Terbiyecinin vazifeleri
Tüm âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber’in ümmeti olan ve bütün yeryüzünün sorumluluğunu taşıyan Müslümanlar olarak ufkumuzun dar olması pek tabii eğitim hayatımızı büyük ölçüde kısıtlayacaktır.
Terbiyeci bilgi vermenin yanında samimiyet tohumları ekmekle de muvazzaftır. Anne, baba, öğretmen, imam veya eğitim mesuliyeti taşıyan her kim olursa olsun yapması gereken şeylerden biri de samimiyet kazandırmaktır. Zira bütünüyle samimiyet olan din, bunu gerekli kılmakta; samimi olmayan bütün şeyler de Allah indinde kabul görmemektedir.
Terbiyesine aldığı kiÅŸinin ufkunu geniÅŸletmelidir. Tüm âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber’in ümmeti olan ve bütün yeryüzünün sorumluluÄŸunu taşıyan Müslümanlar olarak ufkumuzun dar olması pek tabii eÄŸitim hayatımızı büyük ölçüde kısıtlayacaktır. Öyle ki bir eÄŸitimcinin ufku kendi mahallesi, kendi ÅŸehri ve hatta kendi ülkesiyle sınırlı kalmamalı; tüm dünyayı kuÅŸatmalıdır. Zira dünyada vuku bulan hadiseleri, hâkim olan yaÅŸam ÅŸartlarını bilmeyen bir eÄŸitimcinin tam bir eÄŸitim verebilmesi düşünülemez.
Eğittiklerini akl-ı selime çağırmalı, doğru karar verebilmelidir.
Usul ve metot öğrenmeli; eğitimin esas ve temellerinin kalpten başladığını bilmelidir.
İlmin yanında adap öğretmelidir.
Hülasa; terbiyeci yetiÅŸtirdiÄŸi insanda selim bir vicdan inÅŸa edebilen ve ahlak ÅŸuuru verendir. Bu da Kur’an baÄŸlantılı bir disiplinle tüm hayatımızı, hareketlerimizi ve uzuvlarımızı kontrol altına almak suretiyle gerçekleÅŸebilir. Kalbe yerleÅŸtirilen bu terbiye ve iman gücü sayesinde sınırları çiÄŸnemeyecek; hayatını, uzuvlarını haramlarla kirletmeyecek kiÅŸiler yetiÅŸtirmek de terbiyecinin nihai hedefi olmalıdır. Çünkü kalpteki iman hâkim olma gücünü kaybederse bütün uzuvlar kontrolden çıkacak ve haramlarla bir araya gelmek çok kolay hale gelecektir.
Bir yaprağın bile hareketlerinden haberdar olan Allah Teâlâ’nın yeryüzüne halife olarak gönderdiÄŸi insanın eÄŸitim ve terbiyesini üstlenen, onu ÅŸeytanın ve nefsin tuzaklarından korumak ve salihler arasına dâhil etmek için çaba gösteren birinin bu samimi gayretlerini karşılıksız bırakması düşünülemez. EÄŸer terbiyeci Allah’ın kendisini gördüğü, kendisiyle beraber olduÄŸu ÅŸuuruyla faaliyetlerini gerçekleÅŸtirir, Allah’ın yarattığı insanı O’na yöneltmek için verdiÄŸi bu mücadelenin kutsal bir mücadele olduÄŸunun farkında olursa Allah’ın yardımı muhakkak tecelli edecektir. Allah’ın yardımı olmadan elini dahi hareket ettirmekten aciz olan bir insanın, yine O’nun yardımı olmadan baÅŸka bir insanı terbiye edemeyeceÄŸi kuÅŸkusuz bir hakikattir. O halde terbiye ancak Allah’ın her an izlemesi, takibi ve yardımıyla beraber olduÄŸunu bilen ve bu ÅŸuurla yapan bir terbiyeci ve Kur’an’ın onayından geçmiÅŸ, Kur’an’la ÅŸekillenmiÅŸ bir usul ve metotla gerçekleÅŸebilir, amacına da ulaÅŸabilir. Unutmayalım, Efendimiz (s.a.v.)’in 23 yıllık peygamberlik hayatının yarıdan fazlasını kapsayan Mekke dönemi, yalnızca Allah, ahiret ve risalete imanı inÅŸa etmek amacıyla nazil olan ayet-i kerimelerin gölgesi altında geçmiÅŸtir. O halde her iÅŸte olduÄŸu gibi eÄŸitimde de ilk adım, imanı saÄŸlamlaÅŸtırmaktır.
Bugün toplumuzda en büyük eksiklik, bahsettiğimiz bu vazifeleri yerine getirebilecek, bu bilinç ve şuuru taşıyan mürebbi yokluğudur.
“Rahmet Mevsimi” olarak tarif ettiÄŸimiz Receb, Åžaban ve Ramazan aylarının bütün Ä°slam Alemi ve insanlık için hayırlara vesile olması duasıyla cumanız mübarek, dualarınız makbul olsun. Amin…
Henüz yorum yapılmamış.