımızın karargâhı gibi olmuÅŸtu. Necip Fazıl neden sonra Malatya’ya gelince “Çekmegil’in atölyesi akademi” diye yazdı. Hamdolsun. Malayanileri atarsanız bu iÅŸler kolay oluyor. Åžimdiki insanların çoÄŸu boÅŸ zamanlarını malayani ile geçiriyor. Onun için teme fikirden uzak kalıyorlar.
Programcı: O konuya gelmişken, başkası tarafından yazılmış özgeçmişiniz var. Sevgili seyircilerimizin çoğu bilir ama bilmeyenler de vardır. Duyurmak istiyorum.
Said Çekmegil: Teşekkür ederim.
Programcı: 1958’de yayınlanan Büyük Ä°slâm Tarihi’nin ikinci cildinin 164. sayfasındaki merhum müellif Abdurrahim Zapsu’nun tanıtma yazısından.
Çekmegil’in babası kıymetli bir ilim adamıydı. Ä°manını çocuklarına da aşılamıştı. Yüksek seviyede yetiÅŸen bu arkadaÅŸ bütün muhiti kendine baÄŸlamış.
Ä°hsan Işık beyin Yazarlar Sözlüğü’nde ve Panel dergisinin 114. sayısında yer alan tanıtma yazısını aktarıyorum:
Yazar 1337 (M. 1921) Malatya doÄŸumlu. Ä°lkokuldan sonra resmi okullarda eÄŸitim görmedi. Kendi kendini yetiÅŸtirdi. Eserlerinde ortaya koyduÄŸu görüşlerin özgünlüğüyle dikkat çekti. Malatya’da sanat ve ticaretle uÄŸraÅŸtı. Büyük DoÄŸu Cemiyetinin kuruluÅŸ yılları ve daha sonraları çok sayıda il ve ilçede ve birkaç defa da Almanya’da, Ä°ngiltere’de, Mina’da, Mekke-i Mükerreme’de konferanslar verdi. Yazı ve ÅŸiirleri; Ehl-i Sünnet, Toprak, Büyük DoÄŸu, Türk Ruhu, Türk Düşüncesi, Yeni Ä°stiklal, SebilurreÅŸad, Hürsöz, Ufuk, Kriter, Selam, Oku, Edebiyat Âlemi, Babıali’de Sabah, Hizmet, Malatya’dan Ses, Serdengeçti, Vahdet, Panel Türk Edebiyatı ve Kitap dergisi, Haksöz gibi çok sayıda gazete ve dergide yazıları yayınlandı. Yeni Ä°stiklal dergisinin açmış olduÄŸu bir yarışmada deneme dalında yazar olarak birinci oldu. Ve ayrıca Ä°nsanlık Anlayışımız adlı eseri Ä°slâm dergisinin açmış olduÄŸu yarışmada birincilik ödülünü aldı. Ayrıca Yeni Asya’nın açmış olduÄŸu yarışmada da EÄŸitim Raporu isimli kitabı ikincilik ödülünü kazandı. Eserleri hakkında ilim adamları, araÅŸtırmacılar ve pek çok yazar yüzlerce yazı kaleme aldı. Yazar halen Malatya’da araÅŸtırmalarına devam ediyor.
Said Çekmegil: Hamdolsun.
Programcı: İnşallah daha uzun yıllar devam eder.
Said Çekmegil: Dualarınızla.
Programcı: Kütüphanede zaten boş raf kalmamış ama birkaç raf daha ilave edersiniz. Kitap meraklısı pek çok hemşerimiz de o kitaplara ve sizin eserlerinize ulaşmış olur.
Evet. Hayatınız böyle geçti ve geçiyor. İnşallah bu merak bu sağlıkla beraber ilânihaye sonuna kadar gider.
Said Çekmegil: Hayat böyle hizmetle beraber olursa ibadet de olmuÅŸ oluyor. Çünkü bana göre ibadetin en başında öğrenmek ve öğrendiÄŸini öğretmek olduÄŸu düşüncesindeyim. Bu bakımdan bu ibadeti asırlardır terk ettiÄŸimiz için dünyaya medeniyet yayan bir Ä°slâm âlemi, dışarıdan medeniyet dilenen hale gelmiÅŸtir. Neden? Öğrenmek ve öğretmek ibadeti terk edildiÄŸi için. Kur’an-ı Kerim’de Tövbe suresinde bir ayetin aklımda kaldığına göre mealinde diyor ki Cenab-ı Hak “Hepinizin birden sefere çıkması doÄŸru olmaz. Bir kısmınız kalsın, fıkıh/ilim edinsin. Bir kısmınız da dönenlere öğretsin.”[1] Yani ben buradan anlıyorum ki (Seyyid Kutup ve birkaç müfessir de böyle demiÅŸler) münavebe ile yani bir kısmınız cephede harp ederken diÄŸer kısmınız ilim edinsin. Sonra tekrar yer deÄŸiÅŸtirsinler ve böyle devam etsin. Bu bakımdan ilim edinmek baÅŸta geliyor. Ben Ankara konferansında izah ettim. Tetkiklerime göre (ki Dünya Ä°slâm Devleti isimli kitabımda anlattım) Ä°slâm devleti kurulur kurulmaz birinci görev iç ve dış emniyeti saÄŸlamak. Ä°kincisi ise eÄŸitim seferberliÄŸi. Bu iki iÅŸi terk edince o devlet vazifesini yapmamış olur.
Programcı: Kur’an’a Muhatap Olmak isimli baÅŸlık altında 30 kitabınız yayınlanmış. Ä°slâm’ın GerçeÄŸi adlı kitabınızla bu sayı 32’ye çıkmış. Ä°sterseniz kitaplarınızın adlarını buradan okuyayım.
- Sünnet-i Seniyye
- Altın Anahtarlar
- Münevver Anlayışımız
- İnsanın Yolu İslâm
- Milliyet
- Ä°yi Niyet
- Limon Ağacım (Şiirler)
- Ä°slâm’ı YaÅŸamak
- Müstesna (Denemeler, mensureler)
- İnsanoğlu Kendini Arıyor
- Tetkiklerde Metod ve Tenkid
- Gizli Bir Ses Dedi ki (Åžiirler)
- Aramızdaki Fark (Şiirler)
- Ruhta İnkılâp (Şiirler)
- İbadet Anlayışımız
- Bilginin Gücü
- Bir Nur DoÄŸacak (Åžiirler)
- İktisat Anlayışımız
- Radyofonik Piyes (Servet Bey)
- Mü’minde Hürriyet
- Siyaset Anlayışımız
- Ahlak Anlayışımız
- İman Anlayışımız
- Diyalektik
- Reçeteler, Gelenek ve Gelenekçilik
- Çağ Dışı
- Vahye Göre Büyük Zulüm
- İnsanlık Anlayışımız
- Dünya İslâm Devleti
- Kur’an’a Muhatap Olmak ve Engelleri
- Nasih-Mensuh/Masumiyet ve Recm
- Ä°slâm’ın GerçeÄŸi
32 tane çok değerli eseri okuyucularımızın hizmetine vermiş oluyorsunuz.
Said Çekmegil: Hamdolsun. Evvela kendim için çalıştım bunları
Programcı: Şüphesiz ki kitaplar sizin kaleminizden çıkıyor ama herkesin oluyor. Mesela kütüphanesine bu kitabı koyan kimseye bu kitap kimin denilse, benim diyecek. O duygularla almış, benimsemiş, okumuş, bir şeyler öğrenmiş kendisine mal etmiş. Ama yazarı elbette ki sizsiniz.
Said Çekmegil: Hayır. Aslında bizim çalışmalarımızdaki doÄŸruların hepsi Ä°slâm’ın malı. EÄŸer hatalar görülürse bize ait olan onlardır. Gücüm yettiÄŸi kadar Ä°slâm’a ters düşmemeye çalıştım.
Programcı: Bu sohbete baÅŸlarken “kütüphaneler haftası” dedik. Sizin evinizin içindeki bu kütüphanenin dışında bir de büyük çarşıda bir iÅŸyeriniz/büronuz var. Ben oraya da gelip gördüm. MaÅŸallah buradaki kitaplarınız kadar orada da kitaplarınız var.
Said Çekmegil: Oradakiler daha ziyada bizim neşrettiğimiz eserler. Elbette orada da lazım olur diye başka eserler, tefsirler de var. Ama esas çalışma yerimiz burası.
Programcı: Malatya artı eskisi gibi değil. Malatya her yıl biraz daha kabuğunu genişletmeye çalışıyor. Nüfus artık sığmıyor. Nüfusa oranla okuyucu da artıyor. Bilhassa gençlik.. Üniversitede okuyanlar var, vakıflarla meşgul olanlar var ve diğer gençler var. Bunlar artık okuyacak, aydınlanacak, bir ışık/feyz alacak kaynaklar arıyor. Ben sizde görüyorum ki aydınlık kapısı açıyorsunuz bu insanlara. Nasıl yaklaşıyorsunuz gençlerin bu durumlarına?
FIKIH DERÄ°N ANLAYIÅž DEMEKTÄ°R
Said Çekmegil: Ben okuyan, düşünen gençleri çok seviyorum. Bizim gidemediÄŸimiz, eriÅŸemediÄŸimiz yerleri bize naklediyorlar. Onlarla sohbet ederken insan yeni yeni düşünce ve merhaleleri de tanımış oluyor. Onlar gerçi suallerle bizden istifade etmek için geliyorlar ama ben onlardan daha çok faydalanıyorum. Allah onlardan razı olsun. Åžimdi –az da olsa- okuyan bilgi öğrenmek isteyen kadınlı erkekli gençler var. Onları tanıdıkça şükrüm artıyor.
Artık eskisi gibi değil hamdolsun. Eskiden birçok yaşlı ebeveyn çocuklarından şikâyetçi olurlardı. Bir türlü namaza gidemiyor gibi bir takım şikâyetleri vardı. Bugün ise gençler babalarından şikâyetçi. Tam tersine döndü. Allah layık görürse, gelişen ve düşünen bir gençlik de geliyor. Allah sayılarını arttırsın. Onlar hurafelerden, hikâyelerden kurtulur, genel fıkhî bir anlayışla (fıkıh zaten derin anlayış demek) fıkha yönelirler. Ve dinlerini katmalardan, atmalardan âri olarak öğrenip ve böylelikle de insanlığa örnek olurlar.
Programcı: Hatırıma bir ÅŸey geldi. Bir zaman ya okudum ya da dinledim. Almanya’da bulunan yurttaÅŸlarımızdan birisi Almanya’nın kütüphaneleri nasıldır acaba diye gezmeye gidiyor. Almanya’nın en büyük ÅŸehir kütüphanesine gidiyor. O, kapıdan girip kitaplara ulaşınca, kitapları karıştırıp, mütalaa edecek bir masa bulamayacağını zannediyor. Bakıyor ki koca salonda sadece birkaç kiÅŸi var. Tuhafına gidiyor. Oradaki kütüphane görevlisinin yanına gidip şöyle diyor: “Ben Almanya deyince kütüphaneleri tıka basa kitap okuyan insanlarla dolu bir yer diye düşünüyordum. Ama görüyorum ki sadece birkaç kiÅŸiden ibaret. Bu niye böyle?” Kütüphaneci cevaben ona diyor: “Siz çokluÄŸa bakmayın. Bunların içerisinde bir tane Goethe çıksa bir Almanya hatta dünya eder”^
Said Çekmegil: Antrparantez bir ÅŸey sormak istiyorum. Siz Goethe’nin Muhammed Destanı’nı okudunuz mu? Türkçeye tercüme edildi. Hatta Goethe’nin Müslüman olduÄŸuna yönelik tartışmalar yapıldı. Batıda araÅŸtıran, düşünen, saplantıları olmayan insanlar ilme yöneliyorlarsa Müslümanlığı kavrıyorlar.
Programcı: Size çok sayıda gençler geliyor. Bunların kemiyeti ile keyfiyeti bir değil tabi. Bunların içerisinde bir veya iki tane gerçeği, hakikati bulan, yaşayabilen veyahut da kendisini geleceğe hazırlayabilen kişi çıksa zaten onlar da kendisinden sonra üç-beş kişi hazırlayacak. Böylece tohum hükmüne geçiyor.
Said ağabey! Kütüphaneniz gerçekten çok değerli. İstifade etmeye çalışıyorum. Bunu bir vakıf haline dönüştürmek hiç aklınıza geldi mi?
Said Çekmegil: Aklıma geldi de bunun nasıl yapılabileceğini bilemedim. Mesailerim dopdolu. Yeni yeni konferanslar isteniyor benden. Gerek onlara hazırlanırken, gerekse kendimi yetiştirmek için çabalarken bunlara vakit bulamadım. Elbette nakit de mühim de.. Allah dilerse olur. Doğrusu aklımdan geçti. İyi hatırlattınız. Dua edin de öyle yapabilirsek iyi olur.
Programcı: Çünkü ben de yaşıyorum benzer şeyleri. Okuyan, düşünen, tez hazırlayan, doktora yapan hatta dışarıdan gelen gençler var. Bazen evde bulunan kimselere ulaşamıyorlar. Telefon ediyor çıkmıyor, evde olmuyor hem evde rahatsız etmekten korkuyor. Ayrıca evlerimiz öyle kimselerin gelip gitmesine, oturup çalışmasına müsait de değil. Keşke ilim irfana düşkün maddi olan kimselerin veya resmi idarî amirlerimizin böyle evlerinde bol kitapları olan kimselerin kitaplarını umumun istifadesine mazhar kılabilmek için bir kütüphane açsalar veya bir kütüphanenin bünyesine katsalar.
Said Çekmegil: Çok iyi olur. Åžu çalışmalarımın kökü üzerinde müsveddesini, daktilosunu ve hatta finansmanını kendim yapıyorum. Sırf benim tetkikimden birkaç Müslümanı da araÅŸtırmaya sevk edebileyim diye. Zaten kaynakları onun için çokça veriyorum. Ta ki gitsinler araÅŸtırsınlar. Aldığım habere göre reçete isimli eser insanları Kur’an’a sevk ediyor. Reçeteler kitabımda konuları tasnif ettim. Ayetlerin o konuyla ilgili bölümlerini aldım. Reçeteler diye sistemli ÅŸekilde koydum. Benim küçük kardeÅŸim doktordur. Kendisine “reçeteyi sadece siz yazmazsınız. Biz de yazarız” diye sitem etmiÅŸtim. Evet. Bunlar dergilerde ufak ufak çıkmıştı. Temyiz dergisi vardı bir arkadaşımın. O bana bunlar bir arada görmek istediÄŸini söyledi. Benim de hoÅŸuma gitti kitaplaÅŸtırdım. Yani bütün bunlar için vakit ve nakit lazım. Destek olacak kimseleri de arama imkânım olmadı. Arayamadım. Zamansızlıklardan ve imkânsızlardan içinden geçerek bunlar oluyor. Hakikaten çokları diyorlar ki, bunları yayınlamak ve dağıtmak için baÅŸkaları ÅŸirketler kuruyor, siz nasıl yapıyorsunuz? Ben de onlara diyorum ki, bu Allah’ın bir lütfu oluyor herhalde. Bir tek sade yaÅŸamamız gerekiyor. Pek çok masraflardan uzağım. Böylelikle bunlar iç içe –Allah’ın izniyle- çıkıyor.
Programcı: Siz vakit ve nakit dediniz ya, maşallah vaktiniz var. Enerjiniz de var elhamdülillah. Nakiti de Allah verir inşallah.
Said Çekmegil: Benim hamdolsun bir ihtiyacım yok ama büyük işler yapacak çapta değilim.
Programcı: Bakıyorum da yaklaşık olarak ömrünüzde her iki yıla bir kitap sığmış. Çünkü ikinci, üçüncü baskısı olan pek çok kitabınız var. Ve daha 4-5 tane eserin hazır olduğunu ve yakında yayınlanacağını söylüyorsunuz. Bunlara zaman ve enerji bulmak kolay değil.
Said Çekmegil: Sizlerin dualarıyla.. Pek çok mektup geliyor. Geçenlerde HekimoÄŸlu Ä°smail’in mektubunu aldım. Ä°lla hatıranızı yazın diye burada konferansta rica etmiÅŸti benden. Bununla iktifa etmemiÅŸ, mektupla ricasını tekrarlamış. Ben de eÄŸer bu çalışmalardan zaman bulabilirsem hatıraları da geniÅŸletmek istiyorum. Hatıralarımı kısa tarzda Nasih ve Mensuh kitabımda yazmıştım. Fakat HekimoÄŸlu Ä°smail bunu geniÅŸletmemi istiyordu. Ben bunu da düşünüyorum ama hepsi zaman istiyor.
Programcı: Zaten sizin hatıralarınıza muhtaç kimseler var. –Allah selamet versin- HekimoÄŸlu Ä°smail buraya konferansa gelmiÅŸti. Konferansta ikide bir “Bunu Said aÄŸabey çok iyi bilir” diyordu. Çünkü hatıralarınız varmış. Ä°sterseniz “çok iyi bilir” dediÄŸi hatıralarınızdan birisini anlatın lütfen.
Said Çekmegil: HekimoÄŸlu Ä°smail gerçekten samimi bir Müslüman. Bir hatıramı anlatayım. Bir gün Ankara’dan üniversite talebeleri HekimoÄŸlu Ä°smail’in evine gelecekmiÅŸ. HekimoÄŸlu Ä°smail bana “aÄŸabey bu gece bize gel” dedi. Ben “Niye?” dedim. O da “aÄŸabey bunlar çok enteresan sualler soruyorlar. Ben bunlara cevap veremem. Siz muhatap olun.” Elbette böyle derken tevazu gösteriyordu. Dedim “siz yetersiniz.” O da “ben çay may getirmek bahanesiyle çıkarım, siz meÅŸgul olursunuz.” dedi. Neyse gittik. O gençler içerisinden bir tanesi beni düşündürdü. O sene mezun olmuÅŸ stajyer doktormuÅŸ. Nasıl olduysa henüz evlenemediÄŸini söyledi. Biraz sitem etti. Ben de ona evlenmeyi geciktirmenin doÄŸru olmadığını söyledim. Hatta evlenmenin ibadet olduÄŸunu[2], eÄŸer engeller yoksa bunu geciktirmenin doÄŸru olmadığını anlattım. O da “ne yapalım, bizim davamızı bilecek çapta birini bulamadım” dedi. O zaman da bir yurt vardı. Ben ona “orada muhtereme hanımlar var, kapısında bekleyin” dedim. Neyse, böyle tatlı sohbetle konu kapandı. O doktor bir sene sonraki sohbete yine geldi. “DediÄŸini yaptım. Åžimdi evleniyorum” dedi.
HekimoÄŸlu Ä°smail’le çok hatıramız var da benim aklımda kalanı anlattım. Hatta o bizim Dünya Ä°slâm Devleti isimli eserimize takdim yazısı yazmıştı. HekimoÄŸlu Ä°smail bir yerde demiÅŸ ki “Said aÄŸabeyin kitaplarını tenkit eden bir ilim adamına rastlamadım.” Benim kardeÅŸim bu ifadeye yönelik bene sitem ediyordu. Ben kardeÅŸime “o rastlamamış olabilir sen rastladıysan söyle de düzeltelim” demiÅŸtim. Evet. HekimoÄŸlu Ä°smail’in ÅŸahsıma sevgisi var. Belki ondan dolayı böyle diyordu. Yoksa dediÄŸi gibi “ekol” deÄŸil. Öyle bir niyetimiz yoktur. Hatta Necip Fazıl bir gün Çekmegilcilik şöyle falan diye laflar etmiÅŸti. Ben ona “Ãœstad, zaten tarih boyunca bir sürü gruplar çıkmış. Bir de Çekmegilcilik diye bir grup çıkmasın.” (Gülüyor)
Programcı: Necip Fazıl ekol diyordu değil mi?
Said Çekmegil: Evet. Ä°zmir konferansında oradaki bir gazetede Süleyman Karagülle “Çekmegil ekolü” diye yazmıştı.
Programcı: Sizin yurt içinde olduğu yurt dışında da pek çok çalışmalarınız oldu. Sizin ilk yurt dışı konferansınızı bir dergide okumuştum.
YERYÜZÜ İBADET MAHALLİDİR
Said Çekmegil: 1969 senesiydi. Londra’da Türk talebelerine bir konuÅŸma yapmıştım. Ä°badet anlayışımızı orada anlatmıştım. Sebep de şöyle oldu. Oranın en büyük kilisesini gezdirdiler bana. “Ne oluyor burada” dedim. “Ä°badete yapılıyor, sizde yok mu?” dediler. Ben de onlara “yeryüzünün ibadet mahalli” olduÄŸunu söyledim. Tabii “Nasıl olur” dediler. Epey dikkatlerini çekti. Zaten konuÅŸma da istenmiÅŸti. Orada üç-beÅŸ Türk kardeÅŸime konuÅŸma yaptım. Fakat oradaki kardeÅŸler vasıtasıyla Ä°ngilizceye tercüme edildi. O tarihte Londra’da yüz elli bin Müslüman varmış. Onlara dağıttılar. Bene de Ä°ngilizce bir kopyasını göndermiÅŸti. Ä°badet Anlayışımız’ın birinci baskısına Ä°ngilizcesini de koydum.
Programcı: Daha sonra?
Said Çekmegil: Fransa’da Paris camii var. Orada Cezayirli ve diÄŸer Müslüman Fransızlar var. Yanımda mühendis doktor Soner Aksoy vardı. O tercümanlık yapıyordu. Onlarla ufak konuÅŸmalar yaptım. Yine Almanya’da konferanslarım oldu. Ä°stenince oluyor.
Programcı: O konferanslara Türkiye’den giden Müslümanların dışında diÄŸer milletlerden Müslümanlar katılıyor muydu?
HAMÄ°D ALGAR’LA LONDRA’DA TANIÅžTIM
Said Çekmegil: Tabii kalabalıktan tanıyamazdım ama mümkün.. Elbette en çok muhatabımız Türkler idi. Ama Londra’da çok deÄŸiÅŸik insanlarla tanıştım. Mesela Kaliforniya Ãœniversitesinden Prof. Hamid Algar var. Onunla Londra’da tanıştık. Bu ÅŸahsın pek çok Türkçe eseri de var. Dört tane doÄŸu dilini biliyordu. O kadar güzel Ä°stanbul ÅŸivesini kullanıyordu ki.. Ben ona “What is your name?” dedim. Bana “Benim ismim Hamid Algar” dedi. Ben ÅŸaşırdım. “Türk müsünüz” dedim. “Hayır Ä°ngilizim” dedi. Çok çeÅŸitli insanları tanıdım. Nijeryalı Cibril isminde orada okuyan bir Müslüman vardı. DuyduÄŸuma göre ÅŸimdi bakan olmuÅŸ. Tabii Abdulkadir Es Sufi ve Cat Steveens yoktu. Çok sayıda faaliyetler vardı. Epey bir mescit vardı Londra’da. Mesela Müslümanların maÄŸazalarının altları hep mescitti. Cuma namazları kılınıyordu.
Programcı: Böyle programlarda genelde usul olarak sorarlar. Ama benim sorum ciddi. Siz ömrünüzü yazarlığa, araştırmaya, doğruları kitlelere anlatmaya hasretmiş birisiniz. Bundan pişman olduğunuz oldu mu? Bunu çok merak ediyorum. Yoksa aktüel olsun diye sormuyorum.
Said Çekmegil: Hasretme söz konusuysa kendiliÄŸinden oldu bu. Ben Ä°slâm’ı küçüklüğümden beri seviyorum. Resulullah’ı anlatan ilahileri söyler, elimde olmayarak aÄŸlardım. NeÅŸredilmiÅŸ hatıralarımda bunlar var. Bu sevgidir beni bu yola iten. Okumak da zevk oldu. Okumayı çok sevmeye baÅŸladım. Hiçbir zaman yük telakki etmedim.
Programcı: Gözünüzün nurunu da arttırmış. Ben, bakınız gözlük kullanıyorum. Siz ise gözlüksüz, gayet güzel olarak okuyorsunuz.
ALLAH’IN RIZASINA TÂLÄ°P OLMAK İÇİN…
Said Çekmegil: Gözlüğüm var da on beÅŸ sene evvel bıraktım. Allah sizden razı olsun. Allah’ın bir rahmeti olarak Allah bana bu imkânları verdi. Ben Allah’a çok teÅŸekkür ediyorum. Gerçi Allah’a teÅŸekkür etmek Malatya için yabancıdır. Hâlbuki “şükür” den gelen bir kelimedir. (Gülüyor) Söylüyorum bazı yerlerde. Bazen bana Allah razı olsun denilince ben onlara “Siz Allah’tan razı mısınız?” diyorum. Çok yadırgıyorlar. Aslında Allah’ın razı olmak en büyük meziyet. Allah’ın rızasına tâlip olmak için Allah’tan razı olmak gerekir. (Tabii bu konferanslık konular da) Bakınız babanızı, ananızı, doÄŸacağınız kıtayı, renginizi siz seçmiyorsunuz. Çok ÅŸey sizin dışınızda. Bu Allah’ın takdiri deÄŸil mi? Efendim., benim boyumu neden ÅŸu kadar uzun veya kısa yapmadın ya da neden Kaliforniya’da doÄŸmadım da Van’da doÄŸdum gibi ahmakça suallerle meÅŸgul olmak Allah’ın takdirine razı olmamaktır. Siz vazifenizi bütünüyle yaparken gücünüzün dışında bir pozisyona düşmüş olabilirsiniz. Bu Allah’ın sizi imtihanıdır. Bu imtihandan müşteki deÄŸilseniz, razıysanız, Allah da sizden razı olur.
Merhum Çekmegil şiir okurken
Programcı: Sizin eserlerinizin içinde şiirler de var. Hatırınıza gelen bir şiiri bizimle paylaşır mısınız?
Said Çekmegil: En son yazdığım bir ÅŸiiri size okuyayım o zaman. 1995’in Temmuz’unda yazmışım bu ÅŸiiri.
NASIL MI YAPTIM?[3]
Uykulardan zaman topladım
Eğlenceden ödünç vakit aldım
Geceyle gündüzü harmanladım
Kazandım
Şiirlerle saksılanmış bir buket
Fikirler dolusu ülfet
Ä°nsan eÅŸittir siyaset
Politikadan kaçtım
Kardeş kardeş kucaklaşmışsam
Dualar dualar toplamışsam
Arada bir uzanıp yatmışsam
Kusurlarımı kendime sakladım
Engel engel dolu tepelerden
Rahmet okulu gecelerden
Geçip cümle yapınca hecelerden
Dünyalar benim oldu sandım
Dönüp bakmamışsam dünlere
Ve layık olmaya çalışmışsam ünlere
Ulaşmışsam saadet dolu günlere
Koşmaktan usanmadım
Kim ne derse desin güzellikler Allah’tandır
Çirkinlik görürsen eğer insandandır
Dünya gelip geçilen bir handır
Anladım
Takvaya koÅŸmak gerek
Uçmağa uçmak gerek
Tağuta çatmak gerek
Rasule hayran kaldım
(Temmuz 1995)
Gece yazmıştım bu şiiri.
Programcı: Programımızın yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Programın başında da yaşlı dedik. Fazla yormayalım.
Said Çekmegil: Rica ederim. Memnun oldum. Allah razı olsun.
KÜTÜPHANESİNİN KÜÇÜK BİR BÖLÜMÜ
Programcı: Bu arada Malatya’da gençlerden duyuyoruz. Bir kaynak arıyorlar. Sizler önemli kaynaklarsınız. Size ulaÅŸan oluyor, ulaÅŸamayan ya da bilmeyen de oluyor. Kitaplarınıza baktım. Fıkhın dışında sosyal bilimler, fen bilimleri ve diÄŸer ilimleri harman etmiÅŸsiniz. Gençler size ulaÅŸmak isterlerse nasıl ulaÅŸabilirler.
Said Çekmegil: Büyük çarşıda bir ambar var. Ekseriyetle ikindi namazından sonra orada bulunuyorum. Gelen pek çok kimse oluyor. (Telefon numarasını veriyor)
Programcı: Demek ki bu telefonu çevirirseniz Said Çekmegil ağabeyimizi karşınızda bulabilirsiniz. Benim derdim şu dediklerinde herhalde siz de yardımcı olursunuz.. Benim vakıf demekteki amacım şuydu. Çekmegil Vakfı.
Said Çekmegil: İsim çok da mühim değil. Ben zaten ilk neşriyatlarımı Sanih Kütüphanesi diye başlattım. Ama muvaffak olamadım. Pederim sıradan bir hoca değildi. Divanı, şiirleri vardı. Kriterdergisi epeyce şiirini yayınladı. Pederim Sanih adını seviyordu. Onun adını yaşatmak istedim. O da olmadı. Biz çok dolu bir hayat geçirdik. İkinci Cihan Harbinde iki buçuk sene askerlik yaptı. Epey uğraşılar oldu.
Bilmiyorsunuz belki, benim 24 tane de torunum var. (Gülüyorlar) Ben oÄŸlumu lise son sınıftayken evlendirdim. Ben de 19 yaşında evlendim. Babam da öyleymiÅŸ. Dedem babamı 16 yaşında evlendirmiÅŸ. Sonra da Medine-i Münevvere’ye gitmiÅŸ. Ä°ki dedem de Arabistan’dadır. Birisi Yemen’de ÅŸehit olmuÅŸ. DiÄŸeri de orada mücavir kalmış. Üç sene sonra da vefat etmiÅŸ. Demek istediÄŸim babam da, ben de genç yaÅŸta evlendik. OÄŸlum da öyle oldu. Çocuklarımızdan 24 tane torunlarımız var.
Programcı: Takım kumandanısınız yani.
Said Çekmegil: Yok, rica ederim.
Programcı: Allah bağışlasın.
Said Çekmegil: Allah razı olsun.
Programcı: Gençlere kitap severlere son bir sözünüz (öğüt/mesaj) var mı?
ALLAH BÄ°ZÄ° OKUMAKTAN ALIKOYMASIN
Said Çekmegil: Çok okusunlar. Ben çoklarına söylediÄŸimi tekrar edeyim. Diyorlar ki “okuyamıyoruz”. Ben de onlara “Bir program yapayım. Günde en az on beÅŸ dakika okuyunuz. Zaten bir süre sonra size zaman yetmez.” derdim. Çünkü kendim de öyleydim. Askere gitmeden önce ancak roman vs. okuyordum. Öğretici kitaplar okuyamıyordum. Askerden sonra roman okuyamaz oldum. Romanlar (birkaç tanıdığım arkadaşımın romanları hariç) sıkıyor. Öğretici kitaplar, fikrî, felsefî kitaplar kritiÄŸini yapmak için okuyoruz. Pazar günlerim sadece boÅŸ olurdu. Öyle olurdu ki Pazar günleri 16 saat okuyup da doyamazdım. Namaz ve yemek vakitleri hariç sabahtan bir baÅŸlıyordum gece 24’e kadar okuyordum. Malumunuz bizim terzihane çok meÅŸgale istiyordu. Yolda giderken okurdum. Yemek yerken okurdum. Hatta hiç unutmuyorum bir gün yemek yerken bir mecmuada bir makaleye bakıyordum. Karşımda küçük kızım vardı. O vakit ilk mektep 3. sınıfa gidiyordu. O bana “ Efendi baba artık yeter. Biraz da bizi sev.” dedi. O anda ayıldım. Ä°hmal ettiÄŸimi anladım. (Gülüyor) Ben çok seviyorum okumayı. Tavsiyem, alışırlarsa onlar da seveceklerdir.
Programcı: Zaten Allah buyruÄŸu deÄŸil mi? Ä°lk ayet “ikra!”
Said Çekmegil: DiÄŸer meallerde var mı bilmiyorum ama Hasan Basri Çantay “Alak sûresinden [4]ayetine, “Dikkat et –ayık ol- (okumayan) azar.” ÅŸeklinde meal vermiÅŸ. Allah bizi okumaktan alıkoymasın. O imkânları bize de bütün mü’minlere de nasıp etsin.
Programcı: Kütüphaneler haftasında siz bu güzel mesajı okuma merakı olanlara veyahut okuma merakın olup olmadığını düşünmeyenlere vermiş oldunuz.
Said Çekmegil: Peyami Safa ile görüşmüştüm de Malatya için nüfus oranı olarak okumakta birinci diyordu. Mesela Ä°stanbul’da 1000 adet dergi satılıyorsa bu nüfusa göre az. Malatya’da ise 100 dergi satılıyorsa nüfusa göre çok iyidir. Peyami Safa birinci diyordu. Mesela Büyük DoÄŸu dergisi ÅŸiir yarışması açmıştı. Malatya birinci gelmiÅŸti. Yani Malatya Ä°slâmî fikir bakımından, tevhid akidesi bakımından iyi. Ama karşı cephesi de kuvvetli. Necip Fazıl bir ÅŸiirinde ne diyordu: “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın” Mücadeleyi bırakın insanlar rahata düşer. Rahata düşünce refah peÅŸinde koÅŸarlar. Refah peÅŸinde koÅŸmaya baÅŸlanınca hem fert bakımından hem de millet bakımından sosyolojik olarak çökerler. YükseliÅŸ, duraklama ve çöküş. Bu sosyal bir gerçekliktir. Bunun sebebi de rahata ve refaha düşkünlüktür.
Programcı: Peki Allah razı olsun.
Said Çekmegil: Allah sizden de razı olsun.
Programcı: Sizi yorduk. Siz de bizi kırmadınız. Uzun uzun sohbet ettik. Biz nefsimiz itibariyle yararlandık. İnşallah takip edenler de bundan yararlanmışlardır.
Said Çekmegil: Seyircilerinize de, bütün Müslümanlara selam olsun. Bu mikrofon aracı olsun. Ben seviyorum hemşerilerimizi. Elbette tüm Müslümanları seviyorum da, hemşerilerim daha da tatlı geliyor.
Programcı: Sevgili seyircilerim. Sohbetimiz de, programımız da burada sona eriyor.
[1]Ayetin orijinali:
9/122: “Mü'minlerin tümünün öne fırlayıp çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında (bir grup da), dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta bulunmak) ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için (geride kalabilir). Umulur ki onlar da kaçınıp-sakınırlar.” (Ali Bulaç Meali)
[2] 24/32
Mealen: İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.(Ali Bulaç Meali)
[3] Said Çekmegil, Milliyet Anlayışımız, Nabi-Nida yayınları, Malatya 1995, s. 146
[4] 96/4. ayet. Elmalılı Hamdi Yazır bu ayeti şöyle meallendirmiş:
“Sakın okumamak etme, çünkü insan muhakkak tuÄŸyan eder”
Henüz yorum yapılmamış.