Sosyal Medya

Güncel

Erdoğan: Mezhepçilik fitnedir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran ve Suudi Arabistan liderlerinin önünde mezhepçilik karşıtı mesajlar verdi. Erdoğan, İstanbul’da toplanan İslâm İşbirliği Teşkilâtı Zirvesi’ndeki açılış konuşmasında, "Mezhepçilik fitnedir. Ne Sünniyim ne Şii, Müslümanım" diye konuştu.



İslâm İşbirliği Teşkilâtı 13. Zirvesi'nin açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, mezhepçilik karşıtı mesajlar verdi. İran ve Suudi Arabistan liderlerinin önünde konuşan Erdoğan, "Mezhepçilik fitnedir. Ben ne Sünniyim ne Şii, ben Müslümanım" diye konuştu.

Erdoğan'ın kadınlarla ilgili bir de önerisi vardı. "Kadınlarla ilgili sorunları biz mi konuşalım?" diye soran Cumhurbaşkanı, İstanbul'da düzenli aralıklarla toplanacak bir kadın konferası oluşturulmasını teklif etti.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"İİT 13. İslâm Zirvesi toplantımızın dünyadaki tüm Müslümanların ve insanlığın huzuruna, güvenliğine, refahına hepimiz için hayırlı bir geleceğe vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Bu temennilere, bu duaya her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu günlerden geçiyoruz."

"Müslümanlar olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunların başında mezhepçilik fitnesi geliyor, ırkçılık fitnesi geliyor. Her zaman ifade ettiğim gibi benim dinim Sünnilik de değildir Şiilik de değildir, benim dinim İslâm'dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir."

"Sözüm ona İslâm adına, Müslümanlık adına her gün mazlumlara saldıran, onların canlarına kasteden, mallarını yağmalayan terör örgütleri asla bu mukaddes dinin temsilcisi olamaz. Çünkü bizim dinimiz barış dinidir, sulh dinidir."

"Tüm zararları Müslümanlara"

"Zirve toplantımızın temasını oluşturan 'adalet' ve 'barış' kavramlarının içini doldurmakta, bunları müşahhas hâle getirmekte acele etmeliyiz. Çünkü dünyanın dört bir yanından mağdurların, mazlumların çığlıkları yükseliyor. Maktullerin yürek parçalayan görüntüleri geliyor. Maalesef bu çığlıkların ve görüntülerin kahir ekseriyeti Müslümanlara aittir. İslâm dünyası şu an yüzünü İstanbul'a, bu zirveye dönerek, buradan çıkacak güzel haberlere kulak açtığını, kulak verdiğini görüyorum, buna inanıyorum."

"Bizler Müslüman olarak, İslâm ülkeleri olarak ne kadar birbirimize düşersek, umudunu bizlere bağlamış olan masumlar o kadar çok sıkıntıya maruz kalacaklardır. Böyle bir vebali üstlenemeyiz. Bunun için bölücü değil birleştirici olmalıyız. İhtilafları değil ittifakları, husumeti değil muhabbeti güçlendirmeliyiz. Çünkü yaşanan çatışmalardan, çekişmelerden, düşmanlıklardan zarar gören sadece Müslümanlardır, sadece İslâm ülkeleridir."

"Terör ve şiddet sorunu bugün İslâm dünyasının en büyük meselelerinden biridir. Geçmişte El Kaide yüzünden Afganistan'ın nasıl tahrip edildiğini, nasıl yüz binlerce Müslümanın katledildiğini, milyonlarcasının da mağdur edildiğini çok iyi hatırlıyoruz. Şimdi Irak'ta ve Suriye'de belirli bölgeleri kontrolü altına alan Libya'da etkinlik kurma çabası içinde olan DAEŞ aynı kirli gayeye hizmet ediyor. Afrika'nın çeşitli bölgelerinde terör eylemleri düzenleyen Boko Haram ve Eş Şebab gibi örgütleri de aynı kapsamda görüyoruz. Dikkat ediniz, birkaç şov amaçlı eylem dışında, bu terör örgütlerinin tüm zulümleri, tüm zararları Müslümanlaradır."

"Finans ve insan kaynaklarını kurutarak da mücadele etmek gerekiyor"

"Buradan bir kez daha uluslararası topluma, terör örgütlerine yaklaşımlarını gözden geçirmeleri çağrısında bulunuyorum. Terör tehdidiyle arazide operasyon yürütmenin ve özellikle de bunun yanında finans ve insan kaynaklarını kurutarak da mücadele etmek gerekiyor. Bunun için uluslararası iş birliği büyük önem taşıyor. İİT üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı iş birliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulması isabetli olacaktır. Bu anlayışla Türkiye olarak getirdiğimiz İstanbul merkezli bir İİT Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulması önerisi kabul gördü. Bu hususta verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum."

"İkircikli davranış bizi üzüyor"

"Nükleer Güvenlik Toplantısı'nda konuşmacıların dikkatimi çektiği bazı ifadeler, Paris'teki terör eyleminden bahsediyorlar, Brüksel'deki terör eyleminden bahsediyorlar ama Ankara'daki, İstanbul'daki, Lahor'daki terör eylemlerinden bahsetmiyorlar. Kaldı ki Ankara, İstanbul, Lahor'daki terör eylemlerinde yüzlerce insan öldü. Brüksel'de, Paris'te de 9-10 tane bir tanesinde, 30 tane bir tanesinde öldü. Fark etmez, bir kişi de ölse tüm insanlığın ölümü gibidir. Ama onları söylerken Ankara'yı, İstanbul'u, Lahor'u niye söylemiyorsunuz? Burada da bu ikircikli davranış bizleri üzmektedir. Terör örgütlerinin tamamına karşı aynı kararlılıkla mücadele edilmek zorundadır."

"İslâm ülkeleri olarak öncelikle güvenlik, adalet ve kalkınma konularına özel önem vermemiz gerekiyor. Yaşadığı yerde kendini güvende hissetmeyen hiç kimse geleceğinden emin olamaz. Adaletten umudunu kesen insanların, terör örgütlerinin istismarına açık hale gelmesi kaçınılmazdır. Çünkü her şeyin başı ve sonu adalettir. Kardeşliği sadece sözde bırakmamalıyız. Teknik, ticari, ekonomik, kültürel, sosyal tüm boyutlarıyla gerçek anlamda hayata geçirmeliyiz. Tüm İİT örgütleri bu dayanışmayı en güzel şekilde ortaya koymalıdır."

"Çözümü kendimiz üretmeliyiz"

"İslâm ülkeleri içinde yaşanan terör olaylarına ve benzeri krizlere karşı, başka güçlerin müdahil olmasını beklemek yerine teröre karşı İslâm ittifakı girişimi aracılığıyla çözümü kendimiz üretmeliyiz. Niçin biz Müslümanlar olarak aramızdaki bu tür ihtilaflarda, bu tür terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz? Biz bunu kendimiz çözmeliyiz. Bunlara biz kendimiz müdahale etmeliyiz. Biz etmiyoruz, başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar, aramızdaki huzuru sağlamak için değil."

"Küresel ekonominin işleyişinde önemli rolü olan tahkim sistemini kendi aramızda da oluşturmalıyız. Niye biz dışımızdaki dünyada kurulu tahkim sistemlerine kendi sıkıntılarımızı, kendi sorunlarımızı havale ediyoruz? Bunu kendi aramızda oluşturduğumuz tahkim sistemiyle çözelim. Bunun için İstanbul'da bir uluslararası tahkim müessesesi kurulmasını teklif ediyoruz."

"Kadınlarla ilgili sorunları biz mi konuşalım?"

"Ä°nsanlığın ve Müslümanların yarısını oluÅŸturan kadınların ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirme yanında, eÄŸitimden iÅŸ hayatına kadar her alanda çok daha etkin roller üstlenmesi için hep birlikte gayret etmeliyiz. Bu çerçevede Ä°slâm Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilâtı bünyesinde bir teklifim var. Bundan önceki Kahire toplantısında aslında bu gündeme gelmiÅŸ fakat o günden bugüne Ä°slâm Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilâtı'nın bir Kadın Konseyi örgütlenmesi yapılmamıştır. Ä°stanbul'da, düzenli aralıklarla toplanacak bir Kadın Konferansı oluÅŸturulmasını teklif ediyoruz. Zira Müslümanların kadın olarak kendi kadınlarının dertlerini ortaya koyabilecekleri bir teÅŸkilatının, bir konseyinin olması ÅŸarttır diye düşünüyorum. Kadınlarla ilgili sorunları biz mi konuÅŸacağız, bırakalım da onları da hanımlar konuÅŸsun. Her yerde anlatsınlar, BM'de anlatsınlar, bunun adımını atmamız lâzım."

"Müslümanların tek bir daimi temsilcisi var mı?"

"Küresel karar alma ve uygulama mekanizmalarındaki temsil adaletsizliği de Müslümanlar arasında önemli bir rahatsızlık sebebidir. Burada önemli bir örnek veriyorum. Örneğin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde dünya nüfusunun 4'te 1'ini teşkil eden Müslümanların tek bir daimi temsilcisi var mı? Yok. Geçici üye olmanın bir anlamı var mı? Yok. Karar, 5 üyeden bir tanesi olumsuz davransa iş bitti. Diyorum ki dünya 5'ten büyüktür. Artık dünya, 1. Dünya Savaşı'nın şartlarında değildir. Dünyada şartlar değişti. Öyleyse Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi şarttır. Adil bir dünya bekliyorsak, bunu beklemek hakkımızdır."

"BMGK’nın yapısı yeniden belirlenmeli"

"Kendisi adaletsizlik üzerine kurulu bir sistemin küresel adalete katkı sağlayabilmesi mümkün değildir. Nitekim bunun sıkıntılarını, karşı karşıya olduğumuz birçok sorunda gördük, görüyoruz, yaşıyoruz. Buradan bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yapısının dünya nüfusunun coğrafi ve dini dağılımı göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmesi çağrımı tekrarlıyorum."

Bağımsız Filistin vurgusu

"Filistin ile birlikte tüm bölgede kalıcı barış sağlanmasının yegane yolu bir an önce işgalin sona ermesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin'in kurulmasıdır."

"Bizim için utanç kaynağı"

"Açık konuşuyorum; Akdeniz'de, Ege'de botlarla, kırık dökük gemilerle Avrupa'ya gitmeye çalışanların neredeyse tamamının Müslümanlardan oluşması bizim için bir utanç kaynağıdır. Sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar, güvenlikleri ve gelecekleri için hayatları pahasına böyle bir yolculuğa çıkmaya mecbur kalmışlarsa hep birlikte oturup düşünmek zorundayız. Bizim sadece Ege'de kurtardığımız insan sayısı 100 bine ulaştı."

Kıbrıs ve Kırım'a destek çağrısı

"İİT olarak diğer coğrafyalarda hakları ve gelecekleri için mücadele eden Müslüman toplumlara daha fazla sahip çıkmalıyız. Bu kesimler içinde yer alan KKTC'deki kardeşlerimize karşı, on yıllardır uygulanan izolasyonu hep birlikte kırmalıyız. Kıbrıs'ta yaşayan kardeşlerimize yalnız olmadıkları mesajını, İslâm dünyası olarak, bizler vermeyeceksek kim verecek? Ada'da Türk tarafı aleyhine adaletsiz bir şekilde bozulan dengelerin bir ölçüde düzeltilmesi suretiyle kalıcı ve adil bir çözüme katkıda bulunmak, tüm Müslümanların ortak sorunudur diye düşünüyorum. Aynı şekilde Balkanlar'dan, Güney Doğu Asya'ya ve Afrika'ya kadar dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslüman toplumlar, İslâm aleminin güçlü desteğine ihtiyaç duyuyor. Ukrayna'da Kırım işgâli... Buna sessiz kalmak mümkün mü? Kırım'da da kardeşlerimiz topraklarında mağdur ve mazlum."

Kaynak: Al Jazeera, AA

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.