Dünya
Avrupa, Suriye olur mu?
Bir kriz durumunda (dünyayı sarsan bir ekonomik kriz gibi) savaşın patlama merkezi Avrupa olacaktır.
Umut Deniz Öncel
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD öncülüğünde galipler yeni bir sistem kurdu. Bu sistemde dünya paylaşılmış, büyük askeri kampanyalarla toprak ilhakı gayrı meşru hale getirilerek mevcut kazanımlar korunmak istenmiştir. Galip devletlerin sisteme uymayan devletleri "yola getirmek" için ihtiyaç duyduğu askeri operasyonlar ise özgürlük, demokrasi gibi değerler bahane edilerek kamufle edilmiştir. Resmi askeri harekatların yapılamadığı durumlarda ülkelerin mevcut zaafları akıllıca işlenerek terör örgütleri beslenip büyütülmüş, çok işlevli bu yapılar emperyalist devletlerin çıkarlarına göre yönetilmiştir (Bu açıdan "Biji Serok Obama!" sloganlarının realitede bir karşılığı olduğu açıktır. Özgürlük savaşçısı olarak anılmak isteyen terör örgütü PKK ve türevlerinin emperyalistlerin uşaklığını sevinçle benimsemesi, yozlaşmış terör destekçilerini şüphelendirmiyor ve kabul etmeli ki bu körlük hayret vericidir.) Terör hareketlerinin konuma, konjonktüre göre etkisinin azaldığı aralıklarda toplumsal gösterilerle meşru hükümetleri sarsma veya devirme taktiği uygulanır olmuştur. Şiddet içermeyen, içerse de üzeri kapatılan toplumsal gösterileri yaygınlaştırmak ve etkinleştirmek için kolluk kuvvetlerinin aşırı güç kullanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Yakın tarihte bu tür süreçlerin kamu düzeni açısından iyi yönetilememesi sonucu sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla sivil darbeler renkli devrimler adı altında uygulandı.(1) Ukrayna'daki son gelişmeler de üç aşağı beş yukarı bu şekilde cereyan etti. Lakin Rusların referandumla süsleyerek "demokrasi" sınırları içerisine soktuğu, klasik güç politikasını temel alan karşı hareketi Berlin ve Washington'un yüzüne indirilen bir tokat etkisi doğurdu.
Ukrayna'da yaşananları kabaca özetleyelim. Dönemin Cumhurbaşkanı Rus yanlısı Yanukoviç'in Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını imzalamayı reddetmesi üzerine AB yanlısı göstericiler Bağımsızlık Meydanı'nda gösterilere başladı. Uygulanan şiddet, gösterilerin yayılmasına hizmet etti; bu süreçte Berlin ve Washington doğrudan göstericileri destekledi. Parlamento tarafından azledilen Yanukoviç'in ülkeden kaçması Rusya'nın tehdit algısını arttırdı. Bu algının da haksız olduğunu iddia edemeyiz zira halihazırda Avrupa Birliği ve NATO Doğu Avrupa'da usul usul eski Sovyet topraklarını yutmuş haldeydi. Rus Yakın Çevre Doktrinine aykırı olan bu durum, Ukrayna'nın batıya eklemlenme ihtimali belirince Ruslar açısından ölüm kalım meselesine dönüştü. Bu noktada Ruslar paramiliter gruplarıyla Kırım'daki idari kurumların yönetimini ele geçirdi ve göstermelik referandumun sonucunu kabul ederek Kırım'ı ilhak etti.(2) Şüphesiz bu 19. Yüzyıl'a ait bir güç politikası hamlesiydi ve uluslararası ilişkileri son 50 yılın olaylarıyla analiz edenlerin üzerinde büyük bir şaşkınlığa sebep oldu. Washington ve Berlin'deki şaşkınlığı düşününce keyiflenebilirdik, eğer ki Kırım Tatarları ciddi bir Rus baskısı altında yaşam savaşı verir hale gelmeseydi. Güç politikaları askeri temelde bir kere başlatıldı mı önlem alınmadığı taktirde devamının gelmesi ve durumun kızışması çok olası, siyasi tarih bize bunu gösteriyor. Ancak gözüken o ki ateşi söndürmek yerine harlamak tercih ediliyor. Bu ateşin Avrupa'yı yakması ihtimal dahilinde.
Ukrayna şu anda Rusların desteklediği ayrılıkçılarla savaşıyor; biz bunu Rusya ile AB ve ABD'nin savaşı olarak okuyalım. Kırım'ın ilhakı sürecinde Sırp Çetnik çeteleri Rusların yanında yer almıştı. Ukrayna saflarında Hırvatlar, Polonyalılar, Gürcüler vs. varken, ayrılıkçıların yanında ise eski Sovyet coğrafyasında yaşayan Almanlar, Özbekler, Çeçenler vs. bulunmakta. Savaş çoktan uluslararası bir hal almış durumda.
Letonya'da gençlere sonradan zorunlu hale getirilecek askeri eğitim verileceği açıklandı. Baltık ülkeleri Rusya'dan gelebilecek askeri tehditler karşısında endişeli. Polonya'da hükümetin sınıra yakın yerlerde mülkleri olanlarla sözleşme yaptığı haberleri geliyor; buna göre savaş durumunda mülk sahipleri ordunun ihtiyaçlarını karşılayacaklar. Anlaşılan o ki Polonya'da askeri hazırlık devam ediyor. Bu esnada Ruslar, Kuzey Denizinde radarlara yakalanmayan denizaltılarıyla, Avrupa'nın çeşitli yerlerinde sınır ihlalleri yaptıktan çok sonra ancak fark edilen uçaklarıyla rakiplerinin askeri kuvvetini test ediyor. Kırım askeri olarak çoktan tahkim edildi bile. Rusların yeni askeri doktrini saldırıyla karşılaşılması durumunda nükleer silahlarla karşılık verilebileceğinin altını çiziyor. AB ve ABD ekonomik ambargosu ve petrol fiyatlarının "düşürülmesiyle" iyice köşeye sıkışan "Rus ayısı" kendisini kurtarmak için radikal adımlar atabilir. Avrupalıların Rusları bu manada küçümsememesi gerekir. AB'deki Avrupa Ordusu fikrinin tekrar gündeme getirilmesi, Berlin'in askeri liderliği ele geçirme arzusu bir yana, Rus tehlikesinin de hissedildiği anlamına geliyor. Ancak Avrupalıların geç kalıp kalmadığını zaman gösterecek.
Suriye, Ruslar için savaş silahlarını deneme imkanı buldukları bir alandı. Tıpkı diğer Batılı devletlerin özel kuvvetleri ve istihbaratları açısından olduğu gibi. Tarihten gelen korkular (Leh işgali, Napolyon ve Hitler'in kitlesel yıkımları) Rusları ağır kriz durumlarında irrasyonel davranışlara sürüklüyor. Bu açıdan Suriye'deki tecrübeyi, son yıllarda Rusların Avrupa sınırlarını test etmesiyle birleştirdiğimizde diyebiliriz ki, ağır bir kriz durumunda (dünyayı sarsan bir ekonomik kriz gibi) savaşın patlama merkezi Avrupa olacaktır. Patlamanın fitilinin ise AB'nin Türkiye'yi tamamen ve kesin bir şekilde dışlamasıyla ateşlenmesi çok da öngörülemeyecek bir durum değil. Buna NATO'nun gittikçe bağımsızlaşan Türkiye'yi dışlaması da dahil desem, komplo teorisi denilerek itham edilir miyim?
---
1) Kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak, sivil darbeleri önlemek ve demokratik kültürün gelişimini sağlamak açısından toplumsal olayların yönetimi çok önemli. Bu tür durumlarda görev yapan kolluk kuvvetleri klasik konvansiyonel müdahalelerde bulunmamalı, sert güç kullanımı yerine iletişim ve müzakere yöntemlerini uygulamalı ve toplum sosyal medyalardaki bilinçli provokatif dezenformasyonlara karşı sürekli ve zamanında bilgilendirilmelidir.
2) Detaylı bilgi için: http://odak.setav.org/page/kirim-tatarlarini-yalniz-birakmamak/14563
Henüz yorum yapılmamış.