Güncel
Beştepe ile kırılma noktaları
Ahmet Davutoğlu 20 aylık Başbakanlığı'nda Genel Başkanlık ve Başbakanlık koltuğunu devraldığı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir dizi görüş ayrılığı yaşadı. Bunların bazıları kamuoyuna "ufak krizler" olarak yansıdı, bazıları hiç yansımadı. Bazıları kırılma noktası diyebileceğimiz nitelikteydi. Al Jazeera işte bu kırılma noktalarını derledi.
Hiçbir zaman kamuoyu önünde açık açık tartışmadılar, birbirlerine rest çekmediler, birbirlerini eleştirmediler. Ama kimi zaman satır aralarında okunabilen kimi zaman daha net ortaya çıkan görüş ayrılıkları hep vardı.
İşte, 20 aydır Genel Başkanlık ve Başbakanlık koltuğunda oturan Ahmet Davutoğlu ile o partinin kuruluşundan itibaren 13 yıl genel başkanlığını yapıp 2014 yılında halkın doğrudan seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan arasındaki ilişkilerin kırılma noktaları.
Ä°lk iÅŸaret Hakan Fidan
Dışarı yansıyan ilk görüş ayrılığı Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı (MÄ°T) MüsteÅŸarı Hakan Fidan üzerinden oldu. Fidan'ın DavutoÄŸlu ile istiÅŸare ederek 7 Haziran seçimleri için milletvekilliÄŸine aday olmasına CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan karşı çıktı. “Ben bunu da açık sözlü olarak deÄŸerlendirmek isterim. Ben adaylığına olumlu bakmıyorum. Bunu Sayın BaÅŸbakan’a da söyledim. Adaylığını kabul etmek veya onu aday olarak göstermek, o Sayın BaÅŸbakan’ın takdiridir, ona da benim karışma yetkim yok, böyle bir hakkım da yok” dedi. Fidan, CumhurbaÅŸkanı’nın bu sözlerinden bir süre sonra adaylığını geri çekti ve yeniden MÄ°T'teki görevine döndü.
Fidan’ın yeniden atanmasının ardından 10 Mart 2015 günü yaptığı açıklamada BaÅŸbakan DavutoÄŸlu, durumu bir görüş ayrılığı olarak nitelemedi ancak açıklamasında CumhurbaÅŸkanı ile istiÅŸare ettiÄŸinin altını çizdi.
"Milletvekilliği aday adaylığı söz konusu olduğunda, kendisine bu izni vermiş olduğumuz gibi bu adaylığı çekmek istediğinde de aynı şekilde kendisinin kararına saygı duyarak, dün itibariyle talebini kabul ettim. Nasıl ayrılırken benim imzamla ve tek imzayla bu işlem gerçekleşmişse, dün de aynı şekilde oluru vererek görevine iade etmiş olduk. Sayın Cumhurbaşkanımızla benim aramda bu konuda herhangi bir görüş ayrılığı veya farklı kanaatlere dayalı yaklaşım yoktur, her zaman istişare ederiz. Tabii eğer farklı kanaatler varsa, bunlar da bu istişarelerde açılır. Son adım da dün göreve atanması konusunda da Sayın Cumhurbaşkanıyla bir istişare yaptık."
Şeffaflık paketi
Başbakan Davutoğlu başkanlığındaki hükümetin üzerinde çalıştığı kamuda şeffaflık paketi de iki isim arasında en net görüş ayrılıklarının yansıdığı bir başlıktı. Tüm siyasilerin mal bildiriminde bulunmasının yanı sıra bakanlıklarla belediyelerin imar kararlarında bazı düzenlemeler yapılacaktı. Ancak Cumhurbaşkanı Beştepe'ye çağırdığı bazı AK Partili isimlerle görüşmesinde, "Mal bildirimini il ve ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, bu görevi üstlenecek kişiyi bulamazsınız" dedi.
Paket rafa kalktı.
Ancak BaÅŸbakan DavutoÄŸlu seçim sonrasında “Siyasi etik kanunu ve siyasetin finansmanında ÅŸeffaflık öngören kanun tasarısını” Hükümet’in eylem planı içinde yeniden gündeme getirdi. Siyasi etik yasası hâlen Meclis Genel Kurulu gündeminde.
Dolmabahçe açıklaması
ErdoÄŸan ile DavutoÄŸlu’nun baÅŸkanlığındaki AK Parti Hükümeti arasında yaÅŸanan görüş ayrılıklarından biri Dolmabahçe açıklaması oldu. Çözüm süreci açısından önemli adımlardan biri olarak deÄŸerlendirilen açıklama için hazırlıklar yapıldı, açıklamanın nerede yapılacağı, kimlerin katılacağı belirlendi ve 28 Åžubat günü açıklama yapıldı. Aynı günlerde gündemde Öcalan ile yapılan görüşmelere katılacak Ä°zleme Heyeti’ne iliÅŸkin isimler de basına yansıyor, hatta heyetin ne zaman adaya gideceÄŸi tartışılıyordu. Ta ki CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın 20 Mart 2015 günü yaptığı konuÅŸmaya kadar.
"Ben gazetelerde okuyorum. Böyle bir şeyden benim haberim yok. Bu olaya da ben olumlu bakmıyorum. Birilerini tatmin için bu işler yapılmaz. Bunun dışındaki süreç kendi çerçevesi içinde kalmalıdır. Dağa bile çeşitli roman yazarları gönderildi. Ne netice alındı. Yeni romanlar mı yazdırılacak? Bunlara gerek yok, bunları doğru da bulmuyorum."
Erdoğan, bu sözlerden bir süre sonra Dolmabahçe açıklamasını da doğru bulmadığını söyledi.
Koalisyon hükümeti
DavutoÄŸlu’nun Genel BaÅŸkanlığı'ndaki AK Parti’nin en kritik dönemeçlerinden biri 7 Haziran seçimleri sonrasında tek başına iktidarı kaybetmesi oldu. Koalisyon kurulması için diÄŸer partilerle görüşmelerin baÅŸladığı bu süreçte DavutoÄŸlu’nun koalisyon kurulmasından yanaydı. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ise koalisyon hükümeti kurulmasına pek sıcak bakmadığı, yeniden seçime gidilmesini istediÄŸi kulislere yansıdı. CumhurbaÅŸkanı koalisyon ile ilgili, "Koalisyon olup olmayacağı görülecek. Ama son 20- 30 yıla bakınca en uzun süreli koalisyon üç buçuk sene sürmüş. Ondan önce 16 ay süren koalisyon bile var. Bunlardan ülkemiz için fayda bekliyorsak boÅŸuna bekliyoruz" ÅŸeklinde açıklamaları oldu. Sonunda partiler arasında bir uzlaÅŸma saÄŸlanamadı ve yeniden seçime gidildi.
Başkanlık sistemi
DiÄŸer baÅŸlıklar kadar olmasa da baÅŸkanlık sistemi, daha doÄŸrusu 'nasıl bir baÅŸkanlık sistemi' olacağı da iki isim arasındaki görüş ayrılıklarının satır aralarından okunabildiÄŸi bir alan oldu. Kaldıki nasıl bir baÅŸkanlık sistemi tartışmasından önce de BaÅŸbakan DavutoÄŸlu'nun 7 Haziran seçim sonuçlarına iliÅŸkin yaptığı deÄŸerlendirme dikkat çekiciydi, DavutoÄŸlu, seçim sonuçlarına dikkat çekerek “Halk anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi için bize yetki vermedi” dedi.
"Biz sistemin deÄŸiÅŸmesini isterdik, baÅŸkanlık sistemini gündeme getirdik. Ben de isterdim, beyannameye de koydum. Parlamenter sisteme karşı deÄŸilim hiçbir zaman da olmadım. Ama Türkiye’de uygulanan sistem parlamenter sistem deÄŸil. Biz baÅŸkanlık sistemine geçmeyi tasavvur ettik ama halk bunu uygun görmedi. VerdiÄŸi oylarla bize bu yetkiyi vermedi. O zaman ÅŸimdi varolan sistemi iÅŸletmektir bizim sorumluluÄŸumuz."
CumhurbaÅŸkanı ise konuyla ilgili deÄŸerlendirmesini, 15 AÄŸustos günü "Türkiye’de sistem deÄŸiÅŸmiÅŸtir" sözleriyle yaptı.
"Cumhurbaşkanı elbette Anayasa'da sınırları çizilen yetkiler çerçevesinde ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır. Bu makamda kim oturursa otursun yapacağı budur. İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir."
Binali Yıldırım için verilen imzalar
AK Parti’nin DavutoÄŸlu’nun Genel BaÅŸkan seçilmesinden sonra yapacağı ilk olaÄŸan kongresi ise krizin büyük bir sürprizi beraberinde getirdi. 50 asil ve 25 yedek üyeden oluÅŸan MKYK listesinin nasıl ÅŸekilleneceÄŸi konusunda CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan ile BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu arasında bir "anlaÅŸmazlık" yaÅŸandı. DavutoÄŸlu’nun kendi hazırladığı listede ısrarcı olması üzerine ortada Genel BaÅŸkan adaylığı için CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'a en yakın isimlerden Binali Yıldırım'ın adı dolaÅŸmaya baÅŸladı.. Ãœstelik Yıldırım’ın sadece adı geçmekle kalmadı, bunun için delegelerden 900 civarında imza toplandığı da yazılıp çizildi. CumhurbaÅŸkanı ile BaÅŸbakan, bu haber basına yansıdıktan sonra liste üzerinde anlaÅŸmaya vardı, Yıldırım aday olmadı ve DavutoÄŸlu oybirliÄŸiyle yeniden Genel BaÅŸkan seçildi.
Akademisyenlerin tutuklu yargılanması
Son dönemde DavutoÄŸlu ile ErdoÄŸan arasındaki görüş ayrılıkları daha da sık yaÅŸanmaya baÅŸladı. Bunlardan biri, imzaladıkları bir bildiri ile PKK’ya yönelik operasyonları 'biz bu suça ortak olmayacağız' diye eleÅŸtiren akademisyenlerin tutuklu yargılanmalarıyla ilgiliydi. BaÅŸbakan DavutoÄŸlu, 29 Mart 2016 tarihinde yaptığı açıklamada akademisyenlerin tutuksuz yargılanmasından yana olduÄŸunu söyledi.
"Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eÄŸer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım. Sonunda beraat olursa, özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler, ama konuÅŸma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. 28 Åžubat’ta baskılar yaÅŸamış bir akademisyen olarak söylüyorum: Düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem."
Konuyla ilgili sık sık deÄŸerlendirmelerde bulunan CumhurbaÅŸkanı’nın bu konuyla ilgili bakışını dile getirdiÄŸi bir açıklamalarından biri ise 5 Nisan 2016’da oldu.
"Bakıyorsunuz son zamanlarda, ‘akademisyen olduÄŸuna göre tutuksuz yargılansın’ deniyor. Ne demek, suçluysa, eÄŸer yargı buna hükmettiyse o da tutuklu yargılanacak. Akademisyen görünümlü destekçi, gazeteci kimlikli casus, siyasetçi kılıklı eylemci, memur ünvanlı milis olarak, terör örgütünün emrine girenlerin elinde silahı, bombası olan teröristlerden hiçbir farkı yoktur. Yine kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar da terör örgütü mensuplarıyla aynı amaca hizmet ediyorlar. Bu konuda da milletçe dikkatli olmalıyız."
Yetkilerinin geri alınması
Son rahatsızlık ise AK Parti MKYK’sının teÅŸkilâtları atama yetkisini geri almasıyla oldu. Bazı MKYK üyeleri bir süredir içlerinden birinin ifadesiyle “TeÅŸkilâtların genleriyle oynanmasından” rahatsızdı. Bu rahatsızlık teÅŸkilâtlara atama yapma yetkisinin Genel BaÅŸkan ve teÅŸkilâtlanmadan sorumlu genel baÅŸkan yardımcısından, MKYK’ya devredilmesiyle sonuçlandı. 50 kiÅŸilik MKYK üyelerinden CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a yakın olduÄŸu belirtilen 47’si parti bu amaçla yazılmış bir dilekçeyi Genel BaÅŸkan'dan habersiz olarak imzaladı. Bu hamle, pek çok kimse tarafında AK Parti içinde Genel BaÅŸkan'a karşı bir "muhtıra" olarak deÄŸerlendirildi.
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.