Sağlık
Kaybedilen Beyin Fonksiyonlarının Geri Kazanılması
Yüce Yaratıcı (celle celâluhu) tarafından sisteme (genetik yapıya) baştan yerleştirilmiş mekanizmalar insan tarafından daha yeni keşfedilmektedir. Bilimin ilerlemesiyle daha hangi İlâhî sanatların keşfedilebileceğini öğrenmek için yeni araştırmalara ihtiyaç vardır.
Yeni doğan bebeğin beyni çok hızlı bir gelişme ve büyüme gösterir. Bilhassa ilk üç yıl beyinde yeni sinir hücresi (nöron), yeni sinir ağ ve bağlantıları (akson, sinaps ve dendritler) oluşumu yoğun şekilde gözlenir. Bu dönemde nöronlardan yeni dallar (kablolar) çıkarılarak diğer komşu veya uzak noktalardaki nöron, kas veya salgı bezi hücreleriyle bağlantı kurulur. Bu işlemlerde hormona benzer kimyevî maddeler rol alır. Bunlar sinir hücrelerinin çoğalmasında ve birbirleriyle ağ kurmasında görevlidir. Meselâ sinir büyüme faktörü ve beyin kaynaklı nörotrofik faktörler, sinir hücrelerinin yapılanmasında rol alır.
DoÄŸumu takip eden ilk 612 aylık süreçte diÄŸer hücrelerle (sinir, kas, salgı bezi) baÄŸlantı kuramayan sinir hücreleri sanki Ä°lâhî emir almışçasına programlı bir ölüme maruz (apoptozis) kalırlar. Meselâ, yeni doÄŸan deney hayvanlarında birkaç hafta gözler kapalı tutulursa, beyin kabuÄŸunda (korteks), görmeyle alâkalı nöronlar ölür ve hayvan kör olur. Yani baÅŸlangıçta verilen nöronlar görevlerini yapamaz veya doÄŸru kullanılmazsa yok edilirler. Bu durum, “ya kullankaybet veya çalışöl” prensibi olarak ifade edilir.
Hasar görmüş veya ölmüş sinir hücre ve dokularının yenilenme kapasitesinin hiç olmadığı, hasar gören sinir dokusuna bağlı olarak kaybedilen vücut fonksiyonlarının tekrar geri getirilemeyeceği fikri tıp dünyasında uzun yıllar hâkimdi. Erişkin fertler için büyük ölçüde bu durum geçerli olmasına rağmen, hususen çocuklarda artık bu kabulün doğru ve geçerli olmadığı ispatlandı. Yani kaybedilen beyin fonksiyonlarının kısmen de olsa geri getirilebileceği, bu iyileşme kabiliyetinin yaratılışta baştan var edildiği bulundu. Buna nöronal plastitise veya rejenerasyon (yenilenme) kapasitesi denmektedir.
Nöronal rejenerasyon; darbe (travma), oksijensiz kalma (iskemi), enfeksiyon ve daha burada sayılamayacak kadar çok sebeplerle bütünlüğü bozulmuş ve hasarlanmış, neticede fonksiyonlarını kaybetmiş sinir dokusunun kendisini tamir etme fonksiyonunu ifade eder. Meselâ çocuk felci hastalığında bazı kolbacak sinir lifleri ölür ve o sinirin çalıştırdığı kasta önce felç oluşur. Ancak komşu sinirler, yeni dallar çıkararak felçli kasların tekrar çalışmasına vesile olurlar. Bu durum telefonu kesilen komşu daireye sizin telefonunuzdan hat çekerek aynı hattan iki dairenin de faydalanmasına benzetilebilir. Zedelenmiş veya kopmuş sinir telinin (akson) kökünden bazı kısa kablolar filizlenebilir ve bazı vakalarda bu filizlenme sonucu tamir sağlanabilmektedir.
Nöronal plastisite teorisine göre beyin statik değil, dinamik, esnek, değişime açık bir organdır. Yeni şartlara uyum gösterebilir. Bu teoriye göre, işitmegörme gibi bir kabiliyeti kaybeden beyin yeniden bu fonksiyonları kazanabilir, kişi tekrar işitebilir veya görebilir. Ancak bu konuda alınacak daha çok yol var. Rejenerasyon, plastisite teorisini destekleyen bir mekanizmadır. Bununla kök hücrelerinin çoğalması uyarılır. Ölen sinir hücre görevlerinin başka hücreler tarafından üstlenilmesi sağlanır, sağ kalan sinir hücrelerinin yeni dallar (dendrit veya akson) çıkarması tetiklenir. Nöronal plastisite ve rejenerasyon işlemlerinin keşfiyle birlikte, tedavisi imkânsız zannedilen bazı hastalıkların artık tedavi edilebileceği ümidi ortaya çıkmıştır. Meselâ, çocuklarda ortaya çıkan beyin felci (serebral palsi) hastalığında doğum öncesi, doğum sırası veya doğum sonrasında beyin dokusundaki oksijensizliğe bağlı hasar sebebiyle motor hareketlerde, algılamada ve zekâda eksiklikler meydana gelir. Beyin hasarlı olan fonksiyonları yerine getirmek üzere bir adaptasyon sürecine girer. Hususen hayatın ilk yıllarında beyin kabuğunun oluşmuş hasar sonrası inanılmaz derecede reorganize olma kabiliyetiyle yaratıldığı görülmektedir.
Plastisite, kendisini nöron sayısında artışla olduğu kadar sinir hücrelerinin çıkış kablosu (akson) sayısında fazlalaşma, giriş kablosu (dendrit) sayısında artma ve sinir hücreleri arasında elektrik geçişinde görevli kavşak (sinaps) sayısındaki çoğalma ile de kendini gösterir. Fakat bu sinir hücrelerindeki olumlu değişikliklerin başlatılması çoğu zaman bir uyarana veya tetikleyiciye bağlıdır. Bunun için son yıllarda bazı ilâçların geliştirildiği bilinmektedir. Nöronal plastisite ve rejenerasyonun beyin felci rahatsızlığının tedavisinde netice verdiğini gösteren lâboratuvar çalışmaları, erişkin beyin hastalıklarında ümidin artmasına vesile olmuştur. Nöronal plastisite yoluyla beynin iyileştirilmesi sadece ilâçlarla değil, akupunktur, dokunma, masaj gibi alternatif yollarla da sağlanabilmektedir. Ayrıca, yüzme ve ata binme gibi sporların hasarlı nöron hücrelerinde rejenerasyonu uyarıcı ve tetikleyici rol oynadığı bilinmektedir.
Burada kısaca özetlenen araÅŸtırmalar, merkezî sinir sisteminin iyileÅŸip normal iÅŸleyiÅŸ durumuna dönemeyeceÄŸi iddialarını da çürütmüştür. Yüce Yaratıcı (celle celâluhu) tarafından sisteme (genetik yapıya) baÅŸtan yerleÅŸtirilmiÅŸ mekanizmalar insan tarafından daha yeni keÅŸfedilmektedir. Bilimin ilerlemesiyle daha hangi Ä°lâhî sanatların keÅŸfedilebileceÄŸini öğrenmek için yeni araÅŸtırmalara ihtiyaç vardır. Bütün bu keÅŸifler bize yeniden Allah’ın (celle celâluhu) sanatlı ve hikmetli yaratmasını hatırlatmaktadır.
Prof.Dr. Ömer ARİFAĞAOĞLU
Henüz yorum yapılmamış.