Sosyal Medya

Güncel

Zekatın toplumsal faydaları nelerdir?

İslam'ın 5 şartından biri olan Zekatın toplumsal faydaları nelerdir? İşte cevabı



- Zekât, mülkiyette kuvvet dengesidir. Ne tamamen sâhibinin mülkiyetini giderir, ne de tamamen onun elinde bırakıp fakirlerin de onu edinmelerine mâni olur. Mülkiyeti belli ölçüler içinde fakir ile zengin arasında bölüştürür.
 
- Zekât, bir nevi sosyal güvenlik ve içtimaî sigortadır. Ä°htiyaç sahiplerine yardım etmek; fakir, miskin, borçlu, yolda kalmış yolcu gibi zayıf insanların elinden tutmak zekâtın hedefleri arasındadır. Ferdin ÅŸahsiyetini takviye eden, iktisaden güçlendiren, maddî ve mânevî imkânlarını geliÅŸtiren herÅŸey cem'iyeti de kuvvetlendirir.
 
- Zekât, ihtiyaç sâhibi bütün sınıflara, bu sınıfların bedenî, ruhî, ahlâkî her türlü ihtiyaçlarına şâmil bir sigortadır. Modern sosyal sigorta fikrinin ilk temeli 1941 yılında atılmıştır. Ä°ngiltere ile A.B.D. temsilcileri 1941 yılında Atlantik andlaÅŸması için toplanmışlar, bu toplantıda ferdler için sosyal sigorta teÅŸkilâtının kurulmasını karara baÄŸlamışlardır. Halbuki Ä°slâmiyet bunu zekât müessesesi ile 1400 yıl önceden vaz'etmiÅŸtir.
 
- Zekât, toplumda zengin ile fakir arasındaki uçurumları, farklılaÅŸmaları ortadan kaldırır. Sınıflar arası mesafeyi yaklaÅŸtırır ve orta sınıfın teÅŸekkülünü saÄŸlar. Toplumda orta halli vatandaÅŸların artması, piyasada rahatlık meydana getirir. Mal sadece bir sınıfın inhisarında kalmaktan kurtularak fakirlerin de satın alma güçleri artar. Sırf zenginler deÄŸil, geniÅŸ bir halk kitlesi de cem'iyet içinde sıkılmadan zarurî ihtiyaçlarını te'min ederek yaÅŸayabilme imkânına kavuÅŸur.Malın sadece zenginler elinde dolaÅŸan bir servet olması, âyet-i kerîmeyle yasaklanmıştır (el-HaÅŸr, 7). Bu da zekât yoluyla te'min edilir.
 
- Zekât, paranın stok edilmesini önler, yatırıma yöneltir. Ã‡Ã¼nkü kârdan deÄŸil, ana paradan verildiÄŸi için, iÅŸletilmedikçe devamlı eksilecektir. Sâhibi de eksilmeyi önlemek için parayı yatırıma yöneltir, artırma yoluna gider.
 
- Zekât, sosyal dengeyi saÄŸlar. Cenâb-ı Hak kulları yaratılış bakımından olduÄŸu gibi, yaÅŸayış ve maiÅŸet bakımından da farklı seviyede yaratmıştır. Kimi zengin, kimi fakir, kimi orta halli...  Âyet-i kerîmede şöyle buyurulmaktadır:
"Allah rızkı vermekte bâzınızı bâzınıza üstün kıldı." (Nahl, 16/71)
Bütün insanların aynı seviyede gelir sâhibi olmaları imkânsızdır. Çünkü toplumda mes'uliyet ve enerji sarfı bakımından birbirinden çok farklı görevler vardır. Bu görevlerin ihmalinden doğacak zararlar, cem'iyeti felce uğratır. Bütün görevlerin ücreti aynı olsa, kimse ağır ve mes'uliyetli işe tâlib olmaz, hep hafifini tercih eder. Böylece ağır ve mes'uliyetli işler ihmale uğrayarak hayat nizamı bozulur.
 
Demek ki gelir ve geçim bakımından insanların farklı olması büyük bir zarurettir. Ne var ki, bu farklılığın büyük bir uçurum meydana getirmemesi için, arada bir irtibat ve köprü lâzımdır. İşte o köprü de zekâttır.
 
- Zekât toplumun ferdlerini birbirine kenetler. Zekât sosyal bir yardımlaÅŸma olmak hasebiyle ferdleri birbirine kenetler. Zenginde fakire karşı sevgi, ÅŸefkat, merhamet duyguları geliÅŸir. Fakirde ise zengine karşı itâat, hürmet, iÅŸinde titizlik hisleri inkiÅŸaf eder. Kıskançlık, düşmanlık, hased duyguları törpülenir, hattâ tamamen yok olur. Ne zengin fakire zulmeder ve onu minnet altında bırakır; ne de fakirde zengine karşı zillet ve esâret, kin ve adâvet duyguları teÅŸekkül eder. Hadîs-i ÅŸerîfte buyurulmuÅŸtur:
"Kalbler, insanı iyilik yapanı sevmeye, kötülük yapanı da sevmemeye zorlar."
- Zekât, cem'iyete kinlenip hınçlanıp toplum düşmanları ile toplum huzurunu bozucularla iÅŸbirliÄŸi yapılmasını önler. EÄŸer zenginler fakirlerin ihtiyaçlarını gidermezlerse, ÅŸiddetli ihtiyaç ve geçim sıkıntısı, onları Müslümanlığa düşman kimselerin cebhesine katılmaya veya hırsızlık, yol kesme, adam öldürme gibi kötülükleri yapmaya sevkeder.
 
- Zekât, yatırıma açılan bir kapı ve büyük bir kalkınma hamlesidir. Zekâtın hem sosyal, hem de iktisadî yönü vardır. Bu bakımdan aynı zamanda bir kalkınma hamlesidir.
 
- Zengin - fakir tezadı, cem'iyetler var olalı beri açık veya gizli bir ÅŸekilde hüküm süren bir sınıf mücadelesini doÄŸurmuÅŸtur. Tarihteki ihtilâller ve kanlı hareketler, hep bu mücadelenin, yani "senin var, benim yok" kavgasının birer ÅŸekilde zuhurudur. Ä°slâmiyet bu ezelî mücadeleyi yatıştırmak üzere bir taraftan zekât, sadaka ve vakıf müesseselerini kurmuÅŸ; bir taraftan da, ferdlere sabır, kanaat ve kadere rıza ahlâk ve terbiyesi vermiÅŸtir. Bu terbiye ve ahlâk ile bezenmiÅŸ mü'minler arasında, ne servet gururu, ne de fakirlik kıskançlığı görülmüştür.
 
Zekât, islâm'ın köprüsüdür. Müslümanların birbirine yardımları, ancak zekât köprüsü üzerinden geçmekle yapılır. Zira yardım vasıtası, zekâttır. Ä°nsanların hey'et-i içtimaiyesinde intizam ve âsâyiÅŸi te'min eden köprü, zekâttır. Âlem-i beÅŸerde hayat-ı içtimaiyenin hayatı, muavenetten doÄŸar. Ä°nsanların terakkiyatına engel olan isyanlardan, ihtilâllerden, ihtilâflardan meydana gelen felâketlerin tiryâkı, ilâcı muavenettir. Evet, zekâtın vücûbu ve ribanın hürmetinde büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniÅŸ bir rahmet vardır. Evet, eÄŸer tarihî bir nazarla sahîfe-i âleme bakacak olursan ve o sahifeyi lekelendiren beÅŸerin mesâvisine, hatâlarına dikkat edersen, hey'et-i içtimaiyede görünen ihtilâller, fesadlar ve bütün ahlâk-ı rezîlenin iki kelimeden doÄŸduÄŸunu görürsün: Birisi:"Ben tok olayım da, baÅŸkası açlığından ölürse ölsün bana ne." Ä°kincisi: "Sen zahmetler içinde boÄŸul ki, ben ni'metler ve lezzetler içinde rahat edeyim."
 
Âlem-i insaniyeti zelzelelere mâruz bırakmakla yıkılmaÄŸa yaklaÅŸtıran birinci kelimeyi sildiren ancak zekâttır. Nev'-i beÅŸeri umumî felâketlere sürükleyen ve BolÅŸevikliÄŸe (komünizme) sevkedip terakkiyatı, âsâyiÅŸi mahveden ikinci kelimeyi kökünden kesip atan, hürmet-i ribâdır.
 
ArkadaÅŸ! Hey'et-i içtimaiyenin hayatını koruyan intizamın en büyük ÅŸartı, insanların tabakaları arasında boÅŸluk kalmamasıdır. Havâs kısmı, avâmdan; zengin kısmı, fukaradan hatt-ı muvasalayı kesecek derecede uzaklaÅŸmamaları lâzımdır. Bu tabakalar arasında muvasalayı te'min eden zekât ve muavenettir. Halbuki vücûb-u zekât ile hürmet-i ribâya müracaat etmediklerinden, tabakalar arası gittikçe gerginleÅŸir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-yı rahîm kalmaz. Bu yüzdendir ki, aÅŸağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram, itâat, muhabbet yerine ihtilâl sadâları, hased bağırtıları, kin ve nefret vâveylaları yükselir. Kezalik; yüksek tabakadan yukarı tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateÅŸleri, tahakkümler, ÅŸimÅŸek gibi tahkirler yağıyor. Maalesef, tabaka-i havâstaki meziyetler, tevâzu' ve terahhuma sebeb iken, tekebbür ve gurura bâis oluyor. Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik; ihsan ve merhameti mûcib iken, esaret ve sefaleti intâc ediyor. EÄŸer bu söylediklerime bir şâhid istersen âlem-i medeniyete bak, istediÄŸin kadar şâhidler mevcuttur.

Kaynak: Sorularla Ä°slamiyet

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.