Genel
Konuşmanın sonu
Konuşma iyileştirir. Yüz yüze konuşma kendimize ve başkalarına daha çok saygı duymamızı, başkalarıyla daha güzel bir biçimde ilgilenmemizi mümkün kılar. Konuşmak birbirimizi işitmek ve birbirimizle ilişki kurmak için elimizdeki en büyük imkân
Kemal Sayar - Serbestiyet
Herkesin önündeki ekrana baktığı bir dünyada kimse kimsenin yüzüne bakmıyor demektir. Yüze bakarak konuşmak, muhatabını ciddiye almaktır. İnsan karşısındaki insanın haline dikkat kesilerek, mimiklerini ve ses tonunu izleyerek onun kalbinin haritasını okuyabilir. Kalbe giden yolları bulamadığımız insanlarla oturduğumuzda, ekrana bakarız. Bu bazen bizi kendi kalbimize götüren yolları bilmediğimizde de olur. Söyleyecek bir sözümüz yoktur, ekrana bakarız. Kendimizden sıkılır bakarız, dünyadan sıkılır bakarız. Böylece karşılıklı konuşma yerini mesajlaşmaya bırakır. Konuşmanın sonu.
Tek başınalığa tahammül edemiyoruz. Bir lokantada tek başına yemekten rahatsız olan insanlar biliyorum. İçimizi yaÅŸantılarla, insanlarla tıka basa dolduruyor ama insan ve deneyim ile aramıza akıllı telefonumuzu koyuyoruz. ‘Masanı terk etme’ demiÅŸti Kafka, ‘masanda otur ve dinle. Hatta dinleme bile, sadece bekle, sessiz, sakin ve tek başına olmayı öğrenmen gerek. Ä°ÅŸte o zaman dünya senin karşında maskelerini indirecek, kendisini sana sunacaktır’. Thomas Mann ‘ Tek başınalık içimizde özgün olana geçit verir, aÅŸina olmadığımız güzelliÄŸe ve ÅŸiire’ demiÅŸti. Büyük eserler büyük ve çilesi çekilmiÅŸ tek başınalıklardan doÄŸar. Hayır yalnızlık deÄŸil, tek başınalık. Bile isteye uzak kalabilmek insanlardan. Halvet der encümen.
Zihnimizi etrafımızdaki insanlardan ve şeylerden aldığımızda kendi düşüncelerimizle ilgili daha iyi muhasebe yapabiliriz. Bu herkesin yapabileceği bir şeydir. Sürekli bağlantıda olduğumuz bir hayatın içinde ise bu yeteneğimizi kaybederiz. İlginç bir durum yaşıyoruz günümüzde, dijital ortama bağlanmadığımızda huzursuz oluyoruz. Bağlantısızlık endişesi. İnsanlar zamanın içinde, zamanla tek başlarına ne yapacaklarını bilemeyebiliyor. Yoğunlaşamıyor, sıkılıyor, hemen akıllı telefonları açıyor, mesaj yazıyor veya oyun oynuyorlar. Bir şeyin parçası olmak istiyorlar. Birinin kapsama alanında olmak istiyoruz. Oysa sıkıntıdan kaçarak değil ancak ona katlanabilmekle içe döner ve ruhsal manada gelişiriz.
Nasıl geliştirmeli tek başınalık yeteneğini? Dikkat ve saygılı konuşmayla elbette. Çocuk, dikkatli bir ötekinin varlığında tek başınalık yeteneğini geliştirir. Kendimizle arkadaşlık etmeyi öğreniriz tek başınalıkta, kendimizi dinleyebilmeyi öğreniriz. Yalnızlık yalnız kalmanın sancısı iken, tek başınalık yalnız olmayı seçmenin zaferidir. Yalnızlık fiziksel ve duygusal olarak acı verir, onu en çok istediğimiz anda bizden uzak kalan bir yakınlığın yokluğunu belirtir. Tek başınalık ise bilinçli ve iradi bir biçimde yalnızlığı yeğlemektir. Tek başınalığın ruha verdiği tatmin hissini yaşayamayan kişi, yalnızlığın verdiği ıstırabı tadar. Tek başınalık, lazım geldiğinde o yalnızlıktan dışarı çıkabilmektir de.
Zihinlerimiz gezinmeyi sever, çevresinde en ilginç bulduÄŸu ÅŸeye yönelir. Çocuklar ve gençler ÅŸu sıralar çevrelerindeki en ilginç ÅŸeyin telefonları olduÄŸunu düşünüyor ve en ufak bir fırsatta elleri oraya gidiyor. Onlara iç dünyalarına da bir ÅŸans vermelerini söylemeliyiz. Evet cihazlarımızdan eriÅŸtiÄŸimiz her yeni bilgi kırıntısı zihinlerimizi uyarıyor ve bize bir doyum veriyor. Evet yeni olanın zihnimizi uyarması bize çabuk eriÅŸilebilir bir hedef sunuyor. Bizim ani doyumlara deÄŸil hayal kurmaya ihtiyacımız var oysa. Hayal kurmak, gündüz düşlerinde gezinmek saÄŸlam bir benlik oluÅŸumuna ve yeni çözümlere imkan tanır. O halde elimiz telefona uzandığı her seferinde soralım: Neden gizleniyorum ben? Hangi endiÅŸeden kaçıyorum? Çok çalışmamı isteyen iyi bir fikirden mi? Ãœzerinde mesai harcamamı gerektiren çetrefilli bir sorudan mı? Kendimle baÅŸ baÅŸa kaldığımda ortaya çıkabilecek gerçeklerden mi? Bu soruyu soralım ve gerçek hayata dönelim. Kendi nefislerimizi terbiye ederken çocuklarımızı da ihmal etmeyelim. Çocuklarımıza sıkılmaları için fırsat verelim ve onların ‘boÅŸ zaman’ını tıka basa etkinlikle doldurmayalım. Çocuklarımızın sıkılmakla tek başına kalma yeteneklerini geliÅŸtirebileceklerini, sükûnet ile kendi kimliklerini bulabileceklerini unutmayalım.
Konuşma devam etmeli zira yüz yüze konuşmak bizi insan kılar. Kendi incinebilirliğimizle başımızın hoş olması, üretkenlik ve mutluluk için kaçınılmaz. Sosyal medya ise bizden ne kadar incinmez, nasıl da vurdu mu devirir olduğumuzu göstermemizi bekliyor. Kendi sahici benliklerimizi mi ifade edeceğiz yoksa en iyi benliklerimizi mi çevrim içi dolaşıma sokacağız? İşte bu gerilim sosyal medyanın sık kullanılmasının neden daha çok depresyon ve toplumsal endişeye yol açtığını da açıklıyor. Bazı araştırmalar sosyal medyayı çok sık kullanan insanlarda, hem kendi hem başkalarının duygularını okuma yeteneğinin azaldığını gösteriyor.
KonuÅŸma iyileÅŸtirir. Yüz yüze konuÅŸma kendimize ve baÅŸkalarına daha çok saygı duymamızı, baÅŸkalarıyla daha güzel bir biçimde ilgilenmemizi mümkün kılar. KonuÅŸmak birbirimizi iÅŸitmek ve birbirimizle iliÅŸki kurmak için elimizdeki en büyük imkân. Gözler kalbin aynasıdır. Yüzde gördüğümüz ÅŸeyi hissederiz. Ahlâk yüzde baÅŸlar çünkü yüz, ‘beni öldürmeyeceksin!’ der.
Åžimdi elindeki o telefonu usulca yere koy ve konuÅŸmaya baÅŸla dostum.
Henüz yorum yapılmamış.