Sosyal Medya

Kürsü

Müslümanların ithal yaşam tarzı

İkiyüz yıldır etkisinde olduğumuz modern hayat anlayışı Müslümanların hangi düşüncesi ve hissiyatının ürünü?



Düşünce Mektebi - Cuma Obuz

 

Toplumsal yaşantımız, zihniyetimizin ve duygularımızın bir yansımasıdır. Toplumun eğilimleri, tepkileri, hareketlenmeleri ve bunların tamamının sonuçları olarak ortaya çıkan davranışları o toplumun zihinsel ve duygusal durumunun dışavurumudur.

 

 

Bu açıdan bakıldığında bir toplumun gidişatı, o toplumun ürettiği düşünce ve manevi hislerinin etkisi altında olmak zorundadır. Örneğin ulus devletlerde yaşayan insanların milli hissiyatı ve bununla eş güdümlü olarak ürettiği fikirler tüm yaşantıya etki eder.

 

Bu önermeden sonra sorulması gereken soru şu:

 

İkiyüz yıldır etkisinde olduğumuz modern hayat anlayışı Müslümanların hangi düşüncesi ve hissiyatının ürünü?

 

Bu sorunun cevaplanması elbette çok uzun soluklu bir süreç. Zira yaşam tarzı olarak görülen şeylerin arka planında nelerin olduğunu saptamak uzun ve derin araştırmalar sonucu ancak mümkündür.

 

Burada değinilmesi gereken konu ise Müslümanların batıdan ithal ettikleri yaşam tarzının sonuçları. Şu bir gerçek ki Müslümanlar, toplumsal olarak ahlaki çürümeden, fakirlikten ve siyasi istikrarsızlıklardan şikayetçi ve rahatsız. Zaten rahatsız olmayan bir Müslüman, Allah'ın vahyinin üzerine neler yüklediğinin farkında değil demektir. Müslüman gençlerin hislerinin işgal edilmesi, düşüncelerinin sentetikleştirilmesi, sonuç olarak koca bir ümmetin parçalanması ve kokuşmasını ortaya çıkardı.

 

Modern yaşam tarzı, müslümanların bütün hayat evrelerine müdahale etmiş ve tahrip etmiştir. Bu, modernizmin kurucusu olan batının materyalist aklının bir zaferi... Batı, Müslümanlardan intikam almıştır ve bunu da silah kullanmadan yapmıştır. Bu intikamı Müslümanlara yaşam tarzı ihraç ederek yapması belki bin yıl sürecek düşünsel ve duygusal bunalımları ve krizleri beraberinde getirmiştir. Müslüman toplumların her alanda yüzlerce belki binlerce açmazları ve problemleri var ve bu problemlere çözüm arayanlar bile batının çözüm ilkelerini kullanmaya çalışıyor. Bu problemlerin kaynağı ise batıdan ithal edilen seküler (dünyevi) yaşam tarzıdır.

 

Peki bu yaşam tarzı nasıl bu kadar etkin oldu? Ya da sadece yüz yılda koca bir toplumu nasıl değiştirdi?

 

Bu soruyu her Müslümanın sorması gerekir. Kısaca şöyle açıklamaya çalışırsak:

 

Batıdan ithal edilen yaşam tarzında birey esastır. Herkes bireyselleşmeli ve ilerleme düşüncesinin çevresinde sürekli kazanmak için mücadele etmelidir. Modernizmin toplumlara en büyük kaybı, bir başkasının olduğunu bireylere unutturmasıdır. Bu sağlanırsa eğer, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın içeriği boşaltılmış olur. Din sadece ritüelleşir ve vicdanlara hapsolur, Milli hissiyatlar, geçim sıkıntısının hıncına uğrar ve artık tüm bireyler tek başına zafere ulaşmak için debelenir durur. Bu sistematik asimilasyon gerek ekonomik, gerek kariyer, gerekse siyasi alanda olabilir. Şirketleşme, partileşme ve acımasız bir hiyerarşi ile birlikte gelen bürokrasi bunun en önemli sonucudur.

 

Bireyselleşen insanlar birbirleriyle farklı kisveler adı altında rekabete girerken, modern hayat tarzı siyasetten ekonomiye, eğlence kültüründen aile kültürüne, dinsel yaşamdan eğitime her alanda oluşan boşlukları dolduracaktır. Fakat bu boşlukları doldururken dünyevileşmiş zihinler oluşturarak dolduracaktır. Sonuç mu?

 

Sonuç sekülerleşmiş bir Müslüman ümmeti... Yani dili, düşüncesi, ve hisleriyle ahirete iman eden, yaşantısıyla ahireti inkar eden (inkar etmeye zorlanan) bir ümmet...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.