Düşünce Platformu
İslamcılığın geldiği yer
Kim derdi ki günün birinde İslamcı Mehmet Akif kendilerine yine “İslamcı” denilen bir güruhun hedef tahtasına oturacak diye.
Ä°brahim Kiras - Karar
Ä°slamcı derken, ondokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış bir fikir akımının adı aslında Ä°slamcılık… Bu fikir akımının üç ana sütunu var. Ä°lki öze dönüş fikri. Ä°kincisi ittihad-ı Ä°slam ve antiemperyalizm, üçüncüsü istibdatla mücadele. “Öze dönüş”tarih boyunca kültürel etkilerle ÅŸekillenen ve zamanla dinin yerini alan din yorumlarının yerine Ä°slam’ın aslî mesajına dönülmesi demek. Dünya Müslümanlarının birliÄŸi anlamına gelen “ittihad-ı Ä°slam” kavramı siyasal birlikten ziyade o günün konjonktüründe dünya Müslümanları arasında belirli konularda anlayış birliÄŸinin saÄŸlanmasını ve batı emperyalizimine karşı birlikte hareket etmenin teminini öngörüyor. “Ä°stibdat karşıtı” sıfatı ise bugünün dünyasında“demokrat” kavramına denk geliyor.
Cumhuriyet’ten sonra köprülerin altından çok sular aktı; zamanla Ä°slamcılık tesmiyesi artık söz konusu fikir akımını deÄŸil toplumdaki geleneksel-muhafazakâr tepkileri ifade eden bir adlandırmaya dönüştü. Buna “popüler Ä°slamcılık”diyebiliriz. Türkiye’deki “yeniden Ä°slamlaÅŸma” hareketine yön veren “popüler Ä°slamcılık”ın içinde merkezin tahakkümüne çevrenin isyanı da var. Yani sınıfsal boyutu da var. Bu boyutuyla sosyolojik bir hareket. 1960’lardan sonra yaÅŸanan büyük iç göç ve kentleÅŸmeyle birlikte “sosyolojik Ä°slamcılık” giderek güçlendi. 1970’lere gelindiÄŸinde Erbakan ve arkadaÅŸları bir anlamda “sosyolojik Ä°slamcılık”ile “entelektüel Ä°slamcılık”ın izdivacını gerçekleÅŸtirmeye giriÅŸtiler. Ama eÅŸler arasında eÅŸitlik olmadığı için bunlardan biri, niceliÄŸi yani kelle sayısını esas alan demokratik düzende diÄŸerinin ağırlığı altında ezilmeye terk edildi.
***
Fikriyat temelinde de keskin farklılıklar oluÅŸtu. MeÅŸrutiyet dönemi Ä°slamcılarının“öze dönüş”ten anladıkları ÅŸey bugünkü Ä°slamcılık anlayışının en hafif tabirle“itikadî sapma” olarak gördüğü bir yaklaşım. Keza istibdada itiraza dayandığı için Sultan Hamid idaresinin en keskin muhalifi olarak görülen Ä°slamcılıktan Hamid’i bütün olumlu hasletlerimizin ve hatta Ä°slam’ın sembolü olarak gören bir baÅŸka Ä°slamcılık anlayışına terfi etmiÅŸ bulunuyoruz.
Bu iki farklı “Ä°slamcılık” anlayışının ortak figürlerinin başında herhalde Mehmet Akif gelir. Milli ÅŸairimiz aynı zamanda MeÅŸrutiyet devri Ä°slamcılığının en önemli temsilcilerindendir. Ama hem “milli ÅŸairimiz” olma özelliÄŸi hem de dindar kimliÄŸi ve duyarlığı itibarıyla dindar halkın sevgisini ve saygısını hiç kaybetmemiÅŸti bu güne kadar. Onun için bugünlerde saÄŸda solda Akif hakkında yazılanlara -veya yazılabilenlere- baktığımda çok ÅŸaşırıyorum ben. Kim derdi ki günün birinde Ä°slamcı Mehmet Akif kendilerine yine “Ä°slamcı” denilen bir güruhun hedef tahtasına oturacak diye.
***
Biz buralarda seviye, kalite vs. diye konuÅŸurken tırnak içinde Ä°slamcı camiada“istiklal ve Ä°slam ÅŸairi” Mehmet Akif’e yönelik aÄŸza alınmayacak hakaretler hatta tekfire varan suçlamalar yapılabiliyor. GeçmiÅŸte olup bitenleri komplo teorileriyle açıklama eÄŸilimindeki birtakım zıpçıktı tarih yorumcuları Kemalizm’i örnek alarak inÅŸa etmeye çalıştıkları Hamidist literatürde Akif ve benzeri aydınlara yerine göre gafil, hain veya din düşmanı rollerini dağıtıyorlar.
Akif’e dil uzatılıyor da “günümüzün Akifleri” çok mu korunaklı durumda? Büyük ÅŸairimiz Sezai Karakoç birkaç yıl önce Suriye iç savaşına iliÅŸkin fikirlerini açıkladığında da benzer bir çirkinliÄŸe ÅŸahit olduk. Yirmili yaÅŸlarındaki delikanlılar“Hızırla Kırk Saat”in ÅŸairine, “DiriliÅŸ MuÅŸtusu”nun yazarına hakaret yarışına girdiler. Bunların abileri de çıkıp “durun, siz ne yapıyorsunuz” demediler; belki de demeye cesaret edemediler. Aynı ÅŸekilde bir baÅŸka büyük ÅŸairimiz Ä°smet Özelyıllardan beri hedef tahtasında.
Çünkü bizim toplumumuz “bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözündeki inceliÄŸe veda edeli çok oldu maalesef. Hem zaten âlimler, mütefekkirler, sanatkârlar bugünün tabiriyle “out”, sadece siyasetçiler ve köşe yazarları “in”artık.
Elbette kimse kimsenin her dediÄŸini beÄŸenmek ve onaylamak zorunda deÄŸil. Ãœstatlar da yanlış düşünebilir; tıpkı ÅŸeyhler, hoca efendiler veya siyasi liderler gibi… Ama fikirlerine katılmadığımız fikir adamlarını linç kampanyalarına hedef yapmak hakkını nereden buluyoruz?
Şapkamızı elimize alıp şu sorunun cevabını düşünmenin vaktidir: Buraya nasıl geldik?
“Ey yeÅŸil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz” diye mırıldanarak…
Henüz yorum yapılmamış.