Sosyal Medya

Güncel

Karaman'da NE Oldu? 5 mağdur çocuğun avukatı anlattı

Fadime Özkan, Karaman'da yaşanan iğrenç hadise ile ilgili 5 mağdur çocuğun avukatı olan Cihat Gökdemir'le sapığın yargılandığı dava ile alâkalı bir röportaj gerçekleştirmiş.



Fadime Özkan / Star 

Türkiye bir buçuk aydır Karaman’da yaÅŸanan korkunç kötülüğü konuÅŸuyor, 10 erkek çocuÄŸunun cinsel istismara uÄŸramasının ÅŸokunu, sarsıntısını yaşıyor. Siyasi gündem bu olay etrafında ÅŸekillendi, eleÅŸtiriler polemiÄŸe, eleÅŸtiriler nefret suçuna, serzeniÅŸler küfre dönüştü. Tüm toplum olarak tozu dumana katmamıza raÄŸmen ne maÄŸdur çocukların iyiliÄŸini önceleyebildik, ne benzeri vakaları üreten bataklığı kurutmak için yapılması gerekende ortaklaÅŸabildik.

Terör, kadına ÅŸiddet gibi diÄŸer ağır meselelerde olduÄŸu gibi burada da tartışma bir ÅŸekilde “senin sapığın, benim sapığım” ayrımına ve siyasi çekiÅŸmeye döndü. Ortak meselelerde çözüm için ortaklaÅŸmaktan baÅŸka seçeneÄŸimiz yok halbuki.

Söz konusu vakanın yargılaması ise hafta içinde gerçekleşti ve sapık sanık 508 yıl 3 ay gibi rekor bir hapis cezasına çarptırıldı. Ancak soruşturma süreci ve duruşma, bir şekilde bir kez daha ayrışmanın sebebi haline geldi.

Vakanın ve tabidir ki davanın pek çok baÅŸlığı var konuÅŸulması, açığa çıkarılması ve sorgulanması gereken: Muharrem Büyüktürk adlı sapığın teÅŸhisinin neden bu kadar geç kaldığı; maÄŸdur yaralı çocukların durumu; Ensar’ın, KAÄ°MDER’in ve ValiliÄŸin olaydaki olası ihmali-kusuru, meselenin siyasi-ideolojik zemine taşınması; medyada ele alınışı gibi…

Bu başlıkları olayda zarar görmüş beş çocuğumuzun avukatlığını üstlenen Cihat Gökdemir ile tüm açıklığıyla konuştuk. Asıl mevzuya odaklanabilmek bu olaydaki gerçeğe yaklaşabilmek de gerekiyor çünkü.

*****

Karaman’daki tecavüz vakasının birkaç boyutu var. Karaman’da 10 erkek çocuÄŸa cinsel istismar davasında soruÅŸturma 40, duruÅŸma 1 gün sürdü ve karar 508 yıl 3 ay hapis cezası olarak çıktı. Kararın bu kadar kısa sürede çıkması adaletin tecelli ediÅŸine zarar vermiÅŸ midir?

Hayır. Tartışmaların kapatılması için davanın kasten kısa sürede karara baÄŸlandığı gibi iddia var ama bunun gerçekle hiç ilgisi yok. Hem, “geç gelen adalet, adalet deÄŸildir” diyoruz hem de neden çabuk karar verildi diyoruz. Karar, dosyanın gereÄŸince ve savcının talep ettiÄŸi ÅŸekilde verildi.

Sanık Suçu İkrar Etmişti

Dosya yeterince sağlam mıydı peki? Mahkeme heyeti işin ciddiyetinin ne kadar farkındaydı?

Hem hakim, hem savcı işin ciddiyetinin gayet farkındaydı. Çünkü Karaman küçük bir yer ve bu işi ciddiye almazlarsa halkın tepkisinin, sıkıntının büyüyeceğinin farkında insanlar. Kendi çocukları da, adliyede çalışan birçok insanın çocukları da civardaki okullarda okumuş ya da okuyor. Bir defa olayın adli tıbba, üniversiteye gönderilmesi hem mağdur çocuklarla ilgili, hem sapık sanıkla ilgili raporlamaların hepsi çok hızlı şekilde tamamlanmış. Mahkeme yargılamanın tamamlanması, hükmün tesisi için gerekli tüm teknik alt yapıyı hazırlamış. Dahası zaten sanığın ikrarı var. Sanık poliste de savcılıkta da suçunu bizzat ikrar ediyor. Teknik kısımlar bir yana ikrar olan yerde zaten her şey hazır demektir.

Tanıklar, Raporlar Suçu Sabit Kılıyor

Sanık Muharrem Büyüktürk karakolda ikrar etmiş ama mahkemede şaşmış, öyle mi?

Öyle oldu ama hem çocukların ve tanıkların anlatımları, hem teknik raporlar ve kendisinin daha önceki ikrarları suçun varlığını bariz biçimde ortaya koyuyordu. O yüzden sonradan ben yapmadım dese de tüm ifadeler ve kanıtlar onu değil suçun varlığını ispat ediyordu.

CHP ve HDP Salona Giremedi mi?

Davayla, duruÅŸmayla ilgili tartışmaları açalım. CHP ve HDP’nin duruÅŸmayı izleme talebini mahkeme heyeti reddetti ve bu eleÅŸtiri konusu yapıldı. Temel argüman da “davayı örtbas edecekler” iddiasıydı.

CHP ve HDP’ye parti olarak izin verilmedi ama avukat vekiller duruÅŸma salonundaydılar. Mahkeme baÅŸkanı onlara hitaben sadece “Sayın vekiller, duruÅŸmayla ilgili çocukları korumak amacıyla bildiÄŸiniz gibi bir gizlilik kararı var, ben sizi salondan zorla çıkartamam, bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum, sizden tek ricam lütfen davaya müdahale etmeyin.” dedi. Onlar da müdahale etmediler ama salondan da çıkmadılar, yani duruÅŸmayı takip ettiler.

Dava Neden GeniÅŸletilmedi, Karar Hemen Verildi?

Barolar ve belli siyasi çevreler soruÅŸturmanın geniÅŸletilmesini talep ediyordu. Bu da gerçekleÅŸmedi. Yine “davayı örtbas ettiler” argümanıyla eleÅŸtirildi bu.

Tevsi-i tahkikat kararı deniyor soruÅŸturmanın geniÅŸletilmesine. Bu talepte bulunuldu ama mahkeme suça ve suçluya odaklanmış vaziyette. Ve savcı da iddianameyi bu yönden yazmış. Mahkemeye gelen baro avukatları ve siyasi amaçlarla orada bulunan diÄŸer bazı avukatlar davanın çocukların yaÅŸadıklarından ve suçlunun cezalandırılmasından çok, bu suça ortam hazırladıkları gerekçesiyle KAÄ°MDER, Ensar Vakfı ve denetimleri yapmadıkları gerekçesiyle Vali, Emniyet Müdürü, Milli EÄŸitim Müdürü gibi bürokratların da soruÅŸturmaya dâhil edilmesini istediler. Hâkim de haklı olarak dedi ki “Ensar vakfı ve KAÄ°MDER ile ilgili zaten ayrı bir soruÅŸturma yürüyor, dava açılmak üzere, talepleriniz, ÅŸikayetleriniz varsa o davaya yaparsınız, ama biz bugün burada sanığı yargılıyoruz, tevsi-i tahkikat talepleriniz davanın uzamasına ve maÄŸdurların daha fazla maÄŸdur olmasına sebep olacak.”. Biz de maÄŸdur avukatları olarak dedik ki “EÄŸer dernek ya da vakfın ihmali varsa, biz oraya da müdahil oluruz, ama biz bu davanın bir an önce yapılmasını istiyoruz. Çünkü hem maÄŸdur çocuklar hem aileleri suçlunun mahkûm edilmesini bekliyorlar sabırsızlıkla.”.

“Ensar Kapanacak, Tayyip Altında Kalacak”

Bahsi geçen barolar ve siyasi çevreler, gerçeğin ortaya çıkmasını ve cezanın hemen verilmesini değil de ötelenmesini neden istemiş olabilirler ki?

Vardığım kanaate göre, davanın uzamasını isteyenlerin amacı suçlunun yargılanması deÄŸil, davanın uzamasıydı. DuruÅŸma öncesinde ve sonrasında mahkeme salonu dışında “Ensar yıkılacak, Tayyip altında kalacak” gibi bir slogan atıyorlardı. Biz avukatız, onlar da meslektaÅŸlarımız. Bir davaya böyle yaklaşırsanız siyasileÅŸtiririsiniz. Halbuki davanın amacı gerçeÄŸin ortaya çıkarılmasıdır. Dosyada gerçeÄŸin ortaya çıkarılması için her tür teknik rapor ve ifade tanımlanmış, maÄŸdur aileleri baÅŸta olmak üzere herkes karara varılmasını bekliyorken bunu geciktirmenin ne anlamı olabilir? GerçeÄŸin ortaya çıkarılmasının çocuklara ne faydası olabilir ki?

Siyasi Åžov Yapanlar Davayla Ä°lgili DeÄŸildi

“Dosya bize gösterilmedi, davaya hazırlanamadık” diyen avukatlar da vardı. Çocukların zarar görmemesi için gizlilik kararı verilmiÅŸ bir davada usul nedir?

Bazı avukatlar evet “iddianamede neler var bakmadık, bize süre verilsin bakalım hazırlanalım” dediler. Bunun üzerine Karaman Baro BaÅŸkanı kalktı ve “ArkadaÅŸlar, ben Karaman baro baÅŸkanıyım, ne Ensar Vakfı’nın, ne KAÄ°MDER’in avukatlarıyla hiçbir irtibatım yok, artı aslen MHP il yönetimindeyim, bu yüzden tartışmaya girmeden ÅŸunu söylemek istiyorum, bu davanın soruÅŸturması bir buçuk aydır devam ediyor ve ben sizi ilk kez burada görüyorum. Hiçbiriniz gelip bu dosyayla ilgili araÅŸtırma yapmadınız. Sadece Ä°stanbul Barosu’ndan bir kiÅŸi geldi, inceledi, ÅŸu anda da burada gerekli ÅŸeyleri söylüyor. Siz dosyayı incelemedik deyip süre talep ediyorsunuz.” diyerek herkesi susturdu, “bir anlamda o sizin tembelliÄŸiniz” demiÅŸ oldu.

“Karar Ä°lk DuruÅŸmada Çıkar” Deniyordu

Aslında bir buçuk aydır konuya sadece siyasi anlamda ve malum iddialarla yaklaşıyor belli bir çevre. En az on gündür de konvansiyonel ve sosyal medyada büyük bir hazırlık vardı duruşmaya dair.

Åžu bir gerçekti ki hazırlıkları tamamen siyasi imiÅŸ. Madem önemsiyorsunuz davayı, o zaman bir avukat gönderin Karaman’a, olayı bir araÅŸtırıp soruÅŸturun. Çok belli ki biraz da olayın kamuoyunda yarattığı infial nedeniyle mahkeme heyeti dosyaya iyi hazırlanmış ve karar ilk duruÅŸmada çıkacak. Benim Karaman’a gitmeden önce Ä°stanbul’da görüştüğüm ceza davaları konusunda üstat seviyesindeki avukatlar “bu dosyada karar ilk duruÅŸmada çıkar” diyorlardı.

Ensar’ın Avukatları: Buyrun Bizi Yargılayın

Peki, suçlunun yargılandığı dava dışında, yürüyen diğer soruşturma ne soruşturması?

Olayın ortaya çıkmasının ardından Ensar’la ilgili yüzden fazla suç duyurusu yapılmış. Bu ÅŸikayetlerden bazıları izinsiz yurt açma iddiasıyla ilgili. Hem kurum olarak, hem ÅŸahsi olarak Ensar Vakfı yöneticilerinin yargılanması yönünde bir soruÅŸturma yürütülüyor ÅŸu an. Zaten Ensar da buna karşı çıkmıyor. Ensar’ın avukatları mahkemede de söylediler: Hakkımızda yürüyen bir soruÅŸturma var, ÅŸikayeti olanlar o davaya müdahil olsunlar, hatalarımız ,kusurlarımız varsa biz buna açığız.

Ensar Vakfı BaÅŸkanı Cenk DilberoÄŸlu da duruÅŸmaya avukat cübbesiyle geldi, “çocuklar adına buradayım” dedi, ÅŸeklinde bir anti-tezvirat vardı.

BeÅŸ çocuÄŸun vekiliydim ben. Ve davaya gelmek isteyen, bu tarihi bir dava, biz böyle bir davada çocukların yanında olmak istiyoruz diyen pek çok avukat arkadaşımı yetki belgesiyle yetkilendirdim. Cenk DilberoÄŸlu da öğrenciliÄŸinden beri tanıdığımız, hukukçuluÄŸu iyi olan bir arkadaşımız. Kendisi yetki belgesiyle duruÅŸmaya “maÄŸdur çocukların avukatı olarak” gelmiÅŸtir. Çünkü maÄŸdur aileler bize “biz burada çok maÄŸdur edildik, Ensar Vakfı kimliÄŸiyle olmasa bile biz Cenk beyi yanımızda görmek istiyoruz” demiÅŸlerdi. Cenk de çocuklara sahip çıkmak için oradaydı.

Sapığı Kimse Savunmak İstememiş

Sanığın avukatı kimdi?

Karaman Barosu’ndan hiç kimse sanığı savurmak istememiÅŸ. Bize aktarılan ÅŸey, Baro mecbur kalmış kura çekerek avukatı görevlendirmiÅŸ. Ama ÅŸunu da söylemeden edemeyeceÄŸim; bir mecburiyetle görevlendirilmiÅŸti ama savunmanın hakkını da verdi doÄŸrusu.

MaÄŸdurlar Birbirini Bilmiyor

Gizliliğin hakkı verildi mi peki gerçekten? Çocuklar mahkeme salonuna getirildi mi ya da başka bir sistemle dinlendi mi?

Hayır. Asla. Hakim bu konuda çok hassas davranmıştı. DuruÅŸmaya baÅŸlamadan önce de taraflara çok güzel bir biçimde açıkça söyledi: “ArkadaÅŸlar bu konu çok hassas. Burası küçük bir yer. Bu çocuklar burada yaÅŸamaya devam edecekler. Aileler maddi durumu iyi olan, ÅŸehir deÄŸiÅŸtirme gücü olan aileler deÄŸil. Çocuklar burada büyüyecek. Gizlilik kararını o yüzden verdim. Sizden ricam duruÅŸmadan dışarıya onlarla ilgili en ufak bir bilginin dahi çıkmaması. Ben hastanede muayeneye çocukları ve aileleri birbiriyle bile karşılaÅŸmayacak ÅŸekilde gönderdim. Adliyeye geldikleri günleri de ona göre ayarladım. Her birinin gününü saatini ayırdım onları karşılaÅŸtırmadım. Farklı kapılardan girip çıkmalarını saÄŸladım. MaÄŸdur çocuklar birbirini bile bilmiyor”.

Çocukların Kimlikleri Risk Altında

İsim, soyisim, kimlik bilgileri açıklandı mı duruşmada?

Evet mecburen. Kimlik bilgileri, TC noları, adres bilgileri…

Ama ben ÅŸundan endiÅŸe ederim. Türkiye’de ne yazık ki vahÅŸi bir medya var, benzerleri daha önce defalarca görüldü. Diyelim ki orada bulunan “siyasi emelleri olan” bir avukat, o bilgileri alıp yandaÅŸ medyasına sızdırabilir ve vahÅŸi bir gazeteci sırf Ensar aleyhine bir ÅŸeyler söyletebilmek için o çocuklardan bir ikisine ulaÅŸabilir, çocuÄŸu ifÅŸa edebilir… Çocuklar bu riske açık mı ÅŸu an?

Hem iddianamede hem kararda hem de davayla ilgili pek çok belgede çocukların kimlikleri, adresleri ve nüfus bilgileri açıkça var. Onları düşünmeden onlara ulaÅŸmak isteyen birileri olabilir elbette. Hatta orada maÄŸdur avukatlarından biri duruÅŸma devam ederken sosyal medyayı da takip edenlerden biri kalktı dedi ki mahkeme heyetine “Efendim, duruÅŸmaya giren avukatlardan bir kısmı dışarı çıkarak medyaya açıklamalar yapıyor, aynı anda Sözcü gazetesi de bunları yayımlıyor, lütfen buna engel olun.” dedi. Ama hakim bir yaptırımı olamayacağını, bu konuda ancak ricacı olabileceÄŸini ve avukatların vicdanına kaldığını ifade etti.

Suistimal İhmali Ortadan Kaldırılsın

Yeterli değil bu, o çocukların hiç değilse bundan sonra gerçekten ve her tür kötülükten korunabilmesi için isimlerinin bir şekilde gizlenmesi gerekiyor!

Maalesef durum suistimale açık. Karar çıktı ve kararlar avukatlara açık olmak zorunda. Ama biz duruşmadaki avukatların bir kısmının çocukları düşünmediğini net olarak gördük aslında.

O zaman izninizle ben buradan Adalet Bakanlığı’nı uyarmak ve olur ya böyle bir haber için çocukları deÅŸifre etmeye kalkan bir gazeteci olursa da onu ÅŸimdiden lanetlemek istiyorum!

İnşallah olmaz. Ben beş çocuğumuzun avukatı, mağdur vekili olarak, orada salonda da söyledim aslında. Kararı alanlar bu bilgileri paylaşmasın diye ama bu tamamen vicdanlara kalmış bir şey.

İki Çocuk Tecavüze Uğramış Diğerleri Teşebbüs

45 çocuk deniyordu, davada 10 çocuk vardı. Fark ne?

45 rakamı olayı duyuran Birgün gazetesinde bu ÅŸekilde yer aldığı için öyle yayıldı ama doÄŸru deÄŸil. 10 çocuk var. 10 çocuÄŸun tamamında da böylesi bir durum söz konusu deÄŸil. Kimisinde müstehcen yayın seyrettirme var. Kimisinde sadece tasaddi (teÅŸebbüs) var. Ben böyle bir ÅŸeye maruz kaldım (tecavüze uÄŸradım) diyen çocuk sayısı iki.

Sapığın “Devrimci Gelenekten Geliyorum” Beyanı

Cumhuriyet gazetesi suçlu Muharrem Büyüktürk’ün davanın sonunda “Ensar ve KAÄ°MDER istediÄŸini aldı, beni de kurban ettiler” dediÄŸini söyledi. DoÄŸru mu bu, aslı nedir?

Sanık ÅŸunu söyledi, bir ÅŸekilde atlamışlar: “Bir tarafta Ensar Vakfı ve maÄŸdur avukatları, öbür tarafta baro avukatları var. Ben arada kurban edildim.” dedi.

DuruÅŸmadan dışarı sızan ve tartışmaya sebep olan ifadelerden biri de sanığın “Devrimci gelenekten geliyorum” dediÄŸi yönündeydi. Nedir bu ifade, baÄŸlamı nedir?

Şöyle. Savcı iddianamesini hazırlamış. Sanığın suçlarıyla ilgili TCK maddeleri tek tek yazılmış. Bu maddelerden biri de TCK 103, D bendi. TCK 103-D der ki “ÇocuÄŸun cinsel istismarına sebep olan kiÅŸi eÄŸer çocuÄŸun eÄŸiticisiyse ceza yarı oranında artırılır.” Burada amaç çocuÄŸun üzerinde etki gücü bulunan birinin bu güce dayanarak suçu iÅŸlemesi halinde cezayı artırmaktır. Suçlunun avukatı bu maddenin sanık için uygulanamayacağını anlatırken “benim müvekkilim bu çocukların Kur’an hocası ya da bir derste, bir konuda hocası falan deÄŸil” diye sanık lehine bir savunmada bulunurken ve “Kur’an hocası falan deÄŸil” dediÄŸi esnada suçlu “ben zaten devrimci gelenekten geliyorum” dedi! Ben bunu duydum ve hemen mahkeme baÅŸkanından kayda geçirmesini istedim. Ben sadece bu kısmını duydum ama arkadaÅŸlarım devamını da duymuÅŸ. Sanık Muharrem Büyüktürk meÄŸer devamında “benim Kur’an’la falan iÅŸim yok, ben Ä°vriz okullarından mezunum…” (Köy Enstitüsü kökenli bir okul olan Ä°vrizÖğretmen Okulu). Ama o esnada sanık avukatı savunmasına devam ettiÄŸi, zaten salon küçük ve uÄŸultulu olduÄŸu için bu ifadeyi duymamış hakim bey.

Duruşma Kaydında Ortaya Çıkacak

Bu ifadeyi davayı takip eden gazetecilerden Halime Kökçe kamuoyuna aktardı ve bu nedenle linç ediliyor şu an.

Halime Kökçe gibi diÄŸer medya mensupları da salonda deÄŸildi ama ben dahil onlarca avukattan bu ifadeye dair bilgiyi aldığı için aktarmıştır. Ama hakim duymadığı için tutanaklara geçirilemedi. Ama ÅŸu var. DuruÅŸmaya dair tüm konuÅŸmalar SEGBÄ°S sistemiyle (Ses ve Görüntü BiliÅŸim Sistemi) kaydediliyor. Zaten sanığın önünde de mikrofon olduÄŸu için bu ifade video kaydının tape edilmesiyle ortaya çıkacaktır.

İnfaz Yasası Değiştirilsin!

508 yıl 3 ay hapis cezası 32 yıl olarak infaz edilecek! Bu da çok dengesiz, çok anlamsız ve çok haksız!

İnfaz yasamızda böyle bir durum var. Cezalar insan ömrü üzerinden düşünülüyor ve bu rakam çıkıyor ortaya. Ömür boyu ceza dediğimiz şey 32 yıl. O yüzden burada başka bir durum var. Biz mağdur avukatları olarak -ki Ensar Vakfı avukatları da bunu söylüyor- bu kişinin idam edilmesini istiyoruz.

Hukuki Olan, MeÅŸru Olan

İdam cezasının geri gelmesine yönelik toplumsal bir talep de var aslında, tecavüz davaları, Özgecan cinayeti gibi benzeri infial uyandıran davalarla ilgili.

Alev Alatlı CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi’nde bir konuÅŸma yapmıştı: “MeÅŸru olanla hukuki olan artık bir araya gelmeli”. Biz bunu aslında Özgecan davasında çok yakında da gördük. Katil cezaevinde öldürüldü ve bu ölümle ilgili toplumun hiçbir kesiminden tepki gelmedi. Cezaevlerinde güvenlik sorunlarını sorun edenler bile tepki vermedi. Mezar bile bulunamadı, kimse istemedi kendi yakınlarının yattığı mezarlıkta gömülmesini. Niye? Çünkü herkesin kafasında “bu suçu iÅŸleyen kiÅŸi öldürülmeli” fikri vardı. Devlet bunu yapmalıyken birileri yaptı. Ve ne medya ne siyaset itiraz etti. Adaletin tecelli etmediÄŸi bir durum var çünkü.

Beş Çocuğun Avukatıyım

Sizin bu davayla nasıl bir ilişkiniz var?

Olay medyada çıkınca Karaman’daki tanıdıklarımızla konuÅŸtuk ve ailelerle irtibata geçtik. Ne yapabiliriz, çocuklara ve ailelere nasıl yardımcı olabiliriz diye. Ailelerin tek isteÄŸi vardı: Bu kiÅŸi suçunun cezasını en ağır ÅŸekilde alsın! Ben beÅŸ maÄŸdur çocuÄŸumuzun avukatlığını yaptım. Halen de irtibatımız sürüyor, her tür ihtiyaçlarıyla ilgileniyoruz.

Çocuklar nasıl şimdi, bütün bu süreç nasıl etkiledi onları?

Bu konuya hiç girmek istemem.

Vampir Sendromu

Onların isimleriyle, kişilikleriyle ilgili bir şey konuşmayacağız. Kamuoyu onların iyi olduğunu, geleceklerinin iyi olacağını bilmek istiyor. Herkes için öğretici bir tarafı da var.

Aslında çocukların pedofili konusunda bilinçlendirilmesinin ne kadar önemli olduÄŸunu bir kez daha gördüm. Psikologların söylediÄŸine göre, çocukların cinsel istismarında en kötü olan “vampir sendromu” dedikleri ÅŸey. Vampir kimi ısırırsa o kiÅŸinin de vampir olması gibi bir döngü korkutuyor. Åžu an bakanlık uzmanları, psikologlar çocuklara ve ailelere her anlamda olduÄŸu gibi bunu önlemek için de yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ben buna ÅŸahit oldum.

Aileler Ricacı OlmuÅŸ…

Devletin ve kurumların sorumluluğuna gelelim. Olay yaşandıktan sonra değil de yaşanmadan önce, yaşanmaması için neler yaptıklarına. Şimdi Ensar Vakfı vakıf olarak, KAİMDER dernek olarak bir mevzuata bağlı. İlgili kurumların ve valiliğin kusuru, ihmali nedir tam olarak bu olay örgüsünde?

Önce ÅŸunu net olarak söyleyeyim. Ensar’ın da, KAÄ°MDER’in de burada bir ihmali varsa sorumlular kimse ortaya çıkması lazım. Ailelerle görüştüğümde, evlerin statüsünü anlamaya çalıştığımda ve orada aslında ne olduÄŸuna baktığımda durum biraz farklı.

Ensar Vakfı Bu Olayın Neresinde?

Nedir farklı olan?

Şöyle: Köylerde ortaokul yok ve çocuklarını okutmak için Karaman’a göndermek zorunda kalan, ÅŸehirde çocuÄŸunu yanına bırakabileceÄŸi bir yakını, akrabası da olmayanlar için çocuÄŸun kalacak yer sorunu çok büyük. Karaman ise küçük bir yer ve ortaöğretim çocukları için yurt yok. Aslında sadece Karaman’da deÄŸil Türkiye’nin pek çok ÅŸehri aynı durumda. Ãœniversite öğrencileri için az çok yurt olsa da ortaöğretim için yurt yok ya da çok kısıtlı. Bu yüzden aileler öteden beri birlikte ev tutup üç beÅŸ on çocuÄŸun bir evde kalmasını saÄŸlıyorlar. BaÅŸka çareleri yok.

Bu olayda da böyle olmuÅŸ. Çocuklar için aileler ev tutuyor. Muharrem Büyüktürk de çevrede iyi bilindiÄŸi, öyle sanıldığı için “Hocam çocukların başında durur musunuz” diyorlar. Bu kiÅŸi de Karaman’ın bir köyünden ve yeni boÅŸanmış, kalacak yeri yok. Çocuklarla kalmaya baÅŸlıyor bu kiÅŸi. Aynı aileler bu defa Ensar Vakfı’na “bizim burada bir evimiz var, sahip çıkın, göz kulak olun” diye rica ediyorlar. Bu esnada Ensar Vakfı’nın o zamanki il baÅŸkanıyla bu kiÅŸi arasında da bir mevzuda tartışma çıkıyor.

Adam Tam Bir Psikopattı!

Bu konuyla ilgili mi?

Hayır, bambaÅŸka bir konuda. Bunun üzerine Muharrem Büyüktürk ailelere “ben ayrılıyorum, buradan gideceÄŸim” deyince aileler “aman hocam, çocuklar açıkta kalır, biz bina tutalım, bir katını sen kullan, öbür katlarda çocuklar kalsın, sen de onların baÅŸlarında durmaya devam et” diyorlar. Bu esnada bu kiÅŸiyi biriyle evlendiriyorlar. Üç katlı binanın ilk katına eÅŸiyle birlikte o yerleÅŸtiriliyor.

Hatta eski eÅŸi olan hanımefendi duruÅŸmaya geldi ve “bu adamın tam bir psikopat olduÄŸunu, iki ay evli kaldıklarını ve hiç birlikte olmadıklarını, aynı odada bile yatmadıklarını, daha sonra korkusundan o evde yokken gizlice evden kaçtığını” anlattı.

Bu esnada baro avukatları sordular “siz evde psikopattı diyorsunuz ama buraya gelen tüm öğretmenler, müdürler, müdür yardımcıları bunun çevresinde sayılan sevilen biri olduÄŸunu, öğrencilerin onu çok sevdiÄŸinden bahsettiler” dediler. Kadın ÅŸu cevabı verdi: Evet kapıdan içeri girdiÄŸi anda psikopattı, dışarı çıktığında bambaÅŸka biriydi.

Çift kişilikli biri olduğunu, dışarıda kendini farklı yansıttığını, insanları aileleri de bunun yanılttığı anlaşıldı.

O Evde “Gönüllü” Olarak Kalıyordum

Olaya dönersek…

Bu üç katlı binaya bu ÅŸekilde yerleÅŸtiriliyor. Bu esnada sanığa soruldu: Bu evin masraflarını kim karşılıyordu, ne kadar maaÅŸ alıyordu diye. Sanık da “ben 2 bin 700 lira maaÅŸ alıyorum, bu evin masraflarını benim karşılamam mümkün deÄŸil, aileler karşılıyordu diye cevapladı. Sonra yine soruldu Baro avukatlarınca. Ensar’dan herhangi bir maaÅŸ alıyor muydun diye. Cevap: “Hayır hiçbir maaÅŸ almıyordum, ben zaten orada kalıyordum ve orada tamamen gönüllü olarak bulunuyordum”.

Vakıf Valiliğin Yardımını Transfer İçin Devreye Girmiş

Bir iddia var, ciddiye alınması gereken: Karaman ValiliÄŸi, Ä°l Özel Ä°daresi aracılığıyla bu eve 25 bin lira yardım yapıyor. Ä°ddia “ValiliÄŸin yasa dışı bir yurda yasal yoldan kaynak aktardığı” yönünde. Bu neyin nesidir, valilik resmi olarak var olmayan, denetleyemediÄŸi, ailelerin çocukları için tuttuÄŸu bir eve nasıl ve ne için yardımda bulunmuÅŸ?

O da şöyle: Ä°stanbul’da ya da pek çok ÅŸehirde öğrenci evleri vardır. Bu evlere vakıflar, dernekler, STK’lar, belediyeler çeÅŸitli yardımlarda bulunur. Evin kapısını çerçevesini, boyasını badanasını, çekyatını ranzasını çalışma masasını karşılarlar. Nasıl olur bu? Ãœniversite ise öğrenciler, orta öğretim ise aileler bu vakıflara derneklere gelirler ve bizim ÅŸuna, ÅŸuna ihtiyacımız var derler. Öğrenci evlerinin resmi statüsü olmadığı için de valilik vakıflara bağış yapar, vakıflar da öğrenci evlerine bağış yapar, yardımı aktarır.

Belediyeler Partiler Öğrenci Evlerine Yardım Gönderir

Ensar Vakfı’nın ve KAÄ°MDER’in bu evle kurumsal bir ilgisi yok, sadece bağışların transferi için aracı oluyorlar, öyle mi?

Aynen öyle. Bu aslında her yerde halen böyle devam eder. Bunu herkes bilir. HDP’li belediyeler HDP’li öğrenci evlerine, CHP’liler CHP’ye yakın öğrencilere, yani herkes kendine yakın gördüğü öğrencilere bu tür yardımlar yapar. Kurumsal bir yapıya dahil olmadığı için de denetim açığı böylece devam ediyor.

Zaman Gazetesi de Sapığın Makalesini Yayınlamış

Peki. 2013-2015 arasında yani uzun süren bir istismar var, üstelik çok sayıda çocuk söz konusu. Nasıl anlaşılmıyor? Daha sonra Konya EreÄŸli’ye giderken de 7 çocuÄŸu yanında götürmüş bu sapık.

Sadece EreÄŸli de deÄŸil, Kayseri’ye ve baÅŸka yerlere de götürüyor. Çanakkale’ye götürüyor, sömestr tatilinde gezdiriyor. Ve herkes bunu bir öğretmenin çocukları bir tür faaliyet kapsamında gezdirdiÄŸini düşünüyor. Çocukları bu amaçla gezdirirler çünkü. Zahire göre hareket edildiÄŸi için insanlar çocuklara iyilik yaptıklarını düşünerek bu kiÅŸilere yardımcı da olabilir. Kimsenin aklına aksi bir durum gelmiyor. Nitekim Zaman gazetesi Muharrem Büyüktürk’ün bir yazısını yayınlamış. (Kupürden okuyor): “Zaman içinde kaybolmuÅŸ kimseleriz. Peki bu vakitler taÅŸra için ne ifade ediyor”, diyerek Muharrem Büyüktürk’ün yazdığı bir yazıdan alıntı yapılarak Zaman gazetesinde yayımlanıyor.

Birikmiş İrin Patladı!

İddia edildiği gibi sistematik istismardan söz edilemez, kurumların evlerle kurumsal değil konjonktürel ilgileri olabilir ama yine de sonuçta büyük bir açık var ve bunda siyasi ideolojik ayrımı olmaksızın herkesin büyük kusuru var! Birikmiş irin patladı!

Şüphesiz öyle. Ama bu dünün bugünün açığı deÄŸil. Åžunu görmek zorundayız. 30-40 yıldır hatta cumhuriyetten bu yana var olan bir açık ve kapatılamadı hala. Sonuçta çocuklarını milli manevi deÄŸerlerle yetiÅŸtirmek isteyenler seçeneksiz bırakıldı. Dini eÄŸitim kurumlarının olmaması merdivenaltı bir düzene yol açtı. Ä°mam hatip ve Kur’an kursu öğrencileri için sosyal ve fiziki ÅŸartlar oluÅŸturulamadığı için aileler çocuklarına yer bulmakta zorluk çekti. EÄŸer bu ihtiyaçlar vaktiyle karşılansa ve ailelere imkanlar sunulsaydı bu sıkıntılar yaÅŸanmayabilirdi. Bu sorun sadece bir çevrede oluyor da deÄŸil. Çocukların yatılı kaldığı pek çok yurtlarda, evlerde, spor ve kültür kulüplerinde her yerde ne yazık ki bu problem oluyor. Devletin denetimi kadar, ailelerin, çocukların, öğretmenlerin, antrenörlerin… bilinçlendirilmesi de çok önemli. Yüzme havuzlarında, spor kulüplerinde, seküler kesimlerin vakıflarında yurtlarında da oldu maalesef. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.