Öncü kuşaklar, önden giden atlılar gerek bize...

Yusuf Kaplan - Yeni Åžafak

Tarihi yapan, yarınlara insanca bir dünya bırakan insanlar, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan insanlardır.

Çağrı'sı başka çağlarla ve çağrılarla buluşan, insanlığı taze bir çağ'ın eşiğine ulaştıran, ümmîleşen, yani içinde yaşadığı çağ'ı iyi tanıyarak çağ'ı aşan ve çağ'ı tanımadığını ilan eden, insanlığa diriltici nebevî bir soluk üfleyen öncü kuşaklar.

VEFAKÂR, FEDAKÂR VE CEFAKÂR ÖNCÜ İNSANLAR
Yarınlar, bugünlerinden vazgeçebilenlerin eseridir.

İnsanlar, genelde, alışkanlıklarını terketmezler, alışkanlıklarını terketmekte, yeni yolculuklara çıkmakta zorlanırlar, korkarlar hatta.

İşte öncü kuşaklar, bu anlamda cesur insanlardır: Geçmişten geleceğe doğru enlemesine ve boylamasına yolculuk yapma cesareti gösteren, insanlığın önündeki imkânları çoğaltan, körleşip topallaşmasını önleyen fedakâr, vefakâr ve cefakâr insanlar.

O yüzden öncü kuÅŸaklar, adı üstünde, her zaman Ã¶nden giden atlılardır: Ön alan, ön açan akıncılar. Akından akına, fetihten fethe, keÅŸiften keÅŸfe koÅŸan, sürgit yol açan, sonunda yol olanyalnız insanlar.

GAZÂLÎ, NIETZSCHE, BEDİÜZZAMAN VE SEZAİ KARAKOÇ
Öncü kuşakların zirvesi, yalnız insanlardır: Gazâlî, Nietzsche, Bediüzzaman ve Sezai Karakoç gibi.

Bu dört öncü de kendi ölçeklerinde ümmîleÅŸmiÅŸ, yaÅŸadıkları çaÄŸ'ın aÄŸlarını, baÄŸlarını, prangalarını kırmış, çaÄŸrısı çaÄŸ'ını kuracak zorlu yolculuklara çıkmış, çaÄŸ'ın kavramlarının ve duyarlıklarının ötesine ulaÅŸarak insanlığa taze soluk üfleyecek bir yol haritası, “kavram” haritası, duyarlıklar haritası armaÄŸan etmeyi baÅŸarmış öncü kiÅŸilerdir.

Gazâlî, çeyrek asırda bin yılın tohumlarını ekmiş, Müslümanlara Moğol ve Haçlı saldırılarının her şeyi tarumâr eden saldırılarına karşı muhkem ve muazzam bir korunaklı duvar inşa etmiş bir öncüdür.

Benzer yolculukları, Ä°mam-ı Azam da, Yesevî Hazretleri de,Ä°mam Rabbânî de, Büyük Sinan da, Itrî de yapmıştır elbette ki.

Yine Nietzsche, modern çağın akıl putunu, “laik bilim kilisesi”olarak tarif ettiÄŸi bilim putunu, tanrı fikrini katleden Kilise'nin tanrı fikrini yıkmış bir putkırıcıdır.

Bediüzzaman, medeniyet gökkubbemizin çöktüğü, Osmanlı medeniyetinin bitirildiÄŸi, deizm, pozitivizm ve sekülerizm putlarının sadece Müslüman dünyayı deÄŸil bütün insanlığı imanın hakikatinden uzaklaÅŸtırma tehlikesi sunduÄŸu zorlu bir zaman diliminde, fikir, oluÅŸ ve varoluÅŸ çilesi çekerek, bu ülkeyi aslâ terketmeyi aklının köşesinden bile geçirmeden, sille yiyerek, her tür iÅŸkenceye göğüs gererek bu toprakların sahipsiz ve aziz insanlarını sahil-i selâmete çıkaracak muazzam bir direniÅŸ, diriliÅŸ ve varoluÅŸ destanı yazmıştır.

Son olarak bu dünyada yaÅŸayan ama bu dünyanın bütün nimetlerini elinin tersiyle iterek hakikat medeniyetini inÅŸa edecek öncü kuÅŸaklara diriltici bir ruh üfleyen Sezai Karakoç Ã¶ncü olmanın, yalnız adam olmanın ne demek olduÄŸunu hepimize öğreten fikir, sanat ve ahlâk anıtları dikmiÅŸtir.

ÖNCÜLERİN ZİRVESİ: PEYGAMBERLER
“Yalnız insanlar”ın zirvesi ise peygamberlerdir. Peygamberler, yalnızca yaÅŸadıkları çağı ve insanını deÄŸil, bütün çaÄŸları ve ümmetlerini düşünerek nefes alıp verirler. O yüzden zor zamanlarda ateÅŸten gömlek giyerler ve tarihin akışını deÄŸiÅŸtirirler.

İşte bu anlamdaki yalnız insanların zirvesi, elçilerin elçisi, öncülerin öncüsü Rahmet Peygamber'i Efendimiz'dir (sav).

Efendimiz (sav) Rabbimizin Kitab-ı Hakikat'teki hitabını, yaşayan, canlı, diri ve her dâim diriltici şaşmaz hakikate, muhkem bir hayata dönüştürdü.

Böylelikle Hakikat, Mekke sürecinde hayat buldu, Medine sürecinde hayat oldu, Mekke ve Medine sürecinin hâsılası Sünnet-i Seniyye'nin toplamı medeniyet sürecinde ise bütün insanlığa hayat sundu.

PEYGAMBERLERİN MİRASÇILARI: ŞAFAK BULUTLARI'NIN ÇOCUKLARI
Ä°nsanlığın büyük bir varoluÅŸsal felâket yaÅŸadığı içinden geçtiÄŸimiz zorlu zaman diliminde, Kur'ân'ın hakikatinin hayatımız olabilmesi için “ÅŸafak bulutları” olarak tarif edilen sahabe gibi, insanlığın önünü açacak, veresetü'l-enbiyâ ÅŸuuruyla pergelin sâbit ayağınıİslâm'ın dünyasına basacak, pergelin hareketli ayağıyla da geçmiÅŸ ve gelecek spektrumlarındaki bütün insanlık birikimlerine uzanacak ÅŸekilde yetiÅŸtirilecek Ã¢lim, Ã¢rif ve hakîm ÅŸahsiyetlerinden oluÅŸan ön alacak, ön açacak, Ã§aÄŸrısı Ã§ağını kuracak Ã¶ncü kuÅŸaklara, yalnız insanlara ihtiyacı var insanlığın.

Bu öncü kuşaklar dünyanın başka bir coğrafyasından değil, bizim coğrafyamızdan çıkacak... Batı'dan, Çin'den, Hint'ten insanlığın önünü açacak, insanlığa Nebevî soluk üfleyecek öncü kuşakların çıkmasını beklemek abesle iştigal etmek, olmayacak duâya âmin demektir.

İnsanlığın yükünü omuzlarında hissetme şuuru ve ruhu, bu toprakların insanında var nüve olarak da olsa.

MAARÄ°F SÄ°STEMÄ°NÄ°N 3 SÃœTUNU: AKIL + KALP = RUH
Ä°ÅŸte bize düşen, bu tohumu topraÄŸa düşürecek hem aklı hem de kalbi harekete geçirecek ve sonuçta insanlığa Ä°srafil'in diriltici sûruna benzer taze bir ruh üfleyecek Ã¶ncü kuÅŸakları yetiÅŸtirecek uzun soluklu bir Maarif sistemi kurmak yeniden.

Bunun için medrese ve tekkenin hem dışa hem içe dönük yanını, hem aklı hem ruhu harekete geçirecek pilot Maarif kurumlarınıhayata geçirmek zorundayız.

Öncelikli olarak yapılması gereken, Ä°ngiltere'deki Oxford ve Cambridge'in, Fransa'daki Sorbonne'un, Amerika'daki Ivy League üniversitelerinin iÅŸlevini görecek Ehl-i Suffe'nin özünü teÅŸkil ettiÄŸi, Nizamiye Medreseleri'nin Selçuk ve Osmanlı medeniyetini yemiÅŸ verdiÄŸi, Batı'daki üniversitelerin hepsine kaynaklık ettiÄŸi kendi maarif sistemimizi silbaÅŸtan inÅŸa etmektir.

Bunlar, orta ve uzun vadede yapılması gereken öncelikli atılımlar.

Kısa ve orta vadede ise, mevcut eÄŸitim sistemini kendi medeniyet dinamiklerimiz doÄŸrultusunda pergel metaforu ekseninde silbaÅŸtan yeniden yapılandırmamız gerekiyor.

Benzer atılımları yine medeniyet tasavvurumuz çerçevesinde, fikir, kültür, sanat ve medya hayatımız için de gerçekleÅŸtiremezsek, yokolmaktan kurtulamayız.