Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Yaralı bilinçler ölümcül kimlikler...

Amin Maalouf’un dediği gibi “kimlik” sadece bizim diğerlerinden farklılığımızı değil, aynı zamanda farklılığın bir arada bulunabilmesinin de mümkün olduğunu anlattığı sürece ancak “ölümcül” olmaktan kurtulabilir.



Abdülkadir Özkan - Star

Haber bültenlerinde ne zaman Batı’da Müslümanlara yönelik bir tahammülsüzlük haberi iÅŸitsem, Suriyeli sığınmacıların Avrupa kapılarında dramatik koÅŸullarda verdikleri yaÅŸam mücadelesini görsem, yahut Ä°slam’ın temel prensiplerinden uzak; kime, neye inandığı belli olmayan “nevzuhur” deÄŸerler uÄŸruna kendisini Sünni/Åžii mescitlerinde “patlatan” bir “intihar bombacısı” haberi okusam aklıma hep Amin Maalouf gelir. Maalouf, kaleme aldığı birçok makalesinde ontolojik “aidiyetlerin” zamanla nasıl “yok edici” birer nesneye dönüşebildiÄŸini analiz eder. Ä°nsanın “deÄŸer” kabul ettiÄŸi kimi inanışların, içinde yaÅŸadığı toplum baskısının, etnik kimliklerin, tercihlerin, aidiyetlerin hayatımızdaki “ölümcül” etkisine atıfta bulunur. 

Umut tohumları

Lübnan asıllı bir Hristiyan olan Amin Maalouf, OrtadoÄŸu toplumlarını derinlemesine analiz edebilen önemli mütefekkirlerden biridir. “Medeniyetler farklılığının” hiç olmadığı kadar toplumları “kutuplaÅŸtırdığı”, “yabancılaÅŸtırdığı”, çatışma ortamlarına mahkum ettiÄŸi bir dünyada, Avrupa baÅŸkentlerinde Suriyeli mültecilerin dramı gün be gün derinleÅŸirken; Ä°slam baÅŸkentlerinin geçtiÄŸimiz yüzyıldaki konumuna iliÅŸkin önemli bir tespiti var Maalouf’un; “Ä°slam tarihinde daha baÅŸlangıçtan itibaren, ötekiyle yan yana yaÅŸama konusunda dikkate deÄŸer bir yatkınlık görülür. Geçen yüzyılın sonunda, en büyük Ä°slam gücünün baÅŸkenti Ä°stanbul’un nüfusu içinde baÅŸlıca Rumlardan, Ermenilerden ve Yahudilerden oluÅŸan ve Müslüman olmayan bir çoÄŸunluk bulunuyordu. Aynı dönemde Paris’te, Londra’da, Viyana’da ya da Berlin’de nüfusun yarısının Hristiyan olmayanlardan, Müslüman ve Yahudilerden oluÅŸabileceÄŸi düşünülebilir miydi? Bugün bile, kentlerinde müezzinin ezan okuduÄŸunu iÅŸiten pek çok Avrupalı rahatsız olurdu.” 

Maalouf’un tespitleri hala geçerliliÄŸini koruyor. Makedonya sınırında plastik mermi ile müdahale edilen Suriyeli mülteciler Batı’nın “farklılıklara” tahammülsüzlüğünün en acı örnekleri olarak geçti tarihin kayıtlarına. YaÅŸanan bütün bu acılara raÄŸmen az da olsa insanlığın “umut tohumlarını” yeÅŸerten, geleceÄŸe heyecanla bakmamıza vesile olan geliÅŸmeler de yaÅŸanmıyor deÄŸil. GeçtiÄŸimiz haftalarda BirleÅŸik Devletler’in baÅŸkentine yarım saat uzaklıkta Maryland’de inÅŸası tamamlanan Diyanet Türk Ä°slam Merkezi’nin açılış töreninde bir kez daha Amin Maalouf’u anımsadım. Osmanlı tarzı mimari ve tezyinat ile bezenmiÅŸ külliye, mimari özelliklerinin yanında temsil ettiÄŸi “misyon” bakımından çok önemli bir yere sahip. Hristiyan bir mahallenin ortasında kurulmuÅŸ Diyanet Türk Ä°slam Merkezi, bölge halkının referandum ile onayının alınmasının ardından inÅŸa edilebilmiÅŸ. Maalouf’un Ä°slam medeniyetine iliÅŸkin dillendirdiÄŸi “birlikte yaÅŸama” kültürünün “uzak kıtada” bir “baÅŸka medeniyetin çocukları” tarafından -bütün “Ä°slamofobiklere” ders olurcasına- tecrübe ediliyor olduÄŸunu görmek gerçekten son derece anlamlı. Maalouf’un dediÄŸi gibi “kimlik” sadece bizim diÄŸerlerinden farklılığımızı deÄŸil, aynı zamanda farklılığın bir arada bulunabilmesinin de mümkün olduÄŸunu anlattığı sürece ancak “ölümcül” olmaktan kurtulabilir.

Cumhuriyet tarihi boyunca yurt dışında çeÅŸitli “din hizmeti” faaliyetleri gerçekleÅŸtirmiÅŸ, soydaÅŸ azınlıkların bulunduÄŸu bölgelerde onları yalnız bırakmamış, son 10 yıldır ise sadece Türklerin deÄŸil, neredeyse Müslüman azınlıkların yaÅŸadığı en ücra bölgelere bile hizmet götürmeyi kendisine misyon edinmiÅŸ Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığının Washington’a yarım saat uzaklıkta böyle bir “ilim ve hikmet” merkezini inÅŸa etmiÅŸ olmasını farklılıklara “tahammülsüzlüğün” fâş olduÄŸu günümüzde insanlık adına  “heyecan verici” olduÄŸunu itiraf etmek gerekiyor. Sadece Türkler ve Maryland’de yaÅŸayan Müslümanlar için deÄŸil bütün bir Amerikan toplumu için anlam deÄŸeri yüksek bu külliyenin “Ä°slam korkusunun” yaygınlaÅŸtığı, radikal akımların “gerçek Ä°slam” sıfatıyla tanımlanmaya zorlandığı, her bir Müslümana yönelik “olaÄŸan şüpheli” kabulünün giderek normalleÅŸtiÄŸi, Müslümanın “başını öne eÄŸerek” yürümek zorunda kaldığı bir dünyada ilim, hikmet ve bilgi üreten bir merkez planlamasıyla faaliyet gösterecek olması Ä°slam’a iliÅŸkin olumsuz kanaatlerin düzeltilmesine ve doÄŸru Ä°slami bilginin üretilmesine büyük katkı saÄŸlayacaktır. Türkiye’nin temsil ettiÄŸi “irfan geleneÄŸi”, “birlikte yaÅŸama kültürü”, farklılıkların zenginliÄŸi de daha derinlemesine anlaşılacaktır. Sadece Diyanet tarihinin deÄŸil Cumhuriyet tarihinin de en büyük projesi olan Diyanet Türk Ä°slam Merkezi, kuruluÅŸ felsefesi bakımından “insanlığın ufkunu karartan, medeniyetler çatışması tezlerini reddeden, her taşıyla Ä°slamofobik nefretleri ortadan kaldıran” bir bilgi yuvası olmayı hedefliyor. Bu hedef dünya barışına katkı saÄŸlayacağı kadar insanlığın ihtiyacı olan bir “yeni baÅŸlangıçtır”. Projede büyük emeÄŸi olan Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Görmez’in açılış töreninde “Nerede yaÅŸarsanız yaÅŸayın hiç biriniz başınızı öne eÄŸerek yaÅŸamayın. Çünkü siz Müslümansınız. Muhammed ismi sadece ‘emin’ sıfatını, güveni, barışı, hakkı ve adaleti temsil eder. Hiç biriniz, 10 binlerce kilometre ötelerde din, Ä°slam adına yaralı bilinçlerin, cinayet ÅŸebekelerinin iÅŸlediÄŸi suçlardan dolayı eziklik hissetmeyin. O cinayetlerin hiç birisi Dini Mübin’i Ä°slam’dan, Resulü Ekrem Muhammed Mustafa’dan, Kerim kitabımız Kur’an-ı Kerim’den kaynaklanmıyor” çaÄŸrısı yurt dışında varlıklarını sürdürmeye çabalayan “Ä°slam toplumlarının” içini ferahlatan, özgüveni yüksek bir duruÅŸtu.

Her insan Rabbinin halifesi

Görmez Hoca’nın konuÅŸması salt Müslüman toplumları deÄŸil, birlikte yaÅŸamayı sürdürecekleri Amerikan toplumuna da anlamlı mesajlar içeriyordu; “Her insan saygın ve muhteremdir. Her insan Rabbimizin halifesi olarak yaratılmıştır. Ortak ilahi zemin aynı zamanda medeniyettir. Çünkü bütün medeniyetler insanlığın ortak deÄŸerleriyle ayaÄŸa kalkmışlardır.”

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın BaÅŸbakanlığı döneminde büyük gayretleri sayesinde temelleri atılabilen ve inÅŸası tamamlanan Diyanet Türk Ä°slam Merkezi, Ä°slam’ın almaktan çok vermeyi tavsiye eden, komÅŸusu aç yatarken tok yatmayı yasaklayan, öldürmeyi deÄŸil, yaÅŸatmayı emreden gerçek yüzünü Amerikan toplumuyla tüm uluslararası camiaya gösterecek. 11 Eylül sonrası Amerika’da yaÅŸayan hem Müslümanların hem de diÄŸer din mensuplarının iliÅŸkilerinde yaÅŸadıkları travmaları da ortadan kaldırması açısından kayda deÄŸer bir proje.

Projede emeÄŸi geçenleri tebrik etmek gerekiyor. Projenin bundan sonra insanlığa katkı saÄŸlayabilecek bir ufuk üretebilmesi, hedeflenen misyona ulaÅŸabilmesi ancak o vizyona uygun profesyonellere emanet edilmesiyle mümkün. Sürdürülebilir bir yönetim anlayışının acilen tesis edilmesi merkezi hedeflenen noktaya kolaylıkla ulaÅŸtıracaktır.  Türk Amerikan toplumunu “mezcedecek” bu çalışmanın “fincancı katırlarını” ürküteceÄŸi muhakkak; bu devasa yapının Amerikan toplumuna kazandırılması en çok da “farklılıkların zenginliÄŸini ölümcül kimliklere” dönüştürerek sosyolojik sonuçlarından güç devÅŸiren “toplum mühendislerini” rahatsız edecektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.