Güncel
Rızıkları peşi sıra uçan üveyikler
“…Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter. Muhakkak ki Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir.” (65,2-3)
Mine Alpay Gün
Fırından ekmek alıyorum, satıcının lehçesine takılıyorum.
“Türkmenistanlıyım” diyor.
Yolda bir grup genç adres soruyor, baharın göçmen kuşları gibi sırt çantaları ellerinde.
“Türkmensiniz deÄŸil mi diyorum” , “hayır Afganistan’dan gelmekteyiz” demekteler.
Markete uÄŸrayacağım, iki genç kaynak suyun başından hareket etmiÅŸ gelmekteler, ellerinde beÅŸer kiloluk iki bidon bir yokuÅŸu çıkacaklar, “kolay gelsin çocuklar, ne güzel iktisat etmek, suyu kaynağından almışsınız, Afgansınız deÄŸil mi” diyorum.
“Hayır, MuÅŸ’tan geldik” diyorlar.
Eve götüren yokuÅŸu tırmanıyorum yüküm ağır, yürüyüşü ile beni hızla geçen iyi giyimli, kibar genç dönüp saygı ile “yardım edebilir miyim” diyor, teÅŸekkür ediyorum bu âli cenaplığına, “MuÅŸlu musun” diyorum fakat yine yanılıyorum.
“Hayır, Suriyeliyim” diyor.
Aynı gün oluyor tüm bunlar.
Rızıklarını aramak için çalışmaya gelmiş, her biri.
Onlara her yerde rastlayabilmekteyiz.
Yol inşaatlarında, bina yapımında, bahçe kazmada, tevek budamada.
Zemheri de bile sabah erkenden, belirli camilerin önlerinde beklemektedirler.
Büyük bir grupturlar, umutla bir iş beklerler bazen güneş yükselir saat on olmuştur, hatta öğleni bulmuştur, boynu bükük üveyikler gibi kaldıkları tek göz hanelere dönerler.
Talihlilerini ustalar, işverenler, işçiye ihtiyacı olanlar gelip götürürler.
Günlük işçilerdir.
Fakat suleha nerede.
Günlüklerini yerli hesabından tutmak artık iyi niyetli gönlü geniş erenlere kalmıştır.
Nice uyanık yabanarısı için ücret çoktan belirlenmiştir; yerlinin günlüğü 150 ise bunlar,20-100 arası çalıştırılacaklardır.
İşte bu detay ayrı bir üzüntü konusu.
Hastanelerde ne kadar Azeri doktorla karşılaştım son yıllarda.
DoÄŸu Türkistanlılar yıllardır Zeytinburnu’nu mesken tutmuÅŸlar, deri el yapımı ceketleri satıp mütevazı gelirleri ile mutlular.
Her zaman ağırbaÅŸlı ve düşünceli Uygurlar, Mahmut paÅŸa da çeyizlik el iÅŸlemeleri satmaktalar; hüzünlüler, sanki Çin’de idam edilen her Uygur genci onların ciÄŸerinden bir parça koparmaktadır, bu yüzden nakışların çiçekleri hiç sevinç düşürmemekte yüzyıllar ötesinden gelen kahırlarına.
Sadece ümmetin evlatlarına rastlamamaktayım elbet.
Ukrayna’nın çocuklarına da rastlıyorum küçük dükkânlarda, ufak tefek eÅŸyalar satıp ayakta kalmaya çabalayan.
Ya da Yugoslav, Romen hemşirelere, özel hastanelerin endoskopi, kolonoskopi servislerinde.
Sanki imparatorluk günlerindeyiz diye gizli bir mutluluk mudur yaşadığım bilemem ama insanların rızıkları peşine düşmeleri ne kadar saygıya değer.
Rahman da sanki onların başlarını, Ayet-i Kerime de okşamaktadır:
“…Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediÄŸi yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter. Muhakkak ki Allah emrini yerine getirendir. Allah her ÅŸey için bir kader tayin etmiÅŸtir.” (65,2-3)
Henüz yorum yapılmamış.