Sosyal Medya

Güncel

Ömer Çelik'ten AB'nin Türkiye raporu ile ilgili açıklama

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanan Türkiye raporunu eleştirdi.



Gazetecilerin gündeme iliÅŸkin sorularına cevap veren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Ä°HA'nın haberine göre AP'nin raporunu ayrıntılı bir ÅŸekilde okuduklarını belirterek bazı açıklamalarda bulundu

Çelik, “Raporda Türkiye-AB iliÅŸkilerini teÅŸvik edici bir yaklaşımdan ziyade tıkayıcı bir yaklaşım var” dedi.

Raporu; “Sayın CumhurbaÅŸkanımızın ÅŸahsını da odağına alan, Türkiye'deki demokratik geliÅŸmeleri yok sayan ve daha çok iliÅŸkileri geliÅŸtirici tutumdan ziyade tıkayıcı bir dil ile yazılmış” ÅŸeklinde deÄŸerlendiren Ömer Çelik, ÅŸunlar kaydetti:

“En önemli hususlardan birisi ‘katılım süreci' ifadesini ‘müzakere süreci' gibi bir ifade ile yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸler. Bu da ÅŸunu gösteriyor ki, bir bakıma Türkiye'nin AB'ye tam üyelik perspektifini dışlayıcı bir yaklaşım olarak ortaya koymuÅŸlar. Siyasi meselelerde, Türkiye'nin iç siyasi, güvenliÄŸi ile ilgili bazı meselelerde çifte standart diyebileceÄŸimiz bazı yaklaşımlar. Mülteci konusunda Türkiye'nin tutumunu övüyorlar, ama bu mülteci krizini doÄŸuran yanlış Suriye politikalarında Avrupa'nın da bir katkısı var. Daha önce Türkiye Esat rejimine karşı fiili bir tutum alınması gerektiÄŸini, mültecilerin ülkelerinden kaçmaları karşısında can güvenlikleri için bir uçuÅŸa yasak bölge oluÅŸturulması gerektiÄŸini, Suriye toprakları içinde bir güvenli bölge oluÅŸturulması gerektiÄŸini söylediÄŸinde bunları kimse dikkate almadı. Åžimdi Türkiye'yi de aÅŸan, Akdeniz'i aÅŸarak Avrupa'ya ulaÅŸan bir problem olduÄŸunda, aynı zamanda güvenlik problemi yaratmaya baÅŸladığında yeni yaklaşımlar üretiyorlar. Türkiye'nin ilk baÅŸtaki yaklaşımlarını dikkate almış olsalardı o zaman kimse bu krizi yaÅŸamayacaktı. Bu kadar insan Akdeniz'de ölmeyecekti, Türkiye ve Avrupa açısından bir mülteci krizi olmayacaktı. Bu tablonun getirdiÄŸi güvenlik krizleri de daha yönetilebilir bir durumda olacaktı. Burada sadece Türkiye'nin mülteci krizindeki tutumunu övüp, daha sonra Türkiye'nin Suriye'ye yönelik olarak kendi güvenliÄŸi ile ilgili aldığı tedbirleri eleÅŸtirmek çok yanlış. Türkiye Suriye'de kendi ulusal güvenliÄŸini tehdit eden PYD terör örgütüne karşı gerekli güvenlik tedbirlerini alıyor. Nasıl ki PKK bir terör örgütü ise PYD'de bir terör örgütü. PKK'nın terör örgütü olduÄŸunu vurguluyor rapor, ama PYD'nin terör örgütü olduÄŸu konusunda bir ifade kullanmaksızın ‘Türkiye Suriye'deki Kürtleri bombalıyor' gibi bir ifade kullanıyor. Bu baÅŸtan aÅŸağı yalan ve yanlış deÄŸerlendirme. Türkiye açısından Suriye'deki Türkmenler, Kürtler, Araplar kardeÅŸ topluluklardır. Türkiye'nin Suriye'deki Kürtleri bombalamak gibi bir politikası yoktur. Bu deÄŸerlendirmeyi yapan bir rapor yanlış ve yalan bir deÄŸerlendirmedir. Türkiye'nin ulusal güvenliÄŸi açısından çatışma içinde olduÄŸu ve ulusal güvenliÄŸi ile ilgili tedbir aldığı husus PYD terör örgütüdür, DAEÅž terör örgütüdür. Bunlar şöyle bir ifade kullanıyorlar, ‘DAEÅž terör örgütüne karşı mücadeleyi zayıflatan ÅŸekilde Suriye'deki Kürtlerin bombalanması' diye, böyle bir ÅŸey yok. PYD'yi ‘Suriye Kürtleri' diye geniÅŸ bir tablonun içine yerleÅŸtirmek doÄŸru deÄŸil. En son görüldüğü gibi PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde özerk bölge ilan etmesinden sonra PYD'nin içinde olduÄŸu Suriye Demokratik Güçleri'nin baÅŸkanı bile o görevinden ayrıldı, PYD ile arasındaki mesafeyi açtı. Bu deÄŸerlendirmeleri yapmadan ‘Suriye'deki Kürtleri bombalıyor' gibi bir ifade kullanmak yalan ve yanlış bir deÄŸerlendirmedir, bütün bu tabloyu anlamamaktır,”

"AP'NİN UZMANLIK ALANI BU DEĞİL"

Raporun içinde Akkuyu Nükleer Santrali'nin yapılmamasından, AB'yi ilgilendirmeyen birçok konuya kadar çeşitli değerlendirmelerde bulunulduğuna dikkat çeken Ömer Çelik, raporda Ermenistan ile ilgili bölüme yönelik şu ifadeleri kullandı:

“Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili açık bir tutum sergiliyoruz. Buradaki politikamızın tarihselliÄŸine bakıldığı zaman, bütün arÅŸivlerimizi açtık, diÄŸer ülkelerinde bütün arÅŸivlerini açmalarını teklif ettik. Otursun tarihçiler karar versin, parlamentoların bu iÅŸin içine girmesi Türkiye Ermenistan arasındaki normalleÅŸmenin önünün tıkanması anlamına gelmektedir. Türkiye ile Ermenistan bir protokole imza attılar, eÅŸ zamanlı olarak bazı politikalar hayata geçirilecekti. O protokolleri engelleyen Ermenistan Anayasa Mahkemesi oldu, bunun Ermenistan anayasasına aykırı olduÄŸunu söyleyerek o protokolleri askıya aldı ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleÅŸme süreci Ermenistan Anayasa Mahkemesi tarafından tıkandı. Birde bölgede kardeÅŸ Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalarda tansiyon yükselmiÅŸken, tutup tekrar ‘soykırım' ifadesine atıf yapan, sözde soykırım meselesini gündeme getiren bir ifade yer verilmesi kuÅŸkusuz Türkiye Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸmesine dönük bütün adımları, bölge barışının saÄŸlanmasına dönük bütün adımları sabote edici bir yaklaşımdır. AP‘nin uzmanlık alanı bu deÄŸil, AP'nin bu konu hakkında hüküm verecek bir birikimi yok ki, hiçbir parlamentonun yok. Bu tarihçilerin bileceÄŸi bir iÅŸtir. Şöyle bir ÅŸeye getiriyorlar konuyu, mülteci meselesindeki Türkiye'nin AB'nin yükünü alan tutumu iyidir, ama onun dışında katılım perspektifini ve Türkiye'nin diÄŸer alanlardaki ilerlemesini teÅŸvik etmek yerine tıkayıcı bir yaklaşım sergiliyorlar. Biz bu raporun ön yargılı ve ideolojik bir rapor olduÄŸunu düşünüyoruz. Tutuklu gazeteciler meselesinde defalarca kendilerine anlattık, onların verdiÄŸi listedekilerin hiç birisi gazeteci deÄŸil, yargılandıkları ve hüküm giydikleri konular gazetecilikle ilgili konusu olmayan, terörden gaspa kadar geniÅŸ yelpazedeki konular. Bütün bunlarla ilgili maddi bilgiler ortadayken, bu bilgi ve belgeleri dikkate almaksızın böyle bir deÄŸerlendirme yapılması kuÅŸkusuz insanın aklına son geliÅŸmelerle birlikte, Türkiye ve AB arasındaki son zirvelerle birlikte Türkiye-AB iliÅŸkileri yeni bir ivme kazandı bu yeni ivme çerçevesinde yeni fasılların açılması, yeni bir aÅŸamaya geçilmesi ÅŸeklinde pozitif bir ajanda var. Rapor adeta Türkiye-AB iliÅŸkilerinin yeni bir ivme ile ve iyi bir doÄŸrultuda gitmesini istemeyen kesimlerin ideolojik bir beyanı olarak ortaya çıkmış gibi görünüyor. Bizim açımızdan rapor saÄŸlıklı, rasyonel, maddi bilgilere dayanan ve gerçekçi bir rapor olmadığı için iade edilme kararı en doÄŸru karar olarak ortaya çıkmış bulunuyor.”

"O ÅžAHISLA Ä°LGÄ°LÄ° SORUÅžTURMAYA Ä°ZÄ°N VERÄ°LMESÄ° OLUMLU"

Alman hükümetinin ZDF kanalında CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ile ilgili hakaret içeren ÅŸiir okuyan Alman komedyen Jan Boehmermann hakkında soruÅŸturma açılması kararını deÄŸerlendiren Çelik, “Bu karar doÄŸru bir karar. Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaÅŸkanına yapılan bir hakaret, milletimizi ve Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil ettiÄŸi için milletimize ve devletimize karşı yapılmış bir saygısızlıktır. Bu söz konusu ÅŸahsın o kanalda ortaya koyduÄŸu ifadeler kesinlikle bir eleÅŸtiri deÄŸil, doÄŸrudan hakaret etme amacıyla ortaya koyulmuÅŸ ifadeler. SoruÅŸturmaya izin verilmesini memnuniyetle karşılıyoruz, bunun doÄŸru bir adım olduÄŸunu deÄŸerlendiriyoruz. Siyasiler eleÅŸtirilebilir, dünyanın her tarafından cumhurbaÅŸkanları, baÅŸbakanlar eleÅŸtiriliyor, fakat doÄŸrudan hakaret cümleleri kullanılarak yapılanı kabul etmiyoruz. Bu Alman milleti ve Alman devleti için de bir tane sorumsuz kiÅŸinin ortaya attığı bu tavır yüzünden ortaya çıkmış bir leke olarak kalacaktı. Bu soruÅŸturmaya izin verilerek bu önlenmiÅŸ oldu. Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaÅŸkanı Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletini temsil etmektedir. Ona dönük olarak herhangi bir ÅŸekilde hakaret ifadesini kabul etmemiz söz konusu olamaz, bunu eleÅŸtiri ya da mizah olarak deÄŸerlendirmemiz asla söz konusu olamaz. O ÅŸahısla ilgili soruÅŸturmaya izin verilmesini son derece olumlu karşılıyoruz” ifadelerini kullandı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.