Güncel
Ortadoğu 100 yıl önce cetvelle bölünmüştü
![](resimler/detay/121101.jpg?)
Batılı güçler tarafından masa başında cetvellerle belirlenen sınırlar ve siyasi hâkimiyet alanları ile eksik de olsa başarıyla uygulanan anlaşma, “böl ve yönet” taktiğinin de hayata geçirilmiş bir örneği...
Rusya’nın onayı ve 9-16 Mayıs 1916 tarihlerinde mektup teatisiyle Ä°ngiltere-Fransa arasında saÄŸlanan anlaÅŸma ile Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun, Anadolu ve OrtadoÄŸu topraklarının paylaşımını içeren gizli bir anlaÅŸma Sykes-Picot. Fransa adına François Georges Picot, Ä°ngiltere adına ise Sir Mark Sykes’in imza koydukları bir uzlaşı olmasından dolayı, onların adı ile anılan bu anlaÅŸma, bölgenin kaderi üzerinde bugüne ulaÅŸan kalıcı etkiler bıraktı.
Milli Mücadele’den sonra kurulan “Türkiye Cumhuriyeti” hudutları dışında kalan, Misak-ı Milli sınırlarına dâhil yerlerle birlikte, OrtadoÄŸu’da manda idaresi ÅŸeklinde ihdas edilen devletçikler, Batılı güçler tarafından masa başında cetvellerle belirlenen sınırlar ve siyasi hâkimiyet alanları ile eksik de olsa baÅŸarıyla uygulanan anlaÅŸma, “böl ve yönet” taktiÄŸinin de hayata geçirilmiÅŸ bir örneÄŸi. Bu açıdan bugün, Irak ve Suriye baÅŸta olmak üzere OrtadoÄŸu’da sınır deÄŸiÅŸikliklerine yol açacak boyuta varan geliÅŸmelerin de temeli.
François Georges Picot ve Sir Mark Sykes
Dünyanın en önemli ve stratejik noktalarında bulunan, Ä°stanbul-Çanakkale BoÄŸazları, SüveyÅŸ Kanalı, Babü’l-Mendeb BoÄŸazı, Hürmüz BoÄŸazı, Basra Körfezi gibi geçiÅŸ yollarıyla birlikte 20.yüzyıl baÅŸlarından itibaren önemli bir enerji kaynağı haline gelen petrolün çıktığı Orta DoÄŸu, baÅŸta Ä°ngiltere olmak üzere sömürgeci güçlerin hedefi haline geldi. Bölgenin kontrolünü ele geçirme planları yapan Ä°ngilizler, 1909 yılında göreve atanan ve o dönemden itibaren Osmanlı Hükümeti’ni, Arap aÅŸiretlerinin isyanıyla tehdit ederek, güç ve iktidar peÅŸinde koÅŸan Mekke Åžerifi Hüseyin ile temasa geçtiler. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun I. Dünya Savaşı’na katılmasından sonra daha da arttırılan bu temaslarla Arap sülale ve aÅŸiretlerini ayaklandırmak için olabildiÄŸince çalışıldı. Yapılan görüşmelerde Mekke Emiri Åžerif Hüseyin’in tüm Arap Yarımadası, Suriye ve Irak’ı içine alan bir devlet kurmasını, Lübnan’ı hariç bırakarak destekleyen Ä°ngiltere, 1915 yılının Kasım ayında bu görüşmeler hakkında Fransa’yı bilgilendirirken, aynı yılın Aralık ayında Necid Emiri Ä°bn Suud ile de Kuveyt hariç Basra Körfezi’nin güney kıyılarını kapsayan bir bağımsızlık antlaÅŸması yaptı. Yani Mekke Åžerifi Hüseyin’e vaat ettiÄŸi topraklarda Necd Emiri Ä°bn Suud’un da hâkimiyetini tanıdı. Bu iki yüzlü politika ile Ä°ngiltere, bölgedeki halkları birbirlerine düşman edecek tohumları ekiyordu.
1916 yılına gelindiÄŸinde Irak Cephesi’ndeki muharebeler ÅŸiddetle sürmekteydi ve Osmanlı kuvvetleri, Halil Kut PaÅŸa’nın komutası altında Ä°ngilizleri, Kutü’l-Amare’de büyük bir yenilgiye uÄŸratmıştı. Ä°ÅŸte bu zaferin hemen ardından OrtadoÄŸu’yu paylaÅŸmak için Ä°ngiltere ve Fransa arasında yapılan görüşmeler Sykes-Picot AnlaÅŸması ile neticelendi. Bu anlaÅŸmaya göre; “Suriye’nin kıyı bölgesiyle Adana ve Mersin Fransa’ya veriliyordu. Basra ve BaÄŸdat vilâyetleriyle Hayfa ve Akkâ limanları Ä°ngiltere’ye bırakılıyor, Dicle ve Fırat sularının etki bölgelerinde ortak kullanımı garanti ediliyordu. Ä°skenderun serbest liman ve Filistin uluslararası bölge oluyordu. Arabistan toprakları, Akkâ-Kerkük çizgisiyle ikiye bölünerek kuzey kısmı Fransız, güney kısmı Ä°ngiliz nüfuzuna bırakılıyordu. Musul vilâyetini içine alan Fransız nüfuz alanı Ä°ran sınırına kadar uzanıyordu. Ä°ngiltere’nin etki alanı ise Filistin’den Mezopotamya’ya kadar geniÅŸ bir bölgeyi kapsıyordu. Ä°ngiltere ve Fransa kendi nüfuz bölgelerinde Arap devletleri kurmayı ve bunları korumayı taahhüt ediyordu. Bitlis, Erzurum, Trabzon ve Van’ı kapsayan bölgeler ise Rusya’ya bırakılıyordu.” Böylece, Ä°ngiltere, Mekke Emiri Åžerif Hüseyin’e vaat ettiÄŸi toprakları bu defa da Fransa ile paylaşıyordu.
Mekke Emiri Åžerif Hüseyin ise bu anlaÅŸmadan habersiz “Büyük Arabistan Krallığı” hülyalarıyla Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’na karşı isyanını 1916 Haziran’ında baÅŸlattı. Bu olay, daha sonra ders kitaplarına girecek, Müslümanlar arasına fitne sokacak ve Batılı güçlerin de kulaklara fısıldadığı “Büyük Arap Ä°haneti” yalanının temelini oluÅŸturdu. Fakat gerçek çok farklıydı. Bu gerçeÄŸi savaşın başından itibaren Hicaz Cephesi’nde ve Medine’de bulunan, Feridun Kandemir, “Medine Müdafaası Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler” adlı eserinde: “Lakin bu isyanın sebebi neydi? Araplar Ä°stiklal mi istiyorlardı? Hayır, Araplar bütün bu harp boyunca Türklerle omuz omuza Çanakkale’den itibaren her cephede savaÅŸtılar. Hatta Ä°stiklal Savaşı’mızda Aydın Cephesi’nde, Mehmetçiklerle yan yana Yunanlılarla boÄŸuÅŸarak, canlarını veren Araplar vardı. Ve ilk Cihan Harbi’nde, Araplarla meskun hiçbir yerde, ne Irak, ne Suriye, ne Lübnan, ne Yemen, ne Filistin’de Türklere isyan eden tek bir Arap görülmedi. Ä°syan eden, sadece Mekke Emiri Åžerif Hüseyin’di… Åžerif Hüseyin’in bu isyanda kullandığı Araplar da, Hicaz çöllerinde öteden beri göçebe hayatı yaÅŸayan ve talan ile geçinen son derece cahil, dünyadan habersiz fakir fukara bedeviler, yani Urbanlardı. Mekke, Taif, Cidde gibi ÅŸehir ve kasabalardaki Araplar isyana katılmadıkları gibi Åžerif Hüseyin de zaten bunlardan asker almak teÅŸebbüsünde bulunmamıştı. Urban ve Åžeyhleri fakirlikleri dolayısıyla paradan baÅŸka birÅŸey bilmezlerdi. Åžerif Hüseyin gibi Ä°ngilizler de bunu bildikleri için, para gücüyle ancak bunlardan faydalanmışlardı. Ve isyanı sonuna kadar bunlarla yürütmüşlerdi.” Åžeklinde ifade etmiÅŸti.
I. Dünya Savaşı devam ederken yapılan ve bazı bölgelerdeki deÄŸiÅŸikliklerle Lozan AntlaÅŸması’nda kabul edilen sınırların temelini oluÅŸturan Sykes-Picot AnlaÅŸması, Rusya’da gerçekleÅŸen “1917 BolÅŸevik Devrimi”nden sonra, Çarlık diplomasisinin gizli belgelerinin açıklanması ile öğrenildi. Bu, ve bu gibi anlaÅŸmaları tamamlayan kararlarla, Tevhid’in, birliÄŸin temsilcisi olması gereken Müslümanlar arasına, milliyetçilik, mezhepçilik, aÅŸiretçilik, asabiyetler, çıkarlar empoze edilerek birbirlerinden ayıran yapay sınırlar çizildi. Irak, Suriye, Ãœrdün, Kuveyt, Hicaz Krallığı gibi manda devletlerin sosyal, siyasal, kültürel denge gözetilmeksizin ihdas edilmesi, bölgeyi bugün de devam eden yüz yıllık süreçte kan, gözyaşı ve kargaÅŸa ortamına sürükledi.
Kaynaklar: Cevdet Küçük, “Sykes-Picot”, Dia, c.38, Ä°stanbul, 2010. Fahir ArmaoÄŸlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ä°stanbul, 2010. Feridun Kandemir, Medine Müdafaası Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler, Ä°stanbul, 2007. Atatürk AraÅŸtırma Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, c.1, Ankara, 2006. Ä°smail Hami DaniÅŸmend, Ä°zahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.4. Ä°stanbul, 2011.
Henüz yorum yapılmamış.